Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hasan Eken’den “Defne Yaprakları” ‘Acı Paylaşılmaz’ Hasan Eken, “Defne Yaprakları”nda kifayetsiz kalan kelimelerin peşine düşürüyor okurunu. Sanki dingin akan bir ırmak gibi kendi halinde ilerleyen roman birden karışmaya başlıyor, merak ediyorsunuz. r Korkut AKIN çinize attığınız bir şeyler vardır mutlaka, kimseyle paylaşmadığınız, sizinle birlikte kalacak, kimsenin bilmesini istemediğiniz, bilenlerinse unutmasını içten içe dilediğiniz şeyler… Nasıl söyleyeceğinizi bile bilemezsiniz. Orhan Veli yetişir imdadınıza, “Kelimeler kifayetsiz kalır.” Hasan Eken, Defne Yaprakları’nda kifayetsiz kalan kelimelerin peşine düşürüyor okurunu. Sanki dingin akan bir ırmak gibi kendi halinde ilerleyen roman birden karışmaya başlıyor, merak ediyorsunuz. Su içer gibi bir çırpıda okuyorsunuz. Finali sizi de şaşırtacak… dilerseniz iddiaya bile girerim. Bir şarkı sözü: “Yâri kucaklayarak geçirilecek bir saat hayatın temel amacıdır.” Şarkıların sözlerini, eğer yaşamımızla çakıştırabilmişsek benimseriz. Birebir anımsayamasak da dimağımızda, gönlümüzde yerini almıştır ve olur olmaz zamanlarda takılıverir dilimize. Tam da o zaman bir çıkış yolu bulunabilir. Çünkü gönül kapıları açılmış, sıradağların ardı bile gözükmüştür. Her şeye yatırım gözüyle bakan çok varsıl bir adam… Şirketine iş başvurusu, daha doğrusu inovasyon (yenilik) önerisiyle gelen kızdan hoşlanır. Yok, roman böyle başlamıyor, ama böyle akıyor… Hayata ve insanlara yatırım gözüyle bakınca o kızın kaderi bellidir baştan. Kader ağlarını farklı örüyor ve beklenmeyen sonuçlar çıkıyor karşımıza. “Yüzüne vuran şalın sarı rengiyle dalından düşmeye yakın kuru bir defne yaprağını andırıyordu” cümlesi işin içinde hüzün olduğunu da gösteriyor. Hayatta üç P’ye güvenmeyeceksin: Politikacı, polis ve press (yani basın). Niye? Her ne kadar yanıtı romanda gizliyse de her üç P de yaşamın vazgeçilmezi. Belki biraz internetle birlikte gelişip güçlenen “sosyal medya” ile üçüncü P önemini yitirmiş gibi gözükse C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I İ de romanda da görüyoruz, alabildiğine belirleyici. Başarmış insanların başkalarına karşı dile getirdiği bu üç P, aslını sorarsanız araştırmanın, irdelemenin, kendi yorumunuzun da belirleyici olduğunun temel göstergesi. Romanın kahramanı Serhat da bu üç P’den kaçmıyor. Kuşkusuz üç P’nin üçü de tartışmaya açık, hemen herkes yaka silkebilir ama onlarsız da yapamaz. Romanın düğümünü de bu üç P çözüyor zaten. AŞK KARŞILIKLI MI? Defne Yaprakları’nda aşkın karşılıklı olup olmadığı sorgulanıyor asıl. Aynı suda iki kez yıkanılmazmış ama aynı aşka iki kez tutulabilir insan. İnsanlar da farklı olabilir, mekânlar, hatta zaman da. Ama aşk, aynı şekilde vurur ona düşenin kafasını yerden yere. Bunları söyleyince aşktan ayrı düşmek, âşık olmamak gerektiği gibi bir izlenim doğsun istemem. Aşk, romanda da çokça geçtiği gibi müziği, dizeleri ve yaşattığı keyiflerle yaşamı güzelleştiren bir duygu. Hani öyle bir sarıp sarmalıyor ki insanı, istememek bir tarafa, kaçması da mümkün değil unutması da. Roman aşkla dolu olsa da kahramanın borsacı, yazarın da ekonomist olduğu gerçeğiyle buluşunca ‘ya hep ya hiç’ noktasına gelebiliyor insan. Kişisel olarak, ben de roman kahramanı gibi davranırdım, son aşamada, çünkü aşk hayatın ta kendisidir. Ama onun yaşadıklarını yaşamak ister miyim? Cevabımı isterseniz okuduğunuzda kendi yorumlarınızla siz belirleyin. Ekonomistler, sahi tam da bu günlerde olduğu gibi ya hep ya hiç noktasında. İleriyi görenler o riski alabiliyor. Peki, asıl soru: Roman kahramanı görebiliyor mu? Arada aşk da var ama… Unutmayın. n Defne Yaprakları/ Hasan Eken/ Der’in Yayınları/ 116 s. 1341 2 9 E K İ M 2 0 1 5 n S A Y F A 2 3