29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Okuduğum Kitaplar METİN CELÂL Şiir okuma notları gizli lirizm, onun kendileştirmesinde önemli bir unsur sanırım. Okuduğunu anlayamayacak kadar kararmış tutucu muhafazakârlar bir yana “normal” denen insanlara dahi en ters gelebilecek konuları bile öyle bir dille anlatıyor ki, eğer aşırı dinci bir gazetenin önyargılı bir yazarı değilseniz İskender’in derdini anlayabiliyor, okudukça onun duygularına ortak olabiliyorsunuz. “Gülün beynini çıkartıyorsun. Yapma bunu.”, “Sararmış bir keçi gördüm öldüğüm eylül”, “Sütü kesilmiş kontrolsüz kayalığız”, “Tereddüt memeli bir hayvandır” gibi ilk dizeleri var şiirlerinin. Bu dizelerde yaratılan imgenin izini sürmüyor, aksine arka arkaya gerçeküstü sayabileceğimiz benzer imgeleri yığıyor. Neredeyse absurde varacak söyleyişin içine yerleşmiş şiirlere caz müziğinin ezgilerini eklese de kentli, dışlanmış, ötekileştirilmiş insanın sayıklamaları diye de algılanabilir yazdıkları. Varolan hayata muhalefetini, hayat, ölüm, varlık, hiçlik gibi temel kavramlar üzerinde kendi ile tartışmalarını bu gerçeküstü imgelerin oluşturduğu ana temada buluyoruz. Eleştirmek, değiştirmek istediğinin yerine neyi önerdiğini söylese artık, diye geçiriyor insan içinden. Türk şiirinin sadık okurları için Ölü Evinde Seks Partisi’ndeki şiirler İkinci Yeni’nin ilk dönemlerini de hatırlatacaktır. Bana ise Dali’nin tablolarının, Bunuel’in filmlerinin şiirleştiği duygusunu verdi. küçük iskender’i okumaya, izlemeye devam edin! Onu aşırı dinci bağnaz gazetecilerin haşinliğine terk etmeyin. Şairinize sahip çıkın! BİR DELİNİN GÜLCESİ Gülce Başer, 2000’li yılların şairlerinden. İlk şiiri 2006 yılında yayımlanmış. İlk şiir kitabı Bir Delinin Gülcesi’ni (Yasak Meyve, Mart 2008) yayımlamakta da hızlı davranmış. Ama 1973 doğumlu olduğunu gözönüne alırsak 35 yaş bir şair için geçtir. Demek ki, yayınlamadan önce biriktirmiş, demlendirmiş. Kitap, “8 Mart şerefine sevgilim / kumanda bu gece benim / nasılsa başka zaman olmayacak ve nasılsa” diye başlıyor. Kendi maaşıyla ödediği TV, DVD oynatıcı ve evsinemasının kumandalarına bile hükmedemeyen kadın kendini “8 Mart Kraliçesi” ilan etmiştir. Çalışan kadın ve “yöneticiliğe hevesli, iyi eğitimli genç” eşi ile Gülce Başer bize bir dünya yaratıyor. “evet, çoğalıyor insan ürküntü biriktirdikçe” diyen şehirli, çalışan, evli genç kadın hayat mücadelesi ve toplumun verdiği yaşam biçiminin etkisi ile kendine yabancılaşırken hayatını sorguluyor. Orta sınıfın, orta sınıf olmak için yapılması gerekenlerin (ev, iş araba), verilmesi gereken tavizlerin baskısı altında “ne kadar kalabalık ve yalnızlık dolu” olduğunu fark ediyor. Ama hayat istenen, tasarlanan gibi olmamıştır. İyi bir iş, ideal bir evlilik yetmemiştir. Çünkü her şey görüntüdedir. Görünmek ve görülmek için yapılır. Belki de evlilikte kurumsallaşmak için verilen ödünler, göz yummalar kadını “zorlamayalım hayatım / yürümeyen bir evlilik bizimkisi” dizelerine getirmiştir. Çünkü evliliğin yürümediği evdeki işaretlerden anlaşılmaktadır. Gülce Başer, günümüz şiirinde nedense hemen hiç işlenmeyen orta halli şehirli kadının sorunlarını, açmazlarını, kıstırılmış, sıkıştırılmış ruh halini hızla modernleşmeye çalışan İstanbul’un, kent hayatının görüntüleri ile destekleyip dobra ve vurucu bir biçimde anlatıyor. Dilini de o terminolojiyi çekinmeden kullanarak oluşturuyor. CV’ler, bilançolar, excell tabloları, DVD’ler, çelik tencereler, köprü trafiği, döviz kurları, faks mesajları kendiliğinden dile geldiği için söyleyişinde sırıtmıyor, aksine destekliyor, anlatımı kuvvetlendiriyor. Zaman zaman imgeselliğe, lirizme kaysa da açık yürekli bir anlatımı var. Ne demek istediğini, aktarmak istediği düşünceleri, hisleri okura kolayca geçiriyor. Eksilerini, hatalarını görmezden geliyorsunuz. Gülce Başer, ilk kitabında kurduğu bu yapıyı, söyleyişi, dili sürdürürse kendine has yeni bir şairle tanışmış olacağız. TÜRKİYE’DE ŞİİR DERGİLERİ Kitabın tam adı Türkiye’de Şiir Dergileri Şairler Mezarlığı (1909 2008). Yazarı, şair eleştirmen Mehmet Can Doğan. Mehmet Can Doğan, şair ve eleştirmenliğinin yanında meslek olarak da edebiyatla uğraşanlardan. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve edebiyatı bölümünde görev yapıyor. Dergilerde yayımlanan yazılarının yanı sıra Çağdaş Türk Şiiri üzerine akademik düzeyde de çalışmaları var. “Cemal Süreya’nın Şiiri” çalışmasıyla doktor unvanını kazanmış. Dergicilik serüvenin de biyografisinde önemli payı var. Mim, A’raf, Son Duvar, Sonsuzluk ve Bir Gün dergilerini çıkarmış. Belki de bu serüveni onu Türkiye’de Şiir Dergiciliği üzerine bir araştırma yapmaya yöneltmiştir. Mehmet Can Doğan 1909’da çıkan ilk şiir dergisi Şiir ve Tefekkür’den Mart 2008’de yayımlanmaya başlayan Kuşak Edebiyat’a yüz on dergiyi dikkatle incelemiş. Her derginin önce künye bilgilerini vermiş, kaç sayı çıktığını saptamış, derginin çıkış amacı ve tavrını saptamış, dergide yer alan şair ve yazarlar ile önemli ve dikkat çeken yazıları işaret etmiş ve en önemlisi derginin yayınlandığı dönemdeki yeri ve durumunu değerlendirmiş. Yani derleyip tanıtmakla kalmamış yerine de koymaya çalışmış ki bu tip çalışmalarda rastlanmayan bir niteliktir değerlendirme yapmak. Şiir, Türk edebiyatının en dinamik türlerindendir. Belli başlı tüm akımların öncüleri şairlerdir. Türk edebiyatı tarihi Türk şiiri ve onun yarattığı tartışmalar eksen alınmadan yazılamaz. Son za küçük İskender Ölü Evinde Seks Partisi k üçük İskender, çok yazan, çok kitap yayımlayan şairlerdendir. Yeni baskılarla birlikte yılda beş altı kitap yayınlar. Yeni basımlar da isimleri ve sunumlarıyla yeni kitaplar gibidir. Eski kitaplar birleşir yeni ciltlerde yeni isimlerle basılır. Bir süre sonra hangisi yeni, hangisi yeni basım takip etmek güçleşir. Mehmet Can Doğan Buna bir de İskender’in deneme kitapları eklenince, ipin ucu kaçıverir. Ölü Evinde Seks Partisi’ni (Ekim 2008, Sel Yay.) gördüğümde, yeni bir kitap mı, diye düşünürken, bunlar geçti aklımdan. Bu yoğun yayın süreci nedeniyle İskender’i ihmal ettiğimizi düşündüm. küçük İskender, çok yazıp, çok yayımlatmasına rağmen tekrarlara düşmeyen, kendini çoğaltmayan yenilikçi bir şair. Yıllardır inat ve kararlılıkla oluşturduğu ana izleklerinden vazgeçmeden yeniyi arıyor, deniyor. Bünyesine uygun olanları kazanım olarak hanesine yazıp, uymayanları terk etmekte çekingen davranmıyor. Bugün, “küçük İskender Şiiri” diyebileceğimiz bir şiirden söz edebiliyoruz. İskender’in taklitçileri, onun gibi yazmaya özenen genç takipçileri var. Ama onun hem sözde, hem de özde yaptığı seçimler, şiir anlayışı, sorunsalları kolayca taklit etmeye müsait değil. Yeraltı kültürünü şiirine yansıtırken edebiyattan ödün vermez. Neyi söylediği kadar nasıl söylediğine de önem verir. Avangard, marjinal, kaybeden, dışlanmış… gibi bir çok terimle yaftalansa da söylediği şiiri kendinin kılmayı bilir. Şiirinin içine SAYFA 12 Gülce Başer manlarda yayımlanan öykü dergilerinin dışında tek bir türe odaklanan dergiler en çok şiir için çıkmıştır. Şairler dergisiz yapamaz. Hemen her şiir kuşağının, grubunun dergileri vardır. Kitabı okuduğunuzda ve tabii edebiyat tarihlerine baktığınızda göreceğiniz gibi hemen tüm şiir dergilerinin ve çoğu edebiyat dergisinin yayıncıları şairlerdir. Şairlerden neden o kadar çok eleştirmen çıktığı sorusunun cevabı da belki bu gerçekte gizlidir. Mehmet Can Doğan giriş yazısında yaptığı incelemenin sonuçları hakkında da çıkarımlar, yorumlar yapıyor. En çok şiir dergisi tahmin edilebileceği gibi İstanbul’da yayımlanmış (55), Ankara 23, İzmir 10 dergi ile İstanbul’u takip ediyor. 80’lerden sonra şiir dergisi yayıncılığı yoğunlaşıyor. 80’lerde 18, 90’larda 35, 2000’lerde 42 şiir dergisi yayınlanıyor. 80’lere kadar şiir dergiciliği Ankara ve İstanbul’da yoğunlaşırken 80’lerde 5 şehirde, 90’larda 9 şehirde, 2000’lerde 20 şehirde şiir dergisi çıkıyor. Şiir dergileri için 2000’lerde yaşanan bu canlılık edebiyat için de geçerli sanırım. Türkiye’nin hemen her yerinde birbirinden başarılı dergiler yayımlanıyor. Bir anlamda edebiyat ve şiir dergiciliği günümüzde altın çağını yaşıyor diyebiliriz. Kitabın tam adı Türkiye’de Şiir Dergileri Şairler Mezarlığı’na da değinirsek, evet bir anlamıyla şiir dergileri şair mezarlığı görünümündedir, birçok şair o dergilerde çıkan şiirlerle varolup, yaşayıp, yokluğa karışmıştır. Birçoğunun şimdi adını bile hatırlamıyoruz ama Çağdaş Türk Şiiri’nin varolan hemen tüm şairlerinin yolu şiir dergilerinden geçmiştir. Şiir dergileri olmasa Türk Şiiri eksik kalırdı. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 981
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle