Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U RLA R A Fatma Akerson’dan “Kırmızı Motosiklet” ğiştirmekten daha keyifli, daha özgürleştirici bir şey olabilir mi? Benim öykümü anlatır gibi yapıyor bu mektuplar ama herhangi bir küçük kızın büyüme öyküsü de olabilir. Belki sizin öykünüz de olabilirler.” yfer Tunç yeni kitabı “Dünya Ağrısı”yla edebiyat dünyasındaki yirmi beşinci yılını kutluyor. Yirmi beşinci yılında yazdığı bu yeni romanıyla da her zaman olduğu gibi büyük bir okuma ziyafeti sunarken tersi bir etki yaratıp sarsacak okurlarını. “Dünya Ağrısı”, taşrada yaşayan Mürşit’le, iş için taşrada bulunan Madenci’nin arkadaşlığına odaklanıyor. Bu ikilinin arkadaşlıkları güzele değil, ağrılarının ortaya dökülmesine vesile oluyor. Yazarın tabiriyle de bir gün bir şey oluyor ve hafızanın kilitli bavulu patlıyor. Sonrası kaçınılmaz olarak kendi günahlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. İşte bu noktadan sonra görmezden gelmeleri imkânsız hale bürünüyor ve geçmişleriyle yüzleşiyorlar… Ayfer Tunç’la yeni romanı Dünya Ağrısı’nı konuştuk. Selim İleri yeni çıkan kitabı “İstanbul Mayısta Bir Akşamdı” için “Bu kez en eskilere dönmek, en eskileri yazmak istiyorum” diye sözünü ettiği en eski, kendi yaşamının en eskileri. İleri “İstanbul Sonsuz Şehir”, “İstanbul’da Edebiyat”, “Gelmez Günler”, “Unutulmayanlar” ve “Mutfaktan” ara başlıkları altında topladığı yazılarında okurlarına olağanüstü bir İstanbul turu vaat ediyor. Kitabı Eray Ak değerlendirdi. İnsanı bir yandan bilen bir varlık ama aynı zamanda eyleyen bir varlık olarak değerlendiren Vehbi Hacıkadiroğlu, ilk basımı 1992’de yapılan “Özgürlük Hukuku” başlıklı kitabında sırasıyla nedenetki ilişkisini, felsefenin neredeyse zamanaşırı diyebileceğimiz bu sorununu, daha önce kaleme aldığı yapıtlarıyla da tutarlılık içinde bir kez daha ele aldıktan sonra, “İnsan nedir?” sorusunu sorarak bir yandan 1990’da yayımladığı “Özgürlük Ahlakı” kitabıyla koşutluk kuruyor, öte yandan da 2000’de yayımladığı “İnsan Felsefesi” kitabının ana çerçevesini çiziyor. Kitabı Betül Çotuksöken değerlendirdi. Bol kitaplı günler... A “DEV YARASA” Eylül’ün yürüyüşü, gerçeği rayından çıkaran bir tür oyun ve hayal halini alan geriye gidiş, kartları baştan bir kez daha dağıtmaya benziyor. İzler yeniden ortaya çıkıyor, gün geliyor Eylül’ün, Ayhan abiyle ilgili düşündükleriyle beraber ona hayranlığı devreye giriyor: “Ayhan abim bana hep içinden çıkılmaz sorular soruyordu. Bildiğimden ya da anladığımdan değil ama akıl yürüterek yanıtlıyordum sorularını. Yanıtların izi kalıyordu gene de zihnimde. Bir sürü deneyim edindim, yaşamadan yalnızca düşünerek ve hayal ederek. Ancak daha sonraları, biraz büyüyünce, başıma bir şeyler geldiğinde, hep ben bunu biliyordum hissine kapıldım (...) Ayhan abim, benden şaşırmayı, başıma gelenleri olduğu gibi yaşayabilmeyi çaldı.” Aslında bu yorumla beraber edebiyatla, efsanelerle, masallarla, hayaller ve gerçeklerle kuşatılmış, biraz da yeni bir Eylül var karşımızda. Hayranlık duyduğu Ayhan abisini arayan, zaman zaman karanlığa düşen, kendisine uzanan bir el yardımıyla oradan kurtulan bir Eylül. Ancak Eylül, Ayhan abiyi aramaya devam eder: “Kuşkusuz Ayhan abim hayatla gerçek bağlar kurmamı imkânsız kılmıştı. Herkeste onu arıyordum, hiçbir erkek onun anlattıklarını anlatamamıştı, onun zihnimdeki yerini tutamamıştı.” Eylül’ün, hayatı bir edebiyat metni, metaforlarla yüklü bir anlatı, bazen efsane ya da masal bazen de üstüne gelen bir gerçeklik olarak görmesinde Ayhan’ın payı büyük. Belki de onu bu yüzden “Dev Yarasa”ya benzetiyor. İşte tüm bu iç içelik bizi Ortadoğu’ya, Belakane’nin hikâyesine götürüyor. Eylül’le beraber yeniden canlanan, onun hayal dairesiyle bizi buluşturan silik ve çöl tozları içinde var olan Belakane, Eylül’ü çölün ve kumun renlerine inandırmaya çalışıyor. Eylül’ün hikâyesi, Belakane’ninkine karışıyor, birbirinden uzaklaşıyor, bazen ikisi de derdini anlatabilmek için birbirine ihtiyaç duyuyor. İkisinin de bir hayal dairesi, ortaklığı, ayrıldığı yerler var. Belakane anlatıyor ya da belki bir başkası: “Başkalarının kurduğu, yazdığı, anlattığı bir öykü olmaktan çıkıp kendi öykümü çizebilseydim belki de o kıvırcık saçlı küçük kız çocuğu ölmeyecekti (...) çölden cansız bedenler getirilmeyecekti, babamın vurulmadığı, keçinin çöle mahkum olmadığı bir dünya anlatabilecektim, öyle bir dünyayı kurabilecektim. Şimdi tüm ötekilerin anlatılarından çıktım, ne var ki henüz kendi öyküm ortada görünmüyor.” Belakane’nin, Ortadoğu’daki hikâyesi bugünkülerle üç aşağı beş yukarı örtüşüyor. Eylül’ün ya da hepimizin öyküsüne dönüşüyor. Akerson’un alt metinler, metaforlar, geçmişe dönüşlerle ve edebiyat tarihinden dokundurmalarla birbirine bağladığı üç öykü, hepimizin hayatına girip çıkan, bizi bozup yeniden yapan bir kurgu aslında. Sonunda şöyle bir soru sorulabilir: Akerson, kitaptakilerle Eylül’ün hikâyesini anlatıyor. Peki, Eylül kimin öyküsünü anlatıyor? n Fatma Akerson, dil ve edebiyat alanındaki bilimsel çalışmalarıyla tanınan bir isim. “Kırmızı Motosiklet” ise Akerson’un ilk kurgusal kitabı. “Kırmızı Motosiklet”, Kumsaldaki Küçük Ayak İzleri” ve “Belakane” adlı birbirine bağlı üç hikâye, okuru farklı zaman dilimlerindeki çeşitli öykülerle buluşturuyor. r Ali BULUNMAZ Büyük hayal dairesinde Çizim: Cihat Burak 1971 “Dev Yarasa” atma Akerson’un üç hikâyeden oluşan ve kâğıt üzerinde birbiriyle kopukmuş gibi görünen anlatısı, aslında alttan alta bütünleşiyor. Bunu giriş, gelişme ve sonuç olarak görmek de mümkün. Sürekli ortalıkta dolanan Eylül karakteri ise bütün anlatıların merkezinde. Akerson bazen mektuplarla bazen bir kumsalla bazen de Ortadoğu’ya bakışla bizi farklı farklı noktalara sürüklüyor, hayattan çeşitli kesitler sunuyor. Buna bir tür macera da diyebiliriz, tanıklık da hayal de. F Babası erkenden dağılıp giden, annesi onu bir türlü beğenmeyen ve adeta mengeneye alınan küçük kızın mektupları, geçmişine ayna tutarken gelecekte onu nelerin beklediğini de sezdiriyor gibi. Aynı zamanda gerçeklerden kopuşunu, hikâyelere kapılışın çekiciliğini de anlatıyor. Küçük kız büyüyor, büyüdükçe karanlık kalan yerler aydınlanıyor, aydınlandıkça hikâyeler tıpkı yüzdüğü deniz gibi kurtarıcı oluyor. Peki, mektuplar neden yazıldı? Bir oyuna hazırlık ya da giriş için mi? Bir öykü anlatmak için mi: “Yeniden büyümek, biraz da geçmişi değiştirmek anlamına geliyordu. Geçmişi de TURHAN GÜNAY turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap tuplarla açılıyor kapı. Her şey yeniden kurgulanıyor. Bir kızın büyüyüşüne tanık olan bizler, satır aralarına sıkıştırılan kimi gizem ve gerçekleri görmek üzere hareketlenip kırmızı motosiklete biniyoruz. Mektupları yollayan küçük kız kendini, geçtiği o mutsuz tüneli bir yabancıya anlatmanın kışkırtıcılığını yaşıyor. Kendisini, etrafını ve şehrini tanımayan biri, tanıyandan çok daha anlamlı çünkü. Tanımadığınız birine bütün sırları dökmek daha keyifli: “Hayat sıkıcıydı, edebiyat ise erişilemeyecek bambaşka bir dünya. Bunları o zaman anlamış olmama imkân yok. Gene de sevgisiz büyümüş olmanın izleri bedeninizde kalıyor. Sonraları, sevgiyle dokunacak gibi olduğunda, paylaşma olanakları önünde açıldığında korkuyorsun.” HEPİMİZİN ÖYKÜSÜ Akerson’un bir yabancıya yazdığı mek alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Fatma Akerson Kırmızı Motosiklet/ Fatma Akerson/ Yapı Kredi Yayınları/ 138 s. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1251 6 Ş U B A T 2014 n S A Y F A 3