Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Dublinliler’ ve ‘Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ İki başyapıt Dünya edebiyatının en önemli yazarları arasında gösterilen James Joyce’un, iki başyapıtı Dublinliler ve Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, Murat Belge’nin yetkin çevirisi ve yeni baskılarıyla okuyucularla tekrar buluşuyor. Aşılması zor metinler olarak bilinen Joyce’un kitaplarına bu yeni baskılarında Belge, Dublinliler’de “Önsöz”, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’nde ise “Sonsöz” yazarak adeta bir “yol gösterici” gibi okuyucuya eşlik ediyor. Ë Eray AK ames Joyce, roman sanatına getirdiği yeniliklerle yirminci yüzyıl edebiyatını derinden etkilemiş bir isim. Günümüzde hâlâ kullanılan Joyce’un haznesinden çıkmış bu yenilikler, aslına bakılırsa çağdaş edebiyatın da temeli niteliğinde. Okunması zor yapıtlar kazandırmış edebiyata Joyce. Bu okunma zorluğunun nedeni ise yoğun bir imgeyle meydana getirdiği yapıtlarını, bir de kendi dilinde kurduğu ses oyunlarıyla bezemesi. Unutmadan dile getirmeli: Kendi kişisel tarihini, eserlerine yine imgeyle doldurarak taşıması da onun yapıtlarının aşılması gereken önemli zorlukları arasında. Bu yüzden hep okunmak istenen, fakat bilinen engebeler nedeniyle sürekli uzak durulan metinler olmuş onun yapıtları. Joyce’un daha önce de Türkçeye çevrilmiş Dublinliler ve Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi adını taşıyan önemli durakları, yeni baskılarıyla çıkıyor bu kez okuyucuların karşısına. Bu yeni baskılarda Joyce’u Murat Belge’nin yetkin çevirisiyle okuyoruz. Üstelik Belge, zorluğuyla nam salan yazarın yapıtlarına Dublinliler’de “Önsöz”, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’nde ise “Sonsöz” yazarak okuyucunun bu zorluğu biraz da olsa aşmasını sağlıyor. “DUBLINLİLER” Dublinliler, yazarın ilk önemli yapıtı ve kitapta Joyce’un kaleminden on beş hikâye yer alıyor. Yazarın bu hikâyelerini önemli kılan ise romanda yarattığı devrimden ziyade, metinlerin “Dublin” çatısı altında toplanıyor olması ve her metinden ayrı ayrı bir hikâye lezzeti alınmasının yanında, bütünlüklü olarak ele alındığında da farklı hazlara gebe olmaları. Murat Belge yazdığı “Önsöz”de bu bütünlüklü çatıyı oluşturan unsurun, “Dublinli olma” durumu olduğunu söylüyor. Gerçekten de bu bağlamda hikâyelere bakıldığında “tematik bir ortaklık ve gelişme” olduğunu, böylece hikâyelerin ayrı ayrı okunabilmekle birlikte, aslında roman çatısı altında birleştiğini görüyoruz. Yine bu bağlamda ilerlersek, Dublinliler’in belirli bir kahramanı olmayan bir roman gibi olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şehir içindeki insanların yaşamlarını, birbirlerine attığı küçük ilmeklerle birleştiriyor Joyce burada. Bu hikâyelerin bütününün aslında bir roman gibi SAYFA 10 17 MART J den, Joyce külliyatına bir yerden başlatasarlandığını da bazı ayrıntıları yakalamak isteyip de başlayamayanlar için ilk yarak anlayabiliyoruz. Bunun yanında, adımı oluşturabilecek bir kitap. Dublin de bütünlüğün önemli bir parçası. Şehir ve onun simgesi haline gel“SANATÇININ BİR GENÇ ADAM miş mimari unsurlar, hikâyeler arasında OLARAK PORTRESİ” atılan küçük ilmeklere büyük katkı sağJoyce’un Ulysses’teki diline ve derinlilıyor. ğine ilk yaklaştığı romanı ise Sanatçının Joyce’un kelimelere olan tutkusu biliBir Genç Adam Olarak Portresi. Ronir. Bu hikâyeler arası geçişler bazen bir man, Ulysses’le karşılaştırılmayıp kendi kelimeyle bile hissettirilebiliyor. Hikâdinamikleriyle değerlendirildiğinde de yenin geçtiği şehir, bazı romanlarda hiağırlığından bir şey kaybetmiyor; aksikâyelerde metnin bir parçası ve metne ne, romanın değeri asıl o zaman ortaya renk katan başka bir kahramanı olur çıkıyor. Kendi zamanına olduğu kadar adeta. Burada da Dublin böyle bir renk çağına da damgasını vurmuş bir roman katıyor hikâyelere. Şehrin arka fonda bu. Gerek ele aldığı konular gerekse de yer alan siluetinin yanında, Dublin her bunları anlatım şekli bakımından yeni hikâyenin içinde işlevi olan önemli bir bir çağ başlatmış Joyce bu romanıyla. parça durumunda. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Joyce bu hikâyelerde, şehrin genelin Portresi, dünya edebiyatının geleceğine yanında, çok güzel bir insan panoraması damgasını vuran, yetişkinliğe henüz varda çıkarıyor. Şehrin hemen her kesimi mamış genç bir adamın gözüyle dünyayı var Dublinliler’de. Kentin herhangi bir göstermesi ve rengini oluşturan herkese renk bilinç akışı tekvermeye çalışmış yazar. Topniğinin en yetlumsal olaylar da atlanmıyor kin ilk örnekletabii bu panoramada. Toprinden biri ollumsal olayları içeren hikâyelemasıyla da ederinde Joyce, “milliyetçilik” ve biyat tarihinin “din” gibi önemli yelpazeler önemli yapıtları açıyor. Bu konular genelde hiarasında yer kâyelerin merkezine alınmasa alıyor. da metnin çevresine örülen ağın önemli bir parçasını oluşturuyor. Kitaptaki hikâyelerin, adeta insan ömrü gibi belirli bir tasarıma göre ilerlemesi de oldukça dikkat çekici. Joyce’un bu tasarımına “insan ömrü gibi” diyorum, çünkü çocukluktan başlayıp ölüm kokan bir sonla bitiyorlar. İlk hikâyeler çocukluk üzerine. Bunlardan sonra, gençliği ve orta yaş insanları konu alan hikâyeler geliyor. Toplumsal olayları konu eden hikâyelerden sonra ise “Ölüler” adlı hikâyeyle kitap sonlanıyor. James Joyce’un Ulysses’te yarattığı o destansı, aşılmaz sanılan ve korkutan dilini ise bu hikâyeler için söyleyemeyiz. Sabit bir anlatıcı olarak yer almıyor yazar metinlerde. Hikâyeden hikâyeye değişkenlik gösteren bir anlatımı var. Bazen sade bir anlatımla öne çıkıyor bazen de diyaloglar üzerine kuruyor hikâyelerini, fakat dediğim gibi o aşılmaz dil Okunması zor yapıtlar kazandırmış edebiyata Joyce. Bu okunma zorluğunun nedeni ise yoğun bir imgeyle meydakesinlikle söz konusu değil na getirdiği yapıtlarını, bir de kendi dilinde kurduğu ses Dublinliler için. İşte bu yüzoyunlarıyla bezemesi. Roman, kahramanı Stephen Dedalus’un bir sanatçı olabilme arzusuyla, hayal gücünü bastıran ve yaratıcılığını sindiren kiliseye, okula ve topluma başkaldırışını anlatıyor. Dedalus’un, fikri özgürlüğünü yakalama amacıyla çıktığı yol, çocukluğundan başlatılıp ilkgençlik yıllarına kadar getiriliyor. Roman, Joyce’un kendi düşünsel serüvenini anlaması adına da çok önemli bir yerde duruyor, çünkü Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi otobiyografik unsurları içinde fazlasıyla barındırıyor. “Hayatıyla sanatı birbirine çok yakındır. Bütün eserlerinde kendi hayatını anlattı, ama hayatı da zaten kendi sanat yaşantılarından meydana geliyordu” diyor Murat Belge “Sonsöz”de Joyce için. Belge’nin bu yorumundan yola çıkarak romanın, James Joyce’un sanatçı kişiliğinin oluşumu hakkında da önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kahramanımız Dedalus’un çocukluğuyla açıyor sayfalarını roman bize. Onun soylu, fakat ileride maddi durumu bozulan ailesinin ve okuldaki baskıcı ortamın genel bir gösterimi bu ilk sayfalar. Daha açılış kısmında bile, sorgulamalarla geçen bir çocukluğun okuru beklediği kendini belli ediyor. Dini ve dogmalarını, onun katı kurallarını, aşılmaz kapılarını sorguluyor Joyce. Gerek ailesinin içinde resmedilen kavgalarla, gerekse okulundaki papazların baskısıyla “din dogmasının” insanı nasıl hapsettiği vurgulanmak isteniyor. Buna karşın, din olgusuna bakışı durgun seyretmiyor Dedalus’un roman boyunca. Ona yaklaşıp uzaklaştığı ve sorguladığı zamanlar oldukça etkileyici sahneler eşliğinde veriliyor. Dedalus’un özgürlüğünü yakalama adına attığı adımların ya da bir başka deyişle Joyce’u Joyce yapan fikirlerin oluşumu, tüm bu gelgitlerin ardından üniversite yıllarında veriliyor: “Bu ülkede bir adamın ruhu doğunca uçmasını önlemek için ağlar atıyorlar üstüne. Sen bana, ulusçuluğun, dilin, dinin sözünü ediyorsun. Bense bu ağlardan kaçmaya çalışacağım” (s. 219). Lise yıllarında yaşadığı bunalımlı günlerin ardından, işte böyle net bir kafa yapısına bürünüyor Dedalus. Bu yıllarda, yani düşünsel özgürlüğünü eline geçirdiğinde, sanat anlayışı da kafasına yerleşmeye başlıyor ve üniversite yılları genelde, Joyce’un bu fikirlerinin sergilenişi ve onun ülkeyi terk edişine götüren nedenler üzerinde geziniyor. Joyce’un her iki yapıtını da Türkçeleştiren Murat Belge’nin, bu eserler için yaptığı genel bir çıkarım, iki kitabın ne üzerine kurulduğu konusunda çok yardımcı olacaktır diye düşünüyorum: “Joyce, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’nde, kendi hayatını bu romanın kahramanı Stephen Dedalus’ta dramatize ederek, sanatı seçmek için İrlanda’yı terk etme kararını anlatmıştı. Dublinliler’de ise bu kararı vermeyen ve İrlanda’da kalan insanların kaderlerini anlatır gibi.” Bakıldığında, bu durumun içinde bir zıtlık barındırsa da birbirini tamamladığı görülüyor. Tıpkı Joyce’un tüm yapıtlarının birbiriyle bir şekilde ilinti kurulabileceği gibi, bu iki yapıtı da adeta birbirini tamamlayarak yapbozun eksik parçalarını yerli yerine oturtuyor. e.erayak@gmail.com Dublinliler/ James Joyce/ Çeviren: Murat Belge/ İletişim Yayınları/ 232 s. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi/ James Joyce/ Çeviren: Murat Belge/ İletişim Yayınları/ 296 s. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1100