23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA yüzyıla yayılan şiirleri “Kent Kırgını” adıyla biraraya geldi. İnceden inceye örülmüş şiirlerin, az ve öz yazan şairi Canberk, toplu şiirlerinin bu kertesinde yine derdini, düşünü, sözünü, çiçekten yüreğe, sıkılı yumruktan uzatılı ele kadar yufka yürekli bir edimle, usul usul ama tavında söylüyor. Cemal Süreya’nın “Sevgili Eray/ çevirir sessizliği/ deniz lokantasında/ insancaya” diye eksiksiz nitelediği Canberk’le geniş perdede önce şiiri sonra “Kent Kırgını”nı konuştuk. Betül Tarıman’ın kitabı “Hadde” daha önce yayımlanmış “Ay Soloları”, “Üzgündü Kırlar”, “Kardan Harfler”, “Güle Gece Yorumları”, “Yol İnsanları”, “Kar Merdiveni”, “Ağır Tören” ile daha önce kitaplaşmamış dosyası “Melvin’e Giden Yol”u topluca sunuyor bize. Tarıman’la şiiri üzerine söyleştik. Sema Kaygusuz’dan, rafine biçimde evrilen, farklı görme biçimlerine olanak veren, çizgi ötesi bir kitap “Karaduygun”. İçinde sanıldığının aksine büyük ölçüde neşe ve hayranlık da içeren bu varoluşsal duygulanım haline, bu dünyevileşme sancısına yakın plan bir bakış. Kitaba ehilce ve iyi ki “sızan”, Kaygusuz’un can dostu şair Birhan Keskin’in tanıklığı ve eşliğinde karaduygun hallere/hallerimize, acı, neşe, hüzün, kaygı ayrım ve bileşmelerinde “çok sesli” bir yürüyüş. Hüzünlüler ve kederliler sınıfı çerçevesinde Kaygusuz’dan bir hüzünbazlık eleştirisi. Kaygusuz’la “Karaduygun”u konuştuk. Bol kitaplı günler... Eray Canberk’in yarım P S ervasız Pertavsız ENİS BATUR Simenon’un etrafında imenon, ‘muhabir’ kimliğiyle gelmiş İstanbul’a, Troçki’den randevu koparıp Büyükada’ya gitmiş, röportajı FranceSoir’da yayımlanmış. “Boğaziçi Haytaları” başlıklı röportajı da aynı yolculuğun ürünü, Rejans’ta yemek yediğini, Ankara’ya gittiğini biliyoruz. Büyükada’da çektiği sepyamsı fotoğrafları gördüm, Pleiade’ın Simenon albümünde yeraldıklarını Timour Muhidine’dan duymuştum. Belçika’daki arşivde, sanırım eliyle yaptığı epey albüm varmış, belki görebildiğim bir düzine fotoğraftan fazlası bekliyordur orada ne de olsa gayya kuyusu Simenon. Bir kitap, bir sergi, bir belgesel: Hızla üçayaklı bir tasarı filizlendi zihnimde malum ya da değil, ‘iş yaşamı’mdaki tıkanma, bir yandan da yeni çözüm yolları yoklamamı gerektiriyor, 1933’ün Simenon’u gibi, bir farkla: 60’ımda, 150 kitap ve sayısız ‘etkinlik’ten sonra duvara dayıyor beni ülkenin dayattığı koşullar. Utanç duymayacağım çözümler peşindeyim ister istemez, bunca yıl kendimi korumaya çalıştım, şimdi kirlenmek hiç istemem. İyi de, kimin ilgisini çekebilir önerilerim, Simenon/Troçki buluşması ne sonuç getirecek? Çaresiz, deneyeceğim. Neyse ne, o buluşma heyecanlandırdı beni. Adaların mıknatısından sıyrılamıyorum belki de. Kimsenin ilgisini çekmeyebilir, benim çekiyor. Kitap/Sergi/Belgesel üçgeni üzerinden ilerlemeyi sürdüreceğim bir süre; Norgunk’la ortakyapım girişimlerimiz olacak ilk adımı Hayalet’le attık bile. * “Yanlış âtıf” nasıl bu denli yaygınlaşabiliyor? Çoğu okuryazar, “temiz (iyi) duygularla kötü edebiyat yapılır” sözünü Gide’in sanır, ben de öyle bilenlerdendim, değilmiş: Queneau, Simenon’la ilgili bir okuma raporunda kurmuş cümleyi. Gallimard için yazılmış rapor, malum Gide çok etkili orada, belki bundan oluşmuştur kayma. Bir de, Simenon’un “mentor”uydu Gide, ölene dek el üstünde tutmuş onu, bu bağla da ilintisi sözkonusu olmuş olabilir. Neyse ne, öğrendiğim iyi oldu, insan yanlış belledikleriyle gömülmemeli, geç de olsa doğruya erişmeli. Simenon’un TroçkiBüyükada röportajını, Boğaziçi Haydutları röportajını, Ankara ve Trabzon’la ilgili yazdıklarını, yaklaşık 100 sayfalık bir toplam, dikkatle okudum. Pléiade’ın fotobiyografisini de aynı dikkatle katettim. Küçük projemle ilgili ön ısınma turumu tamamlayadurayım, Simenon vâkâsı gene çeldi zihnimi: Otuz yıldır anlamayı başaramadığım bir ‘yazı fenomeni’: Kendi imzasıyla 194 roman, bini aşkın öykü, takma isimle bir o kadarını sığdırmış yaşamına. 15 yaşında gazetelerde görünmeye başlamış, orada da binlerce sayfa doldurmuş. Tam bir harf aygırı. Verimli sıfatının karşısında çaresiz ve gülünç kalacağı bir tablo. Erken üne kavuşmuş, 50’den fazla romanının sinemaya ve televizyona aktarılmasına bazan katkıda bulunmuş, onbinlerce kadınla yattığı söyleniyor, gizlemiyor o taşkınlığını da, “hayvan gibi” yazmış ve sevişmiş, öyle olsun istemiş, kendi sözleriyle. Yaşamöyküsü dramlarla dolu: Babasının erken ölümü, annesiyle sonsuz bir itişme, üç evlilik, bir dolu çocuk, kardeşi bir tragedya figürü, yetmemiş: Kızı kendisine âşık olduğu için intihar etmiş, oğlu alkol batağından çıkamamış, ikinci eşi kliniklerde tüketmiş ömrünü. Durmadan yer değiştirmiş, bu kadarı az görülür: Teknede, şık kır evlerinde, şatoda, otellerde geçen bir yaşam. Hep birşeylerden kaçmış: Belçika’dan Paris’e, kentten kıra, kıtadan kıtaya. Josephine Baker’la hummalı bir aşk parantezinden sonra, ondan da firar etmiş. Besbelli matah bir adam değilmiş Simenon. Ego kabarmasının böylesi hepten itici geliyor bana. Başta Assouline’inki, pek çok yaşamöykü kitabı var hakkında, ‘efsane’si ilgilendirmiyor açıkçası. Buna karşılık, yazı aygırlığı konusu ister istemez kurcalıyor zihnimi. Liege arşivlerinde birkaç gün geçirmek, yığınları gözümle görmek isterdim. ‘Kayıt’ları da. Birkaçına yer verilmiş Pléiade albümünde, inanılır gibi değil: Sıkı bir romanı beş günde yazıyor, üç gününü de cilâlamaya ayırıyor. Yaşlanana dek sürmüş o tempo, anlaşılması olanaksız bir kalem açıklığı. Üstelik, Gide’in “XX. yüzyılın en büyük romancısı” saydığı, yere göğe koyulamayan biri karşımızdaki. Bizde Ataç’ın, Karasu’nun, Oktay Rifat’ın, Erhan Bener’in romanlarını çevirecek ölçüde el üstünde tuttukları bir yazar. Yarattığı birkaç bin roman karakteriyle, Balzac’ın Simenon “komedya”sını yenilediği söylenebilir aynı derinlikle mi, emin değilim. 78 yaşında, özel yaşamındaki sorunlar nedeniyle deniliyor, kalemi tutulmuş. Yazamayınca “Dictée”lere başlamış, bir dolu kaset doldurmuş, deşifre edilip kitaplar peşpeşe sıralanmış hiçbirini okumadım, hiç değilse birine bakmalıyım. “Beyin Tutuşması”nı yazalı 22 yıl dolmuş. Sorun, o gün bugün oyaladı beni. Ölesiye yazmak, tıp kitaplarında anılmasa bile, bir hastalık türü olarak nitelendirilebilir, karşı çıkmam. Gelgelelim, daha ağır hastalıkların sağaltıcısı da sayılabilir bu aşırılık. Simenon örneğinde doğrulanıyor “yazmasam çıldıracaktım” ruh hali: İki roman arası koyu depresyon atmosferinin içinde açıldığını görüyormuş. O kadar yazmasını da, o sıklıkta cinsel ilişkide bulunmasını da “iktidarsızlık korkusu”na bağlayanların yorumu bana yetmedi: Bir adım ötesine geçilebilir(di). Bağımlılık, daha bir ‘kilit’ işlevi taşıyor sanki, harf aygırlığında. Simenon’un alkolle ilişkisinde kıl payı bir boyut olduğu sezinleniyor. Bana sorulursa: Pipoları da öyle okunabilir! Yazmaya oturmadan önce altı pipo doldurur, kullanmayacağını bildiği halde kurşunkalemlerini açarmış. Her durumda: Yazı, muammâ. * Simenon’un intihar eden kızı, günde elli kez ellerini yıkıyormuş. Gövdesinden tiksinenler vardır; ter, kir, dışkı her neyse, bütün salgılarından nefret ettikleri için rahatsızlanmışlardır. Karşı kutupta, bütün bunları sevenler yeralıyor; o kadar ki, yıkanmaktan hoşlanmıyorlar, kokularından haz devşiriyorlar oranı oranında hastalandıklarını söyleyebiliriz. Beni, daha çok, duygu ve düşüncelerinin kirliliği karşısındaki durum ilgilendiriyor insanın. O eksenin gövdeyle ilişkiye koşut gerçekliğinden sözedilemez; sözgelimi Goebbels’i ele alalım, belki de günde iki kez yıkanan temiz bir adamdı, ne değiştirir? Kim, duygularının ve düşüncelerinin kirli olduğunu farkediyor, biliyor? Tanıdıklarım oldu, aysalardı dönüşmeye çalışırlardı biraz olsun, aymıyorlardı. Tarif edilebilir mi kirli duygu, düşünce? Her türden acımasızlık, insafsızlık, köklü ve haklı bulunan ayrımcılık kirlidir benim gözümde. En “makul” gerekçeler de olsa, öldürme fikrine yatkınlık. Kirliliğin tözünde kötülük bekliyor. Öğrenemeyeceğimiz şey: Kötülüğün ne kadarı doğamızdan geliyor. Bir doktora konusu için kısanın kısası sinopsis. ? TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1157 19 NİSAN 2012 ? SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle