04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eray Canberk’le şiir ve ‘Kent Kırgını’ üzerine ‘Şiir surat astı!’ Usta şair Eray Canberk’in yarım yüzyıla yayılan şiirleri Kent Kırgını adıyla yayımlandı. İnceden inceye örülmüş şiirlerin, az ve öz yazan şairi Canberk, toplu şiirlerinin bu kertesinde yine derdini, düşünü, sözünü çiçekten yüreğe, sıkılı yumruktan uzatılı ele kadar yufka yürekli bir edimle, usul usul ama tavında söylüyor. Cemal Süreya’nın “Sevgili Eray/ çevirir sessizliği/ deniz lokantasında/ insancaya” diye eksiksiz nitelediği Canberk’le geniş perdede önce şiiri sonra Kent Kırgını‘nı konuştuk. Söyleşimizin konusu olan kitabıyla 2012 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü alan Eray Canberk’i kutluyoruz. ? Gamze AKDEMİR “bu çocuk kavgaların adamı değil belli etmeden” renk vermeden dirense bile vuruldukça sarsılmıyorsa düşmüyorsa güç ve ağzında kan gibi bir karanfil belki de karanfil gibi bir kan dudaklarında (...) sığınmak bir kadına bile acıma gibi yollara düşse mi düşmese mi ardından yuh gibi bir kalabalık kaygısız dön geri ve taşlara vur kendini” “Dışta Kalmak” adlı şiirinden me tercüman oldu!” diye. Elbet şair de yanılır. Yanılgısını da anlatmaktaki ustalığıdır ayırt edici olan. Şair ya da sanatçı, bir başka deyişle şiir ya da sanat beklenenden çok beklenmeyeni vermeli. Bekleyen ya da bekleyenler “umduğunu değil bulduğunu” değerlendirmeli. Dil oyunu gibi olacak ama beklenmeyenin aslında “beklenmesi” gereken olduğunun çarpıcılığı, şaşırtıcılığıdır burada ortaya çıkan. Küstüm çiçeği gibi mi şiir ezelden beri? Bir açık bir kapalı... Şiirin küsmesi ve surat asması bir uyarı bence. Eski zamanlardan beri böyle. Yalnız burada ortaya çıkan bir edilgen durum olmamalı. “Şiir neden küstü, neden surat astı?” dedirtiyorsanız ne âlâ. Böyle de olmuş zaten. “TÜM SANAT ÜRÜNLERİ ÖZELLİKLE ŞİİR ‘SÖZCÜ’ DURUMUNDADIR” Şiir çağırıyor şairi gerek içsel perde de gerek gezegen sathında “meselelere, dertlere”... Şiir arıyor, aranıyor (iyi ki de öyle)! Ne aradı, arandı ve aranacak Eray Canberk bu anlamda? Başlangıçta özenti, yapaylık olabilir. Sonraları gerçekle yüzleşme başlıyor. İrkiliyorsunuz. İrkilmezseniz sorun yok; irkilmemek elinizde. Dünya avutucularla dolu, yan çizmeniz hiç zor değil. Ama içinizdeki “değerlendirici” hep tetikte, gözünden hiçbir şey kaçmıyor. İşte o zaman “acabalar” sökün ediyor ve de huzursuzluk… Artık “sahici” olmak gereksinimi duyuyorsunuz ya da “değerlendirici” sizi buna zorluyor. Amaç ne? Aranan ne? Uyumsuzlukları giderecek, dertlere deva, tasaları kovacak bir yol. Yaşananı, duyumsananı sessizce, yalınlıkla anlatmaya bakmalı… Aracınız ne? Dil. Dilinizi de bulmaktan başka çareniz yok. Araya araya bulacaksınız. Ama dilin tuzağına düşmeden. Yoksa buna “dile düşmeden” mi demeli? Sanırım bu serüven genel olarak böyle. Tadı bozuk bir dünya, havası kekremsi, insanı bencil, geçimsiz, huzursuz, hayvanı, bitkisi hormonlu, malzemeleri kalitesiz, değerleri naylon, borsası çökük... Bu dünyanın şiirinde ne önde olacak paşa paşa? Ve toplu şiirleriniz Kent Kırgını nasıl bir örnek, nasıl bir toplam ? Kim ne derse desin bütün sanat ürünleri “sözcü” durumundadır; özellikle de şiir. Bunu kendim kendi şiirim için söyleyemem, abartılı olur. Yine de kıyısından köşesinden bir şeyler söylemişim diyebilirim. Öyle görünüyor ki insanoğlu var olduğundan beri “insan olma” savaşı veriyor ve günümüzde de sürüyor bu. Dünya şiirinin yapacağı şey bu savaşta insanoğlunun yanında yer alması ve çaba harcaması… Zaman zaman kafası karışsa da!. Kuytu Sular kitabınızdaki “Dışta Kalmak” şiirinizden dizenizi çalarak kondurursam sorumun başına: Neden “bu çocuk kavgaların adamı değil” ve neden “yuh gibi kalabalık”? O duyguyu, o tortuyu kazır mısınız bu soruda? Ben, şairin ya da sanatçının kişiliği yaratıcılığına yansır veya yaratıcılığını etkiler diye düşünürüm. Gerçi bu düşünce eleştirilir, bu düşün? cenin yanlış olduğu söyle ? ni lan evet, d den de göze ça yaşana lim. Bu rın, da olmak” mı, yaş an simidi mi şiir veya sesi duyulmayan bir yardım çığlığı? Bence her ikisi de. Önce yaratıcısı için can simidi gibi gözükse de bir kere yazıya döküldü mü, okura ulaştı mı “umuma mahsus” hale geliyor; bir başka deyişle “herkes içinlik” kazanıyor. En azından ben böyle düşünüyorum. Bir şiir şairi dışında tek bir kişiye ulaşsa bile… “Sesi duyulmayan bir yardım çığlığı”na gelince; çığlık atılmıştır ya, yeter. Eninde sonunda bir duyan çıkacaktır. Bu, çığlık atıldıktan çok zaman sonra da olabilir. İşin en güzel ve ilginç yanı bu çığ C lığın zamanla bir “uyarı çığlığı”na dönüşmesi. Çok geçmiş zamanlardan kalma bir şiiri yeri geldiğinde bugün bile anmamız bunu göstermez mi? “Çığlık”ta söz konusu olan, çok sıradan gibi bir yargı olacak ama insaniliktir. Bireysellik, bencillik, özgecilik, toplumsallık, siyasallık gibi yakıştırmaları bir yana bırakalım, insanilik önemli. Bir bakıma, kendiliğinden sorumluluk önemli, diyebiliriz. Oysa… Tam yeri... Sizden bir alıntı: “Sorumsuzlaştı şiir. Hiçbir şeyi anlatmak zorunda değil. Öteki sanat dalları gibi...” Öyle mi? Gerçekten, tam yerinde bir soru... Alıntıladığınız cümle hem bir küskünlüğü, düş kırıklığını, yakınmayı hem de bir alaysılamayı içeriyor aslında. Öfkeyi dışa vuran bir suçlama cümlesi de denebilir. “Sorumluluk” tam anlamıyla “insanilik” karşılığı. Buradan güdümlülük, sanatçının ya da şairin görevi falan gibi zorlayıcı, kısıtlayıcı anlayışlara iltifat edildiği anlamı çıkarılmasın. Yukarıda alıntıladığınız yargılar sanıyorum biraz da şiirin ya da sanatın elden gittiği sanısına kapılmaktan kaynaklanıyordu. Şiir ya da sanat “oyunlaştırıldı”, çağımızın tüketim alışkanlığına cevap verecek bir “meta” haline getirildi, kaygısı. “ŞİİR YA DA SANAT BEKLENENDEN ÇOK BEKLENMEYENİ VERMELİ” İç içe on soru olacak ama olsun... Hazır yakalamışız sizi! Şair kişinin malum duyarlılığını geçelim(!).. kuşkusuz öyle de... Dünyayı sade vatandaştan, sıradan insanlardan daha iyi (mi) okumuyor mu? Yanılmaz mı, şair de insan değil mi? Çok şey beklememeli mi (ne beklemeli), şaire bel bağlanmamalı mı, şair biraz rahat mı bırakılmalı? Önce şunu belirteyim: “Şairin ya da sanatçının duyarlığı farklıdır” dendiğinde bunu doğal karşılamak, abartmamak gerekir. Eninde sonunda bu bir özelliktir. Bilineni tekrarlamak olacak ama burada şairin ya da sanatçının kullandığı malzemeyi iyi kullanma becerisi önemli. Bir şiiri okurken zaman zaman şöyle demişimdir: “İşte ben bunu ifade etmek, söylemek istiyordum!” Şairin işi bu. Halk arasında denir ya “Hisleri Yal dövün Derdin söyleye iç ve d adımke sıklıkta yüreğe dar yuf ve de u yapıtla Eray C Bu ma. Siz çalışac mahcu lendirm bence. de mah likten k ru sapt kültür oluyor man fa tamlar luyor. Y bence. seçimle söz mil mokra Parti y ken 27 lumsal Kolay olan, ü deme g ler için eleştire tene? Ş nim ku lar, gün Hâlâ d ve usul ca, sess düşünü Yin büyükl elbet, e küfür g mı, yan Yal ğiniz ta biyeyle yük lok yişi bel tir ama şuzdur lenen v reksinm lım. H ğun ço günüm Eray Canberk, Gamze Akdemir’le “İYİ HEM Uya şimdi” “Yoksa de... So ve elbe hemha dan ap gibi şen bir şiir nan ok bir şiir satan.. SAYFA 4 ? 19 NİSAN 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1157 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle