27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

iki göOrnına Oroeğiöç. ehcirin en sir afik ele Ayla Yazgan’dan bir ailenin öyküsü Yaşam Yolu Ayla Yazgan’ın kaleme aldığı Yaşam Yolu, otobiyografik özellikler taşıyor. Yazgan, bizi önce yaramaz bir kız çocuğunun, sonra güzeller güzeli bir genç kızın ve son olarak hayatını idealleriyle biçimleyen olgun bir kadının gözüyle, geçmişten bugünlere uzanan çarpıcı bir yaşam yolculuğuna çıkarıyor. Ë Can GAZALCI ir sosyolog olan ve İsveç ile Türkiye arasında mekik dokuyan Ayla Yazgan’ın Yaşam Yolu romanında bu özelliklerini kusursuza yakın bir şekilde yansıttığı söylenebilir. Başlangıçta birkaç sayfayla daha öncelere uzansak da aslında romanın baş karakteri Ayşe’nin ve ailesinin yaşam yolculuğunu izliyoruz. Romanı özel kılan unsurlardan biri Yazgan’ın anlatım için seçtiği yol. Yazar, Ayşe’yi, olayların üzerinden çok uzun yıllar geçtiğini belli eden bir dille seslendirmiş okura. Ayşe’nin bilgeliği ve olaylara “bugünden” bakışındaki olgunluk peşimizi hiç bırakmıyor. İşte bu noktada çok zor bir şeyin üstesinden gelmiş Yazgan: Okura anlattığı zamandan değil, gelecek bir zamandan seslendiği anlaşıldığı halde, Ayşe’nin anlatımı, atmosferin canlılığını hiç soldurmuyor. Yazgan, okura hem uzaktan seslenip bu kadar olayların içine sokabilmesini, yarattığı karakterlerin başarısına borçlu. Üstelik mekân sürekli değişiyor. Romanda neredeyse büyük bir Anadolu turuna çıkıyoruz: Ayvalık, İzmir, Ankara, Milas, Sarıkamış, Erzurum, Gümüşhane, Trabzon, İstanbul, Afyon, Menemen, Edremit, Sivas, Adapazarı ve bu uzun ama bir çırpıda okunan yolculuğun ardından Stockholm. Elli altmış yıl öncesine döndüğümüzü unutmayın, taşraşehir ayrımı keskin, her şehirde başka tür bir muhafazakârlık, farklı kültürler karşılıyor bu karakterleri. İster istemez her biri yalpalıyor. Hem geçen yüzyılın başdöndürücü değişim yıllarını solukluyoruz, hem bir asker ailesinin üyelerinin “kişisel tarihlerine” uzanıyoruz. Romandaki karakterler arasında üzerinde en çok durulası anne Ünzile. Özellikle annekız çatışması ele alındığında, Türk edebiyatında yerini alacak ve atlanmaması gereken bir karakter. Romanın kahramanı Ayşe’nin, çocukluk ve gençlik yıllarında annesini çok sevdiği söylenemez, aynı şekilde annesinden de büyük bir sevgi görmüyor. Hatta küçük kız kardeşiyle kıyaslandığında anne sevgisi açısından bariz bir ayrımcılığa maruz kalıyor. Buna rağmen, Ünzile’yi anlatırken, ona hakkını hep teslim ediyor Ayşe. Üstelik, Ünzile’yi yalnız kendisiyle değil, diğer karakterlerle ve toplumla çatışmasıyla da tanıyoruz. Annekız çatışmasının yoğunlaştığı bölümler okuru sarsıyor: “Annemle benzerliklerimizden birisi de, birçok kadına Tanrı tarafından bahşedilmiş olan akılla beden arasındaki birebir uyumun ikimizde de olmamasıydı. Bu, (...) sıralamada aklın önde gelmesi anlamına geliyordu. İkimiz de yabancı bir konuk gibi bedenlerimize uzak yaşadık. Ama doğum kontrol devriminden önce gençliğini yaşayan annemin seçme şansı olmadı. (...) Doğmasını istemediği çocuklarına karşı annelik duygularının zorla yeşermesini beklemek de boşunaydı.” Bu soğukkanlı ve lezzetli anlatımın, Ayşe’nin kendi doğumunu anlattığı bölümde olduğunu söylersek, baş karakterin bu olağanüstü nesnelliğinin okuru ne kadar farklı bir romanla karşı karşıya bıraktığı bir parça anlaşılabilir. Yazgan, tüm zaaflarından arınmış bir karakterin anlatımını kullanmış, Ayşe karakterini zayıflatmayı göze alarak yapmış bunu. Ama Ayşe’nin kendi karakterine de aynı nesnellikle yaklaştığını fark edince yazarın bu sıkıntıyı aşmayı başardığını da görüyoruz. Benzer bölümlerden üç örnek daha vermekle yetinelim: “Soğuğun yakıcılığını o gün öğrendim. (...) Ağlıyordum. ‘Az kaldı sabret’ diyen Reşat sinirliydi ama gene de ‘Kocaman kız,’ diyen Ünzile’nin itirazlarına rağmen beni kucağına aldı. (...) Sonraki yaşamımda soğuk havalarda hep ağlamak istemem belki bu yüzdendir” (s. 117). “Karyolanın başında kararsız, utangaçlığı esir alan o korkuyla dikilirken beni ilk ayrımsayan uykusu çok hafif olan Ünzile oldu. ‘Sen de mi, koskocaman kız!’ Aslında annemin babamın yatağında bana yer olmadığını biliyordum (...) Uykulu Reşat’ı uzanıp kolumu okşaması bile bir işe yaramadı” (s. 128). “Görünen köy kılavuz istemediği halde, masum âşıkları ele vermedim ama işlediğim suç onlarınkinden daha vahimdi. Ünzile’inin sorusu bir tokat gibi patladı yüzüme ‘Sen p....nk misin?” (s. 201202). Bu romanda mutlak iyiler ve kötüler yok, yaşamın kendisinde olduğu gibi. Yazgan, değişen Türkiye koşullarıyla çok iyi bir arka plan oluşturmuş. ? Yaşam Yolu/ Ayla Yazgan/ İmge Kitabevi/ 336 s. 15 ARALIK 2011 ? SAYFA 19 dehan na ol’in ürekbir Ormlelathini n Keyle uğunmını oşalnı in’in dül’in Orhan kü, Kevere rında delik kin/ B n daha ssili’ gikötüara sıraha na ıları ısine adar pekçi’yi ni söyfonda a yönTetikda bir şinde n neden anlaadına, daki ana planı varlıvlet”in Hem yaak için / 256 s. 1139 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1139
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle