Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zgymunt Baumann’dan “Özgürlük” Her seçimle özgürlüğümüzü sınıyoruz Zgymunt Baumann “Özgürlük”te, bu kavramı tarihsel bakış açısıyla incelerken aslında toplumsal bir ilişki olarak ele alıyor. Üstelik özgürlüğün geleceğine dair birtakım öngörülerde de bulunuyor. r Ali BULUNMAZ osyal bilimlerin yaşlı kurtları şarap gibi; zaman geçtikçe söyledikleri daha bir anlamlı ve manidar hale geliyor. Üstelik dünyayı git gide daha bilgece yorumluyorlar. Mesela Zgymunt Bauman, gerek sosyoloji gerek felsefe metinleriyle yirminci ve yirmi birinci yüzyılda söz sahibi olmuş bir isim. Kavram ve yorumları, pek çok çağdaşına ışık tutmasının yanında taşı gediğine oturtmasını bilen bir tecrübe. Zemini kaygan ve her şeyin birbirine geçtiği yaşamımızda gerçeklerin peşinde koşuyor. Örneğin bugün her yanımızı saran hız tutkusuna karşı temkinli olmayı savunan Baumann, hem geçmişe hem de bugüne dair aceleci yorumlar yapılmasına karşı çıkıyor. Bunun temelinde ise en başta sosyolojik düşünmeye atfettiği önem var. Çünkü ona göre sosyolojik düşünme, özgürlüğü peşinden sürüklüyor. Baumann küreselleşmeye, postmodernizme, gözetleme ve tüketim “kültürü”ne de aynı gözlükle bakıyor. Böylece satır arasına gizlenen veya sütre gerisinde kalan kimi hakikatleri seçebileceğine inanıyor ki kitapları, makaleleri ve söylemi, gittiği bu yolu gösteriyor. Küreselleşmeyle ilgili yaptığı “o aslında bir yerelleşme” belirlemesi, aynı bakış açısıyla söylenmiş bir söz. Toplumsallık bağlamında ele aldıklarının yanında ikili ilişkilerin derinine de inen Baumann, günümüz insanının, ilişkiyi özgürlük sınırlandırıcısı olarak gördüğünün altını çiziyor. Bir bakıma baskı unsuru ve yükümlülük dayatması gibi algılanan ilişki, özellikle de aşk, Baumann’a göre herkesi hazırlıksız yakalayan bir durum. İlişki, mutluluğa götüren bir yol haline getirilebilirken mutluluğun kendisi reçetelere de bağlanabiliyor. Bu “gerçek” bize bazı hayat tasarımlarını dayatıyor. Dolayısıyla yaşam da metalara indirgeniyor. Toplumsal ilişkiler, bireyselleşme ve ahlak gibi konuları ele alırken S A Y F A 1 8 n 2 9 bireyselliğin ikiliği, bir yandan her insan evladının doğal, devredilemez hakkı fakat diğer yandan bütün toplumun ‘ortak menfaati’ adına hareket eden otoriteler tarafından yaratılan, yetiştirilen, yasası çıkarılan ve uygulanan bir şeydir.” Böylece Baumann’ın “özgürlüğün modern sürümü” dediği kapitalizmbireysellik bağına geliyoruz. Seçme ve nedensonuç ilişkisi, ona göre modern toplumda özgürlüğün temel tanımına işaret eder. “Özgürlük gereklilik haline gelir, o olmadan ekonomik faaliyet amacına ulaşamaz.” Günümüzün girişimcilik ve yatırım anlayışı, buradan beslenir. Ancak bu da özgürlüğü tek bir noktaya indirgemek anlamına gelir. “DEFOLU TÜKETİCİLER” Kapitalizmde toplum yerine birey öne çıkarılınca özgürlük de kişinin eylemlerini, kendi nedensonuç hesabıyla yönetme yetisi olarak tanımlanıyor. Böylece birileri daha özgür oluverir, özgürlük de akılcı sistemin çarklarından birine dönüştürülür; faydalı ve istenen davranışı sergileme veya seçme olanağını yaşatarak düzenin korunmasını sağlayan bir ilke şeklinde görülür. Baumann, burada toplumözgürlük açılımı yapıyor: “Paradoksal olarak toplum, işlevsel farklılaşması sayesinde bireye çok fazla seçenek bırakıp onu ‘özgür’ yaparken aynı toplum, büyük ölçüde baskı deneyiminin de sorumlusudur.” Baumann’a göre bir güç yarışı olan kapitalizm, “özgür” bireylerin enerjisine ihtiyaç duyuyor. Tüketim için gerekli olan maddi gereksinim de kullanım değeri de aynı enerjiden türetilir. Özellikle tüketim, üzerinde yoğunlaşılıp özgürlük için bir oyun alanına dönüştürülünce kapitalizm kendisine güvenli bir bölge, “bireyler” için de sınırları genişleyen bir Panoptikon inşa eder. İşin gelip dayandığı nokta, bireysel özgürlüğün tüketici özgürlüğü formuna evrilmesi. Bu da Baumann’a göre “tüketim ve ifade özgürlüğünün, siyasi açıdan etkisiz kılındığı sürece politikanın müdahalesine uğramayacağı” sonucunu doğurur. Sistem tarafından dışarı itilenler, içeridekilerin gözünde “defolu tüketici” ya da “karın ağrısı”dır. Onlar, içeridekilerin özgürlüğünü kısıtlayan kişiler şeklinde sınıflandırılır. Tüketim merkezli sistem, tüketme karşıtlarını veya iradeden söz açanları çeperde tutacak savunma mekanizmaları geliştirir ve düzenin bozulmasını engellemeye uğraşır. Bireysel özgürlük teması pompalanarak toplumsal özyönetimin sesi kısılır. Bir anlamda sistemin saat gibi işleyen yapısı güvence altına alınır. Baumann’a göre bu, söz söyleme hakkının tırpanlanması demek. Oysa yazar, toplumsallığın bir boy öne geçmesinden ve komünizmden (güçsüzün felsefesinden) yana. Bastırılan seslerin işitilmeye başlamasıyla özgürlüğün tartışılabileceğini söyleyen Baumann’ın anlattıklarından sonra şu yargıya da varabiliriz: Yaptığımız her seçim, gerçekte özgürlüğümüzü sınadığımız bir eylem. Konuya bir de buradan bakmakta fayda var. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Özgürlük/ Zgymunt Baumann/ Çeviren: Kübra Eren/ Ayrıntı Yayınları/ 142 s. K İ T A P S A Y I 1341 S dığı alanda yeşermiyor. Yani Baumann, özgürlüğün sınırlarına göndermede bulunuyor. Kimi kısıtlamalar (daha doğrusu toplumsal faydayı gözeten kurallar), ortak çıkarın önüne kişisel çıkarın geçirilmesini engellemek için var. Özgür toplumdan ve bireyden söz etmenin koşulu, iki kişiden birinin daha özgür olmamasında aranmalı. Baumann’a göre “özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzak; o, tarihsel ve toplumsal bir yaratım.” Bireysel özgürlüğe asla kesin gözüyle bakılmamalı. Ama bireysel özgürlüğü “tüketim için seçme serbestliği”ne indirgeyeceksek o başka. Tabii bu da sağlıklı bir yol değil. Aslında bu indirgemenin altında yatan şey, Baumann’ın Panoptikon organizasyonunun mantığı: Mahkumlar tarafından görülmeyen, onlarla ilgili her şeyi bilen denetçilerin varlığı. Denetçilerin görevi, yönlendirme, ıslah etme ve bütün eylemleri gözetleme. Böylece görünmez denetçilerin istediği gibi davranan mahkumlar, iradesini kaybeder. Denetçilerin de görevlendirildiğini ve tam anlamıyla özgür olmadığını söylemeyi unutmayalım. Denetçilerle mahkumlardan ve onların tepesindeki gözetmenlerden oluşan Panoptikon, içine hapsedilenlere seçme olanağı vermeden bir davranma modeli dayatır. Baumann’a göre Panoptikon, insanlara “iş gücünü ve zaafları kullanmak için koşullar sağlar” ve bu yönüyle günümüz toplumuna benzer. Özgürlüğün dağıtıldığı ya da lütfedildiği bir toplum yapısına atıf yapıyor yazar. Bu durumda özgürlük, “ayrıcalık” Baumann’a göre bir güç yarışı olan kapitalizm, “özgür” bihaline gelirken aynı zamanda reylerin enerjisine ihtiyaç duyuyor. “güce” dönüşüyor. özgürlüğü fikir veya önerme olarak değil, Konunun öbür boyutu, köleefendi toplumsal ilişki şeklinde irdeliyor. diyalektiği. Azat edilmesi, bir kölenin özgür olduğunu göstermez. Gerçek “AYRICALIK” VE “GÜÇ” anlamda özgürlükten söz edeceksek iraBir kavram olarak özgürlüğün içini o denin serbestliği burada önem kazanır. kadar yanlış bir şekilde doldurup ağzıBir diğeri, Hıristiyanlık’ta baştan sabımıza sakız ettik ki anlamı kayboldu gitti: kalı sayılan; kusurlu ve ayıplı geçmişini Özgür ülke, özgür birey, özgür yaşam... sırtında taşıdığı için mutlak özgür kabul Tüm bunlar başka bir yöne kaydırılırken edilmeyen insanın durumu. Orada da özgürlük, neredeyse bir baskı ya da kısıtözgürlük, insana bağışlanan bir şeye dölama aracına dönüştürüldü. Dahası, öznüşür ama sıkı bir denetime tabi tutulur. gürlüğün karşıtı güçlendirildi. Baumann, Bu denetimi kimi zaman aracılar (mülk bu yaşadığımız karmaşanın nedenini sahipleri veya din adamları) kimi zaman anlamak için kavramın kökenine inip da toplumsal alanda sözü geçen aktörler geleceğine bakarken özgürlüğün bir yaüstlenir. Baumann, bu tarihsel süreci nıyla sorumluluk bir yanıyla da hata yappaylaşırken insanın, doğa yasalarından ma serbestisi olduğunu söylüyor. Ancak kopma aşamasına geçiş yapıyor. Üstelik şunun altı baştan çizilmeli: Özgürlük, bunun vardığı nokta, ben ve diğerleri kısıtlamanın hiçbir biçimde geçerli olmaayrımı ya da bireyselleşme: “Modern E K İ M 2 0 1 5 Baumann’ın dünya çapındaki eşitsizliği veya dengesizliği dert edindiğini anlıyoruz. Üstelik sunulan modellerin, tek geçerli yol olmadığını da söylüyor. Yani küresel tüketim toplumundan ve piyasanın piyonları olmaktan farklı seçeneklerin de bulunabileceğini anlatmaya çabalıyor. Burada entelektüellerin sorumluluk alması gerektiğini belirten Baumann, günümüzde moda olan bireysel özgürlük kavramının içinin kolektif çabayla doldurulabileceğini düşünüyor. Baumann’ın söyleminde özgürlüğün kendisine yer bulmasının anlamı ve önemi ne? Bir kere Baumann, özgürlüğün hepimize ağır geldiği görüşünde. Çünkü insan, özgürlükle hem kendisinin hem de karşısındakinin sorumluluğunu sırtlanmak zorunda kalmıştı. Aynı zamanda kişiye kendi ahlakını oluşturması için de imkân veriyordu. Ancak tüm bunlar başka mecralara çekildi, baskı kurmanın aracı haline geldi, daha doğrusu getirildi. Şimdi Baumann, başka kitaplarında adını andığı bu kavrama eğiliyor. Yalnız, C U M H U R İ Y E T