27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

malarla ortaya konuluyor burada. Nuran Tezcan ve Semih Tezcan’ın önsözde belirttikleri üzere Evliyâ Çelebi, “… toplumları, olayları, insanları yalnız insanları değil, hayvanları, bitkileri, şehirleri, binaları, her şeyi sonu gelmez bir merakla gözlemlemiş, sadece gözlemlemekle kalmamış, inci dizer gibi söze, yazıya dönüştürmüştü.” Dolayısıyla Seyahatnâme’nin yalnızca bu topraklar için değil, dünya için de sahip olduğu ve olacağı özel anlamın evrensel bir boyuta taşınmasında Evliyâ Çelebi, Studies and Essays Commemorating the 400th Anniversary of his Birth çok önemli bir adımın atılmasını sağlamış oluyor. Evliyâ Çelebi ve Seyahatnâme üzerinde uzun yıllardır çalışan, Seyahatnâme’nin “güvenilir tam metin” yayınını(1) gerçekleştirmiş olan ünlü türkolog Robert Dankoff ise çalışmanın baş çevirmeni ve İngilizce baskının editörü olarak kaleme aldığı yazıda, bu yorumu desteklercesine, kitabın, Evliyâ ve eserinin gizlerinin aydınlatılmasında ilk adım olduğunu belirtiyor. SIRA DIŞI DETAYLAR UNESCO tarafından 2011 yılının Evliyâ Çelebi Yılı ilan edilmesi, şüphesiz Evliyâ ve eseri üzerine yapılan çalışmaların artmasında önemli rol oynamıştı. Bu bağlamda, akademik ilginin rotasının Seyahatnâme’ye yönelmesi şaşırtıcı olmamakla birlikte, Tezcan’ların ve Dankoff’un Seyahatnâme üzerine yaptıkları çalışmaların tarihçesinin 2011 yılının çok öncesine uzandığını hatırlatmak yerinde olur. Kuşkusuz 2011’de esere gösterilen yoğun ilgi, Evliyâ Çelebi’nin yalnızca Osmanlı tarihinde değil, Avrupa, hatta dünya tarihinde sahip olduğu ayrıcalıklı konumdan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Avrupa’da Osmanlı araştırmaları içinde Seyahatnâme’ye özel bir önem verilmiş ve eserin anlaşılmasında önemli bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Evliyâ Çelebi, Studies and Essays Commemorating the 400th Anniversary of his Birth hem bu çalışmaları tanıtması, hem de eserin yeni bakış açılarından ele alınmasıyla Seyahatnâme’nin sıra dışı detaylarına ve Evliyâ Çelebi’nin gizemine yaklaşmak isteyen, ancak Türkçe bilmeyen okur ve araştırmacılar için çok önemli bir görev üstlenmiştir. Evliyâ Çelebi, Studies and Essays Commemorating the 400th Anniversary of his Birth, on ciltlik Seyahatnâme’nin her bir cildinin içeriğinden, eser üstüne yapılan ilk çalışmaların ve bu çalışmaları gerçekleştiren isimlerin tanıtılmasına, Evliyâ Çelebi’nin yaşamının hiç bilinmeyen ayrıntılarının gün ışığına çıkarılmasından yol haritalarına kadar pek çok önemli çalışmanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Seyyahın, Seyahatnâme’de sonsuz bir merakla inceleyip anlattığı pek çok yer ve yapı üzerine yapılan kimi araştırmalar ise yine seyyahın kendisi gibi yollara düşüp iz sürmeyi gerektirmiş. Semih Tezcan’ın, Evliyâ Çelebi’yi, “dâhi” olarak nitelendirmesindeki haklılık payı büyük. Evliyâ, her ne kadar kendisini Osmanlı’nın sadık bir kulu olarak tasvir etse ve bundan gurur duysa da kitap bu büyük seyyahyazarın, bugünün ifadesiyle, dünya vatandaşı kimliğini de kolaylıkla taşıyabileceğini gösteriyor. S A Y F A 2 4 n 7 K A S I M Evliyâ Çelebi’nin “yaşamının hiç bilinmeyen ayrıntılarının gün ışığına çıkarılması” ifadesi bir gerçeği yansıtıyor. Örneğin; Çelebi, aynı zamanda İstanbul’un en ünlü okçularından biridir… Prof. Dr. Semih Tezcan. “Evliyâ Çelebi the Archer” (Evliyâ Çelebi’nin Okçuluğu) başlıklı makalesinde, Evliyâ’nın okçuluk yapıp yapmadığı sorusuna, bu konuda daha önce yapılan çalışmaların ortaya koyduğu bilgilere kendi buluşunu da ekleyerek cevap veriyor. Konuya dikkat çeken ilk ismin tarihçi Reşat Ekrem Koçu olduğunu, edebiyat profesörü Fahir İz’in de bu görüşü paylaştığını, buna karşılık Türk okçuluğu üzerine değerli bir araştırması bulunan Ünsal Yücel’in Evliyâ’nın okçuluğunu reddettiğine değinen Tezcan, kendisinin Berlin Devlet Kütüphanesi yazmaları arasında bulunan okçuluk kitaplarını araştırarak elde ettiği bilgilerin ışığında Evliyâ’nın gençliğinde, uzun menzil ok atışında rekor kırmış olduğunu kanıtlamıştır. Evliyâ Çelebi’nin kurmaca ve gerçeği birlikte kullanarak ortaya koyduğu Seyahatnâme’nin “uydurma” olup olmadığı meselesine ise Nuran Tezcan, “Documentary Traces of Evliyâ Çelebi” (Evliyâ Çelebi’nin Belgesel İzleri) başlıklı makalesinde değiniyor. Evliyâ Çelebi’nin gidip gördüğünü söylediği pek çok yere gitmediği, dolayısıyla Seyahatnâme’nin gözlemden çok “uydurma” bilgilere dayandığını ileri süren görüşlere cevap veren bu çalışmadan Evliyâ’nın pek çok seyahatinin kesinlikle uydurma olmadığını, örneğin eskiden uydurma diye nitelenmiş olan Viyana seyahatinin gerçek olduğu hususunda bugün hiçbir şüphe kalmadığını öğreniyoruz. Elçi Kara Mehmed Paşa’nın maiyetinde Viyana’ya giden Osmanlı heyetinde bulunan kişilerin isimlerini içeren 1655 tarihli bir belgede Evliyâ Çelebi’nin adı da bulunmaktadır. Gezdiği yerlerde görüp önemli bulduğu yapıların üzerine yazılar (grafitiler) yazdığını söyleyen, hatta bazen ne yazdığını bile kaydetmiş olan Evliyâ’nın bu konuda da “uydurmadığı”nı bugüne kadar saptanmış olan duvar yazıları kanıtlamaktadır. EVLİYÂ’NIN GÖRME MERAKI... “Evliyâ seyahat ederken nasıl bir güzergâh izliyordu?” sorusu şüphesiz Seyahatnâme ile ilgilenen hemen herkesin aklına gelmiştir. Evliyâ gibi sıra dışı bir seyyahın yolculukları da şüphesiz girift bir rotaya dayanıyordu. Michael D. Sheridan, Evliyâ’nın seyahat çizgisinin coğrafi içeriğini harita üstünde gösteren bir çalışma sunuyor. Feridun M. Emecen ise Evliyâ’nın Anadolu seyahatleri üstüne hazırladığı çalışmasında, seyyahın yolculuğunu uzatmak ve çok daha meşakkatli koşullarla uğraşmak pahasına da olsa, “görme merakını” tatmin etmek ve gördüklerini anlatmak için mevcut yol şebekesinin dışında bir seyahat güzergâhını takip ettiğini aktarıyor. Nuran Tezcan’ın Evliyâ Çelebi’nin Ankara yolculuğu üzerine hazırladığı makale ise Evliyâ’nın gözünden Ankara’yı yansıtmanın yanı sıra, seyyahın çevreci duyarlılığına da dikkat çekiyor. Tiftik keçilerinden elde edilecek yünün yumuşak olması için tüylerinin 2 0 1 3 makasla kesilmediğini, tüylerin yolunduğunu anlatır Evliyâ. “Yolunurken zavallı keçinin feryadı göğe yükselir” diyen seyyah gördüğü bu manzaraya pek dayanamamış, ancak halkın keçilerin tüylerine kireçli su sürerek hayvanların ıstırabını azaltmaya çalışmasından az da olsa teselli bulmuş. Nurettin Gemici’nin Evliyâ’nın Mekke seyahatini ve hac yolculuğunu anlatan yazısı, seyyahın hac yolculuğuna atfettiği özel anlam açısından dikkat çekici bir yazı. Nitekim Gemici’nin de belirttiği gibi, Evliyâ’da yeni yerler görme arzusuna yol açan unsurlar arasında Hac ibadetinin önemli bir yeri vardı. Bununla birlikte, klasik hac güzergâhını takip etmeyen Evliyâ’nın hac yolculuğunu yalnızca dini görevini yerine getirme amacıyla yapmadığına, bu yolculuğunu da yeni yerler görme tutkusuyla birleştirdiğine tanık oluyoruz. Daha önce göremediği pek çok yeri de hac yolculuğu rotasına alan Evliyâ’nın, sahip olduğu resmi belgeler sayesinde Şam’a kadar gittiği her bölgede, o bölgenin en büyük mülki amiri ya da kadısı tarafından ağırlanmış olması, söz konusu seyahatin sayısız detaylarından yalnızca bir tanesi. ROBERT DANKOFF’UN ÇALIŞMASI Robert Dankoff, Evliyâ Çelebi’ye dair yapılan en ayrıntılı çalışmalardan biri olan An Ottoman Mentality başlıklı çalışmasında (2), “Evliyâ, bize sadece birinci kitabın 270. bölümünü İstanbul esnaf ve tüccarlarının sultan önünden geçişinin muazzam panoramasını bırakmış olsaydı, yine de en büyük Osmanlı yazarlarından biri olarak tanınacaktı” demişti. Yücel Dağlı’nın Evliyâ Çelebi’nin esnaf alaylarına dair gözlemlerini incelediği makalesi, Dankoff’un bu tespitinin doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Sanat tarihçisi Çiğdem Kafesçioğlu’nun Evliyâ’nın mimari eserlere ilişkin değerlendirmelerini ele aldığı yazısı, kültür tarihçisi Şule PfeifferTaş’ın, Evliyâ’nın Bursa, Kayseri ve Urfa çarşılarına ilişkin gözlemlerini incelediği makale ile Nuran Tezcan’ın, Evliyâ’nın Manisa Şehzade Sarayı izlenimlerine yer verdiği çalışma ise seyyahın yapılara duyduğu derin merakın perdesini biraz daha aralıyor. Evliyâ’nın Pire Limanı’ndaki aslan heykeline ve Atina’daki antikçağ’dan kalan Rüzgârlar Kulesi’ne ait izlenimlerini aktarıp açıkladığı kısa yazılarında Semih Tezcan, seyyahın mimari ve sanata duyduğu büyük ilgiyi bir kez daha kanıtlıyor. Tezcan’ın yazdığına göre Evliyâ, 1668 yılında Atina’yı gezerken gördüğü Rüzgârlar Kulesi’ni uzun uzun anlatırken Avrupa’da henüz hiç kimsenin bu eserden haberi yoktu. Evliyâ’nın seyahati sırasında Pire Limanı’nda görüp anlattığı ancak daha sonra Venedikliler tarafından 1688’de İtalya’ya götürülen Eski Çağ’dan kalma aslan heykeli de Seyahâtname’de ilk kez anlatılmış olan eserlerden biridir. 1993’te Hırvatların Yugoslavya Savaşları sırasında bombalayıp yıktığı, savaştan sonra yeniden yapılan Mostar Köprüsü’nü 17. yüzyılda Evliyâ Çelebi nasıl anlatmıştı? Bu sorunun cevabı da Nuran Tezcan’ın makalesiyle aydınlanıyor. 1664’te yaptığı Balkan seyahatinde Evliyâ’yı en çok etkileyen eserlerden birinin Mostar Köprüsü olduğunu öğreniyoruz. Evliyâ’yı etkileyen bir başka yapıyı, Mısır piramitlerine ilişkin gözlemlerini ise Semih Tezcan’ın kısa yazısından okuyoruz. Seyyah, Mısır piramitleriyle ilgili izlenimlerini fantastik hikâyelerle süsleyerek aktarırken, hiyeroglifleri okuyamadığı için “Ben hâkir, çeşit çeşit yazılar okumada hünerim vardır, ama bu yazılara benzer bir yazı görmedim, bir harfini bile okumak olmaz” diye yakınmış. Robert Dankoff’un Seyahatnâme’yi dilbilimsel açıdan inceleyen makalesi, eserde yer alan dillerin çokluğunun yanı sıra “her gittiği yerde mahalli dillerden kayıtlar yap[an] ve bu dil örneklerini muazzam Seyahatnâme’sine ekle[yen]” Evliyâ’nın dillere olan merakını da açığa çıkarıyor. Sooyong Kim, makalesinde Seyahatnâme’nin dünya edebiyatındaki yerini sorgularken, Nuran Tezcan eserin OsmanlıTürk yazınındaki yerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. Seyahatnâme’ye ilişkin olarak her zaman merak edilen bir konu, Evliyâ’nın kullandığı kaynaklar olmuştur. Hatice Aynur da yazısında, bu konuda yapılmış araştırmaları ve bunların sonuçlarını ele alıyor. Evliyâ Çelebi, Studies and Essays Commemorating the 400th Anniversary of his Birth, Ahmed Hamdi Tanpınar’ın kaleminden Evliyâ Çelebi’yi ve imparatorluğu okuma şansını sunarken Şerafettin Turan, Klaus Kreiser, Ahmet Yaşar Ocak gibi ünlü tarihçilerin, Talât S. Halman, Pierre A. MacKay, Enis Batur gibi önde gelen edebiyatçıların Evliyâ Çelebi’ye ve Seyahatnâme’ye ilişkin düşüncelerine ulaşmayı da mümkün kılıyor. GENİŞLETİLMİŞ KAYNAKÇA Robert Dankoff ve Semih Tezcan’ın birlikte hazırladıkları “An Evliyâ Çelebi Bibliography” hem basılı olarak kitabın sonunda, hem de arka kapağa yerleştirilmiş CD üzerinde yer alıyor. Türkçe baskıdaki kaynakçanın 2011 ve 2012’de yapılan yayınların eklenmesiyle daha da genişletilmiş halini içeren bu mükemmel kaynakçada Evliyâ Çelebi ve eserleri üzerine yayımlanmış her şey bulunuyor. İçeriğinde 19. yüzyılda çıkan ilk yazılardan 2012’nin son ayına değin yayımlanan metinlere, çevirilere, makalelere vb. yer veren kaynakça, Evliyâ Çelebi ve Seyahatnâme üzerinde bundan sonra yapılacak çalışmalar için başta gelen yardım araçlarından biri olacaktır. Tüm bu çıkarımlarla, “Evliyâ Çelebi kimdi?” sorusuna “Zekâsı, bilgisi, hoşgörüsü, sivri dili, nüktedanlığı ile dünyanın dört bir tarafını keşfe çıkan, ölümünden yüzlerce yıl sonra bile seyahat denilince akla gelen büyük seyyahdâhi yazardı” cevabının verilmesine artık kim itiraz edebilir ki? n (*) Seda Başer; Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü doktora öğrencisi. (1) Evliya Çelebi Seyahatnamesi 110. YKY 19962007. (2) Dankoff‘un bu kitabı Türkçeye Seyyâhı Âlem Evliyâ Çelebi ’nin Dünyaya Bakışı başlığıyla çevrilmiştir, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010. K İ T A P S A Y I 1238 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle