29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Komünist Manifesto’nun Türkiye Serüveni Süleyman Ege’nin dergimizin 13 Kasım 2008 tarihli 978. sayısında yayımlanan “Komünist Manifesto üzerine zorunlu bir yazısı ile ilgili olarak Yordam Kitap yöneticisi Hayri Erdoğan ve Mete Tuncay’dan birer açıklama notu aldık. Her iki yazıyı da yayımlıyoruz. Ë Hayri Erdoğan* Kasım 2008 tarihli Cumhuriyet Kitap’ta Bilim ve Sosyalizm Yayınları sahibi Süleyman Ege’nin, Yordam Kitap tarafından basılan Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar kitabına yönelik “değerlendirmeler” içeren bir yazısı yer aldı. Büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle okuduğumuz yazıda, Süleyman Ege hem yayınevimiz, hem kitapta önsözü bulunan Rasih Nuri İleri, hem de önsözde adı geçen Mete Tunçay hakkında çok ağır ithamlarda bulunuyor. Burada Rasih Nuri İleri ve Mete Tunçay’ı savunmak bize düşmez. Mete Tunçay gönderdiği kısa açıklamayla, tartışmanın kendisiyle ilgili bölümüne bizce son noktayı koymuştur. Rasih Nuri İleri ise gerek duyarsa zaten yanıt verir. Ancak duruma yayınevimiz açısından açıklık getirmek için aşağıdaki satırları yazmak zorunlu olmuştur. Öfkeli bir ruh haliyle kaleme alınmış bu yazıda Yordam Kitap hakkında söylenenlere geçmeden önce, Süleyman Ege’yi yayınevimize karşı bu denli öfkelendiren şeyin ne olduğunu belirtmekte fayda var. Kitapta Yayınevinin Notu başlığıyla yer verdiğimiz ve Manifesto’nun bu baskısında neleri, ne amaçla kitaba aldığımızı kısaca anlattığımız topu topu iki sayfalık yazıda şöyle bir paragraf var: “Manifesto’nun 160. yıl basımını daha da anlamlı kılacağı düşüncesiyle, Manifesto’nun, çevirisi Şefik Hüsnü’ye ait ilk Türkçe basımı da derlemeye alındı. Bu geniş derleme, Türkiye’nin kıdemli komünistlerinden Rasih Nuri İleri’nin Manifesto’nun Türkçe’de yayımlanış serüvenine ışık tutan önsözüyle sunuluyor.” Bu iki cümlelik paragrafın son cümlesinde yer alan “serüven” sözcüğü, mücadelesini ve emeğini hep saygıyla ve takdirle andığımız ve Türkiye’de sosyalist yayıncılığın en önemli öncülerinden biri olarak değerlendirdiğimiz Süleyman Ege’nin, yayınevimiz hakkında akıllara ziyan ithamlarda bulunması için yeterli olmuş. Süleyman Ege önce bu sözcüğe bizim aklımızdan geçmesi dahi mümkün olmayacak olumsuz anlamlar yükleyerek yayınevimiz hakkında ancak kötü niyetle açıklanabilecek bir varsayımda bulunuyor, sonra da bu varsayımı doğruymuş gibi, ağır ithamlarını sıralıyor. SAYFA 14 Mete Tuncay’ın notu ol yayımcılık alanında Manifesto Savaşçısı olarak haklı bir saygınlık kazanmış olan Süleyman Ege’nin 13 Kasım 2008 tarihli Cumhuriyet Kitapekinde benimle ilgili olarak söylediklerine üzüldüm. Bundan tam 40 yıl önce Bilim ve Sosyalizm Yayınları arasında, çevirmen adı olmaksızın yayımlanan metnin benim çevirim olmadığını, kendisine verdiğim çevirinin “bir kısmı eksik, kalanı da savruk ve yavan” olduğu için yayımlanmadığını, onun yerine kendisi ile Mihri Belli, Erdoğan Berktay, Pertev Naili ve Korkut Boratav’ların ortak ürünü olan bir metni bastığını ileri sürüyor. Sonradan ekliyor ki, benim “kısmî çeviri”me zaman zaman göz atılmış, az da olsa bu metinde bir katkım olduğundan söz edilebilirmiş; Boratav’ların katkılarıysa, 1976 tarihli üçüncü basım hazırlıkları sırasında olmuş. O zamanki daktilo ile yazılmış metin dosyamı arşivimde buldum. Önsözler dahil hiçbir eksiklik yok. Sadece, birçok başka basımda da yer verilmeyen Lehce ve İtalyanca basımlara Engels’in kısa önsözleri yok. Almanca 1890 basımına yazdığı önsözün de, öncekilerle mükerrer ilk bölümü (belirtilerek) atlanmış. Ben o sırada, danışmanlığını Attila İlhan’ın yaptığı Bilgi Yayınevi’nde basılmak üzere “Sosyalist Siyasal Düşünüş” antolojimi hazırlıyordum. Manifesto da orada yer alacaktı. 1967 güzünde askere gittiğim için bu proje biraz ertelendi. (12 Mart’tan sonra iki cilt halinde –ama Manifestosuz– yayımlandı; çünkü, bu derleme Türkçe çevirisi basılı olmayan parçalardan oluşuyordu.) 1968’de ben askerken S.Ege Manifesto çevirimi istedi, adımı kullanmamak koşuluyla verdim. Mihri Belli bazı düzeltmeler yapmış; gittim konuştuk. Bir tanesi aklımda kalmış (Rasih Nuri İleri’ye anlattığım sansür konusu, bu). Önce, elimdeki kendi daktilo edilmiş metinden aktarayım: “Gerçekte, burjuva evliliği evli karılar üzerinde bir ortaklık düzenidir; böyle olunca da Komünistleri suçlayabilecekleri tek şey, olsa olsa, ikiyüzlülükle gizlenenin yerine, açıkça yasaya uygun kılınmış bir kadınlar ortaklığını koymak istemeleridir.” Mihri Bey, MarxEngels’in ifadesinin “bizim halkımız açısından” uygun olmadığını söyledi ve şöyle düzeltti: “Burjuva evliliği, gerçekte, evli kadınlarda ortaklık sistemidir; ve, burjuvalarımız iddialarında [1976 basımında: ‘savlarında’] bir an için haklı olsalar bile, komünistleri ancak, iki yüzlülükle gizledikleri bu kadında ortaklık düzeni yerine, dürüst ve yasalara uygun bir düzeni kurmak istemekle suçlayabilirler.” (1968 basımında s. 69, 1976 basımında s. 49) Bu pasajı, Yordam Kitap’ın Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar (2008) toplamasındaki Nail Satlıgan (s. 38) ve Dr. Şefik Hüsnü (s. 102) çevirileriyle karşılaştırabilirsiniz. ? S 13 Süleyman Ege’ye göre, “olayın geçmişi” için “serüven” demek “Bir gaflet değilse bu, doğrusu şaşılacak bir şey”dir. “Dünyanın hiçbir yerinde Marksist yayıncılık ne dün ne bugün bir ‘serüven’ işi olmuştur, ne de hiçbir marksist yayıncı çıkıp, kendisini parlatmak için, olayın geçmişini böylesine bir aymazlıkla ‘sunma’ becerisini gösterebilmiştir.” Doğrusu, ne biz, ne de okurlarımız, “serüven” sözcüğünden Süleyman Ege’nin anladığını anlamış değiliz. Bu sözcük sol literatürde bizim kastettiğimiz ve anladığımız anlamıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Nitekim Türkçeye hâkimiyeti tartışılmaz bir yazar ve aynı zamanda bir manifesto çevirmeni olan Celal Üster, Süleyman Ege’nin bu yazısıyla aynı sayıda ve aynı sayfalarda yer alan yazısında (onu tekzip edercesine) Manifesto’nun “Türkçedeki serüveni” ifadesini hem ara başlıkta hem de metin içinde kullanıyor. Manifesto’nun yayımlanış tarihi için “serüven” kullanımına dünyadan da (hem de kitap adı olarak) örnek verebiliriz: Bir eseri Türkçeye de çevrilmiş olan saygın Marksistlerden Hal Draper’in kitaplarından biri şu başlığı taşıyor: The Adventures of the Communist Manifesto (Komünist Manifesto’nun Serüvenleri). Süleyman Ege’nin sözcüğe yüklediği anlam bize yabancı olduğu gibi, “kendisini parlatmak”, “aymazlıkla sunma” da 20 yıllık yayıncılık deneyimimizde bize hep uzak oldu. Süleyman Ege ithamlarına devam ediyor: “Yordam’ın sunumuna, olsa olsa, Komünist Manifesto’yu üzerinde şimdi belasız, ‘serüven’siz yayımlayabilme kolaylığını bulduğu bir savaşımın parıltısından kurtulmak için onu örtmeyi, karartmayı gerekseyen kendi iç dünyasının çocukça bir dışavurumu gözüyle bakılabilir.” Yanlış bir öncülden yola çıkıp, kontrolsüz ilerlemenin varacağı yer bu olsa gerek. Ama Süleyman Ege burada da durmuyor ve yazısını şöyle noktalıyor: “Yazık ki bu olayda, bir gün Manifesto’yu içeren bir derlemede yazılanlarla karşılaşacağımı ve böyle bir açıklama yapmak durumunda kalacağımı düşünemezdim. Bu da sanırım, öykümüzün, emperyalizmle el ele batağa sürüklenmiş bir ülkede devrimci değerlerdeki aşınmanın da dibe vurduğu bir gericilik dönemini işaret eden başka bir dramatik yönü olmalı.” Süleyman Ege, yayın hayatını Türkiye’den ve dünyadan onlarca komünistin, entellektüelin, devrimcinin kollektif emeğiyle sürdüren Yordam Kitap hakkında, üstelik bu kollektif emeğin en somut ürünlerinden biri olan Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar kitabındaki “serüven” sözcüğüne keyfi anlamlar yükleyip bu ithamlarda bulunarak, en iyimser değerlendirmeyle haksızlık etmiştir. Evet, Komünist Manifesto’nun Türkiye’de yayımlanış öyküsü hayranlık uyandıracak bir serüvendir. Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar, bu serüvenin bir başka halkasıdır. Ve serüven devam etmektedir. ? (*) Yordam Kitap Yayın Yönetmeni CUMHURİYET KİTAP SAYI 981
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle