Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 27 ARALIK PERŞEMBE ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER ğine bakarak belki de tümü aşk paydasında birleştirilebilir. Arka kapakta, “Kuşlar uçar dizi dizi / Hep ölümden kaçar turna. Bir gün olur sen ölümün / Tutunursun bir dalına. // Karacaoğlan, Dadal bizi / Çağırıyor bak sazına. / Bir gün olur türkülerin / Pek yakışır halk ağzına. // Pek yakışır ey Alim’can” dendiği gibi, Alim Atay’ın şiirleri ile halk türküleri arasında kan bağı var. Ama İkinci Yeni’ye katılan şairler arasında yer almış aslında. Önce Kardeşim Öpsün Beni, adını taşıyan toplu şiirleri, Alim Atay’ın şiire yıllar sonra dönüşünü muştuluyor.” Bu Ozanın Kumrusu Dalda” şiirinin ilk bölümü: “Bir ozanın kumrusu dalda / Ama nasıl dalda? / Kınalı kuzusunu bir çobanın / İz sürerek arayan kumsalda, / Suna boylusunu Karacaoğlan’ın / Çukurova’da türkü çağırıp / Saz çalarak arayan her gün.” İpek Tende Kadife Sıyrıklar (Mühür Kitaplığı), Filiz Çelik Doğru’nun 2010 2012 yılları arasında yazdığı şiirleri kapsıyor. Kitabın bir bölümüne de ad olmuş “yok hükmünde bir var” şiirinden alıntı yapacaktım ki baktım, kitabın arkasına da aynı şiir alınmış. İlk bölümü alıyorum: “okul kırmış çocuklar gibi gelirdim sana / sevincimi sırt çantama doldurup / tozu göğe ağmış bir güneş alnımda / zil zurna dayanırdım kapına / sevincim: yok hükmünde bir var”. Deniz Çalığı (Belge Yayınları) adlı şiir kitabının ilk sayfalarında Rezzan Erton’u, 1953 yılında Etnografya Müzesinden Anıtkabir’e nakli sırasında Atatürk’ün tabutunun başında nöbet tutan öğrencilerden biri olarak gösteren bir fotoğraf var. Şiirler üç bölümde toplanmış. Bağışlama adlı şiir, ilk bölümden: “gizliyor kırılganlığımı / aksak sokakların / küskün kedileri // yitirdiğim yerde bulurum / bez bebeğine sarılmış / bir kız çocuğu yalnız // kapı eşiğine bırakılan / solgun papatya / yeşertir mi / kırağı vurmuş ezgileri // kırıldı horozu altıpatları // kaç”. YİNE 28 ARALIK CUMA Çok da sevdiğim bir sözcüktü “umut”. “Um“ kökünden çok güzel türetilmiş olduğunu, Farsçaya Türkçeden geçtiğini, orada “ümmid” biçimini alarak geri döndüğünü; dilimizde iki ayrı sözcükmüş gibi hem “umut”un hem de “ümit”in bulunmasının nedeninin de bu olduğunu düşünürdüm. “Dilcilerin elleriyle dile yerleştirdikleri, bence önemli, bir yanlış var” diye söze başlayan Armağan Büker’in açıklaması bu yüzden şaşırttı beni. “Türkçemizde ‘ummak’ diye bir fiil vardır. Örneğin, ‘misafir umduğunu yemez, bulduğunu yer’ de eoman Ergül, kendisinin Nurbanu romanını İspanyolcaya çeviren Juan VILLAR CAÑO’dan aldığı mektubu iletti. “Baharı bekleyen kumrular gibi” sözleriyle başlayan şarkıda duyduğu “çınladın durdun” ve “söyledin durdun” sözlerini sormuş Caño: “Belirli geçmiş zamanda olan art arda gelen iki fiilden oluşmuş yapının söz dizimsel mantığa göre ayrı ve art arda gelen iki eylemi (yani çınlayıp durdun ve söyleyip durdum) anlattığını sanıyorum. Fakat şarkının genel anlamına bakarsam, o fiil birleşmeleri, ayrı ve art arda gelen iki değil, ama tek sürekli eylemi (yani çınlayadurdun ve söyleyedurdum) ifade etse gerek. Tahminim doğru mu?” Teoman Ergül, “Bu konuda size Cumhuriyet gazetesi Kitap ekinde her hafta yazan Feyza Hanım’ı tavsiye edebilirim. Sorularınıza bilimsel cevap verebilir” diyerek soruyu bana havale etmiş. Sözü edilen şarkıyı buldum. Bir Coşkun Sabah bestesiymiş. Ali Tekin Türe’ye ait olan sözler şöyle: “Çınladın durdun kulaklarımda / Süzülen yaşsın yanaklarımda / Bir şarkı oldun dudaklarımda / Senin sevgini söyledim durdum”. “Çınladın durdun, söyledin durdun” örneklerinde “durmak” eylemi kendi anlamında kullanılmamış; yardımcı eylem olarak, “söyleyedurdun, çınlayadurdun” anlamında kullanılmış. Türkçede “…a / e durmak” diye bir yardımcı eylemimiz var ve bu yardımcı eylemi istediğimiz her eylemle kullanabiliriz. Kullanıyor muyuz peki? Hayır. Bu yüzden Teoman Bey de çevirmenini, “Öncelikle Türkçede (çınlayadurmak ve söyleyedurmak) gibi fiiller yok!” diye yanıtlamış. Oysa Caño’nun tahmini doğru! Kullanmıyoruz; ama bu türde bileşik eylemlerimiz var; her an yenilerini türetebiliriz. Peki niye böyle demiyoruz da çekimleyerek iki ayrı eylem gibi kullanıyoruz. Öbür türlüsünü pek köylüce bulduğumuzdan. “Öleyazmak, düşeyazmak” dışında “… a / e yazmak” bileşik eylemini de kullanmayışımız gibi. Hatta “öleyazmak” ve “düşeyazmak”ı bile kullanmayışımız gibi. 28 ARALIK CUMA Zeynep İ. Uzuner’in Sone Yayınları arasında çıkan İzdüşüm adlı kitabının üzerinde “deneme” yazıyor; ama kitapta şiirler, öyküler, fıkralar, anılar, çeşitli gözlemler, değişik konularda düşünceler var. Kitabın arkasında, “Aşk insanı ölümden çok yoksunlaştırır” dendi T riz. Bu ‘ummak’ fiilinden çıkarılacak isim de ‘umut’ değil ‘umu’ olmalıydı. Tıpkı ‘sevmek’ fiilinden ‘sevi’, ‘gezmek’ fiilinden ‘gezi’, ‘yapmak’ fiilinden ‘yapı’ gibi. Bu ‘umut’ sözcüğünün Osmanlıca ‘ümmid / ümit’ kelimesinin gereksiz taklidi olduğu açıktır ve büyük hatalara zararlara yol açmıştır. Türkçenin kurallarına aykırıdır, dil estetiğini bozmuştur. Örneğin, bir ara gençler ‘umudumuz Ecevit’ diye bağırdılar, oysa Türkçede uzun u yoktur, uzun sesliler Osmanlıcaya özgüdür. ‘Buludumuz’ demeyiz, ‘bulutumuz’ deriz; ‘konudumuz’ demeyiz, ‘konutumuz’ deriz; ‘kapudumuz’ demeyiz, ‘kaputumuz’ deriz, değil mi? Bundan daha fecisi de var, öyle ki günümüz Türkçesinde, ne yazık ki, ‘umarım’ denmiyor artık ‘umud ederim’ deniyor.” Bu durumdan çıkan sonucu da Armağan Bey özetlesin. “Um“ kökü ve “ummak” fiili elbette ki Türkçedir, bunda sorun yok; fakat “umud(um/umuz)” ya da “umud ederi(m/z) biçimindeki kullanımlar kesinlikle yanlıştır, dilimizin estetiğine aykırıdır, dili bozmaktır; bunların yerine “umuyoru(m/z)” denebilir pekâlâ; Türkçeyi sevenlerin ve Türkçenin doğru ve güzel kullanımına titiz olanların buna dikkat etmesini istemek hakkım/ız değil mi?” 29 ARALIK CUMARTESİ Kitabın öyküsünü anlatırken amacı, “İnsanlık tarihinin başından bu yana Ege’den Mezopotamya’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar, yaşadığımız ve kültürel açıdan etkilendiğimiz coğrafyada çeşitli evrimlerden geçmiş kadın yaşamlarına şiirli bir tanıklık sunmak…” diye belirtmiş Gülsüm Cengiz. Sadeliğiyle çarpıcı olan bir kapağı var. “Anadolu’da kadınların şiirli tarihi” alt başlığını taşıyan Kadınlar İçin Söylenmiştir, 648 sayfalık, büyük boy bir “araştırma inceleme şiir antolojisi”. Gülsüm Cengiz, 1991 yılında çalışmaya başlamış 2010’un sonunda bitirmiş kitabı. Tarihsel Süreç ve Şiirli Tanıklıklar, 20. Yüzyıl Türkiye Şiirinde Kadın Resimleri adlı kapsamlı araştırma metinlerinden sonra, adını Gülten Akın’ın bir kitabından alan “Kadın Olanın Türküsü” bölümünde kadınlar için yazılan, kadınlara seslenen şiirler bulunuyor. Genç kızlar için yazılmış şiirleri içeren, “Kızım Ürkek, İçli Bir Kuştur” bölümü, adını Fikret Demirağ’ın bir dizesinden almış. “Analar”, analık durumuna odaklanmış ve analara yazılmış şiirleri kapsıyor. Doğulu kadınları anlatan “Doğunun Kadınları”, adını Hilmi Yavuz’dan; örselenmiş kadınları anlatan şiirlerin bulunduğu “Kör Yaşam”, adını Sabahattin Yalkın’dan; işçi, emekçi kadınlara yazılmış şiirleri içeren “Sevgiyle Başlarız İşimize” bölümü de adını Süreyya Berfe’den ödünç almış. “Doğuran Bir Kadına Direnç” adını Sennur Sezer’in şiirinden alan son bölümde ise düşüncelerinden dolayı hapsedilen, öldürülen oğullarının, kızlarının izini süren, mücadeleci kadınları konu alan şiirler yer buluyor. ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya dogru Albert Camus’nün “Kıyı Günlüğü”nün başlığını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse bu bölümden bir alıntı ve muhteşem betimlemelerle yüklü deneme yapıtının adı ortaya çıkacaktır. 10 M 11 20 F 21 1 H 2 J 3 D 4 F 5 L 6 K 7 F 8 A 9 I Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU mumcuogluilker@gmail.com E 12 B 13 K 14 D 15 B 16 D 17 C 18 M 19 G 55 9 71 72 52 G 22 A 23 K 24 G 25 M 26 A 27 K 28 D 29 L 30 K J. Mutfakta musluk altında bulaşık yıkamaya yarayan tekne. 31 H 32 B 33 A 34 F 35 K 36 E 37 F 38 G 39 J 40 K 2 74 60 61 39 41 H 42 E 43 D 44 A 45 H 46 K 47 A 48 D 49 A 50 K K. “Kadınlar Kitabı”, “Uzun Sürmüş Bir Yaz” ve “Boğazkesen” adlı yapıtları da yaratan yazar. 51 F 52 I 53 D 54 D 55 I 56 L 57 E 58 C 59 L 60 J 73 46 6 67 30 35 13 40 50 27 23 61 J 62 A 63 L 64 D 65 A 66 E 67 K 68 E 69 M 70 E 71 I Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Karagözlüm efkarlanma gül gayri / … öter ötmez ordayım.” (B. S. Erdoğan). 72 I 73 K 74 J 75 D 76 G 77 M 78 M L. “… Yasar” (“Ayşe teybi çalıştırdı. Ay, arkamızda kalan tepelerin ardında batmak üzereydi. Bu tür müziği bilirim. Çalgılar, uysallıkla, hep birlikte gelir, sonra trompet yalnız başına gözlere dolar, acıyla kıvranırken o, dinleyici de teslim olmuştur bütünüyle. –Ciddi olarak dinliyor musun? Dedi Ayşe. Her şey umutsuzca yeniden başlar gibi! –Evet, dedim, bunun adı böyle olmalı.”) 49 8 33 26 62 47 22 44 65 29 59 5 56 63 B. Çivit rengi (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız) 58 17 7 34 51 37 4 20 M. Burçlar Kuşağı. 32 15 12 D. Jack London’ın bir romanı. G. Issız, sessiz ve göze çarpmayan yer. 78 18 69 10 77 25 C. “herşey bıraktın havayı bile / erkenden / memureler bacaklarını tıraş ederken / herşeyi bıraktın – güle güle / yüzünün anısı tabutluklara ve yüreğimize işlendi / yüksek voltajlara alışık gövden / yırtarak geçiyor içimizden / avluların yağlı sessizliğini / köpek gezdiriciler ve onların sahipleri / sana acımıyorlar rahat uyu / ipeklerle örüyor incinmiş boynunu / tüm ip halat urgan ve sicim işçileri” diyen şairi simgeleyen harfler. 14 54 53 48 64 88 75 43 16 3 19 24 76 38 21 1195. sayının çözümü: A. TEBLİĞ, B. ULAMA, E. Franz Kafka’nın tanınmış bir yapıtı. H. “İç … iç şarabını / Ko bir yana hicabını” (Recaizade Ekrem). 66 36 57 11 42 70 68 C. TÜMEL, D. UMUT, E. NABİ, F. AĞA, G. MİHO, H. ABAD, I. YÜZYILLIK YALNIZLIK, J. ASUG, K. NOHUDİ, L. LİMBO, M. AGNES GREY, N. RASİH. F. Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesini hayal eden Yunan ideolojisi. 41 45 1 31 I. “Bir … Gecesi” (Adalet Ağaoğlu’nun bir romanı). 17 Metin: “Selim gibi günlük tutmaya başlayalım bakalım; sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi. Oğuz Atay” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1196 OCAK 2013 ? SAYFA 31