22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ şım. Bana kötülük yapanlara karşı mesleğimin ilkelerine daha sıkı sarılmışım. Bunun değerinin bilindiğini düşünüyor musunuz? DÜNDAR Bilinmiştir muhakkak çünkü onlar da aynalara bakıyor. Halk da bunu biliyor. Çok şükür sokakta yürürken bana öfkeyle bakan hiçbir insanla karşılaşmadım şimdiye kadar. Hiçbir ideolojinin bayraktarlığını yapmadınız? DÜNDAR Yapmadım, beni solcular sağcı zannetti, sağcılar solcu. Askerci demişler, komünist demişler. DÜNDAR Evet, devletin adamı da dediler. Desinler! TSK’ye bakışınız nedir? DÜNDAR Beni Genelkurmay Başkanı divanıharbe vermekle tehdit etmiş zamanında düşünün, daha ağır bir tehdit olabilir mi? Acaba bir başka gazetecinin başına gelmiş midir? Batman’da çok faili meçhul cinayet vardı bir dönem malum Şırnak Emniyet Müdürü’nün odasında bir konuşma geçiyor, Emniyet Müdürü diyor ki: İl Jandarma Alay Komutanlığı’nın hudutları içinde bir Hizbullah kampı tespit ettik. Öyle bir imada bulunuyor ki sanki kamp jandarmanın himayesinde. Meclis Araştırma Komisyonu’nun huzurunda yapılmış ve kayda alınmış bir konuşma, bir belge. Alıyorum bunu yayınlıyorum. Ayrıca sınır karakollarının terör örgütü PKK’nin saldırısına açık şekilde çukurlarda yapıldığını ve hâkim tepelerin de hiçbir öncü birlik bulundurmadan ışıklandırılmış olmasının gel de buraya saldır dercesine karakolları açık hedef haline getirdiğini haberleştirdim. Bunlara çok kızdı Orgeneral Doğan Güreş hatta Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök’e telefon açıp beni divanıharbe vereceğini söyledi. Divanıharp nedir? Kurşuna dizilmek... Sonra beni Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılattırdılar. Tek celsede beraat ettim. Savcı öyle bir mütalaa serdetti ki basın özgürlüğü tarihine geçebilecek bir mütalaaydı. Uğur Dündar, gelmiş geçmiş bütün iktidarlarla bir şekilde mücadele etmiş ve yok etme girişimlerine direnmiş... ne bir durum söz konusu. Ama anlamadan dinlemeden hareket ediyor. Başbakan kızdığı zaman tarzını biliyorsunuz! Hemen aşağıya indim, yanlış anladığını, dolduruşa getirildiğini, yaptığımızın sorumlu habercilik olduğunu anlattım. İkna olmadı ve Hulki Cevizoğlu’na bunu siyaseten yaptığımı falan söyledi. Bunu da hep söylerler işte siyasete atılacak falan halbuki hiç öyle bir niyetim olmamıştır. Aramızda böyle bir düello olunca çocuklara “Şimdi bize ihbar yağacak, bunu bir husumet, kan davası haline getirmek gazetecilik anlayışımıza sığmaz. Dolayısıyla Erdoğan ile ilgili olarak yeri göğü inletecek bir belge elimize geçmedikçe bu dosyayı kapatıyoruz” dedim. 2002’ye kadar tek haber yapmadınız... DÜNDAR Evet ve bu davranışım dolayısıyla saygı duydu Tayyip Erdoğan. Derken “Büyük Buluşma”da Erdoğan ile Baykal’ı davet ettim. Her ikisi de teşekkür etti. O açıdan karşıma düşmanım bile otursa karşıma sinirleri çekilmiş bir et gibi rahat dururum. “MESLEK İLKELERİMDEN TAVİZ VERMEM” Ama sonrasında da sular durulmadı, hiç rahat bırakılmadınız... ŞENER Tabii Uğur Dündar’ın mesela şu anda Tayyip Erdoğan hakkında istediği şeyi söylemeye birçok nedeni var. Çünkü şahsen ona demiş ki “vücut kimyası bozulmuş.” Böyle yanlı, tamamen subjektif laflar etmiş durumda. DÜNDAR Hem de kendisinin de çok hassas olduğu ailevi değerlerle ilgili tepkime verdiği cevap bu. ŞENER Kitabı hazırlarken daha önce Hürriyet binasındayken çalışmış insanlardan da yardım aldım. Onların Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Erdoğan ile ilgili söyledikleri de var. Bence çok önemli ve bugün çok tartışılan bir konuyla da yakından ilgiliydi ki aslında yazsanız “Demek o zaman da böyle şeyler yapmış” denecek hazırladığı dosyayı yayınlıyor olurdum, meseleni git onlarla hallet diyebilirdim. Yapmadım, yapmam. ERDOĞANDÜNDAR DÜELLOSU! 12 Mart 1971’de “Bu adam çok fazla öz Türkçe konuşuyor, solcudur!” denilip işten atılmak isteniyorsunuz. DÜNDAR Evet. Nurullah Ataç’ı çok seviyorum ve çok okuyorum. Ecevit’i seviyorum, Ecevit’in “olasılık”, “olanak” sözcüklerini kullanıyorum diye ihbar ediyorlar. Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkileriniz de bir milat; Ali Kalkancı olayı… İlk orada geriliyor ilişkileriniz... O süreci de okuyoruz kitapta. Özetler misiniz? DÜNDAR 18 Ocak 1997’de televizyon ekranlarında bir söyleşi yaptık Ali Kalkancı’nın eşi Emire Ersoy ile. Seçim dönemlerinde bazı politikacıların Kalkancı’yı dergâhında ziyaret ederek destek istediklerini önü sürdü. Ersoy’a göre Refah Partisi tarikatların yanındaydı ve tarikatların bir ikisi kurban edilerek, diğerleri kurtarılmak isteniyordu. Ersoy, söyleşimizde Kalkancı’nın o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan’la da ticari bir iş dolayısıyla görüştüğünü söyledi. Ersoy’a ait bir iddia diyerek hiç sormadan yayınlayabilirdim. Kaldı ki Erdoğan belediye başkanı olmadan önce seçim kampanyası sırasında onunla ilgili pek çok ihbar geldi bize. Seçim kampanyaları sırasında bu tür ihbarlara namertlik olacağına inandığım için itibar etmem. İçimizdeki sorumlu gazetecilik anlayışıyla yanıt hakkını kullanması için Erdoğan’ı aradım. O da “Yalandır” dedi, ben de bunu ses olarak programa koydum. O akşam Arena’da yayınlandı. Erdoğan seyretmemiş, arkadaşlarından duyup, ses kaydını kullandılar diye dolduruşa getirilerek Arena’dan sonra yayınlanan ve o sıralarda henüz acemi olan Defne Samyeli’nin sunduğu Gece Hattı’na bağlanıp veryansın ediyor. Halbuki kızdığı ses kaydında kötü bir şey yok, kendi yalanlaması var yani lehi HER İKTİDARLA MÜCADELE ŞENER Yine Uğur Dündar’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la röportajlar yaptığı sırada da yine aynı kanat AKP’ye yakın diye yorumlar yaptı. Sonra Başbakan da şimdi Star Haberi başkalarına yakın görüp zaten görevini ifa ediyor diyor. DÜNDAR Memur diyor düşünün. ŞENER Herkes ayrı telden çalıyor ama Uğur Dündar aynı yerde duruyor. Her kanat safında göstermek gayretinde, olmuyorsa aforoz! Ya benimsin ya toprağın misali. DÜNDAR Siyasetçilerimize egemen olan bir durum evet. Gelmiş geçmiş bütün iktidarlarla görüyorsunuz bir şekilde mücadele etmişim ya da onlar beni yok etmek için her şeyi yapmışlar. Mesela Mesut Yılmaz, Turgut Yılmaz kardeşler… Medya patronlarına telefon açıp kovulmamı telkin ediyorlar. Fenerbahçe kulübüne de aynı baskıyı yapıyorlar. Halbuki üç defa istifaya teşebbüs etmişim, Aziz Yıldırım kabul etmemiş. Turgut Yılmaz televizyonlara “Onu Fenerbahçe yönetiminden ben attırdım” diyor. Çocuksu bir güç gösterisi. Ama onlarla ilgili bir hayali ihracat dosyası geldi, devletin hazırladığı bir dosya. Otur, yaz değil mi? Oysa Almanya’ya bir ekip gönderdim araştırmaları için sonra kendim kalkıp gittim ve o ihracatların hayali değil gerçek olduğunu çıkarttım ortaya. Yayınlamış olsam ne yapacaklardı? Hiçbir şey. Ben devletin türden. Bunu öğrendiğimde teyit de ettirdim ve yazalım dedim. Uğur Bey “Hayır bu tamamen başka bir siyasi partinin işine yarayacak bir söz” diyerek reddetti. Aynı centilmenliği bugün dahi koruyor ve bizzat Erdoğan bunun kıymetini bilmeli ve güvenmeye devam etmeli. DÜNDAR Güvenmiyor diye meslek ilkelerimden ödün verecek değilim. Böyle yoğun bir kitabı yazarken Uğur Dündar’ın 40 yıllık gazeteciliğine denk düşen dönemlerle kendi gazeteciliğinize denk düşen dönemleri kıyaslamışsınızdır… ŞENER Elbette. Biz yolun başındayız diyorum. Çünkü her şeyin tek olduğu yani TRT’nin tek olduğu, medyada sayılı gazete olduğu dönemde en ufak sansür kokusu karşısında istifayı basabilen, restini hemen çeken bir tavrı var. Bir dönemde mesleğini yapmamayı bile göze alması var. Biz bugün icabında büzüşüyoruz, duruyoruz, geri çekiliyoruz, Uğur Abinin omzunda ağlıyoruz ama tekrar işimizi yapıyoruz. Bu kitabı yazdım dünyam değişti, biz hiçbir şey yaşamamışız aslında duygusu bu. Bu arada Gökçek’in tehditleri, Türkiye’yi size dar edeceğini söylüyordu, etti mi? DÜNDAR Valla şimdi kendisi yargılanıyor. Fethullah Gülen’in size yazdığı bir mektuptan da bahsediliyor kitapta ve Ecevit’in o dönemde Fethullah ile ilgili çok iyimser bir bakışı... DÜNDAR Evet, Ecevit’i çok severim. Ecevit’in Atatürkçülüğü, Cumhuriyetin değerlerine ve kazanımlarına olan bağlılığının yürekten olduğu konusunda da en ufak bir kuşkum yoktu, yoktur. Ecevit, Fethullah Gülen’e bakış açımı çok etkilemiştir. Hatta kendisine “Efendim elinizde istihbarat raporları olmalı, onlarda çok farklı şeylerin söylendiğini biliyorum” da dedim. “İstihbarat raporları her zaman doğruyu söylemez. Gidip o okulları da gördüm, ondan böyle konuşuyorum” dedi. Peki bugün baktığınızda yorumunuz.. DÜNDAR Bana o grubun yaptığı saldırılar bile meslek ilkelerimden ve içine girdiğim kulvardan çıkmamı sağlayamaz. Bu Gülenci dediğimiz grup, bana inanılmaz iftiralar yağdırarak bir linç kampanyası başlattı. Yine de kimseye iftira atmam, programlarımı atılan iftiraların platformu haline getirmem, asla tetikçilik yapmam. Elimde çok sağlam belgeler olmadan ve karşı tarafın savunmasını almadan haber yapmam. Emin Çölaşan ile ilgili bir anektod da yer alıyor kitapta. Söyleşimizi gülümseyerek bitirelim, habire işletiyormuşsunuz Emin Abiyi? (gülüyoruz) DÜNDAR Emin’in şimdi çalıştığı Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, meslektaşımız Ertuğrul Akbay’ın oğlu. Oradaki ikinci gününde telefon açtım, Ertuğrul Akbay oldum, “Yahu Emin tiraj nasıl” diye soruyorum (gülüyoruz). Bizimkinde bir heyecan, “Patron, acayip bir patlama yaptık, tiraj patladı. İnşallah 160 bini bulacağız” diyor. Ben de “Emin senden daha çok şeyler bekliyoruz” diyorum. İnanıyor. En sonunda benim Uğur deyince “Ulan yine mi çıktın karşıma” diyor ama başka zaman aradığımda yine kanıyor. Ayda bir falan Ertuğrul Akbay oluyorum. Otomatiğe bağladım, periyodik olarak işletiyorum Emin’i. (gülüyoruz) ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr İşte Hayatım/ Nedim Şener/ Doğan Kitap/ 454 s. SAYFA 17 Nedim Şener, ‘Kitabı yazdım dünyam değişti, biz hiçbir şey yaşamamışız aslında duygusu bu’ diyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1058
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle