05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aydın Şimşek’le ‘Adalar Kitabı’ üzerine ‘Ada şiirleri, ilk sözcükten itibaren insanı amaç alan bir bütünlük’ Aydın Şimşek bugüne dek İHD (İnsan Hakları Derneği) Şiir Ödülü, Behçet Aysan Şiir Ödülü gibi pek çok ödül kazandı. Adalar Kitabı, Şimşek’in Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü kazandığı dosyasının aynı adla kitaplaştırılmış hali. Şimşek’le ödül kazanan kitabı hakkında konuştuk. ye düşünüyorum. Kimisi bu yolculuğu cesaretle üstlenir ve yola koyulur. Daha adaya ulaşmadan o büyük suların içinde kaybolur ama göze almış, yola çıkmıştır. Kimilerinde adaya doğru bir yolculuk istemi hep vardır ama yola çıkma cesareti yoktur. Kimileri içinse ada sürekli değişkendir; bu nedenle bir adayı hedeflemek değil de, bir adadan başka bir adaya ve oradan başka bir adaya sürekli bir arayış tutkusunun, bir yaşam zenginliğinin peşinde olma süreci vardır. Benim adalarım bir bakıma politik adalar, çokça estetik adalar, daha özelde kişisel adalar, duygu adaları gibi birçok adacıktan oluşuyor. Bu adacıklara doğru şiirle yolculuk yaptığınızda duyguların, düşüncelerin, kişisel tarihin birçok edimi de eşlik ediyor size. Yolculukta gövdeniz yalnız oluyor, ruhunuzsa sizi oluşturan irili ufaklı gizlerden, örtülerden, bastırılmışlıklardan, aynalardan… Adalar Kitabı’nda kendinizi, yaralarınızı saklamadan içten bir dil kullandığınız görülüyor. Geçtiğiniz yolların izi var adeta satırlarınızda. Sizce bir şair şiirlerine acılarını yansıtırken bunun bir sınırı olmalı mı? Şairin şiirini kurarken, yaşadıklarının okura ulaşması ve okurda bunların duygusal bir karşılık bulması gibi bir düşünceye odaklanması, bana olası gelmiyor. Bu bağlamda şaire de şiire de hangi alandan yaklaşırsak yaklaşalım, bir oran, bir ölçü getirmeliyim. Şiir bir çok sanat disiplini gibi bireyseldir ve toplumsal akılla açıklanamaz çünkü bir şairi oluşturan şeylerin toplamına ermemiz mümkün değil. Cemal Süreya’nın deyimiyle “şiir bizde olandır, düzyazı bizde kalandır.” Dolayısıyla şiirsel olan bireysel olanın tam da kendisidir. Durum böyle olunca, şairin kurduğu şiirsel metin, elbette şairi oluşturan şeylerin bazen tümü, bazen herhangi bir nedenselliğidir. O nedenle de, şair “şiirimi acılardan kurmalıyım” diye yola çıkmaz. Şairde var olan özellikler şiirsel dizgenin içine katılır; bu özelliklerin travmalar mı, büyük sevinçler mi, arayışlar mı, yoksa korkular mı olduğunu şairin kendisi de önceden hesaplayamaz. Böyle olunca da söz konusu olan şiirin kendisidir ve şairin önüne geçecek şey de şiir olmalıdır. Öyleyse dönüp şiire bakmak ve şiirden algıladığımız şeylerle şairden uzaklaşmak, şiiri öne çekmek lazım diye düşünüyorum. Adalar Kitabı daha başından “ada” imgesini tercih ettiğinden, onu kuşatan ve onunla ilişkiye giren alanlardan şiiri bir parça kopararak, okuru şiirle baş başa bırakmayı amaç ediniyor. Bu yalnızlık, bu baş başalık içerisinden, şiirin değerinin sadece okurda kalmasını isteyen böyle bir iradenin de bilinçli bir nedene dayanarak ortaya konduğunu söyleyebilirim. Siz de 1980’li yıllarda ilk şiirlerini yayımlatan şairlerdensiniz. 1980 sonrası Türk şiirinin geldiği nokta için ne söyleyebilirsiniz? Öncelikle şunu söylemeliyim ki 80’li yılların şiirinin çevrenini daha çok içerik oluşturuyordu. Bu içeriğe, toplumsal nedenler açısından bakıldığında, çok yönlü bir çağrışım hissedilebilir. Özellikle de politik zeminde varsıllaşan bir sanat, yazındüşün dünyasıyla karşı karşıyayız. Merkezini politikadan, poetik söylemden alan ve toplumsal hayatta siyasi süreçlerin etkilerini yoğun olarak duyumsattığı bir dönem. Bu dönemin belirgin mekânolay dizgesini ise cezaevleri, açlık grevleri, işkenceler, yargısız infazlar, faili meçhuller oluşturur. Buralardan gözü yaşlı annelere, babalara, ailelere uzanan büyük trajedileri içerisinde hayat buluyordu bu şiir. Doğal olarak 80’li yılların şiiri estetik açıdan zayıf olabilir ama egemen siyasal sisteme bir itiraz şiiri, bir tutunma şiiri ve var olma şiiri olarak şekillendi diyebilirim. Hayat çok ciddi anlamda can yakıcıydı, yangın çok büyüktü ve 80’li yıllarda şiir yazmaya başlayanlar, bu yangının tam ortasındaydı. O yıllardan bugüne gelen şiirin içerisinde de, insanı amaç alan öze sahip şiirsel duruşumuz vardı. 80’li yıllardan bugüne taşınan şair arkadaşlarımız, lirik bir söylemle, yüksek şiirsel teknikle kuruyorlar şiirlerini. Bugün o yıllarda şiir yazmaya başlayan birçok arkadaşımız, şiir eğrimizin önemli isimlerinden. Şiir atmosferimiz ve dünyamız, onların sayesinde giderek güçlenip zenginleşti. 80’li yıllar, tüm karşı çıkışlara rağmen Türk şiiri içerisinde bir ivmedir. Bu ivmenin nedeni de siyasal ve poetik olandan yana tutum takınması. “AŞK DAİMA YOLDA OLMAYI GEREKTİRİYOR GALİBA” Ë Didem GÖRKAY eyhun Atuf Kansu şiiriyle şiirsel akrabalığınız nedir? Ceyhun Atuf Kansu ile şiirsel akrabalığım ve bağlarım açısından bakıldığında, onunla en belirgin ortak tutumumuz, ikimizin de antiemperyalist olması. Ceyhun Atuf Kansu şiirinin neredeyse tüm dilsel ve düşünsel vurgusu, antiemperyalist olma üzerine kurulu. Elbette daha içeriden bakıldığında da yurtseverlik, ülküseverlik, insan sıcaklığı, insanın ne olduğu kadar ne olabileceğini alttan alta sezdirmesi, hümanist birikimi insanlığın tarihsel mirası olarak içkinleştirip bunu şiirsel bir dille taşıması da, Ceyhun Atuf Kansu şiiriyle ortak bağlarımdan. Daha ileri götürülecek olursa, Ceyhun Atuf Kansu’nun yalın, sade, dolaysız imge kullanımı, şiirseldilsel anlamda da onun şiiriyle benim şiirim arasındaki önemli birlikteliklere işaret eder. “ŞİİRSEL OLAN BİREYSEL OLANIN TAM DA KENDİSİDİR” C Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü alan dosyanız Adalar Kitabı, aynı isimle yayımlandı, kitaplaştırıldı. “Ada” imgesini şiirsel (bireysel ve toplumsal) işlevi üzerinden mi kurdunuz? Şiirimizde çok az gözüken bu iç söylemler sizin şiirinizin temel yapısını oluşturmuş gözüküyor, ne dersiniz? “Ada” imgesi seçilmiş bir imge. Öyle rastlantısal şekilde ele alınan değil, tam aksine üzerinde uzun uzun düşünülmüş, tartılmış, planlanmış bir yola çıkış. “Ada” ilk bakışta, bir geri çekiliş, içe kapanış, yalnızlaşma, hatta toplumsal uzak durma, bireyselleşme gibi çağrışımları akla getiriverse de daha ötesinde yeniden derlenip toparlanma, güç toplama ve daha da özel, özerk bir alandan var olma iddiasını taşıyor. Hemen hemen herkesin kendi dünyasında yolculuk etmek istediği ada, adacıklar, takımadalar vardır diSAYFA 14 Aydın Şimşek yazın dünyamızda şiirlerinin yanında, şiirsanat üzerine düşünceleriyle de ilgi çekiyor, biliniyor. “Cezaya dönüşür bazen aşk karşılığını bulduğunda da/ ıslak kediler ve yapraklar kalır anılara” diyorsunuz, “Aşk Adası” isimli şiirinizde. Bir şair için aşk, yaşadığı hayal kırıklıkları, şiirlerinde nasıl bir yer tutar? Aşk daima yolda olmayı gerektiriyor galiba. Aşk üzerine çok şey bildiğimi, çok şey söyleyebileceğimi de sanmıyorum. Kendine özgü bir dili olduğunu, bir üst dili olduğunu düşündüğüm aşk kavrayışının bir yanında emek, sevgi varken, diğer yanında da sanıyorum sürekli bir yolda olma hali var. Belki de aşk arada kalmaktır; kendin ve ötekiyle oluşturduğun dizgede, bir “arada kalma” halinden ¥ başka bir şey olmasa gerek. Bu CUMHURİYET KİTAP SAYI 1058
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle