19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ildir ün peşin yani Nalan Yılmaz’dan öyküler umudığı aiü, geutkusu gösterbölüBey’in r ise ğza sırasıne kaeder. len, miştir. ta yerdan kentinn bir r. bir dive şlarınndeki obüs950’leeve gitalık . Sadi almaya arayan Köz Nalan Yılmaz, Köz’deki öykülerinde her gün yakındığımız politik duyarsızlığımızı, bireysel ve toplumsal güçsüzlük hissimizi, umutsuzluğumuzu, yalnızlığımızı, ortak toplumsal değerlerimizin kapitalist sistemin değerlerine dönüşmesini, bastırılmış duygularımızı, kısaca psikolojik, teknolojik ve ekonomik yabancılaşmayı anlatıyor. ? Nevzat Süer SEZGİN öz çoktandır beklediğim bir kitap. Bekliyordum, çünkü Nalan Yılmaz’ın çeşitli edebiyat dergilerinde okuduğum öyküleri, kurgu becerisi, konu seçimi, anlatımı ve diliyle çok farklı ve değerli bir öykücünün edebiyatımıza katıldığını muştuluyordu. Kitabın ismiyle kapak tasarımı arasındaki uyumdan çok etkilendim. Barış Yılmaz Köz’e öyle bir kapak tasarlamış ki, dokunursam elim hem yanacak hem ısınacak gibi hissettim. Öyküler, Barış Yılmaz’ın çarpıcı ve çok düşündürücü desenleriyle süslenen üç ayrı bölümde toplanmış. Kitaptaki on sekiz öykünün yerleşme sırası bölümlere verilen isimlerle bütünleşiyor. Bölümler “Biraz Hayal”, “Biraz Gerçek”, “Ne Hayal Ne de Gerçek” diye adlandırılmış. Okudukça zihnimde açılan sorularla düşünmeye başlıyorum: “Hayat tehlikeli bir oyun mu? Düş mü? Kumar mı? Her yaşam kendi sözlüğünü üretir mi? Görmediklerimiz yok mudur? Ya da görüyorsak varlığı kesin midir? Görmek kimi zaman bir çeşit körlük müdür? Yazmak için istemek yeter mi? Aşk anlatılabilir mi? Âşıkken günahlar sevaba, sevaplar günaha dönüşebilir mi? Madem öleceğiz neden yaşıyoruz? Sendikalı olup haklarımızı arayabildiğimiz günler bir rüya mıydı? Zaman şakaya gelir mi? ‘Fırsat’ ve ‘yararlanmak’ kelimelerine karşı koyabiliyor muyuz? Tüketim konusunda kendimizi denetleyebiliyor muyuz? Hangi koşullarda güven ve korku yer değiştirebiliyor? “Korku ve kuşku ortamında, insanlar kendilerinin de şaşacağı kadar hızla kaçarken kovalayan, kovalarken kaçan olabiliyor mu? Göz hapsinde olmak nasıl bir duygudur?” beni sarsan sorulardan sadece birkaç tanesi. Bazen gözlerim sulanıp nefesim daralarak, bazen de gülümseyerek okuyorum. Ne yazık, en ciddi sorunlarımızdan biri olan doğadan ve doğallığımızdan koparak yabancılaşmamızın bu kadar güzel öykülendirildiği edebi eserlere çok sık rastlayamıyoruz. Kendi kendime, “Bunda yazarın edebi yeteneğinin, gözlem gücünün, birikiminin, hassas yüreğinin yanında sosyal ve idari ilimler eğitimi almasının payı var mı?” diye soruyorum. Öyküler okura, bireylerin bugünkü yabancılaşmasında etkili olan hızlı değişim, teknolojik gelişme, K kçi bir mli özYazarın e desahipolmaarafınanın, kış açıeklentimal’in olumlu mesi Everest da nkü ktadlı poile asımani. inü ten n is u medyanın gücü, şiddet ve yaygınlaşan tüketim kültürüyle geleneksel feodal kültürün çatışmalarını yeniden düşünme ve yüreğinde hissetme olanağı sağlıyor. Ölüm karşısındaki çaresizliğimiz ve yaşam arzumuzun çelişkisi, çıkarlarına dokunulunca insanların nasıl saldırgan kurtlara dönüşebileceği, eski devrimcilerin paraya tapınan hükümdarlara dönüşmesi, şüphenin yakıcılığı, çevremizdeki görünen ve görünmeyen hırsızlar, kapitalizmin köleleştirip mal haline getirdiği çalışanların insanlıktan çıkış süreçleri, göz hapsine alınmakta olan özel yaşamlarımız, tüketim çılgınlığı, rayting alabilmek için insanı kirletmekten çekinmeyen medya programları, gibi konuların anlatıldığı öykülerde kendimizi, yakın çevremizi, ülkemizin ve dünyamızın bugünkü halini bulmak pek de zor olmuyor. Hiç farkında olmadığımız, otomatiğe bağlanmış, yabancılaşmış toplumsal kimliğimiz karşımıza çıkıyor. Ağu adlı öyküde yazar bu halimizi “Çark, her gün yeni birini içine çekiyor, öğütülmüşlere yenisini ekliyordu” diyerek anlatıyor. Yılmaz’ın anlatımı çok canlı. Bazı öykülerinde fantastik öğeler hâkim. Öyküler merakla okunuyor ve çoğunlukla okuru şaşırtacak bir şekilde sonlanıyor. Birbirinden farklı öyküleme teknikleri kitaba ayrı bir değer katıyor. Yazarın duru, akıcı ve yerini bulan imgelerle derin bir edebi kültürü sezdiren dili okura bambaşka bir tat veriyor. Hiçbir sözcük fazla ya da yersiz değil. Bazı öyküler ise bir karamizah yazarının edebiyat dünyamızda yerini almaya başladığını hissettiriyor. Yazımın başında sözünü ettiğim kapkara yaprakların sırrı “Ne Hayal Ne de Gerçek” bölümünün son öyküsünde çözülüyor. Bu öyküde kahramanlardan birisi, diğerine “yeni dünyaya hoş geldin. Ölen ya da öldürülen olmak! Senin seçimin” diyor ve öykü de kitap da bitiyor. Köz çoktandır özlediğimiz hakça bölüşme, dayanışma, yaşama tutunma, sevgi, aşk, barış, doğallık, güven, cesaret, yaratıcılık, dostluk, dürüstlük gibi erdemlerin değerini bir kez daha anımsatıyor. Ben de Köz’ü okuyup dünyamızın düzenini, yabancılaşmamızı, yönetim sistemlerini sorgulamak ya da sorgulamamak sizin seçiminiz diyorum.? Köz/ Nalan Yılmaz/ Şenocak Yayınları/ 114 s. 3 MAYIS 2012 ? SAYFA 19 1159 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1159 Nazan Yılmaz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle