Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiirler/ ASOY Ş G iir Atlası CEVAT ÇAPAN Anjela DİMÇEVA/ Şiirler/ Çeviren: Mehmet Emin ATASOY dır’ ‘Ben her şeyi tam veririm, verirken, isterken, tek bağışlanmak isterim’ ünümüz Bulgar şiirinin sevilen kadın temsilcilerinden biri olan Anjela Dimçeva, 1963 yılında Sofya’da dünyaya geldi. Sofya Üniversitesi Bulgar Filolojisi Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri ve düzyazıları 1979 yılından bu yana Plamık (Alev), Septemvri (Eylül), Puls (Nabız), Literaturen Front (Edebiyat Cephesi), gibi ülkenin tüm seçkin edebiyat yayınlarında yer aldı. Bulgar Yazarlar Birliği üyesidir. Anı Öncesi (1989), Ruhun Ateşi (1996) ve Gönül Mevsimleri (2009) adlı şiir kitapları yayımlandı. Halen Bulgar Yazarlar Birliği’nin yayın organı olan Slovoto dnes (Günümüzde Söz) gazetesinin “Şiir ve Eleştiri” şubesinde çalışmaktadır. GÖZLER Ürpertiyor beni sisin elleri, güneş sanki okşamayı unutmuş– aşk ise gizemli hayalet gibi resimlere eklemlenmiş son rötuş. Yağmurların kırçıllaşmış saçları zamanın hükmünü anımsatıyor; öptükçe yüzünde kırışıkları nefesim ömrüne ömür katıyor. Yılların hapsinde kör olurdum ben yakmasaydı zulmetini kederin aşk sarhoşluğuyla çok ötelerden gençlik yıllarımdan bakan gözlerin. ATEŞ BÖCEĞİNİN NABZI Zarif yaz mevsimi bu sefer yine halısını yayıvermiş nakış nakış, yalnızlık mahkumu birinin bedeninde bir öpüşün ateşböceği parlamış. Duyabiliyor musun nasıl inliyor infilak beklentisi içinde evren besbelli yine o sahne geliyor ahlaksal çöküş adı verilen… Ey aşk, aslında sen bedenimize uygun bir elbise olmadın hiçbir zaman. Ama, kesin ölüm marşım olursun, ey nazik bardağım benim, kırılgan… Dışardaki güzel ve acımasız kış bastırıp ezecek beni iyice. adım onun için mazide kalmış bir pantomim olacaktır sadece, zamanın sildiği tüm izlerden kalan minik bir varlık nişanı, sıyrılıp yaşam sahnelerinden kuliste yorgunluk atan bir anı. O vakit tüm yasaklara rağmen – belki de yaşlandığımız için! – baharın kıvrak ellerinden gitar çalmalarını isteyeceğim! Sen ki, eski elbise olmayacaksın, ey aşk; avuntu olarak kullanılacak… Olsa olsa bir sonbahar olursun renkli, ya da yeni bir şarkıya ezgi! Ey aşk, tanımınla dahilerin hiçbiri artık uğraşmamaktadır. Çünkü öpüş – mucizelerin piri, dönen dünyanın nabzında atmaktadır. GÖREV aşmak için direnç ve güç gerekti. Ay büzmüş simsiyah dudaklarını, sırıtkan yıldızlar sayıklamakta. Ben kabullenirim her yapılanı, Ama ayrık otu olmayı asla. Kendimi kandırmak, hem de gaddarca aşk dilenciliği kadar amansızbeni soytarıya benzetir anca, ayrılıksa kesme iminden farksız. Dostum, görevini söyler misin sen? “Unutuş” madalyan katlimdir benim… Ben her şeyi tam veririm, verirken, isterken, tek bağışlanmak isterim. E – MAİL Bir göz gözetliyor beni, Bir göz… hem de karanlıktan. Gece solgun kadın gibi, dik bir tepeye çıkan. Gündüz bile yol kesici bir göz, inip yıldızlardan, sorgusuz sualsiz beni kuşatıyor dört taraftan. Ondan kurtaramaz beni Ne ordu, ne dua, ne mask, hatta transa girme fenni burda çaresiz kalacak. Yeri döndüren Tanrı’ya da güç gerekmez artık çok çok, çünkü kalbim ortalıkta – kendine bile hükmü yok. RANDEVU Beni terk ettiğinde ben seni seveceğim, bana darıldığında sana dokunacağım, geciktiğin zamanlarda karşılayacağım seni, kızgınlık anlarında tutup kasten öpeceğim, hatta istemesen de sana yardım edeceğim, hediye yük olmadıkça onu sana vereceğim… Ve benim olan her şey senin olacak, ama her şeyden önce isterim ki bilmeni belirsiz bir zamanda ve belirsiz bir yerde gerçek ya da canlı bir randevu bekliyor seni. BAŞKA YAŞAM Güzel bir gün çalıp cimri felekten insanlarla çiçek açmış meydanda yürüyorsun güleç, yanında da ben… Olası şey, ama başka yaşamda. Evcilik oyunu gayet mükemmel: karı koca, ev bark, sonra horanta… her şey tıkırında, gönlünce güzel olası şey, ama başka yaşamda. Kimi çocuk olmak istersin belki o Kutsal Sandık’ı düşlersin ya da, yolu görmek için ilerideki, olası şey, ama başka yaşamda. Düşününün gerçek olması senin bir tansık örneği hoş bir rüyada, orkidece açılması kalbinin olası şey, ama başka yaşamda. Uzun bir gecede tir tir titreyen ruhum, bir köprüdür göğe uzanan; ben giderken halsiz, ayrılıp senden, ah, geliyor artık o başka yaşam. ? 19 NİSAN 2012 ? SAYFA 21 Blaga Dimitrova’ya Ben çok yasak meyve koparmışım ha, biliyorum dahası da olacak… insan yine mıhlanacak çarmıha, özgürlüğe yeni bir ad konacak. Yaşadım acımı ben yaprak yaprak, saçlarımı yazlar kışlar eskitti engellere birer birer basarak 1151 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1157