Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Selçuk Demirel’in çizgileri Direnişçi bir Kalemiti Selçuk Demirel’den küçük bir kalemin başarmaya, özgürlüğe, umuda ve ölümsüzlüğe dair hikâyesi Kalemiti. Kalemiti, Selçuk Demirel’in aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunun da kanıtı. şey oluyor; düşünüyor Kalemiti. Daireyi tek başına çizemiyor, işte bu yüzden de önce kendine bir pergel çiziyor... İlk bakışta çok basit gibi gelen bu anlatım Selçuk Demirel’in bir hikâye kahramanı olan Kalemiti’ne yüklediği derinlikli çizgilerle muhteşem bir anlatıma dönüyor. Daire çiziliyor, bizim küçük direnişçi Kalemiti başlıyor ıslık çalmaya... Gelelim ikinci hikâye “Özgürlük İçin”e: Kalemiti bir kalem kutusuna tutsaktır, hapsedilmiştir. Önce hapsedildiği kutudaki özgürlük için hareket eder, kapağı açmayı başarır ve kafesinden kurtulmuş bir kuş gibi fırlar. Önce notalar çizer ve bir şarkı yazar, ardından kendine kitaplarla dolu bir yaşam alanı çizer, bir fare ve peynir çizerek acıkmış farenin karnını doyurur. Az öne kalem kutusundaki kendi gibi bir kafese kapatılmış bir kuş görür. İş başa düşmüştür. Başındaki silgiyle kafesin kilitli kapısını siler ve tutsak kuşu özgürlüğüne kavuşturur. Kitaptan en beğendim hikâyelerden biri “Neden Olmasın?” başlıklı bölüm. Düşünün ki bir kalem saksıda bir çiçek görüp ona âşık olsun. Olacak şey mi? Ee hadi oldu, peki nasıl olacak? İşte “Neden olmasın?” sorusu da tam burada yanıtını buluyor. Aşk bu, bir kalem de olsa aşk her şeyi yaptırır. Kalemiti zaten artık bildiğiniz üzere mücadeleci bir karaktere sahip. Düşünüyor ve önce bir güneş çiziyor. Ardından toprak dolu bir saksı çizen Kalemiti daha sonra o saksı içine giriyor. Yani aşkına ulaşmak için çiçek açmak istiyor. Gelin görün ki işler hemen rayına oturmuyor. Güneş, toprak, saksı ve aşk var ama eksik olan ne? Kalemiti düşünüyor ve buluyor; su! Hemen bir sürahi su çiziyor, toprağını suluyor, güneşe karşı bekliyor. Bu hikâyenin sonunu size anlatmayacağım ama inanın ki kitabın geneline baktığımız da her sayfada ayrı bir derin anlam ve edebi bir anlatım var. Diyeceksiniz ki; nasıl olacak. Kelimesiz, sözsüz nasıl olacak. İşte işin en büyülü tarafı da bu! ? Kalemiti/ Selçuk Demirel/ Yapı Kredi Yayınları/ 137 s. ? Lal Mina SOLMAZ ir kalem o. Bildiğimiz ve bazen de bilmediğimiz kalem. Okuduğumuz, okumadığımız, seyrettiğimiz, anlamlandırdığımız veya anlamlandıramadığımız. Anlamlandırmak; şu an bu yazıyı maalesef kalemsiz, bilgisayar marifetiyle ama masamda duran silgili silgisiz, henüz açılmamış ya da ucu sırılmış, renkli siyah, ince kalın kalemlerle flört ederek yazıyorum. Bazıları hediye, bazılarını yürüttüm, bazılarını satın aldım, bazılarının da nereden geldiğini bilmiyorum. Onlar da pencere önünden hemen karşılarındaki aşısız limon ağacının yerinde duramayan yapraklarına, sokaktan gelip geçen insanoğluna bakıyor. Biz böyle birbirimizi ve elbette hayatı anlamlandırma çabasındayken kalemlerin az gerisinde bir kitap; üstünde Kalemiti yazıyor. Tuhaf bir kitap Kalemiti. Hikâye başlıkları “Doğru Düzgün Bir Daire Çizmek”, “Özgürlük İçin”, “Neden Olmasın?”, “Bitmez Tükenmez Kalem?”, “Bir Kuşun Resmini Yapmak”tan oluşuyor. Hani bazen romanları, hikâyeleri okurken tekrar tekrar satırbaşına, cümle sonuna döner, takılır kalırsınız da o sırada okur heyecanınız artar ya... Kalemiti’nde hikâye başlıkları hariç tek bir satır, cümle, kelime yok. Söz yok uçsun, yazı yok kalsın. Başka bir şey var: çizgi... Selçuk Demirel’in çizgileri bunlar. Kalemiti de onun kahramanı. Aslında şöyle bir düşündüğümüzde hepimizin kahramanı o. Demirel, derin anlamların peşinden bir nokta marifetiyle başlayan muazzam çizgilerle Kalemiti’ni anlatıyor bize. Yazmıyor, çiziyor. Peki, Kalemiti bize ne anlatıyor? Aslına bakarsanız sanırım en çok mücadeleyi, direnişi ve kendine inanmayı anlatıyor Kalemiti. İlk çizgi hikâyenin adı “Doğru Düzgün Bir Daire Çizmek.” Kahramanımız Kalemiti bu hikâyede bir daire çizmek istiyor. Daire dediğin muntazam olur değil mi? Minicik bir yamukluğu bile kabul etmez ve zaten öyle olursa daire olmaz. Kafasına daire çizmeye koymuş olan Kalemiti başlıyor bir noktadan daire çizmeye; olmuyor. Bir bakıyorsunuz çizmeye çalıştığı daire titrek çizgilerle gidişatı zorluyor, bir bakıyorsunuz çizgiler düzgün ama bu tam anlamıyla bir daire değil; belki de bir yumurtaya benziyor. Pes ediyor, düşüyor, düşünüyor... Sonra bir SAYFA 22 ? 16 ŞUBAT 2012 B Tari açıs kiy’n bir a ülke hini ilk g len rık’a son ? dar, O ki beş yüzyı sız de varya Coğ mayı ise bi ratıyo da ge doğru nus’a olup memi kültü 16. manlı Arap tı’nın Haçlı çıktık ilgilen İtalya kendi netim Tarih Halif Arap yüzyı ediyo ğımsı ne ot Selçuk Demirel BU BA Vla Arap kitab laşılm kiy, S leri o ediliy ise Lu Arap ması birço Arap veren çalışm CUMHURİYET KİTAP SAYI 1148 CUMH