25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tayeb Salih’ten ‘Kuzeye Göç Mevsimi’ Doğu ve Batı arasında kalan iki insan Körfez ülkelerinde uzun süre yasaklı kalan ve 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20. yüzyılın en önemli romanı ilan edilen Tayeb Salih’in Kuzeye Göç Mevsimi okuyucularla buluşuyor. Doğu Batı sorununa daha çok kadın ekseninden bakan roman, Sudan’ın İngiliz işgali altındaki yıllarından da manzaralar sunuyor. ? Eray AK ir kitap niye yasaklanır? Daha kokusu üstünde Ölüm Pornosu davasında olduğu gibi “müstehcen” içerik taşıdığından ya da “ahlaka mugayir” halleri anlattı diye mi? Yoksa yine kokusu üstünde Ahmet Şık’ın 000 Kitap’ında olduğu gibi devletin kendisini devlete gösterdi diye mi? Peki bir kitabın sözde “yıkıcı”, “dini aşağılayıcı” içerik barındırması onun yasaklanıp toplatılmasına yeter sebep midir? Bu sorular alır başını gider, uzar da uzar ama hepsinin ardından elekte tek bir gerçek kalır: İnsanı insana acımasızca anlatan kitaplar yasaklanır hep! Kendi yaptıklarımızı, yapabileceklerimizi acımasızca yüzümüze vuran kitapların sonudur toplatılıp depolarda çürümek, kazanlarda pişirilip küllerini havada savrulmaya mahkum etmek… İşte yine böyle kitapçı rafları yerine depoların tozlu odalarına hapsolmuş, kitapevlerinden toplatılmış; kendi ülkemizde değil ama Körfez ülkelerinin çoğunda uzun süre yasaklı kalmış kitaplardan biri geçtiğimiz günlerde yayımlandı: Kuzeye Göç Mevsimi. Yasaklar ekseninde geçen ilginç bir hikâyesi var kitabın. Romanın kendi “çarpıcı” hikâyesinden önce kitabın bu yasaklar tarihine dalalım biraz. Yazarı Tayeb Salih’in Kuzeye Göç Mevsimi’nin bu baskısına da koyulan Önsöz’ü yaşananların birinci elden tanıklığını aktarıyor bize bu bağlamda. İlk kez 1966 yılında yayımlanır roman. “1966 yılında, Sudan’da hâkim olan sıcak kültürel ve politik atmosfere rağmen, (…) ilk yayınlandığında yasaklanmadı. Mevcut rejim tarafından yasaklanana kadar 25 yıl boyunca da özgürce okunabildi.” Ancak her ne olursa o sıralar Sudan’da güçlü konumda bulunan iki gruba; komünistlere ve İslamcılara da yaranamaz Salih. Roman her iki gruptan da tepki alır. “Bu iki grup da Kuzeye Göç Mevsimi’ni hoş karşılamadı. Farklı gerekçelere dayansalar da romanı bütünüyle reddettiler.” Kuzeye Göç Mevsimi’nin “basılması (…) romana ‘yıkıcı’, ‘dini aşağılayıcı’ ve ‘pornografik’ olduğu gerekçesiyle saldıran dini kesimlerde büyük bir dehşet algısı yarattı. Bu dalga öylesine bir boyuta ulaştı ki kitabı basan (…) basılı kopyaları kitapçılardan geri çekmek zorunda kaldı. Ancak çok sayıda kitap satılmıştı bile.” Kuzeye Göç Mevsimi kendi ülkesinden sonra kendi coğrafyasında da kabul görmez. Dalgalı bir seyir izler bu yasaklanma süreçleri. Bazen yasak kaldırılır, SAYFA 6 ? 12 OCAK B kaldırıldığı anda başka bir ülkeden yasaklandığı haberi gelir. Körfez ülkelerinin tamamında yasaklanır mesela. Tüm bunlara rağmen değer bilenler de her zaman bulunur. Salih’in romanı üniversitelerde okutulur, üzerine tezler yazılır. Yine de roman, “(…) saygın bir yayıncı kurum tarafından tekrar basılana kadar, 30 yıla yakın bir süre Mısır’da yasaklı kaldı.” Ancak sanata değer biçmeye bizden geri kalmayacak şekilde hep sonradan başlayan Araplar, 1966’da başlayan bu romanın macerasını ancak 2001’de taçlandırabilmişler. Kuzeye Göç Mevsimi, 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20. yüzyılın en önemli romanı ilan edilmiş ve yasaklarla başlayan romanın tarihi, nitelikli bir ödülle son bulmuş Romanın karmaşık sayılabilecek bu “yasaklar tarihinin” ardından biraz da yazarına ve romanın kendi hikâyesine dönelim. DOĞU’DAKİ BATILI Kuzeye Göç Mevsimi’nin yazarı Tayeb Salih, 1929’da Sudan’da doğup ülkenin başkenti Hartum Üniversitesi’nde eğitim görmüş. Ülkesinde bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra da İngiltere’ye yerleşmiş ve BBC’nin Arapça bölümünü yönetmiş. Salih’in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları ise Batı dünyasında oldukça ses getirmiş, birçok dile çevrilmiş. Yazarın yaşamına dair tüm bu gereksiz gibi görünen ayrıntıları dile getirmemde, Salih’in en önemli romanlarından biri olarak gösterilen Kuzeye Göç Mevsimi’nin de önemli bir etkisi var. Çünkü romanın kahramanı da tıpkı yaratıcısı gibi yaşam yolunda bu güzergâhı izlemiş. Tayeb Salih’in yaşamından rotayı romanın kendisine çevirdiğimizde, isimsiz kahramanımızın tıpkı Tayeb Salih gibi Sudan’da doğup eğitim için İngiltere’ye gittiğini görürüz. Ancak romanın, Salih’in yaşamında gözümüze çarpmayan birçok farklı ayrıntıyla bezendiği de dikkatten kaçmaz. Klasik bir “Doğu” köyünde dünyaya gelir kahramanımız. Ardından keskin zekâsıyla dikkat çeker ve İngiltere’ye eğitim için gider. Orada geçirdiği yedi yılın ardından da köyüne geri döner. Köyde bildiğimiz Doğu dinginliğiyle kahramanımızın gidişinden beri neredeyse hiçbir şey değişmemiştir. Sadece birkaç tanımadığı yüz eklenir köyün kalabalığına. Bu tanımadığı yüzlerden bir tanesi ise oldukça dikkatini çeker. Yakışıklılığı, yüzünde taşıdığı oralı olmayan gülümsemesi ve zaman geçtikçe tanık olacağı zekâsıyla başka diyarların adamıdır sanki o. Bunun yanında kahramanımızın yaşadığı yedi yıllık Avrupa macerasından sonra klasik bir “Doğulu” gibi düşünmesi imkânsızlaşır artık. O artık kendi topraklarındaki Batılıdır. Ama bu yenilenmiş kahramana eşlik edecek insan da çok uzakta durmaz. Yaşam rotası romanın yazarına ve anlatıcısına benzeyen bir karakter daha katılır Kuzeye Göç Mevsimi’nin macerasına: Mustafa Said. Onun hikâyeye girmesiyle de olaylar farklı bir boyut kazanır. Romanda anlatılan olay, Doğu’da geçen bir köy trajedisi olmaktan çıkıp yüzyıllardır süren DoğuBatı sorununun farklı yönlerden ele alan evrensel bir hikâyeye dönüşür. BATI’DAKİ DOĞULU Mustafa Said’in köylüden sır gibi sakladığı gizemli yaşamı ise roman için bambaşka bir boyut meydana getirir. Bunun yanında Mustafa Said’in isimsiz kahramanımız ve romanın anlatıcısıyla benzerlikleri de oldukça dikkat çekici. O da tıpkı anlatıcı gibi aynı yerlerde yurtdışı deneyimi yaşamış, her zaman yaşıtlarından ayrılmış ve parlak zekâsıyla dikkat çekmiş biri. Mustafa Said ayrıca romanın çok daha önemli bir yükünü sırtlıyor, temsil ediyor aslında. Kuzeye Göç Mevsimi’nin içine Batı’daki Doğuluyu temsilen yerleştirilmiş Said. İngiltere’de yaşadığı ve yaşattığı krizlerle de iki toplum arasındaki farklılıklara vurgu yapma görevi üstlenmiş. Tüm yaşamı boyunca zekâsıyla dikkat çeken Said, İngiltere’de de farklı bir durumla karşılaşmaz. Zekâsı onun keskin dili olur her zaman ve kısa zamanda başarıyla dolu bir kariyeri geride bırakır. Daha yirmi dört yaşındayken Londra Üniversitesi’nde iktisat dersleri vermeye başlar. Bunun yanında çok başka işlerin de peşine düşer. Kadınlar onun en önemli ilgi alanı haline gelir. Avrupalı kadınlar da ona karşı hiç kayıtsız kalmaz. Kendisini ise Avrupalı kadınların gözünde “susuz bir çöl”, “güneyli arzuların sahrası” olarak tanımlar. Mustafa Said’in kendi yaşadıkları bunlar olsa da yazarının ona romanında yüklediği “görev” farklıdır. Batı’yı fethetmek için göndermiştir onu Tayeb Salih: “Size bir fatih olarak geldim.” Ama çok farklı bir tarzda… Kadınlar ve onlarla yaşadığı ilişkilerle fetheder yaşadığı Batılı toprakları Said. Ama bir yandan bu fethettiği topraklara her fetihte olduğu gibi kan da serper. “(…) iki kızın intiharına sebep olan, evli bir kadının hayatını mahveden ve kendi karısını öldüren, tüm hayatı yalnızca haz peşinde geçen” bir adama dönüştürür onu bu fetih merakı. Sonrasını ise hapis hayatı ve İngiltere’den göç izler. Tüm bu yaşananlardaki ana eksen ise cinayetin ve intiharların çok ötesindedir: “Bu kızlar Mustafa Said tarafından değil, binlerce yıl önce onlara saldıran ölümcül bir hastalığın mikrobu tarafından öldürüldü.” Doğu mikrobunun… Romanda daha çok Mustafa Said üzerinden verilen ve Doğu topraklarına, Sudan’a geldiğimizde ise isimsiz kahramanımızın anlatımını üstlendiği bu asırlık “dengesizlik”, DoğuBatı sorunu hem şehir hem köy ekseninde kadınlar üzerinden yürüyor daha çok. Doğu ve Batı arasındaki köprünün koptuğu noktalar, özellikle kadın ve onun toplumdaki yeri bağlamında sorgulanıyor. Salih’in isimsiz kahramanını içine attığı klasik Doğu toplumunun kadına bakışı yanında, Mustafa Said’in Batı’da yaşadığı Doğulu açlığı, cazibesi ekseninde ele alınıyor. Romanda tüm bunların yanında İngiltere işgali altındaki Sudan’dan da manzaralar izliyoruz. Bu bağlamda romanın içlerine gittiğimizde ekonomik ve siyasi açılımlar da yakalayabiliyoruz. Aslına bakılırsa her okunduğunda anlamı çoğalacak, her gözde farklı bakışlar yaratabilecek bir roman Kuzeye Göç Mevsimi. Bu yönüyle de bir kere okunup kenara bırakılacak romanlardan değil. e.erayak@gmail.com Kuzeye Göç Mevsimi/ Tayeb Salih/ Çeviren: Adnan Cihangir/ Ayrıntı Yayınları/ 136 s. Tayeb Salih’in romanı ilk kez 1996 yılında yayımlandı. 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1143
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle