24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Beyoğlu’nda, aslında var olmayan bir handa yolları kesişen bir grup insanın öyküsünü anlatıyor Beyoğlu’nda Gün Batımı. Kitap, yaşamda ertelemenin yol açabileceği kayıpları, kaçırılan fırsatların bıraktığı boşlukları en sade bir biçimde dile getirip özeleştiri yapma eğilimi uyandırıyor okurda. Ë Hayati ASILYAZICI on günlerde yayınlanan bir kitaptan ve onun yazarından söz etmek istiyorum size. Gerçekten de Beyoğlu’nda Gün Batımı ile bir yazar doğdu. Söz konusu olan kitap bir roman... Yazarın ilk çalışması olmamakla birlikte, yayımlanan ilk kitabı. Ben ve benim gibi klasik müzik, opera dünyası ile ilgilenenler onu, yani yazarı İstanbul Devlet Opera ve Balesi solistlerinden bir dramatik soprano, bir başrol oyuncusu kimliği ile tanıdı. Nilgün Serimoğlu’nun ilk kitabı Beyoğlu’nda Gün Batımı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yüksek Opera Bölümü mezunu olan Nilgün Serimoğlu, İstanbul Operası’nın Danimarka çıkarması diyebileceğim Puccini’nin Turandot operasının Türkler tarafından sergilendiği turnede, bilinen en zor dramatik soprano rolü olan ‘Turandot’u başarı ile seslendirdi. Bunu diğer önemli roller izledi. Daha sonra kendisi ile tekrar karşılaştık. Üzerinde çalıştığı bir roman dosyası ile geldi ve önerilerimi duymak istediğini söyledi. Başarılı olduğu kulvardan bir başka kulvara atlayan bu sanatçıya biraz da huzursuz olarak “tamam” dedim ve dosyadan bazı bölümleri okudu bana. Ben kolay şaşıran biri değilim ama Nilgün Serimoğlu beni gerçekten şaşırttı. Mutlu bir şaşkınlıktı bu... Bugün kendisini bu konuda yüreklendiren ilk kişilerden biri olmaktan gurur duyuyorum. Henüz kitap haline getirilmeyen o dosya ile onun akıcı anlatımını, basit, sade bir çizgi içerisinde, sıradan olaylarla yansıtabildiği derin felsefesini fark edip sarsılmıştım. Aynı beceriyi düz yazılarında da gösterdi. Yine benim yönlendirmem ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç’in onayı ile cemiyetin yayın organı olan Bizim Gazete’de köşe yazarlığına başladı. Bunu birkaç dergi ve gazete izledi. O ayrıca başarılı bir televizyon sunucusu ve programcısı. Ulusal Kanal’da kendisinin hazırlayıp sunduğu ‘Nilgünce’ adlı bir programı var. Romana gelince, bu roman bana getirmiş olduğu o ilk roman değil. Çok farklı üslupla ele alınmasına karşın aynı derecede olgun ve cezbedici bir çalışma. Beyoğlu’nda aslında var olmayan bir handa yolları kesişen bir grup insanın öyküsünü anlatıyor. Bu konu birçok yazarımız tarafından işlenmiş ve daha birçok kez de işlenecek olan zengin bir kaynak. Ustaların eser verdiği bir alanda, üstelik ilk denemesini yapmak bence büyük bir cesaret ister. Fakat kitabı okumaya başladığınız zaman herhangi bir acemilikle karşılaşmak yerine yüzeysel çizginin altında ustalıkla işlenen duygu ile karşılaşıyorsunuz. Duygu analizleri hiç abartıya kaçmadan öyle bir sadelik ve gerçeklikle verilmiş ki, romandaki kişiler artık bir roman kahramanı olmaktan çıkıp tanıdığınız kişiler, yaşamınızdan birer parça haline geliyor. Karşılıksız aşkın acısını duyumsarken aynı anda yanıtlayamayacağı sevgi gösterileri ile karşılaşmanın sıkıntısını deneyimliyorsunuz. Yazar olayları geniş bir bakış açısı ile çok yönlü ele almış. Sanırım bu nedenle doğallığını, gerçekçiliğini koruyabilmiş. Yaşamda ertelemenin yol açabileceği kayıpları, kaçırılan fırsatların bıraktığı boşlukları en sade bir biçimde dile getirip özeleştiri yapma eğilimi uyandırıyor okurda Serimoğlu. Anlatılan şeyler her an, her yerde olagelen şeyler ve şiirsel bir üslup kullanıldığı halde soyut bir çizgiye doğru kaymadan somut gerçekçiliğini korumuş. Bu çizgi roman yazarlarında genellikle birkaç eser verdikten, bazı deneyimler kazanıldıktan sonra elde edilir. Nilgün Serimoğlu bu çizgiyi yayımladığı ilk romanında yakalayabilmiş şanslı bir yazar. ? Beyoğlu’nda Gün Batımı/ Nilgün Serimoğlu/ Kardeşler Yay. Dağ./ 240 s. S ‘Şimdi Uzaklardasın’ Yaşam gibi; sıcak, canlı... Ë Zülay GÜNEY ehmet H. Doğan, Şimdi Uzaklardasın’da, her biriyle kısa ya da uzun ortak bir yaşamı paylaştığı şairyazar dostlarının ardından bir ses oluşturmuş. Bir şarkı adını çağrıştıran Şimdi Uzaklardasın’ı aslında bir ağıt gibi okumak gerekiyor. Zira kitap, varlıklarıyla, eserleriyle Türk düşün hayatını besleyip Türk edebiyatını zenginleştiren ve hayatımızdan sessizce giden edebiyatçılarla yeniden buluşturmuş okuyucusunu. Şimdi Uzaklardasın, hüzünlü bir geçit niteliğinde ama etkisini de bu hüzünden alan bir kitap Can Yücel, Onat Kutlar, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Metin Eloğlu, Metin Altıok, Ruhi Su, Aziz Nesin, Hayalet Oğuz, Halikarnas Balıkçısı, Suat Taşer, Nahit Ulvi Akgün, Suphi Aytimur, Melih Cevdet Anday, Bilge Karasu, Şükran Kurdakul, Atilla Tokatlı, Asım Bezirci gibi artık kült olmuş isimlerin kendisinin de ortak olduğu yaşam alanlarına okuyucusunu da ortak etmiş Doğan. Kendilerini yarattıkları eserleriyle tanıyıp oradan yaptığımız çıkarsamalarla onlara dair bir dünya oluşturduğumuz yazarlara başka bir gözle bakmamızı, onları kendimize daha yakın hissedip tıpkı Doğan gibi onlarla yakından arkadaşlık kurmamızı da sağlıyor Şimdi Uzaklardasın. Tabi hepsi bu kadar değil; Doğan, ortak anılardan süzülen olayları yaşadığı an ve zamandan koparmadan anlatmasıyla, fiziken yok olanları hep yaşanılır kılması bir yana, okuyucuyla yazar arasında oluşan mesafeyi de daha bir yakınlaştırmış kitabında. Buradan bakıldığında; tıpkı yaşam gibi, sıcak, canlı, hüzünlü, zaafların hiç çekinilmeden sergilendiği insana son derece yakın bir kitap olmuş Şimdi Uzaklardasın. M Şimdi Uzaklardasın, varlıklarıyla, eserleriyle Türk düşün hayatını besleyip Türk edebiyatını zenginleştiren ve sessizce yeryüzünden ayrılan edebiyatçılarla yeniden buluşturuyor okuru. Ortak anılardan süzülen olayları yaşadığı an ve zamandan koparmadan aktarıyor Mehmet H. Doğan. zaman? Ölüm hayata sığıyor ama hayat ölümü aşıyor./ Hayat doğadır” dizelerinin sahibi, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı yaşadığı “Mavi Sürgün” hayatında sık sık ziyaret eden Doğan, Balıkçı’nın diğerlerinde de olduğu gibi özel kılan kişilik özelliklerine tanıklık ediyor. ‘UNUTMAK İÇİN DÖRT YIL HARCADIM’ Edebiyatın yakın tarihinin öznelerini, onlarla birlikte yoğrulmuş bir edebiyat eleştirmeniyle takip ettiğimiz kitapta, anlatılan her bir olay, her bir anı değerli yaşam parçacıkları olmasının yanında, bizim insanımızın en rafine halini anlatması açısından da farklı bir boyut içeriyor. Anlatılanların karakter özellikleriyle daha çok öne çıktığı kitapta, son derece naif ve hassas kişiliklerin, nasıl güçlü ve kırılmaz eserler ortaya çıkardıklarına ve duruşlarına da tanık oluyoruz. Sevgi Soysal ve Yılmaz Güney’in de belirdiği safyalarda daha bir anlaşılıyor bu: “...Sevgi Soysal’ı bir daha göremedim o geceden sonra. Hastalık haberi geldi. ‘Sevgi’nin durumu kötüymüş’ diyorlardı. İngiltere’ye tedaviye gittiğinden söz ediliyordu. Mümtaz da beraber gitmiş; o acılar, o telaş içinde gazetedeki yazısını hiç savsaklamadan gönderiyordu oralardan... Sevgi’nin ölümünden sonra Milliyet Sanat dergisinde yazdığım ‘Çirkinlik Copu Tutan Ellerde Kaldı’ başlıklı yazımı hatırlıyorum şimdi. Kalkıp bakmayı da canım istemiyor. Tante Roza’yı, Yürümek’i, daha nice romanı, yaşlandığımı hissettikçe her gün daha çok sevdiğim o güzel ‘Eskici’ öyküsünü yazmış olan Sevgi’nin de şimdi çok uzaklarda olduğunu düşünüyorum. Bir de oranın son yıllarda bize çekici gelecek kadar kalabalıklaştığını.” Uzun erimli bir fırtınanın yaratıcılarının bir geçit sergiledikleri Şimdi Uzaklardasın, adının tersi bir kitap: Anlatılan herkesi, her yaşamı daha bir yakınlaştırıp, daha bir tanıdık kılıyor. ? Şimdi Uzaklardasın/ Mehmet H. Doğan/ Yapı Kredi Yayınları, 2009/ 270 s. SAYFA 19 Mehmet H. Doğan GİDENLERİN ARDINDAN Anlatılan her bir yazarın artık hayattan çekilmiş olması gibi önemli bir noktası var kitabın. Zira Doğan’ın belli zamanlarda bir araya gelse de bir yaşamı paylaştığı, bir yaşamdan öte Türkiye’nin kaderini paylaştığı bir varoluş durumu olarak okumak gerekiyor Şimdi Uzaklardasın’ı. Her bir kişinin gidişiyle, hem kendisinin hem CUMHURİYET KİTAP SAYI 1010 de bir ülkenin neler yitirdiği noktasının keskin bir acı şeklinde hissedildiği kitapta, anlatılan her bir anekdotun arkasında da bir ömrün izleri belirirken, onlara dair kafamızda oluşan imajları daha bir bizim kılıyor. Bir de her ne kadar edebiyatçı kimlikleri ağırlıkta olsa da anlatılan yazarın birebir ilişkide olduğu yaşamlarıdan ayrı olmayan, onlarla bağıntılı başka kimliklerle de tanışıyoruz kitapta. Bunlardan biri de Sevinç Özgüner. Döneme göre yaşanılanların ağırlığını görebilmek açısından Doktor Sevinç Özgüner adeta bir simge gibi beliriyor kitapta.1950’lerden itibaren 90’lı yılların sonuna kadar takip ettiğimiz yazarların, ülkenin ağırlığını ne denli sırtlarında taşıdıklarının da bir anlatımı olan Şimdi Uzaklardasın, sadece bir anı ve yaşantı olmanın çok ötesine geçmiş. Anlatılanların sadece ortak anılar değil; düşün hayatı, savunulan edebiyat çizgisinin niteliği, alınan tutumlar, hatalar ve doğruların yol açtığı olumluluk, olumsuzluk gibi daha birçok uçların kendini gösterdiği bir kitap aynı zamanda. “Her yaşayan insan hayatın askeridir./ Ölüm var, her
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle