25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O KU RLA R A Kazimir Maleviç’in kısa denemesi Dergimizin sondan bir önceki sayfasında ayda bir yayımlanacak yeni bir köşeyle karşılaşacaksınız. “Kirli Çıkı” adını taşıyacak olan bu köşeyi, aramızda “Sahafbaşı” adıyla andığımız Sevgili Emin Nedret İşli hazırlayacak. Sevgili Nedret köşesinde kendini kısaca anlatıyor sizlere. Peki, neler olacak bu köşede? Edebiyatımızın çok ya da az bilinen yazarlarına ilişkin ancak hiç bilinmeyen belge, mektup, bilgi, fotoğraf ve yazarların birbirlerine ilişkin düşünceleri yer alacak. Sayfalarımıza hoş geldin Sevgili Nedret. Gürsel Korat, romanlarına bir yenisini ekledi. “Yine Doğdu Tanyıldızı”, on dördüncü yüzyılın başında Niğde’de kadı Şeyh Nizamüddin ve Zembilli İshak’ın yaşadıklarıyla beraber, şeyhin oğlu Nureddin’le evlatlığı Fazıla’nın aşkını anlatıyor. Birbirinin içine geçen olaylar, hem Şeyh Nizam’ın konağındaki hem de kentteki dengeyi bozuyor. Kitap, karakterleri ve olay örgüsüyle bir destan ve tragedya havası taşıyor. “Yine Doğdu Tanyıldızı” üzerine kaleme alınan yazıyı bir söyleşiyle beraber sunuyoruz. İki ciltlik bir lezzet keşfi, yetkin bir yemek külliyatı sunan “Bir Lezzet Cenneti/ Gurme Kent Gaziantep Mutfağı” Tahir Tekin Öztan imzasını taşıyor. Kitabın çalışmasına Sahan’daki bir müşterisinin “Antep’te yediği Alinazik’in İstanbul Sahan’daki Alinazik’ten neden daha farklı olduğuna dair sorusu” üzerine başlıyor Öztan ve araştırdığında Antep yemekleri üzerine geriye dönük bir tane bile yazılı kaynak olmadığını, mevcut olanların en eskisinin ise on yıllık olduğunu görüyor. Öztan’la kentin bilinmeyen ve giderek kaybolan birçok lezzetini gün yüzüne çıkaran çalışması üzerine konuştuk. Bol kitaplı günler... turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap Kusursuzluğun anası tembellik Kazimir Maleviç’in 15 Şubat 1921’de kaleme aldığı “İnsanın Esas Gerçekliği: Tembellik”, çalışmanın kutsanmasına karşılık lanetlenen tembelliğin aslında ne olduğunu anlatıyor. Üstelik Maleviç, tembelliği utanç haline getirenlerin tarihsel yanılgısının peşine düşüyor. r Ali BULUNMAZ laya çok sade baktığınızda “Bugün çalışmak istemiyorum” diyerek uyanmayı hatta ensenizde boza pişiren alarmı erteleyebilirsiniz. İşi ilerletip yapmayı çoğu zaman ötelediğiniz şeylere de yönelebilirsiniz. Mesela ben bu yazıyı yazarken işten kaçtığım bir gündeyim. Hayır, özellikle bugünü seçmedim; denk geldi, güzel de oldu. Günümüzün Tanrısı kim ne derse desin patronlar. Zaten bunu baştan kabullenip ona göre hareket ediyoruz, bu cepte. Asıl sorun, o Tanrıların varlığı değil, çalışmayı kutsallaştırma. Bunun böyle olabileceğini çok önceden haber veren “kâhinler” vardı. Onlardan biri olan Kazimir Maleviç, resmi sadece boya, çizgi, tuval ve fırçalardan ibaret görmeyip meselenin felsefesine kafa yormaya başladığı günlerde İnsanın Esas Gerçekliği: Tembellik’i kaleme alınca herkesin fiziksel gerçeklikten kurtulması gerektiğini söylemişti. Yalnızca bununla kalmamış, saf düşünceye doğru ilerleyen ve burada da kendi durumu üstüne zihin jimnastiği yapması gereken insanoğlunun bir gün var olabileceğini umut etmişti. Tabii bunun için belli bir tembellik süreci öneriyordu. YEDİNCİ GÜN DİNLENEN TANRI Maleviç’in çağrısı, insanın kendini sarsmasına yönelik. Bir an için durup etrafına bakması ve olan biteni kavraması, tembelliğin onun adına ne denli büyük bir hak ve fırsat olduğunu da gösterecek. Maleviç, tembelliği lanetleyenlere inat, içi dolu ve zemini dolgun bir güzelleme ve eleştiri ortaya koyuyor aslında. Bu, çalışmanın coşkusuna karşı anlamlı boş zamana boşluğun yüzüne dönüş demek. Maleviç’in boşluktan kastettiği şey, “varlığı anlamlı kıldığı” söylenen çalışmanın tersi. Yani sadece çalışarak bir ülke kalkınmıyor veya bir insan ölümü yenmiyor. Bize söylenen, tek bir tembelin bile kalmadığı sistem Kazimir Maleviç O sayesinde herkesin hayatını kurtardığı ve ülkenin nefes alıp verdiği. Böyle bir ortamda çalışma ise en yüce kutsama haline geliyor çünkü açlık tehdidi her yanı kuşatıyor. Maleviç, söze girerken “Hangi sistem olursa olsun” dediğinden bir şablona göre hareket etmiyor; varlığı çalışmayla eşitleyen her sistem bir bakıma onun hedefinde. “Sonrasındaki tembellik için şimdi çalış” gibi bir alt metin zaten bütün sistemlerin özü. Aylaklık, çalışmayla ulaşılabilecek yegâne hedef olunca koşullar da herkesin eşit seviyede tembelliğine izin vermeyecek ölçüde düzenlenir. Elbette sermaye sahipleri hariç! Bir havuç haline getirilen tembellik yüzünden insanların makineleşme süreci de hızlanır. Maleviç özellikle buraya dikkat çekiyor. Yazara göre tembellik saatine ulaşabilmek için acele ediyoruz. O boş ya da “istediğimiz gibi kullanacağımız” zaman, bizim Tanrısallığa yaklaştığımızın habercisi. Bunu şöyle söylemek de mümkün: Mesaiden arta kalan zamanda bilim ve sanata ayrılacak anlar, insanın evrenin bilgisine erişmesine olanak sağlayabilir. Bu da her birimizi “kusursuzluğa” bir adım daha yaklaştırır. Altı günde evreni yaratan Tanrı, yedinci gün dinlenmeye çekilmemiş miydi? Maleviç ona göz kırpıyor: “Evrenin tüm çeşitliliği ‘ol’un altı kez tekrarlanmasıyla yaratıldı. O zamandan beri Tanrı artık yaratmıyor, tembellik tahtında dinleniyor ve kendi hikmetini temaşa ediyor.” TEMBELLİKTEKİ BİLGELİK Maleviç’in gözlemleri, insanların işten kaçıp mutluluğa doğru gitme isteğini destekliyor. “Yaşamın kazanılmış bir kavga” olduğunu hatırlatırken onun mutluluk ve mutsuzluk diye adlandırılışını da yine tembelliğe bağlıyor. Tembelliğin önümüze sürdüğü hazine, aynı zamanda onun lanetlenmesinin ya da utanca batırılmasının da baş nedeni. Çünkü kötülemek, tembellikle ilgili gerçeği çarpıtmaktan ibaret. Tembelliği açlığa ve ölüme indirgemek, “yüksek insani düşüncenin uzağına düşmekle” eşanlamlı. Yalnız onun herhangi bir şekilde hiçlik ya da ölüm olmadığını göz ardı etmemeli. Ayrıca çalışma gibi kutsanacak bir tapınak da değil. Tam da bu yüzden Maleviç, çalışma felsefesi kadar tembelliğin felsefesinin de olması gerektiğine inanıyor. Tembelliğin bir tür bilgeliğe dönüşme koşulunu da atlamayan Maleviç, ona yapışan utanç mührünü silme olanağını sezdiriyor. Tembelliğin bir gerçeklik olduğu ancak bu eylemle anlaşılabilir. Yani bumerang döner dolaşırsa ve çalışma lanetlenirse tembelliğin ayakları da yere daha sağlam basar. Maleviç’in konuya koyduğu nokta tüm sistem, düşünce ve sanat ürünlerinin tembellikten doğduğunun unutulmamasıyla ilgili. Kısacası lanetleyenler, onun neleri doğurduğunun farkında mı? Maleviç’in derdi, “kötülüklerin anası” tembelliği, kusursuzluğun anası yapmaya uğraşma ya da onun zaten öyle olduğunu göstermek. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr İnsanın Esas Gerçekliği: Tembellik/ Kazimir Maleviç/ Çeviren: Ender Keskin/ Sel Yayıncılık/ 40 s. TURHAN GÜNAY İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer tYayın Yönetmeni: Turhan Günay tYazı İşleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 9 4 4 A R A L I K 2 0 1 4 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle