Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
veren, veletken çok korktuğum o öğretmenimle, benim adıma çatır çatır tartışan bir savaşçı olarak biliyorum. Çocukların kendilerine kötü anne var mıdır sorusunu sormalarını istedim aslında. Belki kendim anneliğin kutsallığını sorguladığımdan... Sanırım çocukların bu soruya ilk ciltte verdikleri cevapla, üçüncü ciltte verdikleri cevap arasında fark olacaktır. Üçlemenin farklı bir okumasını yaptığımızda “öteki”nin hikâyesini de anlattığını fark ediyoruz. İkinci kitapta ortaya çıkan, Kürtçe konuştuğu için dışlanan, şiddet gören İmra’nın çığlığı çocuklara ne söyleyecek sence? Bu adın gönderme yaptığı bir şey var mı? Umarım İmra’nın üçüncü ciltteki varlığı, çocuklara birbirlerini sadece insanlık kıstasıyla değerlendirmelerinin en doğrusu olduğunu söyler. Bu işe yararsa çok sevinirim. Bu karakterin adına gelince... İmra adında bir Kürt dostum, adını ödünç verme nezaketini gösterdi. Burdan ona da selam ederim. Üçlemenin son kitabı Kıyamet Kapısı, Mardin’de geçiyor. Ana izlek yine iyi ve kötünün mücadelesi; bu kez efsanelere yelken açıyor okurlar. Neden mekân olarak Mardin’i seçtin? Süreyya’yla Fırat’ın geçmişe yolculuk etmelerine karar verdiğimde, Mardin’den başka bir yer düşünemedim. Her gidişimde çok etkilendiğim, doyamadığım bir şehirdir. Yetişkinliğimin en etkileyici masallarını orada dinlemişimdir. Romana Şahmeran’ı ve Lokman’ı da katmak için bahanem de oldu böylece. Çocuklar romanı severlerse, Mardin’e de ilgi duyarlar belki diye umuyorum ayrıca. Son onon beş yıldır Türkiye’de çocuk edebiyatı alanında nitelikli yapıtlar ortaya koyulduğunu düşünüyor musun? Hangi yazarların çocuklar için kaleme aldığı kitapları keyifle okuyorsun? Çok nitelikli ve yaratıcı yazarlarımız olduğunu düşünüyorum. Can Göknil’in ve Behiç Ak’ın varlığı yeter bir kere. İkisi de kalp atışlarımı hızlandıran insanlar ve yazarlardır. Türkçe üreten yazarlar kadar çeviri edebiyatı da takip etmeye çalışıyorum. Pierdomenico Baccalario, Roald Dahl başucumdan ayırmadığım iki yazar mesela. Günün birinde İranlı yazar Houshang Moradi Kermani’ye selam çakacak bir çocuk kitabı yazmayı çok isterim. Okuduğum ve sevdiğim yazarların hiçbirinin hatırı kalmasın istesem de, Arslan Sayman, Burcu Aktaş ve Sara Şahinkanat’ın yazdığı her satırı takip ettiğimi, edeceğimi de ekleyeyim. İçtenlikli yanıtların için teşekkür ederken son bir sorum var. Bolbadim Günlükleri üçlemesini yalnızca çocuklar okusun diye mi yazdın? Yazarken aklımda sadece çocuklar vardı, ama şimdi yayımlandılar ya, yıllardır anlattığım şiddet hikâyelerini ısrarla okuyan okuyucularım da üçlemeyi okusunlar istiyorum. Eğlenmek onların da hakkı! n Bolbadim Günlükleri 1 Kaya Çıkmazı’ndaki Okul/ Aslı Tohumcu/ Resimleyen: Sedat Girgin/ Günışığı Kitaplığı/ 188 s./ 2013/ 10+ Bolbadim Günlükleri 2 Kaya Çıkmazı’ndaki Okul Batık Şehrin İşareti/ Aslı Tohumcu/ Resimleyen: Sedat Girgin/ Günışığı Kitaplığı/ 180 s./ 2013/ 10+ Bolbadim Günlükleri 3 Kıyamet Kapısı/ Aslı Tohumcu/ Resimleyen: Sedat Girgin/ Günışığı Kitaplığı / 184 s./ 2013/ 10+ KONUK HARFLER Poyrazın Çocukları r İncilâ Çalışkan Karadeniz’in kıyıcığında şirin bir ilçe olan Akçakent’te, Burak, Utku, Bora ve Murat koca bir yazı gönüllerince eğlenerek geçirdiler. Karadeniz’in hırçın dalgaları, ormanlar, yamaçlarda fındık bahçeleri; günlerin heyecanlı, hareketli geçmesi için yeterliydi. Bir gece Murat’ın dedesinin kayık işliğinden aldıkları yarış teknesiyle denize açıldılar. Şöyle bir dolaşıp Akçakent’e dönmek istemişlerdi. Düşündükleri gibi olmadı. Yokluklarını önce gençleri futbol karşılaşmalarına hazırlayan öğretmen fark etti, sonra aileleri. Karadeniz’in hırçın dalgaları tekneyi sürekli açık denize atınca, bir türlü kıyıya çıkmak mümkün olamadı. Kürek çekmekten yoruldular, acıktılar susadılar, saatlerce kızgın güneş altında kürek çekmekten güçleri tükendi… Aileleri çocuklarını bulmak, yardım etmek için çırpınırken arayışlara girdiler. Birçok yere başvurup yardım istediler. Gençler, başlarının üstünde önce helikopteri görüp umutla küreklere daha canlı asıldılar, sonra kurtarma gemisi uzaktan göründü. Sonunda kurtarılan gençler ailelerine kavuştular. Anlatımın akıcılığı ile bu macera sırasında gençlerin özlemleri, beklentileri, korkuları anlatılıyor. Gençlerin rüyaları, sayfalardan okurların gözlerinin önüne, bir filim gibi seriliyor. Yazlık sinemalar, köye atanan Tarık Öğretmen’in yaşamı, gençlik futbol takımlarının karşılaşması, 1 Temmuz Kabotaj ve Denizcilik Bayramı kutlamaları kitapta renkli yaşamların anlatıldığı bölümlerdir. Murat’ın dedesi Nazım Usta, gençliğindeki Köy Enstitüsü anılarını çocuklara şöyle anlatıyordu:“Sene 1941, otuz iki öğrenciyle Karadeniz’e açılan ekipten on saat sonra ‘Üç ton balık tutuldu, yetmiş beş liraya satıldı’ telgraf haberi geldi. Ertesi gün ikiüç saat arayla gelen telgraflarda tonlarca balık tutulup satıldığı okula bildiriliyordu. Böylece okul bütçesi zenginleşti, Trabzon’dan Sinop’a kadar köylüler, ucuz balık yedi; motorun, ağların, araçgerecin parası ödendi. Ustalık bir yere kadardır, denizin verimliliği en önemlisiydi. Günümüzde denizlerde balık yok!” Çocuklar Murat’ın dedesinin bal damlayan ağzından anlattıklarını dinlemeye devam ettiler. Bu tür başarı anılarının gençlere anlatılması, gençlerin yaşamı öğrenmelerinde dirençli ve güçlü olmalarını sağlar. Yazar Vedat Yazıcı; okuru sürükleyen, heyecan veren konuları, akıcı anlatımını arı dil ile bezeyerek hareketli bir eser yaratmış. Koza Yayınları’ndan çıkan “Poyrazın Çocukları” deniz, balık, arkadaş sevgisi ile dolu serüvenleri doyasıya yaşatan bir kitap. n Mavisel Yener n Ata Cad. Defne Sok. No:1 D:1 Balçovaİzmir n www.maviselyener.com n sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1233 3 E K İ M 2 0 1 3 n S A Y F A 1 7