Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkçe Günlükleri merikan filmlerinde karşılaşmışızdır. Çocuk, anne ve babası ölünce “hala” dediği bir yakınının yanına sığınır. Bir de duyarız ki halanın kocasına “amca” demektedir. Hala ve amca; yani iki kardeş evliler mi? Nasıl bir şey bu, diye düşünmeye gerek yoktur; İngilizcede akrabalıklar bizdeki kadar ayrıntılı adlandırılmamıştır. Dayı ile amca; hala ile teyze vb. karışabilir. Ancak yerli bir dizide baldızının (aşağıdaki listeye bu da eklenmeli: baldız) bebeğini kucağına alan delikanlı için, “Ne güzel sustu amcasının kucağında!” denince işler değişir. Türkçede her akrabalığın ayrı adı vardır. C. Şefik Koldaş anımsatmıştı akrabalık adlarını. “Elbette bu yazdıklarım arasında yabancı dillerde karşılığı olanlar bulunacaktır; ama karşılığı olmayanların daha fazla olduğunu sanıyorum.” dedikten sonra yalnızca aklına gelenleri sıralamıştı: Anne, baba, oğul, oğlan, kız, evlat, kerime, eş, valide, peder, elti, bacanak, dünür, enişte, yenge, teyze, dayı, amca, hala, kaynana (kayınvalide), kaynata (kayınpeder), kirve, emmi, bibi, ede, ini, ağabey, abla, kardeş, bacı, yeğen, dede, anneanne, babaanne, nine... Türkçe akrabalık adları bakımından bu kadar zenginken “enişte”ye “amca” demek de nereden çıktı? ir okurum, “Sizin yer değiştirmelerinizi okumak zorunda mıyız?” diye yazmıştı. (Ya, hep övgü almıyorum okurlarımdan!) B O zamandan beri gidip geldiğim yerlerin pek azını yazıyorum; ama kimi zaman konuşma yaptığım okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin tutumu o kadar duygulandırıyor ki beni yazmadan edemiyorum. Dün Tekirdağ Anadolu Lisesi’nde yaşadığım coşkuyu da yazmazsam günlük türünün taşıması gereken içtenliğe yer vermemiş, duygularımı gizlemiş olacağım. Bin kişiye konuştum ve büyük bir benimsenmeyle, sevgiyle kucak FEYZA HEPÇİLİNGİRLER A 27 MART CUMA landım. Niye saklayayım, İstanbul dışındaki okullarda anlattıklarıma duyulan ilgi daha çok heyecanlandırıyor beni. enellikle Türk edebiyatını öne çıkarmaya çalıştığımı, çeviri edebiyatı ihmal ettiğimi fark ettim. Çoğu Everest YayınlaG rı’ndan çıkmış çeviri kitaplardan söz edeceğim bugün. Salvador Dali’nin aynı zamanda bir roman yazarı olduğunu biliyor muyduk? “Saklı Yüzler” tek romanıymış Dali’nin; ama roman da yazmış işte. Kitabı Türkçeye Zeynep Canan Özatalay çevirmiş. Mario Simmel’in gerilim romanının adı “Bırakın Yaşasınlar”; Türkçeye çeviren: Ahmet Arpad. 2008 Pulitzer Ödülü’nü kazanan bir kitap var sırada: “Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı”. Yazan: Junot Diaz, çeviren: Püren Özgören. 2005 Orange Ödüllü bir kitap: “Kevin Hakkında Konuşmalıyız!” Yazan: Lionel Shriver, çeviren: Berna Kılınçer. Andrew Wilson’ın yazdığı, Ebru Kılıç’ın Türkçeye çevirdiği ve Unutulmayan Kadınlar dizisinde yayımlanan “Patricia Highsmith Güzel Gölge”, adından da anlaşıldığı gibi Amerikalı yazar Patricia Highsmith’i anlatıyor, hem de hangi yapıtlarını nasıl yazdığıyla, aldığı notlarla, tuttuğu günlüklerle. Sona eklenen fotoğraf albümüyle tamamlanan kitap Highsmith hakkındaki en kapsamlı çalışma olmalı. Albüm hariç 667 sayfa. Sonuna fotoğraflar eklenmiş bir başka kitap da İrfan Orga’nın “Bir Türk ailesinin Öyküsü”. Aslında bir anı kitabı; ama romanlar arasında değerlendirilmesinin sakıncası yok. 1950’de İngiltere’de ve tabii İngilizce olarak yayımlanan ve epey ilgi uyandıran kitap Dr. Arın Bayraktaroğlu tarafından Türkçeye çevrilmiş. The Guardian’da, “Birinci Dünya Savaşı’yla zenginlikten yoksulluğa itilen bir ailenin yürek parçalayan öyküsü…” denmiş kitap için. “Kaybedilmiş sevgilerin acısını dile getiren, kederli ve olağanüstü güzellikte bir öykü; 20. yüzyılın en muhteşem anılarından biri…” diye yazan ise The Independent. 1898’de Sultan Abdülhamit bir memurunu, “Küba’nın İspanya’ya karşı verdiği mücadelenin, o günlerde kar 29 MART PAZAR maşa halindeki bir başka ada olan Girit’teki mücadeleyle benzerliklerini saptamak” üzere Küba’ya göndermiş. “Havana’da Türk Tutkusu – 1898”, Yaver Ahmet Paşa’nın Küba’da “birbirinden çok uzaktaki iki farklı ülkeyi izlemesinin, aşkın ve inancın dünyanın bütün coğrafyalarında nasıl aynı şekilde yaşandığına tanıklık etmesinin” romanı. Kitabı Ernesto Gómez Abascal yazmış, Mehmet Necati Kutlu ile Ceren Karaca Türkçeye çevirmiş. Kuşadam Birdy’nin öyküsünü, 1984’te çevrilen, Matthew Modine ve Nicholas Cage’in oynadığı ünlü filmden biliyoruz. William Wharton’ın yazdığı, “Aşk, savaş, delilik ve ‘kuş olmak’ üzerine” üst başlığıyla çıkan “Birdy”, Evrim Şolpan tarafından ilk kez Türkçeye çevrilmiş; Artemis Yayınları tarafından basılmış. aran Özer’in, özne yüklem uyumuna ilişkin iki sorusu vardı: Top oynayan çocuklar camı kırdılar. F“Bu örnekte özne çoğul yüklem de çoğul. Bu durumda cümle doğru. Ama anlam bütünlüğü olarak baktığınızda top oynayan çocuklardan biri camı kırmıştır, hepsi birden kıramayacağına göre yüklem tekil olmaz mı?” Yüklemi tekil yaptığımızda da anlam değişmez. “Top oynayan çocuklar camı kırdı.” desek de içlerinden birinin camı kırdığı değil, camı kıranın belli olmadığı; camın hep birlikteyken kırıldığı anlamı çıkar yine. Kurum içi yazışmalarda kullanılan bir ifadeyi de soruyor Faran Özer. İkinci sorusu da bu: Söz konusu kabul komisyonuna Ünitemizden Hasan Kurtyiğit ile Mehmet Yılmaz katılacaktır. “Cümlede ‘ile’ ile bağlanan iki ad varsa yüklemi tekil mi olur, yoksa çoğul mu olur?” “Ünitemiz” derken ü’yü büyük harfle yazmaya gerek yok. Önce bunu düzeltelim. Eğer ad vermeyip sayı bildirilerek “İki kişi” denseydi yüklem, “katılacak” biçiminde tekil olabilirdi. Ancak adları belli kişiler söz konusu olduğunda onlara gösterilmesi öngörülen saygı çerçevesinde yüklemi çoğul yapmakta yarar var.? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. 30 MART PAZARTESİ 28 MART CUMARTESİ B U L M A C A 1 L 2 M 3 H 4 A 5 C 6 M 7 L 8 K 9 I 10 F Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU D. “... Koçibey” (tanınmış otomobil yarışçısı). baharındayım” diyen şair.. 11 M 12 K 13 B 14 M 15 L 16 M 17 E 18 E 19 E 20 B 51 35 25 59 45 60 66 55 37 21 K 22 I 23 E 24 G 25 J 26 B 27 E 28 L 29 B 30 J E. İyon. 30 49 81 78 50 K. İstanbul’daki bir üniversite.. 31 G 32 M 33 C 34 B 35 J 36 L 37 D 38 M 39 L 40 L 41 M 18 19 27 23 17 F. Gümüşün simgesi. 8 12 21 L. “... ... ... Yirmi yıldır görmediğim bu kasaba, düşümde artık bir serap gibiydi. Birçok yeri unutulan, eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her zaman önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni, karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazen yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi hatırlamaya çalışıyorum. Ama beyaz bir unutuş önüme yığılır. Renkleri siler, şekilleri kaybeder.” (Ömer Seyfettin). 42 L 43 B 44 L 45 J 46 H 47 L 48 C 49 J 50 J 51 J 68 10 52 L 53 G 54 B 55 D 56 O 57 M 58 L 59 J 60 D 61 M 62 I G. Müslüman ülkelerde yaşayan Yunan asıllı kimse. 63 M 64 I 65 L 66 D 67 A 68 F 69 M 70 H 71 L 72 A 73 M 53 31 24 74 L 75 H 76 M 77 A 78 J 79 C 80 A 81 J 82 H Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını ve “Burada Günışığı Türk” adlı şiir yapıtının yayımlandığı yayınevinin adını oluşturacak. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Knut Hamsun’ın bir romanı. 80 4 77 72 67 B. “Böyle buyurdu ...” (Nietzsche’nin bir yapıtı). H. “... biz olalım bu sokakların / ve hiç durmadan yağmur yağsın / Biz gürültüsüz sözcükler bulalım / sarmaşıklar fısıldaşsın yine / Gidersek birlikte gideriz / yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen” (Ahmet Telli’nin, “Belki Yine Gelirim”inden). 15 39 40 1 52 62 42 36 58 44 75 3 82 46 70 I. Damdan dama atlarken düşüp ölen, Lale Devri şairi (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız.) 65 28 7 74 47 71 998. sayının çözümü: A. YÜZ LİHAYA, B. ÜRGÜP, C. CUŞİŞ, D. EKOL, E. LM, F. KAĞIZMAHLI, G. AHMED, H. YEŞİM, I. IRIPLARIN ÇALKANTISINDA, J. ROGER MOORE, K. AYET, L. NUBUK. Şiir: “güneş henüz yok, ıslak gün/ nemli toprak bulaşıyor paçalarıma/ aldırmıyorum nicedir uzaklaştığım yere” 34 26 20 43 54 29 13 C. Mehmet Rauf’un bir romanı. 64 22 9 J. “Yanıyor gölgesi/ zeytinin/ Denizde buğu/ kayalarda kızışan/ yel/ çatırdıyor/ Öğle uykusundasın/ serin memelerin/ serin karnın/ baldırların/ Yaz/ Gövdenin 56 48 79 33 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 999 SAYFA 31