Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Roy Jacobsen’den “Harika Çocuk” Aslında hepimizin hikâyesi Roy Jacobsen Harika Çocuk'ta bir büyüme ve değişim hikâyesi anlatıyor. Finn ve annesinin başrolde olduğu kitap, ikilinin hem birbirini hem de yaşamlarına giren yeniliklerle hayatı yeniden tanıması üzerine kurulu. r Kaan EGEMEN orveç’in en önemli yazarlarından Roy Jacobsen’in Harika Çocuk romanı, kitabın baş kahramanı Finn ve annesi etrafında şekilleniyor. Finn'in büyümeye, daha doğrusu yaşadıklarının onu büyütmeye başladığı Juri Gagarin yılı, hem kendisi hem de dul annesi için önemli bir yıl haline geliyor. Sıkıntılı günler geçiren Finn ve annesi için eve kiracı alıp almama kararı ve arada bir açılan geçmişe dönük defterler hep aynı vakitlere denk düşüyor. Elbette Finn'in büyük dayanak olarak gördüğü annesini aslında ne kadar tanıdığını sorgulamaya başlaması da. Öğretmeniyle arasında geçen konuşma sonrası söyledikleri bu sorgulamanın kanıtı gibi: “Ne görmüş olabilirim?' diye bağırdım, bu sırada altımdaki zemin giderek daha zorlaşıyordu, çünkü yalnızca annem uzaklaşıp değişmekle kalmamıştı, belki bir de benim bunu bilmem, önceden görebilmem gerekiyordu.” Finn'in keşfetmeye uğraştığı şey büyük bir giz, belki de bir yalan. Arada bir lafı geçen ve dünyanın öbür ucunda yaşayıp dul aylığını alan kardeş. Finn bir dedektif gibi iz sürüp hangi yalanlarla uyutulduğunu anlamaya çalışıyor. Tabii bu arada kendine de sorular soruyor: “Bayan Henriksen'in kompozisyon sınavlarıma yazdığı gibi kafam iyi çalışıyordu; okuyabiliyordum, hesap yapabiliyordum, korkmuyordum, Raymond Wackarnagel'den bile korkmuyordum, neredeyse her akşam bulaşık yıkardım, ufak tefektim ama altıma işemiyordum ve benden istenseydi bütün salon duvarını fırçayla seve seve boyardım. Yalnızca yanlış insanların arasına mı düşmüştüm? Yoksa benim de içimde gizli, ne yapacağı bilinmez bir insan mı yatıyordu?” Bu soruyu sormasında birden bire ortaya çıkan, ilgi gören ve birçok hediye verilmeye başlanan üvey kardeş Linda'nın etkisi var. “Tek çocukluktan, ranzada iki kardeşe”; Finn için zor kabullenilen bir şey bu. Ama öbür taraftan da Linda'nın içinden geçenleri; onun ruh dünyasını fazlasıyla merak ediyor. Dolayısıyla o merak, Finn'i Linda'yı keşfetmeye götürüyor. Bu keşif yolculuğu sırasında Finn'i takip eden baba boşluğunu ve annesinin uzun süre C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I N ondan gizledikleriyle yeni yeni öğrenmeye başladığı hayatı da es geçmemek gerek. Üvey kardeşi Linda'yla zaman zaman çekişmeye varan ilişki de her şeyin tuzu biberi. Finn'in annesi, Linda'nın “kendi yaşamını düzeltmek için gönderilmiş bir melek olduğunu”, Finn ise Linda'nın yalnızca “ödünç verildiğini, onunla zaman geçirdiği için sadece teşekkür etmesi gerektiğini” düşünür. Artık ne derseniz deyin; hayatın garip bir cilvesi mi, yolların kesişmesi mi ya da yalnızca her şeyin gün ışığına çıkışı mı... Ama bir gerçek var ki her şey zamanını bekliyor, Finn için bu, Linda'nın hayatına daldığı âna denk düşüyor. Jacobsen, romanda birkaç olayı beraber yürütüyor: Öncelikle Finn, annesi ve hiç görmediği babası, uzaktaki ve birden hayatlarına giren üvey kardeş Linda'yla farklılaşan ilişkiler. İkincisi 1960'ların Norveçi'nde yaşanan dönüşüm ve bunun aileye yansıması. Annesi, Finn ve Linda'yla birlikte ayakta kalmak için çırpınıyor. Bu yüzden Finn, annesinin koşturmacasını kastederek “herkesin yaptığını yapıyoruz, durumumuz iyiye gidiyor” diyor. Jacobsen'in Harika Çocuk'ta anlattıkları pek çok başka şeyle beraber bir karşılaşmaya denk geliyor: Finn'in farklı bir dünyayla, onlarla beraber yaşamaya başlayan Linda'yla, gerçek insan ilişkileriyle ve hatta babasıyla ilgili bilgilerle karşılaşması. İnsan yaş ve boy attıkça hayatın içindeki küçük oyunların büyük etkilerinin farkına varıyor. Finn'in durumu da bu. Farkına vardıkça isyan etmesi de doğal bir tepki gibi görünüyor: “Yetişkinlerin nasıl pervasızca yalan söyledikleri, üstelik yalanları açığa çıkınca nasıl kırılmış ya da alınmış gibi davrandıkları anlaşılacak şey değil.” Böyle bakınca Finn'inki bir yerde hepimizin hikâyesine dönüşüyor. Harika Çocuk/ Roy Jacobsen/ Çeviren: Deniz Canefe/ Yapı Kredi Yayınları/ 248 s. 1233 3 E K İ M 2 0 1 3 n S A Y F A 1 1