06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Jale Nejdet Erzen’den ‘Çoğul Estetik’ Felsefe estetik hakkında ne düşünür? Jale Nejdet Erzen, Çoğul Estetik‘te sanata çok farklı açılardan yaklaşılabileceğini ve bunların hepsinin belli bir hakikat payı taşıyabileceğini savunuyor: Sanata dair ayırt edici niteliğin, heyecan ve tutkunun da ancak bu “çoğulluk” ile anlam kazanabildiğine işaret ediyor. Ë Şener ÖZTOP lain Badiou, “Zaten felsefenin meselesi düşünmeyi düşünmektir” (1) der. Sanatı düşüncenin ürünü olarak görür. “Estetik sözcüğü ‘duygusal algı’ anlamına gelmektedir. 1750’de Alexander Gottlieb Baumgarten’in ilk kez Âsthetik kitabı doğrudan doğruya duyguların analizidir”(2). Bu “güzel duy(g)uyu” düşünerek, görerek, imgeler arasında ilişki kurarak; güzeli aramak/ güzeli bulmak (“estetik obje/süje ilintisiyle”), insanın var oluş dinamiğinin bir ifadesidir. Estetik’in “sanatla kurduğu ilişkiyle güzellik hakikatin, yani doğru olanın belirtisidir” der Jale Nejdet Erzen Çoğul Estetik kitabında. Çoğul Estetik’te, özenle seçilen birinci el kaynaklardan yararlanılmış. Bununla birlikte salt Batı anlamında estetik’in yanı sıra Batıdışı kültürlerin özellikle İslam kültürünün, felsefi düşüncesinin, farklı eğilimlerin aslında nasıl birbirlerini etkilemiş olduklarını ve sonuçta “kavuşan zıtlıklar” oluşturduklarını belirtmesi yönünden de kitabına edisyon kritik açısından ayrı bir değer katıyor. Yazar, bilinenin dışına çıkarak, özgün tespit ve değerlendirmeler yapıyor, bence estetik’e yeni söylemler getiriyor. “belki tam da bu nedenle, sanata çok farklı açılardan yaklaşılabileceğini ve bunların hepsinin belli bir hakikat payı taşıyabileceğini savunuyor. Sanata dair ayırt edici niteliğin, heyecan ve tutkunun da ancak bu “çoğulluk” ile anlam kazanabildiğine işaret ediyor.” GÜZELİ KEŞFETME UĞRAŞISI VE SONSUZA GİDEN YOL Erzen, “Estetik Yargı” bölümünün son paragrafında sanatın sonsuzluğunu betimleyen ve ona değer katan bir söz ediyor: “Sanat size çevrilmiş bir yüzdür ve her yüz gibi, her bakış gibi, her göz göze geldiğimiz insan gibi orada bir diSAYFA 10 ? 17 OCAK eleştirel bir düşünceye sahip olmasından, yani sorgulayan insanın varlığından söz açar: “Batılı, öğretilerin dışına çıkarak, gelenekleri yıkarak dünyayı ne şekilde bildiğini, gördüğünü ve anladığını sorgulamıştır.” Bireyin, gizliyi arayan, icat ve keşif duygularının ağır bastığı, sürekli olayları irdeleyen bir mizaca sahip olduğunu belirtir. Bununla birlikte, “Perspektifin sağladığı nesnel bakışın sanatın gelişmesinde büyük rol oynaması gibi, sanat da insanın kendi kendini tanıması için en önemli araç olmuştur” (s.128). “DENEYİM KESİNLİĞİ” Batıdışı yani İslam kültürünü, geleneğini yaşayan toplumların bireylerinde “bilgi kesinliği değil deneyim kesinliği söz konusudur ve bu anlamda birey dünyayı aklıyla değil, yüreğiyle algılar ve anar. Sufi düşünce bu tür bir konumun geliştirdiği ve insan yüreğinde ve bedeninde yansıdığı, dünyayla estetik olarak kurulan bir ilişkinin ürünüdür” der (s.129). Yazar, bu farklı kültürlerin bireylerinin zaman ve mekân içinde olaylara, insana ve sanatlara bakış açılarında değişiklikleri, duygu ve düşüncelerde özeleştirel bir tavırdan söz açtıktan sonra da, Batı estetiği ile Doğu felsefesi arasında farklılığı özetle şöyle kıyaslar: “Batı estetiği genelde ahlakçı bir tavır alır. Bunun iyi ya da kötü olması önemli değil, önemli olan güzelin ve beğeninin sosyal ortama ya da merkezi güç dinamiklerine göre anlaşılmış olmasıdır” (s.134). “Bütün Doğu felsefeleri güzelin değerini yaşamın akışı içinde yaşamın niteliklerini zenginleştiren, vurgulayan ya da açıklayan unsurlar olarak inceler” (s. 135). Jale Nejdet Erzen; sanat yapan, soylu sanat yollarında kendine özgü üslubuyla tanınan, kendi ifadesiyle her şeyden önce ressam olduğunu düşünen; “ama bu bir meslek olmaktan çok benim için dünya ile bir yakınlaşmadır. Uzun yılların farklı diyaloglarında zaman zaman çeşitli ilgiler ön plana geldi ve dünya ile bağlarım derinleşti” (3). Yılların sanat birikimini belleğinde taşıyan, sanatçı monografileri kitaplarıyla üretken bir sanat tarihçisidir. Onun meşalesi bilgidir, sanattır ve sanatın felsefesidir. Saf ve katışıksız, nesnel estetiktir. “Çoğul Estetik” kitabı, tarihsel süreçte estetik’in evrelerini, yanı sıra estetik’e ontolojik bakışın ne olması gerektiğini, sanat ve estetik kuramlarını irdeliyor. Estetik farkların, DoğuBatı’da “kavuşan zıtlıkların” bir genel değerlendirmesini yapıyor. Çoğul Estetik, sanata, estetiğe, (sanat felsefesine) ilgi duyanlar için muhakkak okunması, değerlendir(il)mesi gereken kaynak bir eser. ? Notlar: (1) Alain Badiou, Başka Bir Estetik, Çev.: Aziz Ufuk Kılıç, Metis Yay., İst., 2010, s.30. (2) Jale Nejdet Erzen, Çoğul Estetik, Metis Yay., İst., 2011, s.126. (3) www.turkishpaintings.com/index.php. (Sayfa numaraları belirtilen alıntılar Çoğul Estetik kitabına aittir) Çoğul Estetik/ Jale Nejdet Erzen/ Metis Yayınları/ 178 s. A rar” ilişkisinin olmadığını fark ederiz. Güzeli keşfetmek, yolların sonuna, dahası, sonsuzluğa doğru gitmek: Badiou’ya göre “Sanat, sonlu bir konum içinde sonsuzluğu temsil eden bir hakikatin sunulmasıdır” der (s. 37). Güzelin “iyi” ile ilişkilendirilmesi karşımıza çıkıyor. Erzen, bu konuda şunları dillendirir: “…Güzel, insana zevk verdiği için iyi gelir ve bundan dolayı iyi olarak görülür. Güzel olan bir şeyin kötü olduğuna inanmak zordur. Demek ki güzelin iyi ile ilişkilendirilmesi gerçekten insanın psikolojik doğasıyla da ilgilidir. Eğer güzel olan iyi ise, en büyük iyi olan Tanrı en üstün güzellik kaynağıdır. Dünyadaki güzellik Tanrı’nın bir göstergesi ya da onun eserinin büyüklüğü, muhteşemliğidir” (s. 91). “Sanatın yirminci yüzyıla dek en önemli niteliği olarak görülen “güzel”, Kant’ın da “Üçüncü Eleştiri”sinde ileri sürdüğü gibi doğada algıladığımız bir değerdir.” Erzen, “DoğuBatı Estetik Farklar” alt başlığında önemli bir tespitte bulunur: “On sekizinci yüzyıla kadar, antik kültür de dahil olmak üzere, Batı’da sanat düşüncesi her zaman sistematik bir düşünce olmamıştır” der (s.126). Hemen ötesinde bir gerçeğin vurgusunu yap(a)madan geçemez, “İnsanın yerini belirleyen ve sorgulayan bakışların çok çeşitli olmadığını söyleyebiliriz. İnsanın sanat yoluyla kendini sorgulaması Batı’ya ait bir nitelikse eğer, bunun başlıca nedeni Aydınlanma düşüncesiyle birlikte insanın kendine dönük eleştirel düşünce tarzının gelişmiş olmasıdır” (s.127). Aklın Jale Nejdet Erzen kitabında, tarihsel süreçte estetik’in evrelerive bilimin ne denli önemli ni, yanı sıra estetik’e ontolojik bakışın ne olması gerektiğini, olduğundan; insanın özgür sanat ve estetik kuramlarını irdeliyor. 2013 yalog başlar” diyor (s.162). Erzen, “Estetik bir yandan sanatın biçimsel niteliklerine odaklanırken diğer yandan onun bilgiye ya da gerçeğe ulaşmadaki rolünü inceler” dedikten sonra, önemli bir ayrıntıya dikkat çeker: “Estetik, sanat felsefesi olarak anlaşılıyorsa, bu da sanatın gerçeklikle ilişkisinin irdelenmesi anlamına gelecektir” (s.32). “Güzel”, “güzellik”, haz veren bir şeyse şayet gayet tabiidir ki bir değer taşır. Başka bir deyişle, güzellik hakikatin, yani “doğru olan”ın belirtisidir. Bir adım ötesiyse; insan düşüncesinde “değişken” yer edinen; toplumsal hayatın bizatihi içinde olan yaşam biçimimizin bir parçasıdır diyebiliriz. Elbette, bu durum “gören insan” için söz konusudur. Sizce görmek, düşüncenin, sanatın, var olmanın bir ön koşulu değil midir? Güzeli düşünme, güzel yargısına varma, “hiçbir çıkarın”, yani güzelin tercih edilmesinde bir “ya CUMHURİYET KİTAP SAYI 1196
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle