Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ömer Altan’dan bir öykü toplamı Görünen ve görünmeyenle: ‘Görüntüler’ Şişen kentler, kasaba sıkıntıları, zaman zaman pastoral, zaman zaman hayalle gerçek arasında bir kaybolup bir görünen haller kitabı “Görüntüler”. r Lal Mina SOLMAZ ntoine de SaintExupéry’nin Küçük Prens adlı başyapıtında tilki ile Küçük Prens arasında şöyle bir diyalog geçer: “İşte sana vereceğim sır. Hem de çok basit: kişi ancak kalbiyle görür. Göz hiçbir şeyin özünü göremez. Küçük Prens, unutmamak için tekrarladı: Göz, hiçbir şeyin özünü göremez.” Ömer Altan’ın Görüntüler adlı kitabında kasabanın ortasında insanların iştahını açmak için balıkçı lokantasının önünde duran pis akvaryumun önündeki küçük kızın şaşkınlığına şahit olmuşken Altan’ın akvaryum içindeki dünyanın tüm oksijenini bitirmek isteyen ahtapotunun hikâyesine eklemlendirmesi ve sonrasında hikayenin derinliği düşündürdü bana “görmek ama neyi nasıl görmek” sorusunu… “Küçük bir kız insanlığın gözleri olmuştu. Küçük bir kız şaşı ahtapot gözleriyle bakmıştı dünyaya. İnsanlar kendi akvaryumlarının kırılgan camından bir anlığına dışarıyı görmüşler, tutsaklığın boyutlarına dalıp gitmişlerdi. Kör olmamak için hemencecik çeviriyorlardı kafalarını; küçülen gözbebeklerini yakın, daha yakın nesnelere odaklıyorlardı. Hiçbiri küçücük kız kadar yenilmez değildi gerçeklik karşısında…” İşte bu karşılaşmayla, bu görüntüyle açılıyor hikâye ve sonrasında tatilci şehirlilerin açgözlülüğüyle beslenip şişen bir kasabada olan biteni anlatıyor Altan… Kitap altı öyküden oluşuyor. “Bir Zamanlar” adlı ilk öykü alışılmışın krallığını reddeden bir ihtiyarın Modernize Sanatlar Müzesi’ne gitmesiyle başlıyor. Mavi bir canavarı andıran, “modern bir mimariye” sahip olan bu müzede resepsiyondan alınan holografik projeksiyon bandı sayesinde Bayan Eslen’e sahip oluyorlar. O sanal bir müze rehberi. Müzede insanlar geleceğe akın ediyor. Uygarlık büyüyor, medeniyet canavar mı yoksa dost mu? Öykü kişisi ihtiyar adam Bayan Eslen’in karşısında aciz ve âşık. Geçmişinden kalan bir vicdan azabıyla duruyor müzenin ortasında. “Var olmuyormuş gibi hissetti. Bunca hologram arasında, gerçekliğe sahip olmayan bir tek oymuş gibi (…) Biz ölüyoruz. Banyo köşelerindeki haşereler gibi geberip gideceğiz. Uygarlık devam edecek. Sanat. Müzeler. Holgramlar. Heykeller…” Kitabın bir başka öyküsü Niyetler Aynası ilk öykünün aksine daha net görüntülere sahip ve çok daha eski bir C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I A zamandan selamlıyor okurunu. İlk cümlesi “Aynanın sırrı sırla kaplanmış gövdesinin camından başlamıştı…” Öykü ağaçların tepesinde güneşi izleyen, insanların arasına pek de karışmayan ama karıştığı zaman da hakkaniyet ve erdemden ayrılmayan bir yiğit. Yaşadığı köydeki herkes tarafından sevilen Kırgız’ın hayatı köye gelen Çingene topluluğundan Ariakna gelince değişiyor, kara sevdaya tutuluyor… Kim bilir belki sadece onun değil tüm dünyanın da kaderi değişiyor… YAZININ SAĞALTICI GÜCÜ Tabii kitabın yazarı Ömer Altan’dan bahsetmekte fayda var ama bu biraz güç. Çünkü kitabın içinde Altan’la ilgili bir bilgi yok. Yazarın seçimi bu, anlaşılabilir elbette. Görüntüler yazarın ikinci kitabı. Bir önceki kitabı İşaret Fişeği’nde edebiyat dünyasından Emily Dickinson, William Blake gibi yazarların, yazma serüvenlerindeki arayışlarını ve hatta zaman zaman bulamayışlarını denemeler şeklinde yazmıştı. Yine o kitapta da kendisi hakkında bir bilgi yoktu. Kapak yine aynı Görüntüler kitabında olduğu gibi kırmızı bir fondan ibaretti. Tüm bunların toplamında düşündüğümüzde ve tabii yazarın metinlerini de okuduktan sonra Altan’ın kendini metinlerinin ardında durma isteği duyduğunu anlayabiliriz. Ve tabii ilk kitabı İşaret Fişeği’nden ödünç bir cümleyle Altan sadece ama sadece “yazının sağaltıcı gücüne inanıyor” da diyebiliriz. İtiraf etmeliyim ki Ömer Altan’ın öykülerini anlatmak biraz zor. Aslında burada üzerinde durulması, okura altı çizilmesi gereken şey belki de yazarın anlattığı hikâyeden çok o hikâyeyi nasıl anlattığı. Elbette her yazar gibi Altan da kendine özgü bir dil evreni kurmuş. Özellikle Niyetler Aynası öyküsünde lirik bir yapıya yaslanıyor anlatım. Biraz masalsı… Kitabın bütününe baktığımızda da zaman zaman ilginç betimlemeler, zaman zaman çok sade anlatım, zaman zaman ise şiire yakın bir dil var. Görüntüler üzerinden kendine yol açan zaman zaman da tüm yolları kapayan ve o yolda okuru kurduğu dille başa başa bırakıyor okuru. Meselesi ise insanın geçmişten arta kalanlarıyla bugün nasıl baş ettiği mi yoksa insanın kaybettiği kendini bugün ya da gelecekte nasıl kuracağı mı? Şişen kentler, kasaba sıkıntıları, zaman zaman pastoral, zaman zaman hayalle gerçek arasında bir kaybolup bir görünen haller kitabı Görüntüler. Tuhaf bir çekiciliği var kitaptaki öykülerin dilinin… Bundan sonraki öyküleri nasıl olacak diye merak etmemek mümkün değil. n Görüntüler/ Ömer Altan/ Hemen Kitap/ 88 s. 1294 4 A R A L I K 2 0 1 4 n S A Y F A 1 3