04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vehbi Hacıkadiroğlu’nun manidar eseri gerçekten çok önemli görünüyor. Öte yandan ahlakhukuk, daha da önemlisi, etikhukuk ilişkisinde hangisinin hangisini öncelediği son derece önemli. İNSANDÜNYA İLİŞKİSİNİ BİLGİYE DAYANDIRMAK “Özgürlük Hukuku” boyunca ahlaketik farkını gözetmeyen Hacıkadiroğlu, hukuka/ yasaya önceliği veriyor gibi görünüyor. Yaşama dünyasının tüm işleyişini işbirliğinde gören yazar, yalın bir tutumla yaptığı güçlü gözlemlerle ve bu gözlemleri yansıtmak üzere kullandığı somuttekil olana dayalı dilsel tutumuyla, insan dünyasındaki insankural, toplumkural, toplumnorm ilişkisine yöneliyor. Öyle ki kimsenin neredeysehayır diyemeyeceği belirlemeler yapıyor: “Gerçekte iki insanın bile birlikte yaşaması, ancak bir iş birliği amacına dayanırsa bir anlam taşır” (s. 100). En sıradan, en yalın “(…) bir iş birliğinin bile, gerçekten verimli olabilmesi için sözlü ya da sözsüz bir anlaşmaya varmak (…) gerekir. Bu anlaşma yapıldığı anda bir hukuksal düzen kurulmuş (…) olur” (s. 100). Hukuk felsefesi, hatta siyaset felsefesi, toplum felsefesi alanyazınının (literatürünün) güçlü adlarıyla da tartışmaktan çekinmeyen Hacıkadiroğlu, yapıt boyunca “mülkiyet”, “mülkiyet hakkı” örneğinde, özgürleştiren bilgi ve işbirliği belirlemeleriyle tutsaklaştıran “boşinanç” saptamalarını sürekli olarak canlı tutuyor. Felsefi söylemler tarihine sık sık eleştirel bakış açısıyla göndermede bulunan “Özgürlük Hukuku”, hukuk felsefesi tarihindeki tartışmalar için yeni bir ufuk açıyor. İnsanı doğal, toplumsal, tarihsel, kültürel bir varlık olarak değerlendiren yazar, insandünyabilgi ilişkisini yalıntekilsomut örneklerle mercek altına alıyor ve tüm insansal ilişkilerde hukuk düzeninin belirleyiciliğinin, bağlayıcılığının ne denli önemli olduğunu ayrıntılı olarak gözler önüne seriyor. İnsandünya ilişkisi yazarın gerçek toplum olarak betimlediği günümüz toplumlarında bilgibilgi olmayan eşliğinde kuruluyor; umarız yazarın beklentisi bir gün gerçekleşir ve ideal toplum, insandünya ilişkisini tümüyle bilginin eşliğinde kuran toplum olarak “gerçekten” var olur. Platon’dan beri istenen de bu değil mi? Ancak belli bir tür bilgiyle temellenen teknoloji, bilgi olmayana da günümüzde her zamankinden çok aracılık etmiyor mu, kolaylaştırıcı olmuyor mu? Bilgi olmayan üzerinden işbirlikleri kurulmuyor mu; üstelik de bu işbirliklerine “yasal koruma kalkanları/ zırhları” geçirilmiyor mu? Bununla birlikte, uzun erimde, tam bir tıkanma noktasında dünyayı, insan dünyasını ayakta tutanın bilgi olduğu anlaşılacak…Ama henüz değil çünkü henüz Hacıkadiroğlu’nun dediği gibi “gerçek toplum”dayız; bilgibilgi olmayan eşliğinde tıkanan toplum, deneye yanıla bilginin, bilgiye dayalı açıklığın önemini kavrayacak ve ideal topluma doğru yol alacak gibi görünüyor. n Özgürlük Hukuku/ Vehbi Hacıkadiroğlu/ Tarihçi Kitabevi Yayınları/ 144 s. (*) Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi fenEdebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü. K İ T A P S A Y I 1251 Özgürlük Hukuku İnsanı bir yandan bilen bir varlık ama aynı zamanda eyleyen bir varlık olarak değerlendiren Vehbi Hacıkadiroğlu, ilk basımı 1992’de yapılan “Özgürlük Hukuku” başlıklı kitabında sırasıyla nedenetki ilişkisini, felsefenin neredeyse zamanaşırı diyebileceğimiz bu sorununu, daha önce kaleme aldığı yapıtlarıyla da tutarlılık içinde bir kez daha ele aldıktan sonra, “İnsan nedir?” sorusunu sorarak bir yandan 1990’da yayımladığı “Özgürlük Ahlakı” kitabıyla koşutluk kuruyor öte yandan da 2000’de yayımladğı “İnsan Felsefesi” kitabının ana çerçevesini çiziyor. Kitabı Betül Çotuksöken değerlendirdi. r Betül ÇOTUKSÖKEN (*) insan yapan temel edimin, bilgi eksenli “özgür seçim” olduğu konusunu yapıtında sıklıkla dile getiriyor. Ona göre bilgisi artan insan gittikçe özgürleşir; boşinancın kıskacındaki insan da özgürlüğünü yitirir; boşinancın kıskacındaki insanın özgürleşmesi olanaksızdır: “Gerek değişik yolları bulmak gerekse bulduğu yollar arasında kendisi için en uygun olanını seçmek ancak bilgiyle gerçekleşebileceğine göre bilgi, insan özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olarak her zaman onunla beraber gider ve insanın bilgisi arttıkça özgürlüğü de artar” (s. 21). İnsanın bilgiyle ve boşinançla olan ilişkisinin serüveni sırasıyla “doğal toplum”da, “gerçek toplum”da ve “ideal toplum”da farklıdır ya da farklı olacaktır Hacıkadiroğlu’na göre. Başka bir deyişle bilimsel bilgi temelde olmak üzere, bilgiye daha çok yaklaşan toplum, doğal toplumdan, ideal topluma, uzunca bir süre konakladığı gerçek toplum serüvenini yaşadıktan sonra ulaşacaktır. Elbette ideal toplum bir bakıma hâlâ bir ütopya gibi görünmektedir. Gerçek toplumda neredeyse demir atan insan dünyasına yakından bakıldığında, her tür insansal ilişkinin itici gücünün “işbirliği” olduğu ileri sürülebilir yazara göre. Özgürlükinsan, özgürlüktoplum ilişkisini mercek altına alan Hacıkadiroğlu, kendi doğallığı içinde başlangıçta her türlü insansal ilişkinin taşıyıcı temelinin işbirliği olduğunu, ancak zamanla bu işbirliğinin çeşitli nedenlerle kısıtlandığını belirterek söz konusu kısıtlı durumun özgürlüğe dayalı bir hukuk düzeniyle aşılabileceğinin mümkün olduğunu ileri sürüyor. Ona göre, hukukla bağlantılı “(…) kuramlardan hiçbirinin, insanın doğasını oluşturan temel özellikler arasında haz ve acıdan etkilenmenin hemen ardından özgürlük arayışının geldiğini görememiş olmaları şaşırtıcıdır” (s. 62). “Özgürlük Hukuku”nun “Hukukun Kaynakları” başlıklı ikinci bölümünü “doğal toplum” ekseninde ortaya koymaya çalışan ve doğal toplumdan çıkışın iki tür, kendi deyimiyle, “doğal baskılar” ve “törel baskılar” olmak üzere iki tür kaynağı olduğunu ileri süren ve yapıtının “Hukuk Düzeni” başlıklı üçüncü bölümünde sırasıyla “Hukuk Kuralları”, “Hukuk Kurallarının Amacı”, “Yasa Koyucu”, “Yasaların Düzenlenmesi” konularını ayrıntılı olarak ele 2 0 1 4 ehbi Hacıkadiroğlu (19192007), Türkiye’de üretilen felsefi söyleme hem özgün yapıtlarıyla hem de çevirileriyle büyük katkılarda bulunmuş bir filozof. Ayrıca, 1987’de yayımlamaya başladığı halen Boğaziçi Üniversitesince yayımı sürdürülen “Felsefe Tartışmaları” dergisiyle felsefe kültürünün, temelde bir tartışma kültürü olduğunu sürekli olarak hatırlatmış ve felsefe dünyamıza büyük katkı sağlamıştır. Vehbi Hacıkadiroğlu bir yandan dışdünyadüşünmedil ilişkisi olarak kendini gösteren felsefi söylemin somut sonucunun “bilgi” olduğunu bir yandan da insandünyabilgi ilişkisinde ağırlık noktasının özellikle insanbilgi ilişkisinde kendini gösterdiğini en yalın biçimde ortaya koyan filozoflardan biridir. Onun eksen kavramları “kavram”, “insan”, “toplum”, “bilgi”, “inanç”, “boşinanç”, “özgürlük”, “ahlak”, “hukuk” kavramlarıdır. V İNSAN: ÖZGÜRLÜK ARAYAN BİR CANLI İnsanı bir yandan bilen bir varlık ama aynı zamanda eyleyen bir varlık olarak değerlendiren Vehbi Hacıkadiroğlu, ilk basımı 1992’de yapılan Özgürlük Hukuku (Cem Yayınevi) başlıklı kitabında sırasıyla nedenetki ilişkisini, felsefenin neredeyse zamanaşırı diyebileceğimiz bu sorununu, daha önce kaleme aldığı yapıtlarıyla da tutarlılık içinde bir kez daha ele aldıktan sonra “İnsan nedir?” sorusunu soruyor. Öte yandan 1990’da yayımladığı “Özgürlük Ahlakı” kitabıyla koşutluk kuruyor ve 2000’de yayımlayacağı “İnsan Felsefesi” kitabının ana çerçevesini çiziyor. Tarihçi Kitabevi’nin yeniden yayımladığı “Özgürlük Hukuku”nda “her tür felsefi söylemin temelinde öncelikli olarak bir insan anlayışı vardır” savına yakın duran ve bu savı haklı çıkarmak üzere insanın doğasına ilişkin belirlemeler yapan Hacıkadiroğlu, insanın toplumsal bir varlık olduğunu vurgulayarak insanı temelde özgürlük arayan bir canlı olarak niteliyor (s. 15). Düşüncelerini sıkı bir mantık örgüsü içinde temellendirirken farklı felsefi söylemlerden oluşan felsefe tarihini ayrıntılı bir biçimde eleştiren, gerçek özlerden değil de adsal özlerden söz eden Hacıkadiroğlu, insanı S A Y F A 1 4 n 6 alan Hacıkadiroğlu, sürekli olarak insan dünyasındaki bilgide ilerleme örüntüsüne dikkati çekiyor: “Özetlersek, süreç şöyle işlemektedir: 1. Bilimsel bilginin ilerlemesi, 2. Birtakım insanların bilimsel bilginin yeni verilerini insanlar arasındaki ilişkilere uygulayarak bundan birtakım toplumsal sonuçlar elde etmesi, 3. Çağın bilimsel düzeyine uyabilmiş toplumlarda, böyle kimselerin, elde ettikleri toplumsal sonuçları toplum yönetiminde etkili olan kimselere kabul ettirmesi, 4. Bu sonuçların birtakım ilkeler biçiminde yasalarda kullanılması, 5. Çağdaş toplumlardaki uygulamaların çağın gerisinde kalmış toplumları da etkilemesi, 6. Sürecin geri kalmış toplumlarda da yinelenmesi ve böylece bu ilkelerin bütün insanlığın ortak malı olması” (s. 76). Hukukun temel kavramları olarak “suç ve cezayı”, “haklar”ı ve “mülkiyet”i gören yazar, bu kavramlara ilişkin bilgi dışı tutumların insan dünyasına ne kadar çok zarar verdiğinin de sıkça altını çiziyor. Sürekli olarak bilgiden söz ediliyor ancak aklın araçsalteknikmekanik kullanımı sonucunda ortaya çıkan bilgi, insandünya, hattainsanbilgi ilişkisinde bir bakıma gerekli koşulu oluştururken ahlakın bilgisinin, etiğin bu ilişkide yeterli koşulu oluşturduğu ileri sürülemez mi? Bu noktaya dikkati çekmek Ş U B A T C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle