Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Asuman KafaoğluBüke ile ‘Yazın Sanatı’ ‘Günümüz okuru fazla emek vermek istemiyor’ Ë Gamze AKDEMİR ir rehber niteliğinde yazın yolunun taşlarını döşüyor kitabınız… Yazın Sanatı’nın seslenişini açar mısınız ? Galiba bilinçli bir amaç olmuyor bu tür kitaplarda ama derinlerde “bakın ben ne okudum, siz de okuyun” gibi bir duygu yatıyor. Sevdiğimiz yemekleri, filmleri, kitapları dostlarımıza ballandırarak anlatmak, onların da yemelerini, görmelerini ya da okumalarını istemek gibi bir şey. Temelde basit bir duygu var bence. Kitap okumak ne kadar yalnızlık içinde yapılan bir eylem olsa da insana ve paylaşmaya yöneliktir aynı zamanda. Bir roman üzerine konuşmak, asla sadece bir roman üzerine konuşmakla sınırlı kalmaz. Tüm hayat girer işin içine. Tüm estetik değerler, hatta etik değerler. Yani, bir amaç varsa, o da paylaşmak. Düşünceleri ve duyguları. Bence okuduklarımız hakkında edindiğimiz bilgi, okuma hazzını arttırıyor. Fakat bundan daha önemli bir başka haz da; kendi gördüğü, hissettiği bir detayın bir başkası belki bir uzman tarafından aynı şekilde görülmüş olmasının verdiği zevk. Yani bu yazılar dikkatli okur için düşünüldü. Bu klasikleri okumuş, zevk almış, şimdi de onlar üzerine başkalarının ne düşündüğünü merak eden bir okur imgesi var benim zihnimde. Sevdiği, yıllar önce okuduğu romanlar hakkında yeniden düşünme isteği ile okunacağını hayal ediyorum. Tabii bir şey daha var. Her metin bilgi ve önsezilerle okunur. Fazla iddialı olacak belki ama okurun önsezisini anlamlandırmasını isterim. Yani severek okuduğu bir romanı neden sevdiğini anlamasını sağlamak. “GÜNÜMÜZDE KİTAP FORMAT OLARAK DEĞİŞİYOR” Yolu budur diyorsunuz yani... Formül ve şablon edebiyatın doğasına aykırı. Her öyküyü anlatmanın kendince bir dili, kendince bir yolu var. Bence yazarın zihninde sadece bir öykü oluşmuyor bu süreçte, beraberinde bir dil, olay örgüsü, üslup da oluşuyor. Bizi asıl ilgilendiren doğru formülü bulmak olmamalı; çünkü doğru formül yok. Edebiyat tarihi boyunca onca yazar hangi yollarla anlatmış öykülerini, onu inceleyebiliriz ancak. Dünya değişti, insanlar değişti, duyguların yoğunluğu azaldı ama şiddeti arttı, daha atak, sinirli, gergin, sağduyusuz ve ajite toplumlar çağı başladı… Global dünyanın global edebiyatı çerçevesinde anlatım biçimleri, bi ¥ ¥ çe ter noktad anlatım rının d nuz. Hak du. Gü değişiy Bunlar nuz san runun g B Edebiyat tarihinin ilk eleştirmeni, ünlü şair Horatius’un “Ars Poetica” başlığından esinlenerek, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki’ndeki yazılara “Yazın Sanatı” adını vermişti Asuman KafaoğluBüke. Her hafta, hemen her okurun tanıdığı klasik yapıtları ele alıp okurla genel bir edebiyat sohbetine girmeyi amaçlıyordu bu yazılarında Büke. 2001’in ilk yazısı ‘Roman Nasıl Başlar?’ başlığını taşıyordu, 52 hafta sonunda yer alan son yazının başlığı ise, ‘Roman Sonları’ydı. Başı ve sonu olan bir yazı dizisi gibi görünse de seçtiği konular tamamen rasgele sıralanmıştı. Amacı edebiyat öğrencisinin bildiği konuları genel okura taşımaktı. Bu yazıları tekrar okurken geçen on senede edebiyat ortamında çok fazla şeyin değiştiğini fark ettiğini belirten Büke, kendi kurgu zevkinin değişmiş olduğunu gördüğünü de ifade ediyor. Tüm bu bağlamlarda Yazın Sanatı adlı kitabındaki değerlendirmelerinde teknik ve edebiyat ilişkisini, bağlamında Batı ve Doğu edebiyatlarının tema, yazım, okuma noktalarında ayrıksı özelliklerini ortaya koyuyor Büke. Tabii kurgu tekniklerine, akademik olmadan değinmeyi tercih edip kitabında yer alan yazılarının genelde klasik roman formatıyla ilgili olduğunu da vurgulayarak... Asuman KafaoğluBüke ile Yazın Sanatı adlı kitabını konuştuk. SAYFA 16 6 EKİM 2011 “DET Eve Şim ulaştığı bir yap lerce, h sel deta lar bek larını e lerine b İşin i kurgula uzun, d manlar dan art okur. K azalıyo ama so rum. F okur ki Savaş görüntü yor, oy kalınlığ görülüy önemli azalma ğı. Yaz teslim e “İYİ BELL İyi b malıdır İyi b Edebiy evizyon Pivot d berbats ihtimal katılıyo Bitişl başlaya lanama En kötü zarın sı oluyor. mış uza türlü to Son b konuda nın en b biridir mışlık d tatmin roman yatımız “GEN ROM Ede pek bil dedilm mi? Her termino yatın ol nel oku se de b deyimle ne, aka ğinmey da. Örn “bilinç rimlerin CUMHURİYET KİTAP SAYI 1129 CUMH