06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Düzelti T homas Bernhard’ın başyapıtlarından kabul edilen Düzelti (Ekim 2011, çev. Sezer Duru) Yapı Kredi Yayınları’nın Edebiyat Dizisi’nin 1000. kitabı olarak yayımlandı. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Roithamer, Altensam adlı mülkün sahibi olan aristokrat bir ailenin çocuğu. Babası iki büyük ağabey ve bir kız kardeşe rağmen bütün mirasını kendisine bırakmış. Çocukluktan beri arkadaş olan anlatıcı, Roithamer, ve Höller birbirleriyle bağlantılarını koparmamış. Okul yıllarından sonra anlatıcı ve Roithamer İngiltere’ye Cambridge’e gitmiş, Höller yörenin en ünlü doldurulmuş hayvanlar yapımcısı olarak köyünde kalmış. Aurach Nehri’nin en dar yerine inşa ettiği bir mimari mucizesi sayılabilecek evinde yaşıyor. Roithamer, sık sık İngiltere’den gelip Höllerlerin çatı odasında çalışmalarını sürdürüyor. Yazılarını yazıyor, Kobernausser ormanının ortasındaki boşluğa inşa edeceği koninin projelerini yapıyor. Tüm maddi varlığını da hayatta sevdiği tek kişi olan hasta kız kardeşine hediye edeceği bu inşaat için harcıyor. Ağabeyinin kendisine içinde yaşaması için hediye ettiği binayı gören kız kardeş şok geçiriyor ve kısa bir süre sonra ölüyor. Bu ölümle derinden sarsılan Roithamer de ormanın içindeki bir boşlukta kendini bir ağaca asarak intihar ediyor. Romanın anlatıcısı, yakın arkadaşı Roithamer’den geriye kalan binlerce sayfalık kâğıt parçalarına yazılmış notları, yazıları ve Altensam ve koninin yapımıyla ilgili eserinin taslağını derleyip düzenlemek amacıyla Höllerlerin çatı odasına geliyor. Anlatıcı taslağı düzenlemeye çalışırken ve daha sonra metni onunla birlikte okurken Roithamer’in hayatını, neden koni inşa edip kız kardeşine hediye etmeye karar verdiğini, anne babası ve erkek kardeşleriyle, Avusturya’yla, Altensam’la, Höllerler ve anlatıcı ile ilişkilerini anlıyoruz. Roithamer’ın intiharına varan süreç SAYFA 12 ? 15 ARALIK netliğe kavuşuyor. Derleyip düzenleme işi bir yeniden yazma halini alıyor. Oğuz Demiralp’in de “AntiOtobiyografi” başlıklı denemesinde belirttiği gibi Roithamer’in yazdıklarının derleyip düzenlemek niyetindeki anlatıcı tüm yazıları, notları okuduktan sonra niyetini değiştiriyor, okuduklarını olduğu gibi okura aktarmaya karar veriyor. Çünkü, tamamı Roithamer’in hayat öyküsü de sayılabilecek bu yazılar, bir bütünlük sağlamak amacıyla değil, geçmişini yıkıp dağıtmak amacıyla yazılmıştır. Eleştirmenler, Roithamer’in hayat öyküsü ile filozof Ludwig Wittgenstein’ın hayat öyküsünün birbirine benzediğini, çakıştığını belirtiyor. Avusturya’nın en zengin ailelerinden birinin çocuğu olan Wittgenstein’ın Cambridge’de yaşadığına ve felsefeyi bırakıp yıllarını kızkardeşinin Viyana’daki mantık evini (Kundmanngasse) inşa etmek için harcadığına dikkati çekiyorlar. Thomas Bernhard, Wittgenstein’ı yakından tanıyordu. Ama romanda sadece Wittgenstein’ın hayatından değil Bernhard’ın hayatından da izler, benzerlikler bulmak mümkün. Zaten hemen tüm eserlerinde Thomas Bernhard’ın kendi hayatından, düşünsel yapısından, Dünya’ya ve Avusturya’ya bakışından bolca iz buluyoruz. Thomas Bernhard’ın en önemli özelliği anlatım biçimi. Romanları genellikle tek bir paragraftan oluşuyor ve cümleleri sürekli ara cümlelerle uzadıkça uzuyor. Bilinçakışı tekniğinin geliştirilmiş bir biçimi olarak da değerlendirebileceğimiz birinci tekil anlatımıyla yazıyor romanları. Anlatımının temel özelliği ileri ve geriye dönüşlerle, sık sık tekrarlarla gelişen bir monolog olması. Bu monolog özellikle Avusturya devleti hakkında konuşmaya başlayın2011 ca bir söylenmeye hatta Avusturya özelinde devletin ve bürokrasinin dar kafalılığı, sanatçıların, bilim adamlarının, felsefecilerin ve tabii siyasetçilerin devletin bu tavrına uygun olarak davranmaları söz konusu ise öfkelenmeye varıyor. Öfkesi acı ya da tatsız değil ironik ve mizahı hiç ihmal etmiyor. Tek bir paragraftan, çok uzun cümlelerden oluşan romanların okuma güçlüğü de olayları ve konuları döne döne anlatarak tekrarlarla çözülüyor. Böylesine anlatımı olan bir yazarı başka bir dile çevirmenin ne denli zor (hatta çıldırtıcı) olduğunu düşünmemek elde değil. Almanca gibi birbirine eklenebilen uzun cümlelerle yazılabilen bir dilden kısa cümlelerin esas olduğu Türkçeye çevirinin zorluğu diğer dillere çeviriye oranla daha da fazla. Usta çevirmen Sezer Duru çevirilerinde Thomas Bernhard’ın üslubunu, anlatımında yarattığı ritmi ve tabii duyarlılığını tam olarak yansıtıyor. Bernhard, birçok eserinde sanatın çeşitli alanlarında bir türlü tamamlanmayan, yeniden yeniden yazılan, eser sahibini tam anlamıyla bitmiş olsa da tatmin etmeyen eserleri, araştırmaları konu edinmişti. Düzelti, Thomas Bernhard’ın her yeniden yazmanın, düzeltmenin yeniden yaratım olduğu, mükemmele varmak (ya da tamamen mahvetmek) için sürekli yeniden yazma, düzeltme ve atma gerektiği kanısının, düşüncesinin somutlandığı anlatılarının en önemlilerinden sayılıyor. ANAHTAR Cuniçiro Tanizaki, çağdaş Japon edebiyatının en önemli ve popüler yazarlarından. 1886’da doğmuş, 1965’de ölmüş. Bazı eserleri Japon toplumunda şok yaratıcı etkiler yapmış. Japonya’da 1956’da yayımlanan Anahtar da (Kasım 2011, Çev. H.Can Erkin, Can Yay.) bu eserlerinden. Anahtar’da 56 yaşındaki profesör bir koca ile 45 yaşındaki karısının kurdukları şehvet üçgeni anlatılıyor. Erkek Tanizaki, çağdaş Japon edebiyatının popüler yazarlarından. artık ihtiyarlamaya başladığını, belki de kocalık görevlerini yeterince yerine getiremediğini düşünmektedir. Yirmi yıllık evllilik hayatının getirdiği monotonluk adamın cinsel duygularını köreltmiştir ama karısının bünyesi zayıf olmasına rağmen “iş oraya gelince hastalık denecek ölçüde güçlü” olduğunu bilmektedir. Feodal bir ortamda yetişmiş, geleneklere, eski değerlere sıkıca bağlı bir ailenin kızı olan karısı ile bu tür konuları doğrudan konuşamayacağı da ortadadır. Çözüm olarak o yılbaşından itibaren karısına anlatamadığı konuları, endişelerini günlüğüne yazmaya ve günlüğünü de kilit altında tutmamaya karar verir. “Doğuştan sinsi ve gizemli işlere bayılır” diye düşündüğü karısının günlükte yazılanları okuyacağını ummaktadır. Umduğu gibi karısı 4 Ocak’ta günlüğü bulur ve kendi günlüğüne kocasının günlüğün bulunmasını kasten sağladığını, oyuna gelmeyeceğini, mahrem bir şey olan kocasının günlüğünü okumayacağını yazar. Ama bu durum onun da kocası ile cinsel ilişkisini sorgulamasına neden olur ve bu konudaki düşüncelerini günlüğüne yazar. Böylelikle karı – koca okunup okunmadığını bilmedikleri günlükleri aracılığıyla cinsel ilişkilerini tartışmaya başlar. Günlükler bir anlamda karı kocanın arasındaki soruna çözüm bulma yolunda anahtar işlevi görürken ilişkilerinde yepyeni bir evrenin başlasının kapısını da açar. Bir akşam kızları Toşiko ile evlendirmeyi düşündükleri öğrencisi Kimura’nın evlerine ziyarete gelmesi ile birlikte profesör iki keşifte bulunur. Karısının alkole pek dayanıklı olmadığını, birkaç kadeh içince hemen sızdığını ve karısının diğer erkeklere ilgi göstermesinin kendisini kıskandırdığını ve bu kıskançlığın cinsel yönden tahrik olmasına neden olduğunu anlar. O gece profesör karısının gerçekten sızdığını mı yoksa kocasının istediklerini yapması için uyuyor numarası mı yaptığını anlamaz ama durumdan yararlanır. Karısının daha önce tamamen çıplak göremediği vücudunu inceleyip iyice tahrik olur. O geceki şevişmede yirmi yılık evlliklerinde belki de ilk kez karısının tam olarak tatmin olduğunu düşünerek bu oyunu sürdürmeye karar verir. Damat adayı Kimura’yı sık sık eve davet ederek içki masaları kurar. Tahmin edemediği bu oyunun nereye varacağı, kurduğu şehvet üçgeninde rollerin nasıl değişeceğidir. Erotik filmlerin umutulmaz yönetmeni Tinto Brass’ın aynı adla filme çektiği Anahtar konusuyla olduğu kadar biçimiyle, anlatımıyla da ilginç bir roman. Tanizaki iki ayrı günlükle olaya farklı açılardan bakmamızı sağlayarak oldukça modern bir yapı kurarken karı ve kocanın günlüklerde kullandığı üslupla da geleneksel olanla modernin karşıtlığını vermiş. Profesör modern “Katakana” anlatım biçimini karısı oldukça geleneksel “Hiragana”yı kullanıyormuş. Romanın İngilizceye çevirisini yorumlayan eleştirmenler ne kadar başarılı çeviri yapılsa da bu anlatımların yabancı dillerde yansıtılmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Bu anlatım farklarını Türkçe çeviride de fark edemesek de H.Can Erkin’in Japonca’dan yaptığı çeviriyi başarılı ve akıcı bulduğumu söylemeliyim. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1139 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle