Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tan gösterilerini egzersiz tekrarları aracılığıyla sağlama alan biri dolduğu sanılmasın. “Vücudu kımıldatan ruhtur, tersi değil. Fizik de önemlidir, fakat başlangıç noktası değildir asla. Obez olan ip cambazlarının bulunması da bunun en belirgin kanıtı.” diyor. Doğal olarak güvenlik ağlarına ve emniyet kemerine karşı çıkıyor: “Hiçbir kuşa tasma takıldığını gördünüz mü? Ben ipimin altına güvence ağımı kendi başıma örmeye uğraşıyorum.” Aynı zamanda aşağıda onu izleyen halka korku salmayı da kendine yasaklamış. Sırıklarını sallayarak dengelerini kaybettikleri izlenimini veren o aldatıcı insanları hor görüyor. O, insanlara yaptığı şeyin sakin güzelliğini teşhir ediyor: “Ben insanlara yaptığım şeyin ne kadar kolay, ne kadar basit olduğunu gösteriyorum. Gökyüzünde yürüyen bir adamım yalnızca.” Yükseklik korkusu sorusunu ise elinin tersiyle itiyor. “Yükseklik korkusu bir insan icadı,” diye açıklıyor. “Bir kuş bakışına sahip olabilmek için havalanıyorum, bu korkunç dünyanın üzerine çıkabilmek için. Böylece insandışı bir boyuta girmiş oluyorum ve insanlar bunu hoş görmüyor.” Philippe Petit’ye göre insanlar yasaklar koymak, isteklerine sınırlar çizmek istediklerinde doğruluk payı olmayan ve tamamen insan aklına dayanan imkansız şeyler icat ediyorlar. “Derinliklere dalmak mı istiyorsunuz, zirvelere tırmanmak mı; insanlar derinlik sarhoşluğuyla, deniz korkusuyla, yükseklik korkusuyla karşınıza çıkıyor.” Bir de Montaigne’den alıntı yapıyor: “Yerde duran bir kütüğün üzerinde herkes sakince yürüyebilir; fakat bu kütük NotreDame’ın iki kulesinin arasında dursaydı kimse üzerinden geçmeye cesaret demezdi.” Bu yüzden o da, bir uçak pilotunun oğlu, uçmanın yasaklanamayacağını kanıtlamak için bu maceraya atılıyor. YOĞUN NEŞE Philippe Petit ne kadar korkusuzsa, bir o kadar neşeli birisi. Neşesi yoğun ve anlık. Sokaklarda hokkabazlık yaptığı zaman, boğalara meydan okuduğu zaman ve ipinin üzerinde dans etmeye koyulduğu zaman yüzü gülüyor. İçini dolduran hüzün duygusundan kurtulmayı başardığında yüzü mükemmeliyetçilerin, otarsiklerin, yani her şeyi kendileri yapan ve birisine bir şey talep etmektense dillerini kesmeyi tercih eden insanların mesutluğuyla ışıltılar saçıyor. Ortak neşelere kendi beğenmişlik ve biraz da kibirle burun kıvırıyor. Dünya şampiyonu futbolcuların uyandırdığı ulusal sevincin bir parçası olmak mı? Bunu hayal bile edemiyor. “Otistik bir çocuk gibiyim. Kendi dünyamda yaşıyorum. Bu dünyada zaman ve para bulunmuyor. Ben para kazanırım, sonra da harcarım. Eğer param yoksa, borç alırım.” Onu mutlu eden ne peki? Güzel bir eşya, bir sanat eseri. Bu rezil dünyaya aslında gelmemiş olsa daha iyi olurdu dediği bir çocuğun doğumu. Doğumunu kendi yaptığı bir çocuk bu, bir kız. Adını Cordia Gypsie koymuş ve bu beklenmedik neşe kaynağının büyüyüp gelişmesine izlemiş. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Philippe Petit, sadece ölüme meydan okuduğu bu gösteriyle değil; sihirbaz, sokak jonglörü, tasarımcı ve yazar kimlikleriyle de tanınıyor. Petit’nin tasarımlarından örnekler... Ve acı... Çocuk 9 yaşında beyin kanamasına uğramış. Baba bu olaydan duyduğu üzüntüsünü hafifletmek için geniş çaplı sorulara sığınıyor. “Eğer sevgi duyduğumuz bir insan aramızdan ayrılırsa bunu garipseriz. Benim gibi ölümden hiç korkmayan biri için bile bu olay ilginçti. Bu acı hakkında sorulması gereken sorular vardı.’’ diyor. Suçluluk mu? “İnsanlar hayatlarını mahveden kangrenler icat etmekte oldukça başarılıdırlar.” O ise fethetmek istediği alanlara gizlice sızmaktan keyif duyuyor. Gökyüzüne çıkmasını engelleyen insanlarla jandarmacılık ve hırsızcılık oynamakla övünüyor. “Kendimi bir Arsene Lupin ya da bir Robin Hood gibi görüyor ve bundan gurur duyuyorum.” Sokakta yürüyen insanların ceplerinden bir şeyler çalan bir yankesici olabilme imkânı varken o, bulutların ceplerini karıştırmakla yetiniyor. Bunda dünyada yaşayan insanların zevklerine aykırı yeni zevkler buluyor. Sonraki hedef ise Büyük Kanyon. Philippe Petit ipini temsili değeri olan yerlere atmayı seviyor: Tarihte yer edinmiş bir katedral (NotreDame de Paris), 19. yüzyılın mekaniğe verdiğe önemi taçlandıran bir kule (Eiffel Kulesi), Birleşik Devletlerin gücünü haykıran bir gökdelen (Dünya Ticaret Merkezi) Bir dahaki gösteri yeri içi Niagara Şelaleri konuşulsa da, gösterinin son olarak Navahoların doğal kaynaklarının kalbinde yer alan Büyük Kanyon’da olması kararlaştırıldı. Önümüzdeki yaz, iki kayalık zirve arasında yarım saatlik bir yürüyüş gerçekleştirecek. Kullanacağı telin kalınlığı 2,9 santim olacak ve 9 halatla desteği sağlanacak. Kıyafet olarak da oranın yerlilerine özgü doğal renkli kıyafetler giymek istemiş. Kostüm için Issey Miyake’yi, film için de Werner Herzog’u uygun görmüş. Yola çıkmadan önce onunla kılıç sallayacak yoldaş olarak da yakın zamanlarda annesi Françoise Dolto hakkında verdiği bir seminer için ziyaret ettiği ve uzun süredir arkadaşı olan Catherine Dolto’yu düşünmüş. n Psychologies’ten çeviren: Alper Bakım YaratıcılıkKusursuz Suç / Philippe Petit/ Çeviren: Volkan Atmaca/ Everest Yayınları/ 244 s. 1341 2 9 E K İ M 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5