Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ku ve tutkularla çıktığımız, büyük hayal kırıklıklarıyla döndüğümüz, yara aldığımız bir yol galiba. O nedenle bir şair için değil ama, genel anlamda her insan için aşk, kırgınlıklar ve ütopyalar arasında süregiden bir çatışma olsa gerek ve bu çatışmada ne zaman kırgınlıklarımız olacağını, ne zaman ütopyaların peşine düşeceğimizi, şairin de şiirin de bilmesi, bulması pek mümkün gözükmüyor. Öyleyse diyebiliriz ki, Adalar Kitabı’nda “Aşk Adası” da, hâlâ yolda olan bir adamın ya da yolda olan bir insanın ayak izleri. Şair için aşk kavramı, sanırım, yolun yolcusuna çoğu zaman kıydığı bir durumu işaret ediyor. Susmalar Kitabı, Sesler Kitabı ve Adalar Kitabı… “Kitabı” adı altında süregetirdiğiniz çalışmalarınız, yeni bir boyuta doğru yeniden evrilecek mi? Susmalar’ı, Sesler’i ve Adalar’ı birbirine bağlayan dilin, bu dilde gizlenenşifrelenen anlamların nedenleri üzerine bir şey söylemek ister misiniz? Sanırım ben bir süredir tematik çalışmanın keyfini yaşıyorum. Gündelik hayatın sözcüklerini alıp, onları işleyerek yeni çağrışımlar, kavramlar oluşturmanın çok da şiirsel bir yanı var. Bir süredir bunu keşfettim. Susmalar Kitabı’nda susmanın estetiği üzerine bir dil inşa ederek, susmanın politik direnci üzerine şiirsel bir derinleşme edindim. Sonrasındaysa susma ediminin karşıtı olan ses ve seslenmelere yöneldim ve ortaya Sesler Kitabı çıktı. Her iki kitapta da yine toplumsal hayata, dış dünyaya bir yöneliş var. Adalar Kitabı ise bir dosya olarak uzun süredir üzerinde çalıştığım çok lirik bir yapıya sahip şiirlerden oluşuyordu. Ceyhun Atuf Kansu adına konan kurumsal bir ödüle layık görülmesinden de çok mutluyum. Adalar Kitabı daha çok içeriye, içeriden bakan şiirlerden oluşuyor. Hem bireysel tarihime odaklanan şiirler hem de tarih bilincine yaslanan bir dille sorumluluktan kaçmayan şiirler. Dahası ise, “Adalar” şiirleri, bir yanıyla da o tarihselciliği güncele taşıma çabamı da içeriyor diye düşünüyorum. “OKUMAZ YAZARLAR TOPLULUĞUNDAN AYRIŞIYORUM” ¥ nedenle zaman zaman büyük ut Çoğu şair ve yazar, yazmak için belirli kriterler ister, sessizlik, yalnızlık gibi. Sizin de böyle kriterleriniz var mı? Yazarken bir taslak, düzeltme gibi aşamalardan geçiyor mu şiirleriniz? Bence bir şair, kendisini oluşturan şairlerle de anılmalıdır ve böylesi de anlamlıdır. Bu nedenle sorunuzu, beni besleyen şairlerin, şiirlerin şiir serüvenime olan katkıları açısından bakarak yanıtlamak isterim. Hiçbir şair, şiir tarihini kendisiyle başlatamayacağına göre, her şair kendisinden önceki birikimin içerisine doğmuş oluyor. Bu durum her şairi, büyük bir kuşatma altında tutuyor; bu, şairin bir bakıma çaresizliğini imleyen bir durumdur. Diğer yanıyla da, büyük dil birikimi içerisinde olgunlaşmasını, bir geleneğegeleceğe bağlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla bir sarmalla karşı karşıyayız. Yazarken hem sizden önce yazılmış birikimin içerisine doğuyorsunuz, hem de o birikimden koparak, kendi yalnızlık halleriniz içinden kendinize özgü şiir dilini kurma çabanız oluyor. Böyle olunca, onlara ne kadar yalnız, kendince, kendi atmosferinin içinden yazıyorlar desek de, şairler de kendilerinde diğer şairleri getiriyor. Ben de şiirimi kurarken, kalemimi tutan benden önceki şairler yer yer beni zorluyor, onların etkisini hissediyorum üstümde. Bundan kurtulabilmek için de mutlak onları bilmem gerekiyor. İşte bu hesaplaşmayı belki atmosfer olarak, mekân olarak tanımlamak gerekirse, bir yalnızlıktan, bir sessizlikten, bir yalıtılmışlıktan yana kullanıldığında, benden önceki yazarların kalemimin ucunu tutarak, kendi iradeleri, istekleri doğrultusunda götürmelerine engel olabiliyorum. Bu bakımdan benim için atmosfer, şiirin atmosferi, aslında benden önce yazmış, bende varlığını sürdüren şairlerden kurtulma sürecidir. Aydın Şimşek yazın dünyamızda şiirlerinin yanında, şiirsanat üzerine düşünceleriyle de ilgi çekiyor, biliniyor. Sanat ve İktidar, Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme, Estetik ve Mücadele Estetiği, Fütürizm, Calvino’yu Niçin Okumalı? gibi düzyazı kitaplarınız da var. Düzyazılarınız şiirinizden çalmıyor mu? Böyle bir tehlike hep var. Dağlarca demişti sanırım “şiir kuma kaldırmaz” diye. Şiirden eksiltir mi diye çok düşündüm. Ama kesin bir karar vermedim açıkçası. Bunda türler arasındaki disiplinlerin gevşeyerek, hem içerik hem de biçim yönünden birbirlerine yaklaşmasının etkisi olsa gerek. Artık şiirsel metinlerden bahsediyoruz ya da düzyazı şiirlerden. Bir başka olumlu katkısı da, bu tür çalışmalara soyunulduğunda çok ciddi okumalar, araştırmalar yapmak gerekiyor. Böylelikle okuma kültürü giderek güçleniyor ve edebiyatımızda, daha özelde de şiirimizde giderek çoğalan “okumaz yazarlar” topluluğundan ayrışma olanağı ediniyorsunuz. Adalar Kitabı’ndaki şiirler çok etkileyici, çok özel seslenişlere sahip. Lirik ve sarsıcı, bir o kadar da düşündürücü seslenişler. Ada şiirleri bilinen sanatsalpolitik kimliğinizi nasıl etkileyecek? Bir şairin politik kimliğini oluşturan şeylerin sanatsal duruşuna da, metnine de etki edeceğini biliyoruz. Ama bu konuda öylesine çok deneyim yaşadık ki, artık estetik bakımdan yararlı bir metinle, politik bakımdan yararlı bir metni birbirinden ayıracak kriterleri içkinleştiriyoruz. Hem politik bir varlık ve duruş haline sahip olunup, hem de estetik bir dizge kurulabilir. Hatta estetik dizge ki söz konusu olan şiirse daha belirgin olarak dil içi bir örgülenme, örgütlenmedir. Bu bakımdan da, politikanın argümanları sanatsal olanı kavrayamayacağı gibi, açıklayamaz da. Ama sanatsal olanın politik olana açık etkisi, onu inceltmesi, sahicileştirmesi ve insancıllaştırmasıdır. Ada şiirleri, daha ilk sözcüğünden başlayarak insanı amaç alan bir bütünlüktür. Bu bağlamda da lirizminden ve şiirselliğinden politik alan için ödün vermeden kuruldu ve bunun da öncelikle şiirin gereği olduğunu ısrarla bilmek gerekiyor. ? Adalar Kitabı/ Aydın Şimşek/ Kanguru/ 72 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1058