23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yanıltiki inAnmek isesi. Saiyetini ? tam bir kazandibi! Duygular da en duan giyaşadanygun? i ele ir kelindelik yiş bilerde nın şiden parça karasözcük tortuyevileşfasına al diyeoa, Birhan ili Ça… Belgereği ndan u tam ? Gözarak mizle türlü görme nın diğini ünde. mi deikirraduyyuluk ktığı Kaybetdi a. Ne nca, adan rece z ediuca n temel gusuyum. yadırmakla, ak Egearada n korydir, eçimidir. yiz? Adak bölümü için aylarca çalıştım. Hatta Karaduygun içinde en çok emek harcadığım kısım o bölümdür. İnsan merkezli düşünme biçimlerini tartışmak istedim. O bölümü yazarken işaret ettiğim iki düşünce vardı: biri “zanaatkârlık” öbürü “armağan.” Bireylerin kendi yetkelerini bir armağana dönüştürmesi, bunu hiçbir şeyi feda etmeden hayata geçirmesi, bence yerinde bir uygarlık önerisi. Richard Sennet “Zanaatkarlık” kitabında tam da bundan söz eder. Üstlendiğimiz yetkiler, bir yetkeye, hakiki bir hünere, kabiliyete dayanmalı ki her birimiz aslında kudretli olabilelim. Böylece muktedire ihtiyaç da kalmaz. O kadar çok insan var ki kabiliyeti olmadığı bir konuda direttikçe hem zaman kaybediyor hem de tümüyle kabiliyetsiz biri olduğuna inanmaya başlıyor. Herkesin mahir olduğu alanı bulması, bilmesi yaşamı bilmekle ilgili. O yüzden her doktor, konusuna hâkim birer şifacı değil ne yazık ki hatta bazıları sigorta şirketlerine hastanın aleyhine danışmanlık yaparak günden güne yozlaşıyorlar da. Öğretmenlerin dershaneci olması da öyle bir şey. Maharet yanlış ellerde, yanlış bir sistemle çürümeye başlıyor. Duymak ile duygu... Hüzün ile keder... Hüzün ile melankoli... Ayrımlarını yazıyorsunuz “Birkaç Kişi” de… Karaduygun hangisi denk düşüyor, karşılık geliyor? Duygular, kökensel olarak epey düşünsel mevzulardır. Şu sıralar sabah akşam Spinoza okuyorum. Yaşamak bilmektir, çünkü duygulanmaktır, diyor filozof. Biz biliyoruz, çünkü dünyayı duyumsuyor, hissediyor, duygulanıyoruz. Duyguları asıl adlarıyla birbirinden ayırmak bu yüzden çok önemli. Acı başka, ıstırap başka, azap başka bir şey. öyle, tortulu! Böyle diyebilir mi Her sözcüğün kendi imgesel ağırlığı, tarihi, çağrışımı farklı. Sözlükler bu sözcükleri bir araya getirip tek bir mananın içine sıkıştırabilir, ne var ki bütün sözlükler yaşantının gerisinde kalır. Duyguları henüz gündelik dilde kavram olarak ele almamamızın nedeni, bana kalırsa cemaat toplumu olmamızla ilgili. Bir bir, tek tek, tane tane insan hayatımız pek yok bizim. Zaten buna nazire olsun diye hüzünlüler ve kederliler diye birer sınıftan söz ettim. Bu vesileyle, neredeyse bir müessese haline gelen hüzünbazlığı eleştirmiş oldum. Karaduyguna gelince, karaduygun varoluşsal bir duygulanım hali. Bütün güzelliklerin gelip geçiciliğini bilerek, onları bir lütuf gibi yaşayıp yasını tutmak... Aslında dünyaya bile bile katlanma, bu yüzden sık sık dünyadan bunalma hali. Ama ne olursa olsun, bence dünyevileşme sancısı güzel bir şey. Öyle marazlı, hastalıklı bir şey değildir karaduygunluk, içinde büyük ölçüde neşe ve hayranlık da vardır. Sadece dünyayı yadırgayanlar, güzelliğin ölçüsünü değiştirebilirler zaten. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Karaduygun/ Sema Kaygusuz/ Doğan Kitap/ 118 s. L Fotoğraflar: Birhan Keskin ecburi de yanları, lerini üreni, ocak, aşi? a “Karaduygun için kendi kafasına sığamayanların tutulduğu bir hal diyebiliriz. Hatta kestirmeden Pessoa, Cioran, Kafka, Edip Cansever, Birhan Keskin, Yusuf Atılgan da diyebiliriz…” 1157 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1157 19 NİSAN 2012 ? SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle