24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D aranın gücüne inanmak insanı düşündürür. Para, yönetim erkini ele geçirmeye yarayan bir güce dönüşünce sakıncalıdır. Şiirin gücüne inanmak insanı gülümsetir. Şiir, yönetim erkini ele geçirebilir mi? Ama siyaseti “aşırı uçları bağdaştırma sanatı” olarak niteleyenler şiirin barışçı gücünden yararlanabilir. Yıllar önce siyasete girmem önerildiği zaman boşluğa bir tokat sallamıştım. Siyasetin içindeki kör dövüşü, insanları lekelemeyi alışkanlık haline getirince, şiire sığınmak bizi kurtarabilir mi? eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Ankara 2010 Şiir Olimpiyatı P Kimileri gereksiz bir avuntu sayabilir bunu. Edebiyat ortamında da yeterince kirlenme olduğunu öne sürebilir. Biz gene de şiirin barışçı gücüne inanalım. Bu gücün, aykırı düşüncede olanları birbirine yaklaştıracağını umalım. İlköğretim ile ortaöğretim öğrencilerinin katıldığı şiir okuma yarışması Ankara’da öyle yoğun bir şiir ortamı oluşturdu ki, insan kendini, içinde yaşadığı kötülük toplumundan kurtulmuş gibi duyumsamaya başlıyor. “İKİNDİ YAZILARI”NDAN SONRA Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü bir yıl önce “Şiir Olimpiyatı” adı altında bir yarışma düzenlemişti. Geçen yıl bu yarışmayla ilgili izlenimlerimi yazmıştım. Şiir seçiminden, okuma biçimi ile davranış biçimine nelere özen gösterilmesi gerektiğini bu yazıda açıklamıştım (Cumhuriyet KİTAP, “Şiir Okumak”, 28 Mayıs 2009). Bu yazı ilgi uyandırmış olmalı ki “Ankara 2010 Şiir Olimpiyatı” daha özenle hazırlanmış. Kuşkusuz Ankara Milli Eğitim Müdürü Kâmil Aydoğan Şiirle uğraşan bir gönül insanı olmasaydı bu etkinlik başarıya ulaşamazdı. Onu tanıtırken “İkindi Yazıları”nı yöneten bir ozan olduğunu da anımsatmıştım. “İkindi Yazıları”, Kahramanmaraş’ın ilçesi Andırın’da “Andırın Postası” gazetesinin aylık eki olarak çıkan bir edebiyat dergisiydi. Bu ilçede bir basımevi açan Nedim Ali, Çankırı’dan Ankara’ya atanan Kâmil Aydoğan’ı Andırın’a çağırdı. Atanmasını Andırın’a değiştiren Kâmil Aydoğan, Nedim Ali ile “İkindi Yazıları”nı kurdu. H. İsmail Yasin takma adıyla Kâmil Aydoğan bu derginin 90 sayı yayın yönetmenliğini yaptı. “İkindi Yazıları”, İslam anlayışından gelen, Sezai Karakoç’tan çok Nuri Pakdil’in izini süren edebiyatçıların dergisiydi. Nedim Ali hep küçük harflerle yazmayı seven, Kâmil Aydoğan’dan sonra “İkindi Yazıları”nın her sayısını ayrı bir yayın yönetmenine veren, ilginç bir kişiydi. Kâmil Aydoğan’ın dar bir çevrede bile ne denli yaratıcı olduğunu anımsatmak için “İkinci Yazıları” olayına değindim. Ankara Milli Eğitim Müdürü olunca, Ankara’nın bütün ilçelerini de kapsayan ilköğretim ile ortaöğretim öğrencileri arasında şiirli bir rüzgâr estirmesi, her okulun en iyisi seçilinceye kadar bu şiir şenliğinin sürmesi, “Şiir Kardeşliği” diyebileceğimiz coşkulu bir ortam oluşturuyordu. Sonuçların alındığı 4 Mayıs ile 5 Mayıs günlerinde, ödül törenlerinin yapıldığı 12 Mayıs günü, Altındağ Belediyesi’nin 600 kişilik Necip Fazıl Kısakürek salonu tıka basa doluydu. Bu yıl Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü ile Altındağ Belediyesi’nin işbirliği “Şiir Olimpiyatları”nın daha düzenli yapılmasını sağlamıştı. ŞİİR OKUMA YARIŞMASINDA YENİ GELİŞMELER Bu yıl Mart ayında “Altın Portakal Şiir Ödülü” etkinliklerine giderken uçakta Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ile yanyana düşmüşüz. Yol boyunca söyleşiyi koyulaştırdık. Kaymakamlık gibi devlet görevlerinden sonra siyasete giren, Altındağ’ın çehresini değiştiren, içtenlikli bir Belediye Başkanı. Aynı aydın insanı Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’da da tanıdım. Bunlar siyasetle SAYFA 22 kirlenmeyen, yaptığı işlerin bilincinde olan, halkla bütünleşmesini bilen aydın insanlar... Kâmil Aydoğan’ın “Şiir Olimpiyatı”nda yerel yönetimle işbirliği yapması olumlu bir gelişmeydi. Bu olumlu gelişmenin şiir okumalarını etkilemesi söz konusu olamazdı. Gene abartılı, gösterişli okumalar vardı ama şiirin hakkını verenler de vardı. Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bir ön kurul antolojilerden seçtikleri geniş bir listeyi okullara göndermiş, okunması gereken şiirlerin belli bir düzeyde olmasına özen göstermişti. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği yönerge; gerekçeleriyle, amaçlarıyla öğrencilerin kişiliğini geliştirirken bir barış ortamının oluşmasını da sağlayacaktı. Yönergede altı çizilen şu özelliklerin bilinmesi gerekir: “Edebiyata, sanata ve şiire verilen önemin, bu konuda sağlanan imkânların belediyeler ve sivil toplum kuruluşları ile yapılan işbirliğinin artırılması, kaynakların bu yönde seferber edilmesi ve projenin giderek ülke genelinde yaygınlaştırılması. Ülkenin geleceğini yönlendirecek, dili iyi kullanan, telaffuzu düzgün, sanat alanında düşünceler ortaya koyabilen, özgüveni gelişmiş bireyler yetiştirilmesi.” İnsan içinde bulunduğu kötülük toplumuna bakıyor da, şiirin böyle iyileştiren bir gücü olacak mı diye kuşkuya düşüyor. Ama Kızılcahamam İlköğretim Okulu’nda içi sevinç dolu, küçük bir kızın Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiiriyle; Çankaya Lisesi’nden onurlu bir gencin Ataol Behramoğlu’nun “Yaşadıklarından Öğrendiğim Bir Şey Var” şiiriyle birinci olduklarına bakıyorum da, yarınlara daha bir güvenle erişeceğimize inanıyorum. ŞİİR YAZMA Bu yıl “Ankara Şiir Olimpiyatı”nın kapsamı biraz daha genişletilmiş, ortaöğretimden şiir yazanlar da değerlendirilmişti. Nice ozanın şiire başlama yıllarının lise dönemi olduğu anımsanırsa böyle bir yarışmayı doğal karşılamak gerekir. Ancak şiir yazmak şiir okumaya benzemez. Şiir okuyanı görüyorsun. Şiir yazana nasıl güvenilir? “Şiir Yazma” yarışması bize yeni ozanlar kazandırabilir mi? Bir ozan iri sözlerin boşluğundan kurtularak şiirin gizlerine nasıl varır? Belki de “şiir yazma”da ödül kazanamayanlar arasından yarının ozanları çıkacak. Bu yarışmalar şiirin kapısını aralamaya yarıyor. Hele bir oradan geçilsin, bilinmeyen o şiir ülkesine doğru hangi ozan, nasıl yol alacak? Bu işin sonu bilinmez bir yolculuk olduğu nasıl anlaşılacak? Kendindeki gizilgücün ayrımına varmayan bir ozanı anlayan, içindeki küllenmiş ateşi canlandıran belki de bir öğretmendir. Belki de şiir olimpiyatında asıl sınava çekilen, onları başarıya ulaştırması beklenen öğretmenlerdir. ÖĞRETMENLERİN DURUMU Bir ön çalışma olarak iyi şiir okumaya okulları alıştırmak gerekir. Böyle bir ön çalışmaya öğretmenler gereksinim duymalıdır. Çünkü her öğretmen kendi birikiminden yola çıkıyor. O birikimin nasıl oluştuğu belli oluyor. Kendini parçalayarak şiir okuyanlara böyle okumayı öğretenler sınava çekiliyor demektir. İlköğretimdeki Türkçe öğretmenleri ile ortaöğretimdeki edebiyat öğretmenleri belli bir eğitimden sonra kendilerini nasıl geliştirmişlerdir? Değişen dili, gelişen edebiyatı izlemek gerekir. Edebiyatı donmuş bir kalıp gibi öğretmek yeterli olmaz. O dar “müfredat programı”na nice güzellikler sığdırılabilir. O zaman öğrencinin dünyaya bakışı değişecek, kendinde yeni bir insan gelişecektir. Kâmil Aydoğan “Ankara Şiir Olimpiyatı” tasarısının “sunuş” yazısında şu doğruları ilgimize sunuyor: “Türk kültürünün ve dilimizin zenginliğinin öğrencilerimize şiir vasıtasıyla hissettirilmesi, bu estetikle yetişen nesillerde tarihî mirasımıza sahip çıkma bilinci doğuracaktır. Dil ve kültür birbirinden ayrılmaz parçalardır. Türk dilinin derinlikleri de Türk şiirinde saklıdır. Türk edebiyatının tarihsel süreci içinde, insanlarımızın duygu ve düşüncelerini en etkili bir biçimde dile getiren şiir sanatı, geleceğimize de ışık tutacak bir rehberdir.” Öğrencilerimizi bu görüşlere yaraşacak bir anlayış içinde geliştirmemiz gerekmez mi? BİRKAÇ ÖNERİ Milli EğitimMüdürlüğü’nde bir ön kurul okulların ilgisine geniş bir şiir listesi sunmuştu. Bu liste geleneğimizden çağdaş edebiyata doğru, şiir varlığımızın önemli bir birikimiydi. Gene de birtakım önerilerde bulunmak yararlı olabilir. İlköğretim okullarının okuyacağı şiirler ile ortaöğretim okullarının okuyacağı şiirler ayrılmalı. Şiirlerin çok uzun olmamasına özen göstermeli. Öğrencilerin şiiri ezberlemiş olmaları iyi de, o ezberde ilgi yoğunluğunu korumaları kolay değil. Önerilen şiirler arasında Nâzım Hikmet’in “Kuvayi Milliye” destanı da var. Oysa o destandan kimi bölümlerin seçilmiş olması gerekirdi. Halil Soyuer, Cemal Safi gibi şarkı sözü yazarları ile kişiliği belirmemiş ozanları listede göstermek şiirin çıtasını düşük tutuyor. Her ne kadar şiirin niteliğine değil, şiir okuma biçimine önem verilse de, kötü şiirin iyi okunması söz konusu olmamalıdır. Seçici kurulların değişeceği, kimlerden oluşacağı bilinmediği için, seçici kuruldaki Hilmi Yavuz, Arif Ay, Hüseyin Atlansoy gibi ozanların listede şiirlerinin bulunması doğal karşılanabilirdi. Ama geniş ozan topluluğu arasında bunlara da özen gösterilmesi gerekir. Destansı şiirler, ucuz duyarlıkları kullanarak göz yaşartan arabesk şiirler, dinsel inanışları etkileyen gizemli şiirler abartılarak okunmaya yarayabilir. Seçici kurul doğal okunmalardan yanaysa, o şiirlerin beğenilmediği anlamına gelmez. Yinelemek gerekirse, Mayıs ayında, “Ankara Rüzgârı”nda şiir kokulu bir serinlik vardı. Bu esintinin gelenek oluşturması, barış ortamının yerleşmesine yarayacaktır. İyi ki şiirin gücüne inanan bir avuç insan var. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1060
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle