Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anadolu tarihi için önemli bir kaynak Trabzonlu ‘Panateros’un Güncesi’ dilimizde İçeriği ve Anadolu ortaçağ tarihi için önemli bir kaynak olduğu saptanan Panaretos Güncesi, iki yüzyıl kadar önce Venedik’te, San Marko Kütüphanesi’nde ortaya çıktı. Bundan önce varlığından haberdar bile olmadığımız bu Yunanca metinleri ortaçağ tarihi ve yazını ile ilgilenen uzmanlarımız, daha fazla gecikmeden değerlendirmeye almalı ve derinlemesine inceleyerek, çıkan sonuçları meraklılarıyla paylaşmalıdır. Komnenos ailesi, Komnenoslar. Ë Sinan KILIÇ (*) rtaçağda, Türkiye’nin Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan Komnen devleti ile ilgili en önemli kaynak, Mihael Panaretos’a atfedilen güncedir. Devletin yıkılmasından 35 yıl önce sona eren bu güncede, devletin kurulduğu 1204 yılından 1426 yılına kadar Trabzon’daki Komnen Sarayı çevresinde yaşanan olaylar kayda geçirilmiştir. Bu notların 32. paragrafında, Panaretos’un adı “olayları kayıt eden” diye geçmektedir. Sözü edilen günce, 1204 yılında İstanbul Haçlılar tarafından işgal edilince, imparatorluk veliahtı Aleksios Komnenos’un Trabzon’a yerleşmesiyle başlar. Aleksios, bu girişimde halası olan Gürcü Kraliçesi Tamara’nın büyük desteğini görmüş, böylece Trabzon merkezli bir Komnen devleti ortaya çıkmıştır. Güncedeki cümlelerden yola çıkılarak Panaretos’un 1300’lerde Trabzon’da doğduğu kabul edilmektedir. Buna göre, daha eski tarihli ayrıntılar önceki saray tarihçilerinin kayıtlarından alınmış olmalıdır. III. Aleksios zamanına (13491390) denk düşen notlar ise kaydedilen olaylara gerçekten bir şekilde tanıklık edildiği izlenimini vermektedir. Eğer Panaretos’un doğum yılı doğruysa, tarihçeye son verilen 1426 yılında 100 yaşı civarında olması gerekirdi. Kaldı ki, metnin 32. paragrafında Panaretos’dan üçüncü şahıs olarak söz edilmektedir. Bu durumda, Panaretos’a atfedilen el yazması güncenin bir başkası tarafından kaleme alınmış olma olasılığı da ortaya çıkmaktadır. Komnen devleti konusunda önemli araştırmalara imza atan Anthony Bryer, Panaretos Güncesi’nde geçen “YunanTürk” ilişkilerini bir İngilizce makalede incelemiştir [Greeks and Turkmens: The Pontic Exception (Yunanlılar ve Türkmenler: Pontus’daki Durum, 1975]. Aynı makaleye günceden bazı çeviriler de eklenmiştir. Burada Bizanslıların ya da Komnenlerin “Greeks” ve Kuzeydoğu Anadolu’nun “Pontus” diye adlandırılmasının Avrupa merkezli bir yanılsama olduğunu belirtmek gerekir. Trabzon çevresinde “Rumca” konuşanlar, anadillerine Romeika dediğine göre, belki farkında olmadan, kendilerini aslında “Yunan”, “Greek” ya da “Pontus” değil, tam anlamıyla “Romalı” saymaktadır. Bugün “Bi O zans” dediğimiz kültürün de kendisine “Romainos” dediğini anımsayalım. Bizans’ı alan Fatih Sultan Mehmet de kendine Roma İmparatoru dememiş miydi? Böylece ona Trabzon’u da seve seve teslim ettiler. “Rumeli” (Roma eli) denilen yer bugün halen Boğaz’ın batı yakasıdır. Oysa daha önceleri hemen bütün Anadolu’ya böyle deniyordu. Demek ki, “Yunan”, “Greek” ve “Pontus” terimleri, “Avrupa” terimi gibi sonradan icat edildi ve zamanla içleri dolduruldu. Yukarıda söz edilen makalede Bryer, ortaçağda Kuzeydoğu Anadolu yaylalarında pastoral bir yaşam süren Türk boylarına dikkat çekiyor. Bu boylar arasında anılan Çepniler, II. Yoannis zamanında (12801297) Ünye çevresinden başlayarak Trabzon Kalesine kadar olan bölgede yaşamaktadır. II. Aleksios (12971330) Eylül 1301’de Çepnilere karşı saldırıya geçer ve Giresun’a kadar ilerler. Şubat 1380’de III. Aleksios da Çepniler üzerine yürür ve Görele Dağları’ndaki yurtları yakıp yıkar. 2 Ekim 1313 Perşembe günü akşamı Bayram adlı biri çadırlardan kurulu bir pazaryerine saldırır. Herhalde o bir Türkmen beyidir. Aynı kişi daha sonra Hamsiköy yakınlarında ortaya çıkar ve 30 Ağustos 1332 Pazar günü ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalır. Bölgede yerleşen Türk boylarının Trabzon Kalesi’ni ele geçirme girişimleri de söz konusu el yazmalarında anlatılmaktadır. 5 Temmuz 1336 günü Timurtaş’ın oğlu Küçük Hasan (öl. 1340) Trabzon’a saldırır ancak sağanak yüzünden geri çekilmek zorunda kalır. Ağustos 1340’da bu kez Komnen askerleri saldırıya geçer, Akkoyunlulara ait yerleşmeleri yağmalar. Bir yıl sonra, 4 Temmuz 1341 günü Ak koyunlular Trabzon ve çevresinde her yeri yakıp yıkar. İki yıl sonra yeniden saldırıya geçen Akkoyunlular kenti yine alamazlar. 1347’de Perşembe ve Ünye sahili Komnenler tarafından tekrar ele geçirilir. 29 Haziran 1348 günü ise Akkoyunlu Beyi Timurtaş, Erzincan Beyi Gıyaseddin Ahi Ayna, Bayburt Beyi Rikâbdar Mehmet ve hatta Kuzeydoğu Suriye’deki Türkmen beylerinden Boz Doğan Trabzon Kalesi’ni kuşatır. Üç gün süren bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlanır. Komnen hanedanı, giderek yoğunlaşan Türk saldırılarını onlarla akrabalık ilişkileri kurarak önlemeye çalışır. 1352 yazında kralın kız kardeşi Maria, Timurtaş’ın oğlu Kutlu Bey ile; 1358 yazında ise kralın kızı Theodora Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir ile evlendirilir. Ancak kurulan bu akrabalıklar bölgedeki Müslüman Hıristiyan çatışmasını önlemez. Ağustos 1355’de Kaldiya (Gümüşhane) Dükü Yoannis Kabazites, Şiran’a saldırır; iki ay sonra ise, 27 Kasım 1355 günü aynı kaleye yapılan saldırıya III. Aleksios da (13491390) katılır. YUNANCA EL YAZMALARI On dördüncü yüzyılın ortalarında Kelkit Çayı vadisindeki egemenliğin tamamen Türk boylarının eline geçtiği anlaşılıyor. Ancak sahil kesimi halen Komnen etkisi altındadır. Panaretos’a atfedilen güncede, kralın 19 Aralık 1356’da Noel kutlamaları için Giresun’a gittiği yazılıdır. Üç ay süren bu gezi sırasında Limnia’ya (Çarşamba ovasında bir liman kenti) gidildiği ve Yortu kutlamalarının Yason Burnu’nda yapıldığı anlatılır. Orada da çatışmalar yaşanmış, 14 “Türk” öldürülmüştür. Panaretos’a atfedilen Yunanca el yazmalarının varlığı ilk olarak Jakob Philipp Fallmerayer’in (17901861) 1827 yılında Münih’te yayımladığı “Geschichte des Kaisertums von Trapezunt” (Trabzon Krallığı’nın Tarihi) adlı kitapta haber verilmektedir. Kitabın giriş bölümünde belirtildiğine göre bu belgeler Venedik’deki San Marko Kütüphanesi’nde, kütüphaneJoseph Pitton de Tournefort’un 1717Paris baskılı “Relation d’un Voyci Abbate Bettio taraage du Levant” adlı kitabındaki Trabzon’un en eski Gravürü. fından kendisine gönderilmiştir. Söz konusu el yazmaları, Yoannis Bessarion’un (14031472) 31 Mayıs 1468 günü bu kütüphaneye bağışladığı özel arşivi içinde yer almış olmalıdır. Döneminin en iyi eğitim almış filozoflarından biri sayılan Bessarion Trabzon’da doğmuş, İstanbul’da ve Peloponnes’de eğitim görmüş, 1449 yılında İtalya’da kardinal olmuş, 1463 yılında ise İstanbul’un Latin patriği ünvanını almıştır. Fallmerayer’den 177 yıl sonra, Trabzon ve çevresinin tarihi için büyük önem taşıyan Panaretos Günlükleri, Rusçadan da olsa artık dilimize çevrilmiştir. Bu günlükleri Yaşar Yücel, “Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I” adlı çalışmasının sonuna (Ankara, 1991) Fransızca olarak eklemişti. Enver Uzun, bu metinleri birkaç yıl önce Aleksander Solomonoviç Hahanov’un çevirilerinden bizlere aktarmıştır (Panaret’in Trabzon Tarihi, 2004). Hahanov’un Panaretos’dan Rusçaya çevirdiği metinler, Enver Uzun’un da kitabına Türkçe çevirisini eklediği giriş yazısıyla birlikte 1905 yılında Moskova’da, Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsü yayınları arasında Mihail Panaret Trapezuntskaya Hronika (Trabzon Kronikleri) adıyla çıkmıştır. Oysa Enver Uzun Panaretos’un arkadaşı sandığı Hahanov’un, 14. yüzyılda Trabzon’da yaşanan olaylara Panaretos ile birlikte şahit olduğunu belirtmektedir. Enver Uzun’un çevirisinde yer alan bazı kişi adlarının Rusçanın ya da Hahanov’un etkisinde kaldığı görülmektedir: Ioan, İrina, Feodora, Aleksius, Panaret vd. Bu tür tarihsel adları her dilde kendi ses yapılarına göre yazılıyor olabilir. Örneğin Hahanov’un da kitabında yer verdiği Yunanca metindeki kral adı, İngilizce “John”, Almanca ise “Johannes” biçimine bürünür. Bu adın Türkçe seslendirmesi “Yoannis” olabilirdi. “İrina” ise herhalde ortaçağdaki “Eirene” adının Rusçaya uyarlanmış biçimidir. Aynı biçimde “Feodora” “Theodora” dır, çünkü theta ile yazılır. Kitapta da yer verilen Yunanca metinde “Aleksius” omega ile yazılmıştır ve “Aleksios” olmalıdır. “Panaret” ise “Panaretos” biçiminde yazılmıştır. Yunancada erkek adları bugün halen sonuna “os” takısı alır. 1958 Akçaabat doğumlu Enver Uzun, birkaç yıldır Trabzon ve çevresiyle ilgili Rusçadan yaptığı çevirilerle dikkat çekmektedir. Rusçayı Azarbeycan’daki eğitimi sırasında öğrendiği anlaşılıyor. Kendi özel çabalarıyla yayınladığı kitapların hemen hepsi Trabzon baskılıdır. Keşke bir zamanlar edebiyat öğretmenliği de yapan Enver Uzun’un yazı dili daha düzgün bir Türkçe olabilseydi... Böylece bugüne kadar edebiyatımıza yön veren onca şair ve yazarımız gibi, dilimizin özelliklerini didik didik inceleyen onca dilbilimcimizin emekleri boşa gitmemiş olurdu. Yayın yapan araştırmacılarımızın sorumluluklarından biri de, en azından bu büyük emeğe saygı göstermek ve kendi dillerini doğru kullanmak olmalıdır. Ancak tüm bu eksiklere karşın Enver Uzun’un çabalarına hakkını vermelidir. Türkiye’de üniversitelerin, araştırma merkezlerinin ya da ilgili kurumların bugüne kadar yapmadığı önemli işleri tek başına yapmaya soyunduğu için Enver Uzun’u kutlamak gerekir. ? (*) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Anadolu ve Avrasya Araştırmaları Merkezi Not: Katkılarından dolayı Prof. Dr. Yücel Aşkın’a sonsuz teşekkürler. Panaret’in Trabzon Tarihi/ A. Hahanov/Çeviren: enver Uzun/Yeni Zamanlar Dağıtım/106s. SAYFA 24 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1072