Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y 008’de yitirdiğimiz Fethi Naci, 3 Nisan’da seksen sekiz yaşında olacak. İlk bakışta çelişkili gibi görünen bu tümce, gerçekte birçok nitelikli yazar için, hele onları biraz da tanıyorsak, pek o kadar çelişkili sayılmaz. Fethi Naci’yi, Edebiyat Fakültesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okumaya başladığım 1968 yılında tanımıştım. Hafta sonları, Fikir Kulüpleri’nin Aksaray’daki lokalinde Marksist ekonomi dersleri verdiği sıralar. İktisat öğrencisi olmamamıza karşın, İdris Küçükömer ile Sencer Divitçioğlu’nun İktisat Fakültesi’ndeki efsanevi derslerini izlediğimiz gibi, Fethi Naci’nin Fikir Kulüpleri’ndeki o gönüllü derslerini de izlerdik. O günlere gelinceye kadar, yöneticileri arasında bulunduğu İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’ndeki etkinliklerinden ötürü 1951’de tutuklanmış, bir buçuk ay sonra bırakılmıştı. O sıralar, yönetimine de katıldığı Yeryüzü ve Beraber dergilerinde Oktay Deniz takma adıyla başyazılar yayımlıyordu. 195165 yılları arasında çeşitli işlerde çalıştıktan sonra 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye olmuş; 1964’te partiden, ertesi yıl da siyasal düşünceleri yüzünden işten çıkarılmıştı. GERÇEK YAYINEVİ Sanırım, Gerçek Yayınevi’nin kuruluşu da o döneme rastlar. “100 Soruda” dizisinden çıkan kitapları kaçırmazdım. Yeni bir kitap çıktı mı, Cağaloğlu’daki yayınevine uğrar, indirimli alırdım kitabı. Yayınevine el veren, Fethi Naci’nin yakın dostu Balıkçı Nuri’yi (Akay) de orada tanımıştım. İlk kitabı, 1956’da yayımlanan “İnsan Tükenmez”di Fethi Naci’nin. Yeryüzü ve Beraber dergilerinin siyasal baskı ortamında kapanmak zorunda kalmasının ardından, Kaynak ve Yeni Ufuklar dergilerinde yazdıklarından derlediklerini topladığı bu kitaptan dolayı yargılandıysa da aklanmıştı. Kurucularından olduğu Ant dergisinde 1967’de yayımlanan bir yazısından ötürü bir kez daha yargılanarak mahkum olacak, ama cezası Yargıtay’ca bozulacaktı. EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ Fethi Naci’yi Fethi Naci yapan edebiyat eleştirisi alanındaki çalışmalarına gelirsek, daha iyi bir dünyanın kurulması için yazarın olumlu tip yaratmasının gerekliliğini vurgulayan toplumsal gerçekçi eleştiri anlayışından, giderek, Pazar Postası, Dost, Yeni Dergi, Papirüs, YazkoSomut dergilerindeki, toplumcu bakış açısını korumakla birlikte edebiyatın ölçütlerini daha geniş bir alanda arayan yazılara evrilecekti. Hürriyet Gösteri, Yeni Düşün ve Cumhuriyet Kitap’ta sürdürdüğü “Eleştiri Günlüğü” yazıları ise, yalnızca okurlarca ilgiyle değil, yeni bir kitabı çıkmış yazarlarca da “merakla” okunacaktı. Fethi Naci, kuşkusuz, çok yazar üstüne yazdı. Ama belki en sevdiği, belki en çok S A Y F A 6 n 2 eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr 2 “Yaşar Kemal’in Romancılığı” kitabı bugünlerde yeniden okunmalı Gerçi Fethi Naci, miti, bir kişinin değil, yaratırsa toplumların yarattığı kanısındadır. O yüzden de, Yaşar Kemal’in, Memidik’in Muhtar’ı öldürmek düşüncesiyle haşır neşir olarak yaşayışından bir kişinin bir cinayet mitini yaratışına varamadığını söyler. KÖYLÜ HAMLET Buna karşılık, “Ölmez Otu”nun Memidik’inde bir başka özellik yakalar: “… Yaşar Kemal, bilerekbilmeyerek, Memidik’in kişiliğinde bir Hamlet, bir köylü Hamlet yaratıyor. Bir görev, giderek bir tutku haline gelen o öldürme saplantısı, bocalamalar, korkular, kaygılar, düşle gerçek arasında bocalamalar, kurtulmak için çabalamalar… Memidik’i bize özgü bir Hamlet yapıyor. Memidik, bu davranışları içinde gerçek bir Memidik oluyor.” KORKUNUN ROMANI Fethi Naci, Yaşar Kemal’ın “Kimsecik” üçlemesinin ikinci kitabı “Kale Kapısı”nı “korkunun romanı”, “Mustafa’nın korkusunun romanı” olarak niteler: “… (Bir, Mustafa’nın korkusu mu? Köylülerin Salman korkusu [Salman ortalıkta görünmedikçe bu korku artar, yoğunlaşır.], jandarma korkusu; Salman’ın korkusu… Ama asıl Mustafa’nın korkusu.) Mustafa’nın Salman’dan ne kadar korktuğunu ‘Yağmurcuk Kuşu’ndan biliyoruz, ama Mustafa’nın ‘tepeden tırnağa korkuya kesmesi’ni, ‘bu korku cehennemi’nde yaşamasını, korkunun bir insanı ne duruma getirdiğini, korkan insanın hayal etme gücünü, imgelemini bütün ayrıntılarıyla ‘Kale Kapısı’nda okuyoruz. Korkuyu böylesine yoğunlukla, böylesine elle tutulurcasına veren bir başka roman anımsamıyorum.” Diyeceğim, bugünlerde Yaşar Kemal okuyorsanız, Fethi Naci’nin “Yaşar Kemal’in Romancılığı” adlı kitabını yanıbaşınızdan eksik etmeyin. Kuşkusuz, her roman ya da her metin özgürce okunmalı. Her okur, bir romanı okurken bir bakıma kendi metnini üretir. Ama kimi incelemeler de, okuyucunun bir romana yaklaşımında akla gelmedik pencereler aralayabilir. n Fethi Naci’nin gözüyle Yaşar Kemal Ayaktakiler: Mete Sönmez, Fahri Aral, Mengü Ertel, Arif Damar, Atilla Ergür. Oturanlar: Mücap Ofluoğlu, Fethi Naci, Yaşar Kemal, İbrahim Yolyapan, Nuri Akay (Balıkçı Nuri). incelediği iki yazar, Sait Faik ile Yaşar Kemal olsa gerek. SAİT FAİK VE YAŞAR KEMAL “Bir Hikâyeci: Sait Faik Bir Romancı: Yaşar Kemal” adlı yapıtıyla 1991’de Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü almıştı. Bu yapıtı daha sonra “Yaşar Kemal’in Romancılığı” ve “Sait Faik’in Hikâyeciliği” adlarıyla iki ayrı kitap olarak yayımlandı. 28 Şubat’ta yitirdiğimiz Yaşar Kemal’in kitaplarının satışının ölümünden sonra dört kat arttığı söyleniyor. Bu da, ne yazık ki uzun süren hastalığı ve ölümüyle yeniden gündeme gelen Yaşar Kemal’in ölümsüz yapıtlarının şimdilerde yeni okurlarca, belki daha genç kuşaklarca okunmakta olduğunu gösteriyor. BİR YOL GÖSTERİCİ Özellikle bu yeni Yaşar Kemal okurlarına, Fethi Naci’nin “Yaşar Kemal’in Romancılığı” adlı kitabını salık vermek isterim. Yaşar Kemal’in “Teneke”, “Ortadirek”, “Ölmez Otu”, “Yusufçuk Yusuf”, “Kale Kapısı”, “Kanın Sesi”, Deniz Küstü” ve “İnce Memed 4” adlı yapıtları üstüne Fethi Naci’nin yıllar içinde kaleme aldığı on bir yazıdan oluşan “Yaşar Kemal’in Romancılığı”nın, onun düş ile gerçeklik arasında mekik dokuyan roman dünyasını daha içerden tanımak isteyen okura farklı bakışlar getirebilecek bir yol gösterici olabileceği kanısındayım. “OLDUĞU GİBİ” GÖSTERMEK Fethi Naci, 1985’te yazdığı “Yaşar Kemal ve Türk İnsanı” başlıklı incelemesinde, onu, köylüleri işlemiş romancılarımız arasında apayrı bir yere koyar: “Romancılarımız, Türk köylüsünü ya idealize etmişlerdir, ya köylülerin kimi davranışlarını, düşünüşlerini saklamışlar, kentlilere karşı ‘kol kırılır yen içinde’ havasına girmişlerdir, ya da köylülere ‘büyük N İ S A N 2 0 1 5 mal’ diye, ‘kavat’ diye bakmışlardır. Bir Yaşar Kemal vardır romanımızda köylüleri ‘olduğu gibi’ gösteren; Yaşar Kemal, yaşantısına ve tanıklığına bağlı kalmış, gerçekçilikten sapmamıştır. Bunun içindir ki Türk köylüsünü ‘olduğu gibi’ tanımak için elimizdeki tek kaynak, Yaşar Kemal’in romanlarıdır.” “ORTADİREK” EN MÜKEMMELİ 1968’de kaleme aldığı yazıda, “Ortadirek”in, o güne kadar okuduğu en mükemmel Türk romanı olduğunu söyler: “Hiçbir romanımızda, belirli şartlar içinde yaşayan, belirli bir tarihsel ve sosyal zamanın ‘Türk insanı’nın böylesine somut, böylesine derinliğine; tabiatın böylesine zengin, canlı, kıpır kıpır verildiğini hatırlamıyorum. Değişik olaylar ve kişiler karşısındaki tepkileriyle ve anaoğul, gelinkaynana, karıkoca ilişkileri içinde durmadan netleşen, ayrıntılarla beslenip ete kemiğe bürünerek ortaya çıkan üç insan (Meryemce, Ali ve Elif), bütün karmaşıklıklarıyla, bütün canlılıklarıyla, bütün sahihlikleriyle, ilkel tarımsal üretim düzeyindeki Türk köylüsünü unutulmayacak bir biçimde somutlaştırmaktadır.” BİR MİTİN YIKILIŞI Fethi Naci’ye göre, Yaşar Kemal’de doğa, dışardan bakılan bir madde değil, yaşantısının bir parçasıdır. “Ortadirek” de, insanlarıyla, doğasıyla bizim olan, bizden olan bir romandır. Evet, Fethi Naci’nin, Yaşar Kemal’in “Ortadirek”, “Yer Demir Gök Bakır”, “Ölmez Otu”ndan oluşan “Dağın Öte Yüzü” üçlemesindeki gözdesi “Ortadirek”tir. Ama “Ölmez Otu” da yeni bir bakış açısı getirir, Türk romancısının Türk köylüsüne bakışını değiştirir. Bir yandan değişen koşullar içinde bir mitin yıkılışını anlatırken, bir yandan da bir kişinin bir cinayet mitini yaratışını anlatır. KÖRÜN TAŞI Genelde roman yazmış... u yazıyı yazarken, Fethi Naci’nin internetteki vikipedisine de bir göz ataB yım dedim. Göz atmaz olaydım. Kısacık yaşamöyküsü şu tümceyle son buluyor: “Genelde roman yazan Fethi Naci 2008 yılında vefat etti.” Vikipedinin yanında “özgür ansiklopedi” tanımı vardır. Ama ansiklopedinin bu maddesi biraz fazla “özgür” olmuş! Densizce çok sık kullanılan “genelde” sözcüğünü bir yana bırakırsak, ömründe hiç roman yazmamış Fethi Naci’yi “roman yazarı” yapan bu açıklama bir an önce düzeltilmeli. Roman eleştirilerinde, ele aldığı kitabın ufacık yanlışlarını bile yakalamasıyla, deyim yerindeyse ıcığını cıcığını çıkarmasıyla tanıdığımız Fethi Naci, kendisine “genelde roman yazdıran” bu tümceyi okusaydı ne derdi, düşünmek bile istemiyorum!.. n K İ T A P S A Y I C U M H U R İ Y E T 1 3 1 1