Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yanıltiki inAnmek isesi. Saiyetini ? tam bir kazandibi! Duygular da en duan giyaşadanygun? i ele ir kelindelik yiş bilerde nın şiden parça karasözcük tortuyevileşfasına al diyeoa, Birhan ili Ça… Belgereği ndan u tam ? Gözarak mizle türlü görme nın diğini ünde. mi deikirraduyyuluk ktığı Kaybetdi a. Ne nca, adan rece z ediuca n temel gusuyum. yadırmakla, ak Egearada n korydir, eçimidir. yiz? Adak bölümü için aylarca çalıştım. Hatta Karaduygun içinde en çok emek harcadığım kısım o bölümdür. İnsan merkezli düşünme biçimlerini tartışmak istedim. O bölümü yazarken işaret ettiğim iki düşünce vardı: biri “zanaatkârlık” öbürü “armağan.” Bireylerin kendi yetkelerini bir armağana dönüştürmesi, bunu hiçbir şeyi feda etmeden hayata geçirmesi, bence yerinde bir uygarlık önerisi. Richard Sennet “Zanaatkarlık” kitabında tam da bundan söz eder. Üstlendiğimiz yetkiler, bir yetkeye, hakiki bir hünere, kabiliyete dayanmalı ki her birimiz aslında kudretli olabilelim. Böylece muktedire ihtiyaç da kalmaz. O kadar çok insan var ki kabiliyeti olmadığı bir konuda direttikçe hem zaman kaybediyor hem de tümüyle kabiliyetsiz biri olduğuna inanmaya başlıyor. Herkesin mahir olduğu alanı bulması, bilmesi yaşamı bilmekle ilgili. O yüzden her doktor, konusuna hâkim birer şifacı değil ne yazık ki hatta bazıları sigorta şirketlerine hastanın aleyhine danışmanlık yaparak günden güne yozlaşıyorlar da. Öğretmenlerin dershaneci olması da öyle bir şey. Maharet yanlış ellerde, yanlış bir sistemle çürümeye başlıyor. Duymak ile duygu... Hüzün ile keder... Hüzün ile melankoli... Ayrımlarını yazıyorsunuz “Birkaç Kişi” de… Karaduygun hangisi denk düşüyor, karşılık geliyor? Duygular, kökensel olarak epey düşünsel mevzulardır. Şu sıralar sabah akşam Spinoza okuyorum. Yaşamak bilmektir, çünkü duygulanmaktır, diyor filozof. Biz biliyoruz, çünkü dünyayı duyumsuyor, hissediyor, duygulanıyoruz. Duyguları asıl adlarıyla birbirinden ayırmak bu yüzden çok önemli. Acı başka, ıstırap başka, azap başka bir şey. öyle, tortulu! Böyle diyebilir mi Her sözcüğün kendi imgesel ağırlığı, tarihi, çağrışımı farklı. Sözlükler bu sözcükleri bir araya getirip tek bir mananın içine sıkıştırabilir, ne var ki bütün sözlükler yaşantının gerisinde kalır. Duyguları henüz gündelik dilde kavram olarak ele almamamızın nedeni, bana kalırsa cemaat toplumu olmamızla ilgili. Bir bir, tek tek, tane tane insan hayatımız pek yok bizim. Zaten buna nazire olsun diye hüzünlüler ve kederliler diye birer sınıftan söz ettim. Bu vesileyle, neredeyse bir müessese haline gelen hüzünbazlığı eleştirmiş oldum. Karaduyguna gelince, karaduygun varoluşsal bir duygulanım hali. Bütün güzelliklerin gelip geçiciliğini bilerek, onları bir lütuf gibi yaşayıp yasını tutmak... Aslında dünyaya bile bile katlanma, bu yüzden sık sık dünyadan bunalma hali. Ama ne olursa olsun, bence dünyevileşme sancısı güzel bir şey. Öyle marazlı, hastalıklı bir şey değildir karaduygunluk, içinde büyük ölçüde neşe ve hayranlık da vardır. Sadece dünyayı yadırgayanlar, güzelliğin ölçüsünü değiştirebilirler zaten. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Karaduygun/ Sema Kaygusuz/ Doğan Kitap/ 118 s. L Fotoğraflar: Birhan Keskin ecburi de yanları, lerini üreni, ocak, aşi? a “Karaduygun için kendi kafasına sığamayanların tutulduğu bir hal diyebiliriz. Hatta kestirmeden Pessoa, Cioran, Kafka, Edip Cansever, Birhan Keskin, Yusuf Atılgan da diyebiliriz…” 1157 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1157 19 NİSAN 2012 ? SAYFA 17