23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K İ T AP L AR A R E NK L İ D O KU N UŞ Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Konuğumuz, Genç Turkuvaz Yayınları’nın editörü . Özge Dinç. Ë Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? İdealim yazmayı meslek olarak edinmekti. Kitaplara ve bu ideale bağlılığım, bende kitabın her aşamasını bilme iştahı uyandırdı ve kendimi sonunda bir yayınevinde buldum. Bu işe âşık oldum. Ondan sonrası tam bir tırnakla kazıyarak istediğin işi elde etme hikâyesi. Dildeki etkinliğinizi nerede kazandınız? Dilde etkinim, demek çok iddialı olurdu. Ama böyle bir şey varsa bunun doğuştan geldiğini düşünüyorum. Kitapları her zaman didaktik bir ilgiyle değil, zevk için okudum ve bu da dile ayrı bir ilgi uyandırdı; birbirini besledi. Ya da belki dile ilgimden kitaplara yöneldim, ontolojim açıdan hangisi önceydi, bilmiyorum. Yazarlık atölyeleri gibi editörlük atölyeleri de var mı? Var ama keşke daha çok olsa. Size gelen metinlerde değişiklik ya da düzeltme istediğinizde yazarların tepkisi ne olur? Önerilerinizi uygulamak yerine dosyasını alıp giden oldu mu hiç? Dosyasını alıp giden olmadı. Ama metne en az yazarı kadar kafa yorduğumuz, eğer bu onun bebeğiyse onu dış dünyaya hazırlayan ilk kişi olduğumuz için, dediklerimizden hoşlanmayacaksa bence bunu yapsa daha onurlu bir hareket olur. Yazarlar genelde değişiklikten hoşlanmazlar, bir nevi kusursuz Tanrı imajını bile isteye giyinmiştir çoğu ama yine de önerilerinizi dikkate almak zorunda kalıyorlar tabii, sonuçta metni yayına hazırlayan sizsiniz. Ancak, bence en ideali değişikliklere yazarla konuşarak, birlikte karar vermemizdir. Siz önerdiniz, düzeltti ama olmadı, tekrar uyardınız düzeltti, olmadı... Kaç kez gider gelir bir dosya yazarla aranızda? Yayımlamaktan sonradan vazgeçtiğiniz dosya olur mu? Yayımlamaktan sonradan vazgeçmek mümkün olmaz çünkü sözleşme imzalanmıştır; o karar baştan verilmeli. Bir metinden iyi bir kitap çıkmayacağını düşünüyorsak o işe girmemek gerek. Belki umut vaat eden çok genç bir yazarsa bir metne bu kadar zaman ayrılabilir. Onun dışında yazara en fazla iki kez itirazlarımıza göz atması için, son kez de metnin son halini görmesi için göndeririz. Çevirilerde, kitabın orijinalini de okuyor musunuz? Çeviri kitaplar üzerinde editoryal çalışma yaparken en zorlandığınız konular... Bildiğim dillerdeyse, elbette. O dili bilmiyorsam da edisyonu yapması için dili bilen bir editöre gönderirim. Çeviri iyi değilse metni kurtarmak için günleriniz geceleriniz heba oluyor (Okur sizi yok sayıyorsa da); fakat sonuç yine de içinize sinmiyor. Kelimenin Türkçeye adaptasyonu çok önemli. Bize nasıl yerleştiği, çeviri mi kokuyor, öyle bir kitapta nasıl bir üslup kullanılmalı, bahsedilen şey doğru mu? Bunların hepsi satır satır kontrol ediliyor. Ansiklopediyi bir kütüphaneciler bir de biz kullanıyoruz galiba artık. Sizce bir editör her alanda editörlük yapabilir mi? Ya da şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? Hatta çeviri editörlüğü ile telif dosya üzerinde çalışmak da çok farklı değil mi? Çok farklı. Hatta Tanıl Bora’nın çok güzel bir yazısı vardı bununla ilgili. Editörlük bizde paket program gibi; bırakın her edebiyat türünün ayrı bir editörü olmasını, hangi metnin basılacağına karar veren editörle, redaksiyon yapan, yeni isimler bulan editörler bile farklıdır. Biz, genelde çalışan az kişi olduğu için hepsini yapıyoruz. Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... Kesinlikle anlarım gibi iddialı bir şey söyleme E yeyim, ama kesinlikle anlarım. Çünkü üslup değişiyor. Değişmiyorsa, zaten başarılı sayılmalı. Ama esinlenmesine, alıntı yapmasına, hatta çalmasına bile karşı değilim (zekiceyse); çaldıysa miri malı çalmıştır. İyi bir editör olmanın sizce olmazsa olmaz üç ölçütü... Eleştirel bakabilen bir okur olma, titizlik ve sabır. Bir kitabın ilgi çekeceğine veya tutmayacağına nasıl karar veriyorsunuz? Beni bir okur olarak heyecanlandırıyorsa hakkındaki yorumları okur ve araştırırım. İyi bir kitapsa zaten %90 tutmayacaktır, bunu bilmek kolay. Formüllerle yazılmış kitaplarsa çoğu zaman tutar. Kitabın en başından bugüne kadarki seyrine bakınca neyin tutup neyin tutmayacağını anlamak da kolaylaşır. Arada bizi şaşırtan nadir örnekler de olur tabii. Eklemeden geçmeyeyim, şu da günümüzün sloganı: Bol reklam desteğiyle tutmayacak kitap yoktur. Ambalaj devrinde, ambalaj ve bol reklamdan etkilenmeden, hülyalı edebiyat zevkiyle kitapçıları dolaşan okuru susamış gibi arıyoruz. İşinizde karşılaştığınız zorluklardan birkaçı... Zorluğu, iğneyle kuyu kazdığınızı yazarın bile anlamaması. Her konuda az çok bilgi sahibi olma zorunluluğu… Bir de insanlara ne iş yaptığınızı hakkıyla anlatma kısmı. Her metni eleştirel okuma, metrobüste kişinin ne okuduğunu görmek için gereksiz şekilde çırpınma ya da hatalı metni okuyamama gibi deformasyonları da var. Güzel yanları da var, haksızlık etmeyelim: Bir marangoz bütün gün tahtalardan bahsetse hoş olmaz ama biz kitaptan konuşunca kimse: “Yeter artık iş konuşma” demiyor. Ülkemizde editörlük kurumu hangi aşamada? Sizce yeterli mi? Hiç yeterli değil. Eğitimi olmayan, içine kapalı, dışarıdan giremezsin, yetişmesi bitmez zor bir alan. En güzel yolu usta çırak ilişkisidir ki bizde de böyle yürüyor. Nasıl yapılacağı da diğer ekollere göre belirleniyor, ülkemize has bir durumu yok. Her yayınevinde başka bir imla kılavuzu ve kurallar silsilesi uyguluyorsun bir kere. Ama bence çok kısa zamanda gelişecek. Ya da ekitap öyle buyurursa gelişemeden tarihe gömülecek. Kendi özel zevkiniz için de okumaya zaman ayırabiliyor musunuz? Bir kitaba kafa yorduğum bir gün, eve dönerken kafa dağıtmak için kitap açtığımda şöyle dedim: “İnsanın zevkiyle işinin aynı olması bazen çok da iyi bir şey değildir.” Genelde okuyabiliyorum. Okuyamasam da işte kitap okuyabildiğim, bir de üstüne para aldığım için şanslı sayılmalıyım. Siz de yazıyor musunuz? Sizin metinlerinizin editörlüğünü kim yapsın isterdiniz? Yazıyorum, her editör gibi. Emrah Serbes’in kahramanına söylettiği “Zaten yazar olamadığın için editör oldun” sözü kısmen doğru. Halihazırda yazıyor olmanın yazarla ilişkide avantaj olduğunu da düşünüyorum. Benim yazdıklarımın editörlüğünü Cem Akaş yahut Murat Yalçın yapsın isterim. Ama türe de bağlı. Tarih yazmışsam başka bir isim verebilirdim. En çok hangi kitabın editörü siz olmak isterdiniz? Birçok kitabın. Çıkan bazı kitapları çok kıskanıyorum, Hele ki aynı kitabı çıkarmayı planlamışsam. Mesela “Matbuat Hatıralarım”ı yayımladığı için İş Kültür’e, Salâh Birsel’in “Rüştü Onur”u için Sel’e çok kırgınım. ? 17 OCAK 2013 ? SAYFA 27 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1196
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle