22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orhan Kemal’in ölümsüz eseri ‘Evlerden Biri’ Kapitalizmin hapsettiği aile Evlerden Biri, toplumsal gerçekçi bir yazar olarak Orhan Kemal’in önemli özgünlükler taşıyan romanı. Romanda, bir evde sıkışmış “hane” halkı söz konusu. Romanın ilerleyen sayfalarında İskender’in Nursen’le ilişkisi başlar. Müçteba Efendi Ayla’ya mektup verirken karısı tarafından yakalanır. Kahveci Pehlivan Ali de Sadi Bey’e Orhan Kemal oğlu İskender’in Nursen’le gezdiğini ve Leman Hanım gibi uygunsuz bir kadının kızıyla oğlunun gezmesinin doğru olmadığını söyler. Bu haber üzerine Sadi Bey, yıkılır. Yatağa düşer. Kızı Ayşe, komşusu Leman Hanım’ın kavgalarını duyduğu esnada ölür. Oğulları ise cenaze başında kavga eder. Cenazeyi mahalleli kaldırır. Ayşe ve annesi eve sahip çıkarak İskender ve Erdal’a karşı durur. Öncelikle romanın adı başlı başına bir değerlendirmeyi gerektirir. Evlerden Biri, ilk aklımıza gelen haliyle bir aileyi ifade ediyor. Romanı okudukça da romanın kahramanları kadar etkili olan bir evi, yani mülkiyeti görüyoruz. Romanda, bir eve hapsolmuş “hane” halkı söz konusu. Ev ve hane halkı aynı anda düşünülmeli ve değerlendirilmelidir. Bir yanıyla da ‘Evlerden Biri’ çoğulun içindeki bir özeli anlatıyor. Yani romanda umutları, sevinçleri, kıskançlıkları ve yalnızlıkları ile anlatılan insanlar evlere sığışmış ailelerden sadece ‘biri’dir. Tarif edilen aile tek değil, sayısızdır. Yazar, adeta, ‘Ben bu hayatın içine sıkışmış sayısız evlerden, sadece birini yazdım’ demektedir. Romandaki aile, toprağa bağlı değildir. Anlatıdaki kişilerin karakterini çarpıklaştıran belki de fabrikaya da bağlı olmamalarıdır. Baba Sadi Bey ve karısı, ömrünün büyük bir kısmını toplumsal hayatın neredeyse olmadığı Anadolu’nun ‘kuş geçmez kervan geçmez’ istasyonlarında geçirmiştir. Emeklilik sonrası İstanbul’a yerleşen ailenin çocukları ise ikide bir ‘Bana bu evi devlet verdi, devlet’ diyen babaları gibi, bir emeklilik ikramiyesi bekleme niyetinde değildir. Hayalleri vardır. Bu hayallere ulaşmanın aracı olarak da ellerindeki tek koz babalarının emekli ikramiyesi ile alınan evdir. Romandaki kişilerin hayallerini kendi sözleriyle yan yana getirdiğimizde nasıl bir devinimin ve çatışmanın olduğunu görürüz. Üstelik bu çatışma hali, her gün aynı çatı altında bir araya gelip, gündelik hayatın önemli bir kısmını ‘kan bağı’ vesilesiyle geçiren kişiler arasında yaşanmaktadır. Burada karşımıza şu soru çıkıyor: Sadi Bey ve ailesini bir arada tutan nedir? Kan bağı, anne baba kardeş hukuku mu yoksa bir faninin üzerine kayıtlı tapulu bir mülk olan ev mi? Kişiler açısından tek tek sorguladığımızda, anne haricinde herkes evin peşindedir. Sadece, anne, çocukları ve eşinin dirliği için uğraşmakta ve denge kurmaya çalışmaktadır. Romandaki karakterlerin hiçbiri eve veya evden gelecek paraya sahip olmanın dışında bir kurtuluş çaresi düşün ? Mazlum VESEK ürk romanında aileyi doğrudan konu alan ya da bir aile etrafında gelişen olayları anlatan romanlar epey fazla. Bu anlatıların tarihsel bağlamı ve ekonomik ilişkileri içinde ne kadar anlatıldığı ise tartışma konusu. Çizgi dışı karakterlerin çok cesurca çizildiği edebiyatımızda söz konusu aile olunca ne kadar gerçekçi olunabilinmiştir? Aile, anlatılmaya başlanınca toplumsal kültürümüzde “kutsallık” taşıyan bu kurum, kutsiyetinden arındırılıp altyapı ilişkileri içinde ne kadar “yalın” anlatılabilmiştir? Orhan Kemal’in Evlerden Biri romanı, bu alanda tereddütsüz üzerinde durulması gereken bir yapıt. Sadi Bey, demiryollarından emekli bir memurdur. Emekli ikramiyesiyle aldığı evde, eşi, oğulları İskender, Erdal ve kızı Ayşe ile birlikte yaşamaktadır. Sadi Bey, komşusu Leman Hanım’ın kızı Nursen’e aşıktır. Mahalle kahvesinde sürekli buluştuğu kadim dostu yarı vefadarı Müçteba Efendi de mahalleden bir başka kıza, Nursen’in arkadaşı Ayla’ya âşıktır. İki ihtiyar sürekli buluşup sevgililerinden konuşur. Sadi Bey’in en büyük hayali eşi ve çocuklarını evden kovup Nursen’le evlenmektir. Bunun için emekli ikramiyesiyle aldığı eve sıkı sıkı sahip çıkmaktadır. Bu istekten de ailede hiç kimsenin haberi yoktur. Sadi Bey’in çocukları ise başka havadadır. Hukukta okuyan oğlu Erdal, Avrupa’da tahsilini tamamlamak için evin satılıp para? Atilla ÖZSEVER ların kendisine verilmesini istemektedir. Küçük bir itapta 12 Eylül döneminde dairede çalışan evin büyük idam edilen on yedi devrimcioğlu İskender ise borsaya nin; Necdet Adalı, Serdar Someraklıdır. Ona kalırsa ev yergin, Erdal Eren, Veysel satılıp para borsaya yatırılGüney, Kadir Tandoğan, Ahmet Saner, Mustafa Özenç, İbrahim Ethem malı, bire on katılmalı, isCoşkun, Seyit Konuk, Necati Vardar, terlerse o zaman apartman Ali Aktaş, Ömer Yazgan, Mehmet dikilmelidir. Evin çirkince Kanbur, Erdoğan Yazgan, Ramazan kızı Ayşe ise annesi ile Yukarıgöz, İlyas Has ve Hıdır Aslan’ın ölükendisine bırakılmasını, me karşı hayatın ateşini yakışı anlatılıyor. çünkü erkek evlatlara göre Onlar, evrensel özgürlükçülerin, 12 Mart hiç güvencesinin olmadığını düşünür. T mez. Sırtı sırta verip çalışmak değildir öncelikleri. Kendilerini bir mülkün peşine düşüren sistemi sorgulamaktan yani sınıf bilincinden ise eser yoktur. Yazar, diğer yandan Türk toplumunun kutsadığı, yere göğe sığdırmadığı aile olgusunun da nasıl çözüldüğünü, geleneksel değerlerin ise mülkiyet tutkusu karşısında nasıl tuzla buz olduğu göstermektedir. Bu açıdan romanın son bölümü oldukça çarpıcıdır. Baba Sadi Bey’in cenazesi yerdedir. Erkek kardeşler ise eve sahip olmak adına birbirine ağza alınmayacak sözler söyler. Kavga sırasında Erdal, babasının cesedi üzerine kapaklanır ama kavgaya da devam eder. Burada, geleneksel olarak söz edilen, atayababaya saygı çoktan iflas etmiştir. İki oğlun başını döndüren hırs orta yerde duran bir ölüye saygıyı da ortadan kaldırmıştır. Kapitalist çağın bir kentinde (İstanbul’da) tutunmaya çalışan bir memur ailesi böylece çözülmüştür. Romanda değinilmesi gereken bir diğer nokta da İstanbul’daki sosyal ve ekonomik yaşantıdır. Kentin varoşlarından fabrikalarına, küçük dairelerindeki daktilolara işçiler akmaktadır. Otobüsler, tramvaylar tıklım tıklımdır. 1950’lerin İstanbulu’nda işçiler ne bir greve gitmektedir ne bir mitinge. O kalabalık haller ve sesler şimdilik uzaktadır. Sadi Bey ve ailesi milyonların yükünü almaya başlayan İstanbul’da kendine yer arayan ‘Evlerden Biri’dir. Evlerden Biri, toplumsal gerçekçi bir yazar olarak Orhan Kemal’in önemli özgünlükler taşıyan bir romanıdır. Yazarın külliyatı içinde çok farklı bir yerde değerlendirilmesi gereken unsurlara sahiptir. Belki bir gün televizyon dizisi olmaya yatkın olduğu için yapımcılar tarafından gündeme getirilecek bu romanın, yazarın anlam bütünlüğünü ve bakış açısını beyazcamda yansıtabilmesi beklentimizdir. Bu hassasiyet, Orhan Kemal’in okuyucu ve genç kuşak üzerinde olumlu bir etki yapması adına dikkat edilmesi gereken bir konudur. ? Evlerden Biri/ Orhan Kemal/ Everest Yayınları/ 258 s. Nala küle ğım mızı güçs suzlu zı, o le m duy v ? N Bir 12 Eylül tanıklığı Karanlığın aynasında 12 Eylül döneminin sahtekârca tartışıldığı bugünkü günlerde, o dönemin gerçekliğini olduğu gibi aktaran 12 Eylül Karanlığında Ölüme Ateş Yakanlar adlı kitap yayımlandı. 12 Eylül vahşetini kendilerine politik malzeme yapmak isteyenlere inat, devrimcilerin o dönemde canlarını ortaya koyanlara sahip çıkmanın zorunluluğunu vurguluyor çalışma. karanlığına direnen Deniz Gezmiş’lerin, Mahir Çayan’ların, İbrahim Kaypakkaya’ların çocukları. Analarına ihanet etmemişler, onlardan öğrendikleri gibi ölmesini bilmişler. “Yaşamak ne güzel şey” derken ölebilmek, onların üstün niteliği. Onlar ölüm karşısında hayatın herhangi bir gününün son gün olabileceğini bilerek özgürlük kavgasına çıktı. Bencil dünyanın sesine kulaklarını kapayıp, yüreklerinin götürdüğü yere gittiler. Mutluluğun karikatürleriyle yaşayan insanlara, mutluluğun resmini göstermek istediler. Onlar özgürlük savaşlarının, 1516 Haziran kalkışmasının, 1980 İzmir ayaklanmasının bedelini ödedi. Onlar hiçbir an pişmanlık duymadı, düşmandan aman dilemedi. Onlar başları dik, yürekleri ellerinde ve insanlık onuru başlarının üzerinde yürüdü ölümün üzerine. Ateş direniştir. İsyan kızıl rengini ateşten alır. Ölüme ateş yakan özgürlükçüler, en büyük isyancıdır. Hayatın, ölüme karşı isyancıları... 12 Eylül Karanlığında Ölüme Ateş Yakanlar/ Sait Almış, Mehmet İnanç Turan/ Kalkedon Yayınları/ 286 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1159 K 2012 b k m v yatımız Kitab daki uy Yılmaz ki, dok ısınacak Öykü çok düş üç ayrı on seki lümlere Bölüml çek”, “ adlandı lan soru “Hayat mü? Ku lüğünü mudur? midir? körlük yeter m günahla nüşebil yaşıyor arayabi Zaman rarlanm yor mu mizi de koşulla rebiliyo “Kor kendile çarken olabiliy sıl bir d dan sad Bazen larak, b rum. N dan bir dan kop dar güz re çok s dime, “ nin, gö sas yüre ilimler diye so lerin bu olan hı K SAYFA 18 ? 3 MAYIS CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle