Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yaşar Kemal bir derya, her okurun beslenebildiği bitmeyen bir kaynak. Hakkında pek çok yazı yazıldı, eserleri pek çok araştırmaya konu oldu, başka dillere çevrildi. Onun gezerek görerek biriktirdiği sözcükler, onun yazdıklarını bir kaynak gibi okumak için çünkü köy köy dolaşarak biriktirdikleridir seçtiği sözcükler hazırlanmış bir Yaşar Kemal sözlüğü bile var. Yaşar Kemal külliyatı böylesine enginken yazdıkları hakkında kısacık bir yazıda yorum yapmak yetersiz aslında. Ancak bu yazı, okura verecekleri tükenmeyen bir kaynak olarak Yaşar Kemal’in yeniden ve bu kez Doğan Kardeş dizisi için, gençlerin okumasına yönelik basılmış olması yani genç okurun Yaşar Kemal’le karşılaşması üzerine... Ë Müge KARAHAN apı Kredi Yayınları bir süredir, büyük isimlerin öykü ve şiirlerini Doğan Kardeş dizisinin hitap ettiği genç kuşak için derliyor. Bu isimler Füruzan’dan Nâzım’a kadar uzanıyor. Son olarak da Yaşar Kemal’in öyküleri genç, kanı deli, meraklı okurlar için Yolda adıyla bir araya getirildi. Elbette pek çok genç okur Yaşar Kemal’e bundan önce de ulaşmıştır; hatta belki kimileri onun bütün külliyatına hâkimdir. Zaten bu derlemede yer alan öyküler de özellikle gençler için yazılmış değil, derlemenin amacı yazarların gençlerin için yazmış olduğu metinleri bulup çıkarıp yayımlamak da. Ancak Güven Turan’ın yayıma hazırladığı kitapta Yaşar Kemal’den ‘Yolda’ Çöplükler ve Kalemler yer alan öyküler, çoğunlukla gençlerin aklında en çok yer edecek ve onları heveslendirecek türden. Yaşar Kemal’in yazdıkları, okurun farklı yaşlarda, tekrar tekrar gün yüzüne çıkarabileceği ve farklı yerlerinden çekip çekiştireceği metinler. Bu kitapta ise genç okurları Yaşar Kemal sözlüğüne kadar taşıyacak olan ve okura Yaşar Kemal külliyatını açacak öyküler seçilmiş. Öyle ki, yeniyetmelik dönemlerimde elime geçen Yaşar Kemal romanlarının bazılarını yarım bırakırken, yeni basılan Doğan Kardeş seçkisinde de yer alan bazı öyküleri yine aynı dönemlerde bazı romanlarını yarım bıraktığım yeniyetmelik çağlarımda okuyup da aklımdan çıkaramayışım rastlantı sayılmaz. Özellikle “Kalemler” öyküsünün, bugün kırtasiye dükkanlarına girdiğimde zaman zaman aklıma düşüyor olmasının ve çalışan, itilip kakılan zayıf çocukları görünce “Sarı Sıcak” öyküsünü hatırlamamın nedeni, bu öyküleri doğru zamanda okumamla ilgili biraz da. İlk okuyuşumda “Kalemler”den arta kalan küçük kızın acısıydı. Ancak bu kez başka yerlerinden çekip çekiştirdim öyküyü. Bu öykülerin bir derya olduğunu anladım bir kez daha, çünkü bu son okuyuşumda öyküde anlatılan esas mesele çöplükleri fark ettim. Bazen şehrin ara sokaklarında, izbe kıvrımlarında unutulmuş olan çöplükler yer etti kafamda. Bir çöp bidonu dahi göremediğimiz caddeler gözümün önüne gelince çöplüklerin nerelere saklandığını, çöplerin nerelere gittiğini düşündüm. Öyküdeki çöpçü adama odaklandım, bir de şehrin çöplüklerine: “Bir çöplük, bence bir şehir demektir (…) Hiçbir şey, hiç kimse İstanbul’u çöpleri kadar anlatamadı bana. Kirli mi İstanbul, çöplüğü kokar, leş gibidir.” Çöplüğün hikâyesiyle birlikte Rüstem Çavuş’un hikâyesi de başlar. Çöpçü çavuşluğu yapan Rüstem’le öteki iş arkadaşları, çöpten çıkan, kullanılabilecek durumdaki şeyleri aralarında paylaşır. Bir tek kalemlerdir paylaşmadıkları, çünkü Rüstem kalemleri okula giden kızı Neriman’a götürür. Çeşit çeşit kaleme sahip olan Neriman bir çocukluk hevesiyle kalemlerini arkadaşlarına da göstermek isteyince olanlar olur. Bu yoklukta bu kadar çok kalemi nereden bulduğu merak edilir. Neriman çöpten çıktığını asla söylemek istemediğinden kendi pembe yalanını önceden uydurmuştur. Ancak arkadaşları ona inanmaz ve fesat, acımasız birkaç kişi bu işi peşini bırakmaz. Beğenmeyip çöpe attığı kalemini, üzerine önceden koymuş olduğu çentikten tanıyan bir arkadaşı, Neriman’ı kalemini çalmakla suçlar. Üzerinde attığı çentik bulunan bu kalemi Neriman çalmıştır ona göre. Sonunda Neriman hırsız damgası yer de yine söylemez kalemlerin çöpten çıktığını. Ana babası okula çağırılır ancak küçük kız onları da tembihler kendi yalanını söylemeleri için. Babası şaşırır; çöpten kalem çıkarmak hırsızlıktan daha mı kötü diye sorar kızına. Neriman’a göre daha kötüdür, eğer çöpten çıktığı öğrenilirse kendini öldüreceğini söyler Neriman. Babası da sonunda, “haklısın kızım” der ve Neriman’ın yalanını sürdürür: Bu kalemleri kırtasiye dükkânı olan yeğeni Erol’un hediye ettiğini söyler. Ancak bu yalan açığa çıkar, Neriman hırsızlık suçlamasıyla okuldan atılır. Anlatıcının sesi şöyle bitirir öyküyü: “Ben çöplükleri iyi bilirim. Rüstem Çavuştan dolayı. Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynısıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kaleşse, acımasızsa o şehrin çöplüklerine martılar konar, çöplüğün üstü apak olur ve bu murdar çöplük martıdan gözükmez olur. Haa, bir de renk renk kalemler çıkar İstanbul çöplüklerinden. Altın yüzük çıktığı da olur.” Pek çok kez okunup saklanabilecek bu sade öyküyü son okuduğumda anladım bunun yalnızca Neriman’ın değil Rüstem Çavuş’un da hikâyesi olduğunu. Çöpe attıklarımızı hatırlayınca anladım çöpten çıkacakları: Kokuşmuş çöplerin arasından bazen çürük çarık bir hayal çıkıyordu, bazen az kullanılıp atılmış bir kalemle birlikte bir küçük mutluluk çıkıyordu. Kalemle birlikte kalemi çöpe atanın fesadı çıkıyordu bazen de…? Yolda/ Yaşar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 112 s. Y Yaşar Kemal Patricia Wood’dan ‘Loto’ Bir masumiyet masalı Patricia Wood’un Loto adlı kitabı Forrest Gump ve Yağmur Adam benzeri bir başvuru kitabı. Sakin ve mutlu bir hayat süren, 76 IQ’ya sahip Perry bir gün lotodan 12 milyon dolar kazanınca başına neler gelir? Kötülükle çevrili bir dünyada tek silahı masumiyet olan bir kalp, kırılmadan ne kadar ayakta kalabilir? Wood’un eseri bu gibi sorular etrafında dolaşıyor. na geliyor. Ben otuz iki yaşındayım ve zekâ özürlü değilim. Zekâ özürlü olmanız için IQ’nuzun 75’in altında olması gerekiyor. Benim IQ’m 76. Şanslıyım. Bunu biliyorum, çünkü özürlü değilim. Bunu biliyorum, çünkü iki sağlam kolum var. Bunu biliyorum, çünkü Washington Eyalet Lotosu’ndan 12 milyon dolar kazandım.” Bu vurucu sözlerle başlıyor Patricia Wood’un Loto adlı kitabı. Kitabın konusu ilgi çekici: Perry, 76 IQ’ya sahip ama bu aptal olduğu anlamına gelmiyor. Büyükannesi ona hayatta kalmak için bilmesi gereken her şeyi öğretmiş. Ne duyarsa not etmek ve böylece unutmamak. Her hafta loto oynamak ve şanslı sayılarını belirlemek ve en önemlisi güvenmek, doğru zamanda, doğru kişilere güvenmek. Büyükannesi öldüğünde Perry tam kötülükle dolu bir dünyada yapayalnız kalmışken lotodan 12 milyon dolar kazandığını öğreniyor. Büyükannesinin verdiği hayat bilgisinin onu ne kadar ayakta tutabileceğini görmek ve masumiyetini paraya karşı korumasını izlemek de biz okuyuculara kalıyor. Wood, Loto’da deniz imgesini fazlasıyla kullanıyor. Perry deniz ürün ve malzemeleri satan bir dükkânda çalışıyor, kendini mutlu ve huzurlu hissettiği biricik yer deniz, Elmas Kız adındaki tekne kitap boyunca bir görünüp bir kayboluyor ve sonunda hikâyeyi bağlayan da yine tekne oluyor. Kapak tasarımında da sayılar içinde aheste aheste yol alan bir tekne ile karşılaşıyoruz. Yazarın baskın tema olarak denizi kullanması aslında çocukluk zamanlarında yaşadığı sarsıcı bir olaya dayanıyor. Henüz iki yaşında ailesiyle birlikte deniz kenarına kamp yapmaya giden Patricia, ölümcül bir kaza geçirmiş ve kamp ateşinin tam ortasına düşmüş. Ailesi yanan Patricia’yı deniz suyuyla söndürmüş. Yazar kendi deyimiyle adeta deniz suyuyla vaftiz olmuş ve okyanusa duyduğu aşkı günümüze kadar içinde taşımış ve en sonunda kitabını bu temayla yaratmış. Bugün insanların zekâlarının sayılarla ölçüldüğü, sağduyu ve duygusal zekânın iyice geri plana itildiği günümüz dünyasının modern insanlarının, sevgiyi, sadakati ve temizliği öykülerde arayışına rastlıyoruz. Loto bu arayışı doğru gözlemleyen ve ince detaylarla kâğıda döken bir yazarın, okuyucunun ruhuna işleyecek hikâyesi. Akıllıca kurgulanmış, Perry’nin saflığı ve temizliğinin kötülere ve kötülüklere karşı biricik silahı olduğunu anlatan, Patricia Wood’un Loto adlı kitabı unuttuğumuz değerleri bizlere geri hatırlatmaya aday. Parayla kirlenmeyecek bir masumiyet nereye kadar taşınabilir, gerçek dost kötü günden çok asıl iyi günde mi kendini gösterir, şans ve zekâ ne ile ve ne kadar ölçülür? Loto, bir şeyin güvencesini veriyor: Perry’nin anlattıklarını dinledikten sonra, iyilerin de kazandığı bir dünyaya inancı tazelemek. ? Loto/ Patricia Wood/ Çeviren: Engin Kaptan/ April Yayıncılık/ 358 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1060 Ë Nazlı Berivan AK enim adım Perry L. Crandall ve ben zekâ özürlü değilim. Büyükannem hep adımdaki L’nin Lucky, yani şanslı kelimesinin kısaltması olduğunu söylerdi. ‘Bay Perry Lucky Crandall, sızlanmayı bırak!’ diye kaşlarını çatardı. ‘İki sağlam gözün, iki sağlam bacağın var, ayrıca son derece dürüst bir insansın.’ Bana hep şanslı ve dürüst olduğumu söylerdi. Dürüst olmak, bir şeyin daha iyisini bilmemek anlamı “B SAYFA 18