Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Niccolò Ammaniti’den ‘Sen ve Ben’ OKURLARA Yunus Nadi Ödülleri ülkemizin en eski ve saygın ödülü olmayı sürdürüyor. 1946 yılından bu yana kesintisiz olarak verilen Yunus Nadi Ödülleri’nin tarihi neredeyse Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın bir parçası gibi. İlk yıllarına dogru bir yolculuğa çıktığınızda edebiyatımızın birçok ünlü yazarıyla karşılaşıveriyorsunuz. Erhan Bener, İlhan Berk, Yusuf Atılgan, Kemal Tahir, Fakir Baykurt bu isimlerden sadece birkaçı. Uzun zamandır çeşitli dallarda veriliyor ödüller. “2012 Yunus Nadi Ödülleri” 7 Mayıs 2012’de düzenlenen bir törenle yeni sahiplerine verildi. Irmak Zileli yılın iyi romanlarından “Eşik” ile Roman Ödülü’nü, Seray Şahiner “Hanımların Dikkatine” ile Öykü Ödülü’nü, Hüseyin Haydar ilk kitabından yıllar sonra çıkardığı “Doğu Tabletleri” ile Şiir Ödülü’nü aldı. Sosyal Bilimler Ödülü ise bu yıl ikiye bölündü; Burak Çelik “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu: Yapısal Açıdan Karşılaştırmalı Bir İnceleme” başlıklı tezi ve İsmail Arda Odabaşı da “Osmanlı’da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık” adlı kitabıyla ödülü paylaştı. Karikatür Ödülü’nü Şevket Yalaz, Fotoğraf Ödülü’nü ise Bülent Suberk kazandı. Ödül kazanan yazarlarımız, bilim insanlarımız ve sanatçılarımızla kazandıkları ödülleri nedeniyle söyleşiler gerçekleştirdik. Ödül sahiplerini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. Bol kitaplı günler... On yıl sonra bir gün Niccolò Ammaniti, Sen ve Ben isimli romanında az ve öz malzemeyle hayli etkileyici bir hikâye anlatıyor. Bizi, söylediği yalanlarla başına türlü işler alan genç bir adamın yaşadıklarıyla yüzleştiren Ammaniti, sürprizlere de kapı aralıyor. ? Ali BULUNMAZ iccolò Ammaniti, bereketli İtalyan topraklarının günümüzdeki parlak yazarlarından. Romanları pek çok dile çevrilen Ammaniti, Branchie, Çamur, Alır Götürürüm Seni, Viareggio Ödülü’nü kazandığı Korkmuyorum ve kendisine Strega Ödülü getiren Tanrı Nasıl İsterse isimli kitaplarıyla hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip oldu. Bazı kitapları (Branchie, Çamur, Korkmuyorum ve Tanrı Nasıl İsterse) sinemaya da uyarlanan yazarın okuyucu sayısı daha da arttı. 2010’da kaleme aldığı ve yakın zamanda Türkiye’deki edebiyatseverlerle buluşan Sen ve Ben, Ammaniti’nin yedinci romanı. MIŞ GİBİ… Kitap, romanın kahramanlarından Lorenzo’nun on yıllık geriye yolculuğuyla başlıyor. Bu seyahatin ilk durağı, genç Lorenzo’nun annesine bağımsızlık isyanı. Nedeni ise yalnız gitmek için direttiği kayak tatili. Tüm arkadaşlarının ailelerinden ayrı gideceğini söylediği o tatil. Ammaniti, bizi olaylara hazırlarken “kaktüs gibi kimseyi rahatsız etmeden; biraz su biraz da ışıkla büyüyen” Lorenzo’nun kişiliğiyle ilgili de bilgilendiriyor. Yazar, onun öğretmenini konuşturuyor: “İstasyonda eve dönmek için tren bekleyen birine benziyor. Kimseyi rahatsız etmiyor ama sinirlendiğinde bağırmaya başlıyor, öfkeden kızarıyor ve eline geçen her şeyi fırlatıyor. Bazen korkutuyor.” Herkesin onu çok “normal” görmeyi istediği ortamda hayli zor bir durum. Bu yüzden götürüldüğü psikologda başka bir Lorenzo’yu; “insanları seviyormuş gibi yapan bir delikanlıyı” anlatmaya koyuluyor. Kendini özel gören, daha doğrusu böyle bir teşhis konan Lorenzo’yu yalnızca özel kişilerin anlayabileceği sonucuna varılıyor. Onun soruları da bu sonuca eklemleniyor: “Neden beni rahat bırakmıyorlar? Neden diğerleri gibi olmalıydım? Neden tek başıma Kanada’da bir ormanda yaşayamazdım?” Davet edilmediği kayak tatili yalanını güzel güzel süsleyen Lorenzo kendini, Alessia adlı arkadaşının oraya davet ettiğine inandırır. Bu yalanın çözümünü ise karanlık ve rahat bodrum katına inmekte bulur. Ammaniti’nin tasvir ettiği ve Lorenzo’nun kendini attığı bodrum katı, adeta yalanlarla örülü bir dünya. Başka bir yerdeymiş gibi yapmanın hazzı ve öte yanda garip bir yoksunluk hali. Lorenzo, tam bodrum katının izbeliğinde debelenirken üvey ablası Olivia telefonun öbür ucundan sesini duyuruyor. KAYIP BİR ÖYKÜ Anlıyoruz ki Olivia’yla Lorenzo ve ailesinin ilişkileri hayli gevşek. Ancak Olivia’nın çıkıp gelmesi ve üvey kardeşini saklandığı o delikte bulması ilginç bir bölüm açıyor kitapta; yeni keşifler, tuhaf rastlantılar… Olivia’nın eşyaları arasında babasına yazdığı mektubu bulan Lorenzo, oradan üvey ablası ve babasına dair bir şeyler öğreniyor: “Hayatımı anlatacağım bir roman yazacak olsam, sana ayıracağım bölümün başlığı ‘Bir Nefretin Günlüğü’ olur diye düşündüm. Yine de senden nefret etmemeyi öğrenmem gerekiyor. Paran elime geçtiğinde ve telefon edip nasıl olduğumu sorduğunda senden nefret etmemeyi öğrenmeliyim. Kendimi korumadım ve senden nefret ettim. Artık yoruldum. İçgüdüsel olarak bana yardım etmek istersen de yapma artık. Sen baskı ve sessizliğin ustasısın.” Yalanı ortaya çıkmasın diye Olivia’yı, Alessia’nın annesiymiş gibi rol yapmaya ikna etmeye uğraşan Lorenzo, kendini bir anda üvey ablasının tutsağı olma yolunda söz verirken bulur. Olivia ise bir taşla iki kuş vurur, hem o bodrum katında kalışını güvence altına alır hem de babası ve üvey annesine yakın durma fırsatı yakalar. Ancak tüm bu yalan dolana, Olivia’nın uyuşturucu krizleri eklenince işler içinden çıkılmaz ve dramatik bir hal alır. Birbirini tanımaya ve öğrenmeye başlayan, aynı inde yaşayan üvey de olsa iki kardeş. Uzun zaman sonra yakınlaşan bu iki kişi, bir sabah aniden ve yeniden kopar. Geride Olivia’nın notu kalır. Bir dahaki görüşme tam on yıl sonrasına denk düşer, bundan ötesi kayıp bir hikâyedir artık. Ammaniti, kitabın bitimine doğru dozu öyle bir arttırıyor ki, Olivia’nın notu, on yıl öncesi ve sonrasıyla bağlantı ve final büyük bir başarıyla bütünleşiyor. Şöyle demek de olası: Ammaniti, Lorenzo ve Olivia’yı ön plana çıkarıp bir insanın nasıl serpildiğini, nerelerden geçtiğini, içinde büyüttüklerini ve gerçeklikle yüzleşme aşamalarını sağlam bir örgüyle kotarıyor. Hem de büyük ve şişkin cümlelere başvurmayıp okuyanı boğmadan… ? alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Sen ve Ben/ Niccolò Ammaniti/ Çeviren: Şemsa Gezgin/ Can Yayınları/ 116 s. N TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Ammaniti, Sen ve Ben‘de kahramanlar aracılığıyla bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta yalan da var serpilip giden ve hayatın gerçekleriyle karşılaşan insan da. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1160 10 MAYIS 2012 ? SAYFA 3