29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA 2008 tarihli 978. sayısında ‘Can Yayınları’ Yayın Yönetmeni Celal Üster ve ‘Bilim ve Sosyalizm Yayınları’ Yönetmeni Süleyman Ege’nin ‘Komünist Manifesto’nun Türkçedeki çevirileri ile ilgili yazılarına yer vermiştik. Her iki yazıda da Yordam Kitap’ın yayımladığı ‘Komünist Manifesto’ öne çıkıyordu. Bu sayımızda da Yordam Yayınları’nın bir açıklamasına ve Süleyman Ege’nin yazısında adı geçen Mete Tunçay’ın bir kısa notuna yer veriyoruz. Bu konuda başka yazı yayımlamayacağımızı da belirterek, her iki yazıdaki bir eksikliğe değinmek istiyoruz.. Üster ve Ege’nin yazılarında ‘Komünist Manifesto’nun Türkiye’deki çevirilerinden bahsedilirken Tektaş Ağaoğlu’nun yaptığı ‘Manifesto’ çevirisinin adı bile geçmiyor. Oysa bu çeviri bir yıl arayla iki kez yayımlanmıştı. Ağaoğlu’nun ‘Manifesto’ çevirisi ilk kez 1970 yılında, sevgi ve saygıyla andığım Zeki Öztürk’ün Öncü Kitabevi Yayınları tarafından kitap olarak basılmış, 1971 yılında da aynı çeviri yine Öncü Kitabevi Yayınları’nın yayımladığı Karl MarxFriedrich Engels imzalı ‘Politika ve Felsefe’ adlı kitabın içinde yer almıştı. Dilimize unutulmaz çeviriler kazandırmış Tektaş Ağaoğlu dostumdan bu eksikliği adı geçen yazılarda gideremediğimiz için özür diliyor ve sevgilerimi sunuyorum. Bol kitaplı günler… Dergimizin 13 Kasım ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Edebiyat ve teknoloji (bis) ravelling Production, “kutu”yu göndermiş yayın izni verdiğim için jest sanırım. Bir DVD+bir audiocd, Alberto Manguel’in Montauban’da benimle yaptığı söyleşinin hem görüntü, hem ses kaydı. Kimlerin, kaç kişinin ilgisini çeker, onu ben bilemem; bunu anlamak, görmek için adım atmak gerekir, atmışlar işte. Arşivim açısından önemli bir belge. Bu tür bir kaynağın önüme çıkmış olması hem ısıttı içimi, hem de bir sızı yarattı: İnsana, önce kendi ülkesinin böyle sahip çıkması gerekmez mi? Yıllar yılı, onca sözlü etkinliğe katıldım, bir iki görsel kayıt bulunabilir olsa olsa, aransa, bir düzine kadar ses kaydı, ola ki. YKKSY’de bütün sözlü etkinlikleri baştan sona kayda aldırtmıştım: Video ve ses bantları raflarda çürümeyi bekliyordur herhalde. Oysa, canalıcı seanslar yaşandı orada; neyse ki “Salı Toplantıları”nın bir bölüğü kitap halinde yayımlandıydı. bugün olsa, onları Travelling Production gibi hazırlatırdım: Canlı yayın, canlı sunulmalı! Türkiye, teknolojideki gelişmelerin tutkuyla izlendiği, müşteri sıkıntısı çekilmeyen bir ülke. Gelgelelim, özellikle kültür alanında pek az ürün giriyor devreye: Görüntü kayıtları, ses kayıtları açısından çölde yaşıyoruz sanki. Aklı başında sermaye sahipleri işe el atasıya, onun için, en sağlıklı çözümün UBUWEB benzeri bir sanal kültür sitesi yaratmaktan geçtiğini düşünüyorum. Daha önce konuya sokulduğumu unutmuyorum: Özellikle 1945 sonrasında, yazar (ya da sanatçı, düşünür, bilim adamı) ortaya çıkan ve hayatın merkezine yerleşmekte gecikmeyen yeni araçları varsayarak işini kotarmaya koyuldu. Hareketli T hareketsiz görüntü kaydı, ses kaydı, çoğaltım teknikleri artık devredeydi. Onlara mesafe alabilir (sözgelimi Blanchot gibi), onları tepe tepe Antoine kullanabilir (saCompagnon yısız örnek verilebilir), onlara yönelik işlere girişebilirdi. Böyle de oldu. Bugün ulaşabildiğimiz toplam malzemenin önemli bir bölümü, arşiv (giderek, belki, fetiş) değeri taşıyor; bir bölümüyse, yapıta eklemlenmiş durumda. Hâlâ geleneksel form(at)lar ağırlığını koruyor gene de. Antoine Compagnon’un Collège de France açılış dersi, “Edebiyat, Ne İçin?” kitap halinde yayımlanmış, aldım, okuyorum. DVD versiyonu daha mantıklı olurdu, alır, izlerdim. İkili versiyon daha da işlevsel bir sonuç getirirdi. Handycam edineli beri, edebiyat adamı kimliğimle, bambaşka baktığımı fark ettim. Edebiyatın yerine mi koyacağım çekeceklerimi? Yanına koyacağım. TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] JOseph Kosuth KOSUTH’UN KÜTÜPHANESİ Joseph Kosuth’un en yeni işlerinden biri “Kütüphane”. Doğal olarak yaptıklarına yakın durduğum çağdaş sanatçılardan biri: Yazıya, hurufiliğe bunca bağlı çalışmalar karşısında başka türlüsü beklenemezdi. KütüphaneDuvar ilişkisi çok önemli. Ağırlığı taşıyıcı unsurlara yakın tutmak gerektiği için mi seçilmiş bir durumdur, yoksa kitapların görülmesini kolaylaştırmak amacıyla mı duvarlara yaslanır kütüphaneler, araştırıp soruşturmuş değilim. “Kitap Evi”ni, düşündükten sonra, tek katlı öngörmek bana uygun geldiydi. Düşlerimi süsleyen ve besbelli orada kalacak Casa Batur da, geniş bir araziye yayılacaktı; yalnızca küçük orta bölümü iki katlı, yan taraflara açılan çalışma ortamları, dolayısıyla kütüphane, tek katlı olacaktı. Duvarları kitaplıklardan, raflardan kurtarmayı, Kütüphanemi (elbet labirent düzeninde) ortada kurmayı tasarlıyordum. Duvarları asmak için kullanmak isterim, bir de çıplak kalmaları için ama, bu sonuncusu, duvarın özelliklerine sıkısıkıya bağlı: Sanat varsa duvar işçiliğinde, onu sıvamak da, kaplamak da ayıpların büyüğü gibi geliyor bana: Kitaplarla bile. Kosuth’un “Kütüphane”sini bir EdebiyatSanat dergisi yayımlamış son sayısında; biçimi Fol kadar olmasın, biraz gösterişli bir dergi. Yeterli açıklama göremedim, baskı özellikleri de parlak sayılmazdı, anlayamadım: Büyütülmüş fotoğraflar mı, projektör yoluyla yansıtmalar mı? Umarım ikincisidir, ilki yakışmazdı bu işe: Kütüphane, gezgin olmalıdır! Kitapların yerleri rahat değiştirilebilmelidir. Kosuth, örneğin Foucault’nun arşivle ilgili bir paragrafı, alıntılar gömmüş fotoğraflara. Duvardan duvara akan metin parçaları. Kitap sırtlarını, sırt yazılarını seçerek mi görmemiz gerekiyor? Anlayamadım. “Kütüphane” gibi bir iş, “Kütüphane” yazarının karşısında bocalayabilir Kosuth ya bunu akıl etmiş midir? Bir kişiden (kendimden) söz ediyorum ama, pek çok kişiden söz etmiş sayılırım. Bunun önemi şurada: Hayatı boyunca büyük bir kütüphaneye adım atmamış biri, orada sessiz kalınması gerektiğini düşünmeyebilir. Her tapınağın özgün kuralları olur. Kütüphane tutkunları bunları, hem de nasıl, tanırlar. Gelgelelim, bazılarının içinde piromaninin serpilmesine engel çıkarmaz tutkuları. Bir dünyaya giriyorsanız, köşe bucağına dek öğrenin onu. Olası bütün sınırlarına gidin. Oradan iş çıkaracaksanız dikkat edin: Yanlış bir kelime yüksek sesle dökülebilir ağzınızdan. Bunları söylemek isterdim dostum Kosuth’a. ? Foucault İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 981 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle