Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M. Şehmus Güzel’den ‘Felsefe Üzerine’ Felsefeye dair yazılar M. Şehmus Güzel’in Felsefe Üzerine kitabında felsefeyle ilgili yazıları yer alıyor. Güzel’in daha çok Fransız felsefesi ve filozoflarını ele alan kitabının “giriş” bölümünde düşünme, felsefi düşüncenin nitelikleri, filozof ve felsefeci kavramları irdelenerek günümüzde felsefenin nasıl bir anlamı ve işlevi olabileceği tartışılıyor. Güzel, aydınlanma felsefesi gibi düşünce geleneklerini ele alırken de aydınlanmanın ve aydınlanmacılığın günümüzde ne anlama geldiği üzerinde de önemle durur. Bu nedenle Güzel’in felsefeyi ve filozofların yaklaşımlarını, felsefe tarihi içindeki konumlarıyla olduğu kadar, içinde yaşadığımız dünyanın sorunlarıyla da ilişkilendirerek ele aldığını saptamak mümkün. ? Mustafa GÜNAY üzel, felsefeci ve filozofun birçok tanımının yapılabileceğini/ yapıldığını, aynı şeyin felsefe için de söz konusu olduğunu belirtir. “Filozof ile felsefeci aynı anlama gelmez. Ama bunu ille birbirine zıttırlar anlamında da algılamamak gerekiyor. Her ikisi de felsefeyle ilgileniyorlar ama ayrı ayrı konularda işlevlere sahipler” (s. 7). Güzel, filozofun kimliğinin “yaratıcı” olmakla şekillendiğini söyler: “Filozof ‘bir yaratıcıdır: Düşünceler alanında yaratıcı ve ürün vericidir’ şeklinde de tanımlanabilir: Bu anlamda burada hemen belirtilmeli, felsefe dersi veren veya felsefi kitapları çevirenler (çeviri bir yerde bir dilden başka birine aktarma olduğu için) filozof sayıl(a)mazlar. Sayılmamalıdırler” (s. 8). Filozofun yalnızca düşünce tarihçisi olmadığını ve felsefenin de düşünceyi geliştirici ve aydınlatıcı olduğunu belirten Güzel’e göre, “felsefe yeni konseptler yaratmaktır. Yeni konseptler önermektir” (s. 9). SÖZ VE YAZI Günümüz kültüründe görselliğin, görüntünün egemen ve belirleyici bir durumda olması, görünmeyen ve gösterilmeyen şeylerin ve olayların bir bakıma var oluşunun/ varlığının gizlenmesi söz konusudur. Bu noktada Güzel, bilinci ve düşünmeyi bir görme, anlama ve çözme çabası olarak değerlendirir. Görüntünün gerçekliğe, sözün yazıya egemen olduğu bir çağda, felsefe de bu durumdan yalıtılmış olarak kendini var edemez. Güzel’e göre, “günümüzde, ‘görünmeyenleri’ görmeye çalışmak başSAYFA 20 ? 16 ŞUBAT aklın postmodern filozoflarca sorgulandığını hatırlatan Güzel, post modernliğin modern dönemi izleyen bir aşama olduğu düşüncesini reddeder. “Postmodernliğin ille bir aşama biçiminde yansıtılmak istendiğini de görüyoruz. Modernlikten, akılcılıktan sonra ille bütün toplumlar, güzel sanatlar postmodern bir ‘aşamaları’ geçmek zorundalarmış havası veriliyor. Böyle bir şey yok. Olması da gerekmiyor. Post modernlik bir ‘aşama’ değildir” (s. 109). ELEŞTİRİ VE ÇÖZÜMLEME Post modernlerin akla yönelik eleştirilerinde haklı yönler olsa da akıldan tümüyle vazgeçilmesini kabul edilemez bulan Güzel, bütün kusur ve hataların akla yüklenmesini soru konusu yapar, bütün kötülüklerin akıldan kaynaklandığı iddiasını sorgular. “Her durum ve her zamanda aklı ve aklın ortaya çıkardıklarını savunacak değilim. Ancak kimi kötülükler akıldan kaynaklandı diye aklın her yer, her zaman ve herkeste ‘suçlu’ konumuna sokulmasını da doğru bulamıyorum, bulmuyorum” (s. 110). Dünyadaki kötülüklerin akıldan çok, dinler, hurafeler ve bağnazlıklardan kaynaklandığını vurgulayan Güzel, milliyetçiliğin bugün önemli bir sorun olduğunu ve milliyetçilikle Marksizm arasında bir mücadele yaşandığını belirtir. “Bu mücadelede milliyetçilik ile yurtseverlik arasında bir ayrım yapmak zorunludur. Yurtseverliği ‘kendinden olanları, yurttaşlarını sevmek’ biçiminde tanımlayabiliriz. Yurtseverlik, yurdunu, vatanını sevmektir.(…) Milliyetçilik ise ‘diğerinden’, ‘ötekinden’ nefret etmek biçiminde ortaya çıkar. Kaçınılmaz olarak. Kendi milletini, ulusunu yüceltirken, diğerleriyle araya aşılamayacak duvarlar örer, örüyor. Burada nefret vardır. Bu son derece tehlikelidir. Ve akıl almaz dramlara yol açan da budur işte” (s. 111112). Yurtseverliğin körükörüne itaati değil, sevgiyle birlikte eleştiriyi de içerdiğini belirten Güzel’e göre, “yurtseverlikte ülke/vatan/yurt yöneticilerini eleştirmek de vardır. Bilhassa bu son unsur vardır. Yöneticiler, en üsttekinden en alttakine, eleştiriden mahrum bırakılmamalıdır. Aksi halde otoriter, diktatoryal yönelişler belirir” (s. 112). Yurttaşların bir sorumluluğu olarak ortaya çıkan eleştiri, bir bakıma milliyetçiliğin yol açabileceği çeşitli tehlikeleri ve olumsuzlukları önlemeye ve tartışmaya da zemin hazırlar. Tarihte yaşanmış ve yaşanabilecek dramların ortaya çıkmasında rol oynayan kimi “farklar”/sınırlar söz konusudur. Güzel’in sözleriyle, “Milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki farkla, milliyetçilikle yurtseverlik arasındaki sınır iplik kalınlığındadır. Kırılcıldır. Dikkat ister” (s. 112). Söz konusu insani ve toplumsal kırılganlıklara karşı, aklın sesiyle konuşan felsefeye kulak vermeye ihtiyacımız yok mudur? Birlikte yaşama olanaklarının gerçeğe dönüştürülmesinde, ortak değer ve kavramların belirginleştirilmesinde, tarihsel ve kültürel farklılıklar kadar ortaklıklar ve yakınlıkların birlikte düşünülmesinde ve her şeyden önemlisi insanlara ve yurttaşlara yönelik ayrımcılıkların tartışılmasında ve aşılmasında felsefi düşüncenin gündemdeki yerini almasının zamanı gelmedi mi? Güzel’in Felsefe Üzerine kitabındaki yazılar, eleştirel ve çözümleyici tavrı, açık, akıcı ve anlaşılır diliyle, bu ve benzeri sorulara cevap arayışımızda bize önemli ipuçları sunmaktadır. ? Felsefe Üzerine/ M. Şehmus Güzel/ Kardelen Yayıncılık/ 136 s. ? G lı başına felsefi bir uğraştır evet. Her türlü televizyon kanalları ve benzeri yollarla dört bir yanından çevrilen, kuşatılan ‘modern’ insanın, güya modern insanın, imajlara, görüntülere, görüntü olarak sunulanlara inanması isteniyor. Görüntüsü olmayan neredeyse ‘varolmayan’ konumuna konuluyor” (s. 18). Bu bağlamda filozofun da devreye girmesi gerekir: “Görüntülerin asıl görünmesi gerekenler olmadığının altını çizmek için. Görüntülerin gerçeklik olmadığını belirtmek için” (s. 19). Bir gereklilik ve beklenti olarak filozofun rolünden söz ediliyor. Ancak pratikte durum nedir? Özellikle ülkemizde filozoflar, felsefeciler, insanımıza sunulan görüntüler imparatorluğunun arka planını gözler ve bilinçler önüne serebiliyorlar mı, felsefenin sesi görüntülerimajlar selinin içinde kendini duyurabiliyor mu? Felsefenin sorularına, sorgulayıcılığına her zaman olduğu gibi, içinde yaşadığımız çağın tarihsel koşullarından dolayı da ihtiyacımız olduğu söylenebilir. Soru sormanın yaşamı duyumsamakla bağıntılı olduğuna işaret eden Güzel’e göre, “Felsefi bir soru(n), tanımı gereği, herkesin, her kuşağın bir gün mutlaka karşılaşacağı bir soru(n)dur. Bu tür sorular sorarak, başka birçok konuda yanıt bulabiliriz. Soru sorarak yaşadığımızı ancak duyumsayabiliriz.(..) ‘Yaşamın anlamı’ felsefenin temel konusu sayılan sorulardan, sorunlardan biridir (…) Soru sormak ille onları yanıtlamak anlamına da gelmez.” (s. 20) GELENEĞİ SÜRDÜRMELİ... Felsefenin dinle hesaplaşmasının zorunlu olduğunu belirten Güzel, özellikle Voltaire’in günümüz için de geçerlilik taşıdığını söylediği düşüncelerini irdeler ve bu filozofun bir aydın olarak tarihsel bir kişilik olarak değerini ifade eder. Bilindiği gibi Voltaire’in şu sözü çok ünlüdür: “Fikirlerinizi paylaşmasam bile, onları savunmanız için mücadele edeceğim.” Güzel’in sözleriyle: “Bu sözleri bilmeyen artık yok. Ama uygulayan? Voltaire kendi döneminde Katoliklerce ezilen ve horlanan Protestanları ‘tutarak’ sözüne sadık kaldı” (s. 44). Voltaire’in düşünceleri ve kimliğinin düşünce tarihindeki izlerini irdeleyen Güzel, aydınlanma felsefesinden yana bir tutum takınsa da kadın konusunda aydınlanma dönemi filozoflarının suskunluğunu eleştirir. Güzel’e göre, “İstisnaları saymazsak dönemin düşünürleri, filozofları kadınların konumunu, durumunu ve mücadelesini gör(e)mezler. ‘Erkekçi’dirler çünkü. Onlar insan/adam dediklerinde sadece ‘erkeği’ görürler/gösterirler” (s. 41). Din savaşlarının günümüzde de bitmediğini, farklı biçimlerde devam ettiğini vurgulayan Güzel, bu nedenle akıl ve aydınlanmaya ve aydınlanmacı geleneği sürdüŞehmus Güzel’in Felsefe Üzerine kitabı, eleştirel ve çören filozoflara ihtiyaç olduğunu zümleyici tavrı, açık, akıcı ve anlaşılır diliyle dikkati çesöyler (s. 51). Ancak günümüzde kiyor. Yukarıda Gökşin Sipahioğlu (sağda) ile... FotoğraF: İbrahim Öğretmen 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1148