Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tutsak oluverirler. Onları kurtarmak isteyen Daniel ve Albay de ailenin eline düşünce... Albay da kim? O da ilginç karakterlerden biri. Öykünün sonunda her şey beklenmedik bir şekilde birbirine bağlanır ve neşeli bir okumanın sonu geliverir. Şipşak Bilmeceler/Süleyman Bulut/ Resimleyen: Ferit Avcı/ Can Çocuk/ 2011/ 50 s./ 6+ Çevresindekilere bilmece sorup eğlenmek isteyenler için yeni bir kitap! Şipşak öğreneceksiniz bu bilmeceleri... Yanıtı bilenler sevinecek, bilemeyenler sinir olacak. Eh, çok bekletmeyin hemen söyleyin yanıtı ki herkes eğlensin sizinle birlikte. Bilin bakalım “Meyvelerin şefi kimdir?” Tamam tamam bu çok kolaydı. Peki, “İki camlı pencere bakar durur her yere...” Bu nedir? Ha haaa, bulamadınız değil mi? “Hangi yarışta, yerde bir adım bile atılamaz?” Hmmmm biraz yaklaştınız. Ama “En fakir kuş” sorusunu bilemeyeceksiniz. “En çok pot kıran deniz hayvanı”nı da... Eh, o zaman kitabı alın ve başlayın okumaya. Hem bilmecelerin hayatımızdaki yeri de çok önemliymiş. Bakın, ne diyor bu bilmece: “En keyifli zihin araştırması nedir?” Tasarımı da hoş, resimleri de. Sadece resimlere bakmak bile eğlendiriyor. Yağmurlu Gün Çizim Kitabım/ Resimleyen: Anja Boretzki/ Çeviren: Sevgi Atlıhan/ T. İş Bankası Kültür Yayınları/ 2011/ 200 s./ 3+ Üç kitaplık dizinin üst başlığı: “Yaratıcı ve meraklı çocuklar için resim kitabı”, alt başlığı ise: “Bulmacalar, boyama ve çizim sayfaları”. Kalın, kocaman bir kitap. Her sayfası kara kalemle yapılmış çizimlerle dolu. Resimleri, yaratıcı ve meraklı çocuklar renklendirecek, ayrıca kendi istedikleri ayrıntıları ya da figürleri ekleyecekler. Hava yağmurlu mu? Dışarıya çıkmadan, evde de eğlenilebilir. İşte bu kitap, bunun için hazırlanmış. Çiz, boya, yarat… Her sayfada bir iki satırlık soru ya da öneri var. Örneğin: “Bugün hava nasıl?”, “Bu hayal kahramanlarının bazı bölümleri eksik. Onları tamamlayabilir misin?” “Karşıdan karşıya geçenlerin resmini yapabilir misin?” “Doğum gününde istediğin hediyelerin resmini yapabilir misin?” Dizinin diğer kitapları: “Tatil Çizim Kitabım”, tatilde yapılabilecekleri konu alıyor, “Hayvanlar Çizim Kitabım” ise, tamamen hayvanlarla ilgili. Babam Okulun En Çalışkanı/ Toprak Işık/ Tudem Yayınları/ Resimleyen: Doğan Gençsoy/ 125 s./ 2011/ 9+ Bertan’ın babası Cem Bey, oğlunun sınıf öğretmeni ile görüştükten sonra işine döner. Ama aklı çok karışıktır çünkü öğretmenin söylediğine göre Bertan okulda pek de başarılı değildir. En kolay konuları bile anlamakta, anımsamakta yetersiz kalmaktadır. En kötüsü de çalışmayı sevmemektedir. Cem Bey akşama dek bu konuyu Bertan’la nasıl konuşacağını düşünür, oğlunu incitmekten de çekinmektedir. Çünkü eşinin genç yaşta ölümünden sonra baba oğul arasında çok özel bir ilişki gelişmiştir. Akşam Bertan’la dersleri, okuldaki durumu hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapan Cem Bey, Bertan’ın inatçı tavırları karşısında son çareyi bilgisayarı kaldırmakta bulur. İkisi de kırılmış, gücenmişlerdir. Her ikisi de tartışırlarken “Ben senin yerinde olsam…” diye başlayan cümleler kurmuş ama bunun sonunun nereye gideceğini hiç hesaba katmamışlardır. Sabah uyanmakta zorlanan Cem Bey, aynaya bakınca hâlâ rüyada olduğunu sanır. Aynadaki oğludur. O sırada Bertan da uyanmıştır. Ama ne ilginçtir ki o da rüya gördüğünü sanmaktadır; elleri ayakları kocamandır. Bu da yetmezmiş gibi yüzünde sakal vardır. Aynaya baktığında korkunç gerçeği anlar. Akvaryumdaki Tiyatro/ Yazan ve Resimleyen: Behiç Ak/ Günışığı Kitaplığı/ 2011/ 104 s./ 812 Balıklı Göl’ü bilir misiniz? Bilmiyorsanız, “Balıklı Köy”ü de bilmezsiniz. İngiltere’den gelen Martin’in bu köye aşık olup oraya yerleşmesi ve İngiltere’deki arkadaşlarını da köye çağırması boşuna değil! İşte bakın, Martin’in mektubundan bir paragraf: “Burası öyle bir köy ki iletişim telefon, faks veya internet yoluyla değil, gözle, sözle, dokunmayla sağlanıyor. Kimse gereksiz konuşmuyor. Susmak da bir anlatım biçimi. Çayırlarda dostluk yeşeriyor, mutluluk rüzgâr olup esiyor. Unutkanlık yağan karla geliyor, havalar ısınınca da karla birlikte eriyip gidiyor.” Ağaçların budanmayıp özgürce büyümesine izin verildiği, her tür balığın sevildiği, her evde bir akvaryumun olduğu, ancak tarihin bile uğramadığı bir köy burası. Martin’in mektubu üzerine, İngilizlerin akınına uğrar köy. Emekli mühendisler, sanatçılar ve doğaseverler… Hepsi köyden bir ev satın alıp oraya yerleşirler. Ve bir gün köye, bir adam gelir. Bir film yönetmeni olduğunu söyler: Yusuf Değirmen. Ve işte, yönetmenin gelişiyle birlikte köyde bir değişim başlar. Muhtarından imamıma, öğretmeninden polisine herkes filmde rol almak ister. Çocuklar durur mu? Onlar da bir rol kapmanın peşindedir. Ancak bu heyecan ve telaş arasında, kimse Balıklı Göl’ün sularının giderek yükselmekte olduğunun farkında değildir. Oyuncu olmayı kesinlikle istemediğini söyleyen Emine bile kendini aldığı role kaptırınca, yönetmenin asistanı olduğu için köyde rol alamayan tek kişi kalan Zühnü’nün bir şeyler yapmacı gerekmektedir. Hem de çok çabuk! Çünkü sular yükseliyor… Behiç Ak’ın karikatür tadındaki illüstrasCUMHURİYET KİTAP SAYI 1143 ? nat Bahçesi”’ni işleten kötü kalpli Grabber ailesinin elinde yonları, toplumsal eleştirileri, mizahı ve anlatım gücü birleşmiş ve ortaya severek okunacak bir kitap çıkmış. Çevreci Kral Kurbağa/ Yazan ve Resimleyen: Aysun Berktay Özmen/ Altın Kitaplar/ 2011/ 31 s./ 57 Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın 2010 yılı Okul Öncesi Çocuk Kitabı ödülünü kazanan kitap, çevre bilinci yaratmaya yönelik öyküsü ve resimleriyle öne çıkıyor. Suları ve bitkileri korumakta olan kurbağaların kralını tanıyoruz önce. Çevreci Kral, “Halkına hep iyi, doğru ve güzel olan şeyleri öğretmiş.” Doğayı korumaları gerektiğini, su kaynakları olmadan hayatta kalamayacaklarını anlatmış. Ama o vadide sadece kurbağalar değil, başka hayvanlar da yaşıyormuş. Çevreyi korumaları gerektiğini onlar nasıl öğrenecekmiş? Çevreci Kral, bunun da yolunu bulmuş. “En Güzel Çevre Yarışması” yapacak ve çevresi için en yararlı çalışmayı yapana bir ödül verecekmiş. O bölgede yaşayan tüm hayvanlara açıkmış yarışma; kuşlara, tilkilere, kirpilere, köstebeklere… Ödül mü? Ödül, kışlık erzak paketi! Yarışmayı klim kazanmış acaba? Yooo söylemeyiz, bu kadar açıklama yeter, kimin kazandığını kitabı okuyanlar öğrenebilecek. Demir Adam/ Ted Hughes/ Resimleyen: Kutlay Sındırgı/ Çeviren: Güven Turan/ Can Çocuk/ 2011/ 57 s./ 8+ “Ne zamandır yürümekteydi? Kimseler bilmiyor. Nereden gelmişti? Kimseler bilmiyor. Nasıl yapılmıştı? Kimseler bilmiyor.” Bilinen, kafasının bir yatak odası kadar büyük olduğu, gözlerinin otomobil farına benzediği ve boyunun en yüksek evin tepesini aştığı Demir Adam, yüksek tepeden ileriye doğru bir adım atar ve “Gümbürrrrrr!” Ellerayaklar, vidalarsomunlar… Kayalara çarpa çarpa uçurumdan aşağıya yuvarlanırken, her parçası kopup ayrı bir yere düşer. Okurlar, Demir Adam’ın şafakla birlikte yeniden biraraya gelişine heyecanla tanık olacak, onun bu macerasını soluksuz okuyacaklar. Önce parçalanma, sonra toprağa gömülme derken, Demir Adam bir kez daha dönüş yapar ve önüne çıkan metal türü ne varsa hapur hupur yemeye başlar. Ancak Dünya’yı, yarısı ısırılmış traktörlerden, kemirilen kamyonlardan çok daha büyük bir tehlike bekler: Uzayyarasamelekejderhası bir canavar! Bu canavarın yanında Demir Adam minicik sayılır. Üstelik, bir yıldızın tam ortasından gelen canavarın neden yapılmış olduğunu kimse bilmiyordu. Peki, onu nasıl yok edeceklerdi? Yeryüzünde ilk göründüğü gün onu fark eden ve herkesi uyarmaya çalışan Hugarth, bir çiftçinin oğlu. İlginç planları var! İyi okumalar. Dilek Mağarası/ Nur İçözü/ Altın Kitaplar/ 2011/ 125 s./ 10+ Usta bir dilden on üç öykü… İçözü’nün çocukların dünyasından çekip çıkardığı konular, balıkçı bir ailenin dileklerinden korku tünelinde geçen bir geceye, yaz mevsimi dostluklarından öğrencilere kitap imzalayan yazara kadar farklı karakterlerin yaşamını ve duygularını yansıtıyor. “Görmekle bakmak sanki aynı eylemmiş gibi gelirdi insanlara. Yıllar ona her ikisinin ne denli farklı olduğunu öğretmişti. Bazen bakmadan da görebiliyordu insan ya da tam tersi bakıp da göremediği ne çok şey kaçabiliyordu gözünden.” (Kitaplar ve Boncuklar’dan). Öyküleri okuyanlar, yazlıkta tanıştıkları konfeksiyoncu Mustafa amcanın sözlerini gözlerinden kaçırmayıp, belki de yaşam boyu hatırlayacaklar: “Hepimiz farklı yerlerden geldik. Burada tanıştık, kaynaştık. Kocaman bir aile olduk. Bir daha bir araya gelir miyiz bilmem, ama tişörtlerin hepimiz için güzel bir anı olacağına eminim.” (Yamaspor’dan) Sadece yazlıklarda mı? Yaşamın içinde bir yerlerde, herkes farklı yerlerden gelenlerle kaynaşıp dostluklar oluşturmuyor mu? Ve yaşam, böyle bir sevgi birliği içinde sürüp gidiyor, elbette öykülerde de kahramanların karşılaştığı kimi zorluklar, kimi sevinçlerle… Korku Tüneli’nde geçen geceyi, ilgiyle okuyacak çocuklar. Kuşların Avukatı’ndaki çocuklarla kolayca özdeşleşecek, Umut Ağacı’nda ise hüzünlerini umuda bağlayacaklar. Her biri yaşamın farklı bir zaman diliminden kopup gelen on üç öykü, okunmak için okurlarını bekliyor. Emily Meltemgil ve Sisli Kale/ Liz Kessler/ Çeviren: Selen Ak/ Can Çocuk/ Basım yılı: 2011/ 221 s./ 10+ Emily Meltemgil’in çok farklı bir kimliği var: Yarı insan, yarı denizkızı o. Bu kitap da, onun üçüncü macerasını konu alıyor. Kitabın yazarı Kessler’in İngiltere’de ufak bir teknede yaşıyor olması, kitabın kahramanı Emily hakkında bize ilginç ipuçları veriyor. Emily, denize girdiği anda bacakları balık kuyruğuna dönüşüyor, karaya çıktığı anda da pullar kayboluyor ve iki bacak şekilleniyor. Annesi bir insan, babası ise bir denizadamı. Annesi ve babası ile Allpoints adasında bir teknede yaşıyorlar. Emily’nin bir melez olması ve iki dünya arasında kalması hayatını zorlaştırsa da, o buna alışabilir. Ama Kral Neptün buna izin verecek mi bakalım? Emily ve arkadaşı Şona, öğretmenlerinin verdiği mücevher bulma ödevi için kıyıları araştırırken, Emily bir yüzük bulur. Kral Neptün, kaybolan mücevherlerinin peşindedir ve öğretmenin öğrencilere bu ödevi vermesi de, aslında kralın emridir. Mücevherler toplanır, ama en önemli parça eksiktir: Bir yüzük! O yüzük Emily’nin parmağındadır ve Emily ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bir türlü parmağından çıkar tamaz. Sanki yüzük ona bir şeyler anlatmaktadır, ama ne? Emily yüzüğü Neptün’den saklamaya çalışsa da, kralına hizmet için dalkavukluk yapan tekinsiz ve sinsi bir adam olan Bay Beeston, durumu fark etmiştir. Bundan sonrası, Emily için bir kâbusa dönüşecektir. Çünkü Neptün, Emily’yi lanetlemiş ve onun denizkızı kimliğini geri almıştır. Emily’nin ancak dolunaya kadar zamanı vardır. Kuyruğundaki pullar yavaş yavaş dökülüp sonsuza kadar insan olup babasından ve arkadaşı Şona’dan ayrılmak zorunda kalacak olan Emily çok zor durumdadır. Kral Neptün, Emily’i ve arkadaşı Şona’yı, tekneleriyle birlikte denizin ortasında, bilinmeyen bir yere fırlatır. Ancak çok uzakta görünen kaleye ulaşabilirlerse, belki yüzüğün lanetini ortadan kaldırabilirler. Emily ve arkadaşı Şona, kaleye doğru yüzerler. İçinde 500 yıllık bir gizi barındıran kale, sanki onlar yüzdükçe uzaklaşmaktadır. Heyecan dolu bir macera okurlarını bekliyor. Düşler Tramvayı/ Seza Kutlar Aksoy/ Tudem Yayınları/ Resimleyen: Saadet Ceylan/ 72 s/ 2011/ 9+ Çocuk yazının güçlü kalemi Seza Kutlar Aksoy, beş öyküden oluşan Düşler Tramvayı ile okurlarını sevindiriyor. Duygu dolu, sıcak, sevecen biraz da dokunaklı öyküler var kitapta. “İnci”, “Şekilsiz”, “Kiraz Kırmızısı”, “İnsanlık” ve “Öykü Andersen” kitaptaki öyküler. Beyoğlu’nda mendil satan Fadime’yi, onun sevinçlerini, küçük mutluluklarını, duygularını, düşlerini hiç acındırmadan, duygu sömürüsü yapmadan anlatmış Seza Kutlar Aksoy. Kitaptaki başka bir öykü “Öykü Andersen” adını taşıyan ve yazar olmayı düşleyen Bade’yi anlatıyor. Bade’nin masallarını, düşlerini merak ettiniz değil mi? Sadece Bade’nin masallarını değil, Seza Kutlar Aksoy’un yazdığı diğer öyküleri de seveceksiniz. Şimdiden iyi okumalar… Garfield (Hırgür)/ Jim Davis/ Yapı Kredi Yayınları/ 2011/ 32 s./ 6+ “Garfield ve Arkadaşları” çizgi filminden uyarlanan dört kitap: Hırgür, Odie Hapiste, Ava Giden Avlanır, Kedi Avı… Kitapların resimleri de çizgi film karelerinden alınmış. Garfield, Odie, Nermal, hepsi bu kitaplardaki kısa, eğlenceli öykülerde. Hırgür adlı kitabın öyküsünde Garfield, arkadaşı Nermal ile iddiaya girer. “Bahse girerim ki bir saat boyunca hiçbir şey yemeden duramazsın sen!” Garfield yer mi, yemez mi? Bir saat nasıl aç durur? “Garfield’ın karnı çoktan guruldamaya başlamıştı bile.” Garfield hayranları çok sevinecek. ki Daniuçaklababası, ur. Kanin öteki r Daniel. değildir. okurken e kitabın Nereden iden ünmez arkayken, mez olhalar, ndadır. apta... en hoşyaptıklarayva ? Gece Güneşi/ Karin Karakaşlı/ Resimleyen: Şirin Dağtekin Yenen/ Günışığı Kitaplığı/ 2011/ 91 s./ 5+ Arya ve Arda iki kardeş. Arda beş yaşında, Arya ise sekiz yaşında. Arya’nın durumunun ne kadar zor olduğunu hemen anladınız değil mi? Arda’nin bitip tükenmeyen sorularıyla bunalsa da, abla olduğu için hiç bıkmadan kardeşinin sorularını yanıtlaması ve ona yaşamı ve dünyayı anlatması gerekir. Ama Arda’nın zaten hemen hemen her konuda birbirinden yaratıcı kendi fikirleri vardır ve onu düşüncesinden değiştirmek pek zordur. “Gece Güneşi” fikri de Arda’nındır zaten. Dolunay’ı görünce, “Arya bak, güneş çıkmış!” der. Ablası ona güneşin yalnızca gündüzleri çıktığını, gördüğünün dolunay olduğunu anlatsa da, Arda kararlıdır: “Bana göre Güneş o, yuvarlak Güneş. Gece de çıkar Güneş, tamam mı?” Beş yaşındaki yaramaza karşı çıkmak olası mı? Varsın Dolunay, Arda’nın Güneş’i oluversin. Peki ya Arda’nın Hindistan sevdasına ne demeli? Tutturmuş “Hindisyan”a gideceğim” diye… Dili dönmüyor ama küreyi döndürüp Hindistan’ın yerini bulabiliyor. Onun bu dileğini nasıl yerine getirebilirler dersiniz? İki kardeşin evde, okulda, gezmede aralarında geçenler, eğlenceli bir dille anlatılıyor. Zaten evde iki küçük kardeş yaşasın da eğlence olmasın, olası mı? Yaşananları okurken, küçük bir çocuğun dünyasına girip yaşamı onun açısından görmeyi deniyoruz. Yaşam daha yaratıcı, daha renkli, eğlenceli… Resimleri ve tasarımıyla da keyifle okunacak bir kitap. Hayvanların Çılgın Hayatı/ Yazan ve Resimleyen: Marion Montaigne/ Çeviren: Gökçe Mine Olgun/ Desen Yayınları/ 2011/ 92 s./ 7+ İçindekiler bölümünün bile resimlerle gösterildiği ilginç bir çizgiroman. Hayvanların hayatına göz atıyoruz ama onlarla ilgili gerçekler öyle komik hale getirilmiş ki, her kareye gülümseyerek bakıyorsunuz. Kitapta, bilgi veren 40 dosya yer alıyor. Son bölümde de düşündüren bir test. Eğer hayvanların hayatını dikkatle okuduysanız, soruları da kolayca yanıtlayabilirsiniz. Karikatür tadındaki çizgilerle anlatılan her hayvana iki sayfa ayrılmış. Fil, köpekbalığı, kedi, gergedan, devekuşu, maymun, köpek, bokböceği, deniz yıldızı, fare, yarasa, papağan... Kırk ilginç hayvanın ilginç özellikleri bu eğlenceli kitapta... ? 12 OCAK 2012 ? SAYFA 23 mir .com 1143