23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cenk Gündoğdu’dan ‘Issız’ Sırtını cepheye dönen şair “Issız”, tema olarak savaşı ele almakla birlikte, sabit bir cepheye tekabül etmiyor. Dizelerde Güneydoğu, Irak vb. savaş alanları yerine, zihinsel bir refleksle kendini gösteren, soyut ama ideolojik altyapısı bulunan bir savaş fenomeni yer tutuyor. Ë Cihan OĞUZ rhan Veli öldüğünde 36 yaşındaydı. O tarihten sonra artık şiir yazamazdı. Cenk Gündoğdu ise ilk şiir kitabı “Issız” için o yaşı bekledi. Ne Garip. Elbette bu “kıyas” sadece tesadüfî bir içerik taşıyor. Cenk Gündoğdu’nun şiir tarzı, hayata bakışı, ideolojik donanımı vs. Orhan Veli’den çok farklı bir konumda. “Issız”, güncele denk düşen iç sesiyle, bizatihi tasarlanmasa da, şairinin kalbinden süzülüp dökülen özgün bir itirazın şiiri. Cehenneme dönüşen dünyada, savaşın gezgözarpacık şeytan üçgenine “Bütün Haritalar Kırmızıdır” (keşke kitabın adı bu mu olsaydı?) diyerek karşı çıkmanın şiirsel manifestosu: “gece tüfeğime yaslanmış bir bekçiydi ben ölmeden önce o bağırtıyı, kanla uyuyan sonsuz geceyi, yaşama çıkmak için çırpınan ağzında acısını taşıyan erleri gördüm, şimdi yaşadığıma kimse inandıramaz beni” Cenk Gündoğdu, temasal bir izbeliğe mahkum olma riski taşıdığının bilincinde elbette; ama onun üstesinden gelebilecek donanıma sahip olduğunu da göstermekte gecikmiyor: “uzaktan, çok uzaktan arkadaşlarım geliyor yorgun bir hayatla, ben yenilmekten uzun bir keder gibi senin yüzünde gezinen ve bir kayayla ağrıya tutunan o çürük ben, öyle uzak öyle ağrılı bir geçmiş için bir kahır keseriyle doğramaya koşuyorum kendimi trenden hızlı rüzgârdan eski gidip geliyorum, gidip geliyorum… kolsuz bir gömlekle içimdeki çıldırmaya” Bu olağanüstü dizeler, Cenk Gündoğdu’nun en baştaki itirazına şiirsel meşruiyet kazandırır. Artık şair “adımı çizme gücenirim” diyecek kadar kırılgan, O “ama anladım, tarih çizgi çekmekmiş yüzümüze…” itirafında bulunacak kadar da cesurdur. Savaş metaforu, sonuçta tüm hayata sızmış bir yanlışlıklar zinciridir. Cenk Gündoğdu, o çizgiye körü körüne nefret akıtan bir barış mücahiti değildir; tersine, ismiyle nâmüsemma bir kişilik sergiler: “gece, tüfeğime yaslanmış bir bekçiydi ben ölmeden önce o bağırtıyı, kanla uyuyan sonsuz geceyi, yaşama çıkmak için çırpınan ağzında acısını taşıyan erleri gördüm, şimdi yaşadığıma kimse inandıramaz beni” “Issız”, tema olarak savaşı ele almakla birlikte, sabit bir cepheye tekabül etmez. Kitabın belki de tek zaafı budur. Dizelerde evrensel olma kaygısı yüzünden midir? Güneydoğu, Irak vb. savaş alanları yerine, zihinsel bir refleksle kendini gösteren, soyut ama ideolojik altyapısı bulunan bir savaş fenomeni yer tutar. Cenk Gündoğdu, o fenomenin izini kendi özgün dizelerini basamak yaparak sürer. O tuhaf serüvende, aşk da karışır ayak izlerine, ayrılık da: “baktıkça ağzının kıyısına kuşlar kalkıyor / durgun bir göl gibi, büyüyüp küçülüyor şimdi güller / huyum değişiyor bu bakmayla”. Felsefesi olan bir şiirle/şairle karşı karşıya olduğumuzu söylememe bilmem gerek var mı? Cenk Gündoğdu’nun hayata bakışındaki hüzünlü ama ümitvar yansıma, şiirine de temel izlek oluşturuyor: “küçücüğüm bizi unutma, şimdi, değilse sonra hatırla, seni sevmek için başlattığımız sabahı şimdi uyu, baban saymayı unutuncaya kadar, uyu!” ? “Issız”/ Cenk Gündoğdu/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 64 s. 17 OCAK 2013 ? SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1196
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle