14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kendi kuyularında boğulmayı tercih ediyorlar başlarda. Aslında sadece onlar değil, biz de olsa aynısına yaparız. Neden böyle? İnsan günahlarını hemen kabullenen ve kefaretini ödemek için gönüllü olarak öne çıkan bir varlık değil. Dinler, kutsal kitaplar, inançlar bunun için var, insanı günahlarını ve kefaretini hatırlamaya zorlamak, bedelini ödetmek, insanlığın devamını sağlamak için. İnsan toplumsal hayatın inşa ettiği bir medeniyetin içinde insan olur, medeniyet Ayfer Tunç yeni kitabı “Dünya Ağrısı”yla edebiyat dünyasındaki yirmi beşinci yılını kutdediğimiz şey olmasa vahşi bir canlı olluyor. Yirmi beşinci yılında yazdığı bu yeni romanıyla da her zaman olduğu gibi büyük duğunu her an yeniden ispat eder. Gerçi medeniyetin niteliği ve önleyici gücü bir okuma ziyafeti sunarken tersi bir etki yaratıp sarsacak okurlarını. “Dünya Ağrısı”, de tartışmalıdır, ama yine de toplumsal taşrada yaşayan Mürşit’le iş için taşrada bulunan Madenci’nin arkadaşlığına odaklanıhayata bir nizam verir. Bu yüzden linçyor. Bu ikilinin arkadaşlıkları güzele değil, ağrılarının ortaya dökülmesine vesile oluyor. ler, katliamlar, kıyımlar medeniyetin ve Yazarın tabiriyle de bir gün bir şey oluyor ve hafızanın kilitli bavulu patlıyor. Sonrası insanlığın askıya alındığı yer ve zamankaçınılmaz olarak kendi günahlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. İşte bu noktalarda daha kolay ortaya çıkar. Çağdaş dan sonra görmezden gelmeleri imkânsız hale bürünüyor ve geçmişleriyle dünyada düzen katliamla sağlanmaz çünkü. Çağdaş dünya insanın insanlık yüzleşiyorlar… Ayfer Tunç’la yeni romanı “Dünya Ağrısı”snı konuştuk. eğitiminden geçmiş olduğunu varsayar. Ama bence insanın özünde daima bir düşündüğümde; yaşadığım dünyanın iyi r Erdem ÖZTOP Taşrada, yalnızlığa canavar uyuyor ve içimizden fırlayıp bir yere değil, daha kötü bir yere doğru mahkum edilmiş bir saldırması tamamen uygun şartlara bağgittiği hissidir sanırım bu ağrıyı yazma yfer Tunç’un bu yıl, kasaba hayatı… Yallı. Dolayısıyla bu canavarın her an hortnedenim. yirmi beşinci yılıymış nızlıklarında ağrılarılayabileceğini bilerek yaşamak gerek, edebiyattaki varlığının farkına varmaya insan olmayı umursuyorsak tabii. “KİMSE KİMSENİN YARASINI nın. Ne diyorsunuz? başlayan insanlar mı desek, yoksa bilinçKANIRTAMIYOR ARTIK” “GÜNAH HASTALIK DEĞİLDİR” Rakamlardan ziyade evveliyatı/ lerinde bastırmaya çalıştıkları ağrıların Mürşit ve Madenci’yi kullanıp bizlesonrası vardır elbette. Önce burayalnızlığın artmasıyla gün yüzüne çıkmaKonuşmak, sağaltmaktır derdi, kederi rin dünya ağrılarını kanırtmayı amaçladan başlayalım isterseniz... sı mı? deriz. Görüyoruz ki acıtmaktır da aynı dığınızı düşünüyorum... Aslında yirmi beşinci yıl bir Ağrı ve yalnızlık birbirinin katalizamanda… Ne zamanki konuşmaya baş Acıyı kanırtmak tedavi olsaydı içtendenbire farkına vardığım bir şey zörü oluyor diyelim, birbirini artırıyor. lıyorlar Mürşit’le Madenci… likle evet derdim ama ne yazık ki değil. oldu. 1989 ilk kitabım Saklı’nın yayınRomandan hareketle konuşacak olur Günah hastalık değildir, sağaltılÖyle bir zamanda yaşıyoruz, insanlık lanış tarihi, derken bir de baktım yirmi sak, biri oralı diğeri oraya gelmiş iki maz, ağrısı ilaçla geçmez. Günahlarının hislerimiz öyle bir dumura uğradı, öyle beş yıl geçmiş. Evveliyatında da bir yalnız adam. İkisinin de zihinleri günah altında ezilen iki adam, birbirleriyle bir taşlaştık ki kimse kimsenin yarasını yedisekiz yıl var, gizli gizli yazdığım, yüklü. Biri unutmak için oraya kaçmış, karşılaşıncaya kadar günahlarına dair kanırtamıyor artık. Şu anda yeryüzünde yazdıklarımdan emin olamadığım için diğeri gidememiş, unuttuğunu sanıyor. tek kelime etmemişler. Ne zaman ki milyonlarca insan acıdan çığlık atıyor. kimseye göstermediğim yıllar, yazarlığın Ama bir gün bir şey oluyor ve hafızanın aynı ağrının pençesinde olduklarını Dünya duyuyor mu? Evet. Peki kulak en saf hali. Sonrası yeni kitaplar, yeni kilitli bavulu patlıyor. Sonrası kaçınılhissediyorlar, konuşmaya başlıyorlar veriyor mu? Sanmıyorum ya da yetedüşünceler olacak. maz bir şekilde kendi günahlarıyla karşı ve birbirlerine iyi geliyorlar. Mürşit rince değil. Çok yorgunuz. Kendimize Yirmi beş yıl neler getirdi neler götürkarşıya kalmaları. Görmezden gelmeleri susmakla kalmamış, günahı işlediği ve başkalarına ait yaraları görmekten dü sizden? mümkün olmuyor. Yüzleşme bunun andan itibaren unutmaya başlamış. bitap düştük. Dağıtacak merhametimiz Ömrümden yirmi beş yıl götürdü son aşaması. Unutmak ben’in savunma mekanizmakalmadı. Şu anda dünyanın yaşadığı his ama yazmasam da geçecekti. Dolayısıyla Ağrıların yükü günahlarımızın toplalarından biridir, benlik yansıtarak, inkâr merhamet hislerine küçük küçük pangötürdüklerinin önemi yok. Getirdiği mı. Mürşit’in de Madenci’nin de… Güederek, unutarak veya başka yollarla sumanlar yapmak sanırım. ise on dört kitap, edebiyat uyarlamaları, nahların altında ezilmekten korkuyorlar. kendini korur. Ama unutmak sonsuza sayısız yazı, dergiler, yayıncılık, gazetekadar süren bir eylem cilik, vesaire. Fena bir bakiye sayılmaz. değildir, bir uyaranla Yirmi beşinci yıla bilinçli denk gelmehatırlanır. Peynirci hadi ama değil mi Dünya Ağrısı? disesi Mürşit’in uyaranı Hayır, tesadüf. Ama tesadüflere de oluyor. O olaydan sonra fazla inanmam, insan orta yaşın belli bir günah ikisi için de göaşamasına gelince, hele böyle ağrılı bir rünür hale geliyor ve ülkede yaşayınca ağrı ille de yazılmak konuşmaya başlıyorlar, istiyor. Zamanı gelmişti belki de. Öte ama konuşarak birbiryandan geride yirmi beş yıl bırakmış ollerini değil, kendilerini mama rağmen, sanki yeni bir başlangıç acıtıyorlar. yaşıyormuşum gibi geliyor bana, tuhaf. Peki ya sussalar… En kestirmeden soralım: Hangi meAğrılarımızın yükü mü seleden doğdu bu yeni kitap? Kitabı engel oluyor susmaya konuşmaya girizgâh olsun diye… dersiniz? Ağrıdan. Geçen 25 yılda bu top İnsanlık hücreleri lumun bir bireyi olarak içimdeki ağrı mutasyona uğramış çogiderek büyüdü. Her geçen yıl geçmişte ğunluktan olsalardı ikisi bıraktığımız ve artık bittiğini sandığımız için de susmak daha katliamlara, acılara, bir yenisini eklendi. kolay olurdu. Günahkâr Tam artık düzeleceğiz, insanlaşacağız insanlığın büyük çogaliba dediğim anda yeni bir şey oldu. ğunluğu susmuyor mu Bu sadece Türkiye’yle de ilgili değil, sizce? Günahkârlar yeryüzünde çok yakın tarihlerde yaşakonuşsaydı dünya bu“Taşra iyi yürekli insanlar cenneti değil. Taşrada günah işleniyor, saklanıyor ve hayat devam ediyor. Yüzleşme niyetinnan kıyımları, katliamları, savaşları, yerde değilseniz, günahlarınızla barışık yaşamayı becerebiliyorsanız taşra hayatı büyük şehirden daha kolay bile olabilir” gün bu halde olmazdı. siz yurtsuz bırakılan milyonlarca insanı diyor Ayfer Tunç. Beklenen ikisinin de Ayfer Tunç’tan “Dünya Ağrısı” ‘Hatırlamanın sıradanlaştığı bir çağı yaşamaya başladık’ A S A Y F A 1 6 n Fotoğraf: Muhsin AKGÜN 6 Ş U B A T 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1251
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle