Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ama Erdoğan sindiremez. Çünkü kendisini zafer kazanan biri görmeye alıştırdılar onu. Gezi Parkı Direnişi’nin kendisini yendiğini, “meşruiyetini” sorguladığını asla kabul etmeyecek. Dillere destan kibri buna engel. “Karşı atak” ahlaki temeller üzerinden gelişmiyor. Yargının tüm olanakları kullanıldığı gibi, işlerinden edilme tehdidi duyumsatılıyor insanlara. Gezi Parkı Direnişi’ne destek verdiği için işinden olan onlarca meslektaşımız var Gamze, bildiğin gibi. Sanat dünyasından birçok kişi de işlerini yitirme tehdidi altındalar, bir kısmı narkotik bir operasyonun da hedefi oldular. Muktedirin ataktan anladığı bu! “Ayaklar baş olur mu?” diyen birinden demokratik tavır beklenmez. Böyle birinin “göbeğini kaşıyan adam” benzetmesine itiraza hakkı da yoktur, yüzü de olmamalıdır ayrıca. “EN CİDDİ SİLAH MİZAHTI. OTORİTE MUHTEŞEM SIFIRLANDI!” Boyun eğme... Boyun eğme... Boyun eğme... Hani AKP’nin yavan bulduğu slogan! Hani direnişin AKP’nin tekel koyduğu gün ve gelecek adına ifadesini cuk diye bulduğu iki kelime... Her biri barış ve adalet adına atılan sloganlar insanca bir geleceğe mühürlenmiş mesajlar gibiydi. Mizahın gücü hele tartışmasızdı yine. Dayak atan iktidar halkın nefsi müdafaa yumruğunu asıl mizahla yedi! Kitabında sloganlar ve mizah izleğinde nasıl değerlendiriyorsun Gezi’yi? Gezi, bir “mizah parkı” oldu gerçekten de. Bu mizah, alaya almanın, dalga geçmenin, özünde iktidarın umursanmadığının, yok sayıldığının göstergesi. Muktedirin gözlüklü, asık suratlı bir fotoğrafı var. Gezi’ye ilişkin kızgınlığını bu fotoğraflarla haber yaptılar medyada. Bilmeden tabii. O fotoğrafla, Gezi parkı sloganlarını yan yana düşündüğümde gerçekten gülüyorum. Şu an bile. Muktedirin tüm havasını söndüren, “takmayan” insanlardı Gezi’dekiler. Otorite böyle muhteşem mi “sıfırlanır”, şaşkınlık içinde kaldım. Ama senin de muhteşem tanımlamanla “halkın nefsi müdaafa yumruğu” mizahla geldi. Düşün, altı kişinin yaşamını kaybettiği bir süreçtir bu. Bu süreçte bu mizahı kimse “sululuk” diye eleştirmedi. Kendisini dev aynasında gören biriyle dalga geçildi. Yapılacak en iyi şey buydu çünkü. Bu açıdan en “ciddi” silah oldu mizah. “DİRENİŞ SİYASİ YAPILARIN DIŞINDA KALMALI, YOKSA TÜZÜKLE BOĞULUR” Gezi’nin “hınzır yeşil”!.. Gezi’nin Dünya karşılıkları ve/veya karşıtları da başlıca nasıl örneklenebilir? Karşıtı yok bence. Oluşturmaya niyetlenenler İstanbul’da Rabia Meydanı’na atfen Saraçhane’yi bir Gezi Parkı’na çevirmeye çalıştılar ama “mütedeyyin” kesimlerden bile katılım olmadı. İki üç kez gidip görmüş biriyim. Çünkü ülke gündeminden de, gerçeğinden de uzaktı Saraçhane girişimi. O açıdan karşıtı yok. Sonra nasıl karşıtı olsun ki? Özgürlük, demokrasi, ortak yaşama arzusu dile getirildi Gezi’de. Buna karşıtlık nasıl olabilir? Ama benzeşme anlamında karşılıkları çoktu tabi. Sao Paula, Rio de Jenerio başta olmak üzere kimi kalkışmalarda Gezi’ye ciddi atıflar vardı. Bir Tahrir olamazdı ama. Çünkü “demokrasi” talebi değil, bir “demokraside” olması gereken C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I ancak olmayanlara ilişkin talepler vardı, Türkiye’nin bir demokrasiye sahip olduğuna inanılmasından ötürü. Gezi’den bir parti oluşumu çıkması hevesi, umudu doğması konusunu dile getirenleri de yazıyorsun. Burada da dile getirir misin, değerlendirmen ne, öngörüyor musun bunu? Yarın birileri çıkıp kurarlar böyle bir partiyi Gamze. Dile getirenler de var. Bu, düzenin sınırları içine hapsetmek olur bu direnişi. Düzendışı olmak ille de yıkıcılık anlamına gelmez. Mevcut siyasi yapıların dışında kalması lazım bu direniş ruhunun. Gezi Parkı’ndan çıkacak bir parti sistemin kurallarına uymak zorunda. Ben ise, kimi kuralların, sırf yasadır diye uyulması gereken ilahi kodlar olduğuna inanmıyorum. İsyan da demokratik bir hak arama yöntemidir. Siyasi parti bu ruhu “tüzükle” boğar. “EN BÜYÜK KAYBEDENLER KÜRT HAREKETİ VE LİBERAL CENAHTIR” Gezi Parkı Direnişi’ni doğru okuyamayan kalemleri de yazıyorsun. Burada da örnekler misin kısaca? Ve medya rezaletini nasıl ortaya koyuyorsun kitabında? Orhan Pamuk örneğin. Çok komikti yaklaşımı. Bir ülke zenginleştikçe olur böyle şeyler anlamında laflar etti bir söyleşide. Ülkede “refahın yarattığı” olumsuzluklar var demektir bu, ki insaf. Özellikle yandaş medyada kimi kalemler inanılmaz komplo teorileri ürettiler köşelerinden. Muktedirin, tüm iktisatçıları güldüren (!) “faiz lobisi” türü “merkezlere bağlayanlar da oldu direnişi. Memlekete nazar değdiğini söyleyenler bile çıktı, biliyorsun. Kimi liberaller, yandaş medyadan da hızlı çıkıp “faşistçe” bulduklarını yazabildiler Gezi için. Neden “Merkez Medya” dendiğini bilmediğim, egemen medyada, daha doğru bir adlandırmayla “savaş medyası”nda Gezi Parkı’na yaklaşım, biat kültüründe son noktaydı. Muktedirin ağzından çıkan her cümlenin yer bulduğu bu medyada Gezi Parkı’na ilişkin olumsuz cümlelerle yer bulabildi ama 13’ü zorla izne çıkartılan 59’u çalıştığı kurumlardan atılan saygıdeğer, soylu meslektaşlarım, mesleğimiz adına umutlu olmamızın nedenidir. O meslektaşlarıma saygı sevgi benden. Son soruda Gezi direnişi kimler için nasıl bir tepilmiş fırsattır? Kendini ifade etme şansını o güne kadar bulamamış kim varsa onlar için “tepilmiş fırsat”tır herşeyden önce. Yakınıp da, bu yakınmayı son derece haklı olan ortak sese katamayan herkes için. Ama en büyük kaybeden Kürt hareketi oldu. “Resmi” anlamda Park’ta yer almayan Kürt hareketi, geniş kitlelerle bağını daha iyi kurmasına yarayacak, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili olduğunu gösterecek bir fırsatı tepmiş oldu. İkinci büyük kaybeden de liberal cenahtır. İktidara, hiç de liberal olmayan bir tutumla gözü kapalı verdiği destekten ötürü düştüğü çukurdan kendisini çıkarabilecek bir fırsat olduğunu kavrayamadı Gezi Parkı’nın. Hala arkasında Ergenekon, lobiler, hatta İsrail arayan var içlerinde. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Gezi Parkı DirenişiKüçük Bahçede Büyük Kıyamet/ Mustafa Kemal Erdemol/ Yazılama Yayınevi/ 95 s. 1233 3 E K İ M 2 0 1 3 n S A Y F A 5