27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nazife Güngör ‘Abdülcanbaz: Turhan Selçuk’tan İnsan Manzaraları’ Abdülcanbaz. Sen çok yaşa!.. Yıl 1957… Milliyet’te çiziyor Turhan Selçuk. Bir gün gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi ile sohbet ediyorlar. Konuşma sırasında İpekçi, gazetede yayımlanan çizgi romanlar için, “Bunlar Batı’nın kültür emperyalizminin propaganda araçları… Yerli bir romana ne dersin?” der. Turhan Selçuk, “Ben karikatüristim, romancı değil” diye ısrar etse de çok sevdiği Abdi İpekçi’yi kıramaz. Ve “Bir halk adamı, bir aydın kişi” olarak nitelediği kahramanı Abdülcanbaz doğar. Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan “AbdülcanbazTurhan Selçuk’tan İnsan Manzaraları” adlı incelemeyi hazırlayan Nazife Güngör için Abdülcanbaz, bir doktora tez çalışması ile başladı. Çizgiromanın özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda yayımlanan kesitleri üzerinde yoğunlaşarak tez çalışmasını tamamladı Güngör. Nazife Güngör ile kitabını konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR bdülcanbaz kitabını yazmaya nasıl karar verdiğinizden başlayalım söze? Aslında bir doktora tez çalışması olarak başladı. İletişim doktorası yapıyordum ve iletişimin özellikle de popüler kültür boyutuyla ilgilenmekteydim. Kitle iletişim araçları yoluyla taşınan popüler kültürel metinlerin hangi söylem ve anlam örgüsüyle verildiği üzerinde düşünmekteydim. Çizgi roman, bu anlamda çok özel bir popüler kültürel form olarak dikkat çekmekteydi. Gazete sayfalarında süreklilik içerisinde verilen, özellikle de yerli çizgi romanların bir yandan kurmaca bir niteliğe sahipken, diğer yandan da toplumun gidişatına koşut bir ileti yapısıyla verilmeleri önemli bir noktaydı. Gerçek dünyada olup biten her şeyin bu kurmaca formun görsel ve yazınsal dünyasında günbegün yer alması gerçekten çok ilginç ve incelenmeye değerdi. Abdülcanbaz’da ise bu kurmaca ve gerçeklik ilişkisi tüm çıplaklığıyla verilmekteydi. Bir başka deyişle Abdülcanbaz’ın kurmaca dünyası aslında gerçek yaşamdan alınan kesitlerin kurmaca bir formatla verilmesinden başka bir şey değildi. Bu yönüyle de diğer çizgiromanlardan ayrılıyordu. Dolayısıyla da Abdülcanbaz’ı okurken, kendinizi tam da bir kurmaca dünyanın içerisinde sanırken, bir anda oradan çıkıp kendi gerçek dünyanıza ve gerçek yaşamınıza dönüveriyorsunuz. Buna belki de gerçekliğin kurmaca tadında verilmesi demek doğru olur. Bu yönüyle Abdülcanbaz, diğer popüler kültürel formlardan da farklı bir yerde duruyordu. ‘ABDÜLCANBAZ, TÜRKİYE DEMEK’ Abdülcanbaz’ı incelemek demek, bir yandan bir popüler kültürel çalışma yapmak, ama diğer yandan da Türkiye’nin son elli yılını mercek altına almak demekti. Bu yönüyle de Abdülcanbaz bir doktora tez çalışması olarak incelenmeye değerdi. Böylece söz konusu çizgiromanın özellikle de 1960’lı ve 70’li yıllarda yayımlanan kesitleri üzerinde yoğunlaşarak tez çalışmasını tamamladım. Ancak ilerleyen zaman içerisinde Türkiye’de olup bitenler, bazı çevrelerce Cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine karşı yoğunlaşan saldırıların Abdülcanbaz’ın kurmaca dünyasında yoğun eleştiriye konu olduğunu gördükSAYFA 16 A çe onu, özellikle bu tematik özellikleri açısından ele alarak incelemenin ve oradan hareketle de Türkiye’nin sürüklendiği bu olumsuz gidişe dikkat çekmenin önemli olacağını düşündüm. ABDÜLCANBAZ TURHAN! Mizahın tatlısert yüzü ve gücüyle yaşamın keskin köşelerinin müthiş uyumu Abdülcanbaz, kuşkusuz. Toplumu ve ihtiyaçlarını hep önde tutarak, büyük sorumlulukla devam etti yoluna.. Yani çizip geçmedi Turhan Selçuk… İnsanı anlattı Turhan Selçuk, iyisiyle, kötüsüyle, cömertiyle, cimrisiyle, hırsızıyla, yolsuzuyla, dürüstüyle, sahtekârıyla insanı anlattı tüm boyutlarıyla. Abdülcanbaz’da biçimlendirdi insana özgü tüm gözlemlerini, izlenimlerini, duygularını, düşüncelerini. Turhan Selçuk’un izdüşümü gibidir Abdülcanbaz. Selçuk’un o zengin ruh, duygu ve düşün dünyasını görürsünüz onda. Toplumdaki çarpık işleyişe, insanlığın gidişine eleştirel bakışın Osmanlı tokadında meydan okuyuşa dönüşünü izlersiniz Abdülcanbaz’da. Kötülerin iktidarında gölgelenen erdemin, iyilerin ısrarlı ve kararlı çabalarında yeniden canlanışını izlemek ise ayrı bir keyif vermekte. Erdemin sembolü Abdülcanbaz, her defasında kötünün sembolü Gözlüklü Sami’ye üstün gelmekte ve iyiyi buluşturmakta insanlıkla yeniden. DİNAMİZMDEVİNİM VE KAOS O dönemin Türkiyesi de bunu zorunlu kılıyordu.. Onun içindir ki Abdülcanbaz aksiyonu hiç elden bırakmadı… Türkiye dinamik bir yapıya sahip. Taşlar bir türlü oturmadı yerine. Sistem yerleşiklik kazanamadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun ardından Cumhuriyetin değerlerinin yerleşiklik kazanmasına olanak verilseydi süreç başka türlü işlerdi. Oysa sözde demokratikleştirme çabalarıyla toplum sürekli geriye götürülmeye, Cumhuriyetle birlikte yönünü döndüğü çağdaş ve laik değerlerden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Yıllardan beridir süregelen toplumdaki bu gericiilerici mücadelesi dinamizmi, dolayısıyla da devinimi sürekli kılmıştır. Ancak bu dinamizm ve devinim toplumda gelişmeyi ve ilerlemeyi değil, kaos durumunu pekiştirmiştir. Siyasi iktidarların ve sermaye kesimlerinin çıkar ilişkileriyle sürekli perçinlenen bu kaos ortamı ise özellikle orta ve alt sosyoekonomik düzeydeki halkın huzursuzluğunun ve mutsuzluğunun temel nedeni olmuştur. Olay örgüsünü toplumdaki bu karmaşa ve çarpıklık üzerine kuran Abdülcanbaz’da bu dinamizm ve devinim dolayısıyla süreklilik göstermiş; öyle ki Abdülcanbaz’ın hemen tüm serüvenleri gerilimin, şiddetin, iktidar mücadelesinin konu alındığı sürükleyici, ama bir o kadar da düşündürücü olay dizisi biçiminde yansımaktadır. Bir başka deyişle, Abdülcanbaz’ın serüvenleri aslında Türk toplumunun son elli yılındaki serüveniyle neredeyse birebir koşutluk göstermektedir. Çizimsel ve metinsel örgüsüyle Abdülcanbaz, bu topluma tam anlamıyla ayna tutan bir çizgiroman olarak değerlendirilebilir. TOPLUMUN TA KENDİSİ Abdülcanbaz tiplemelerinde öne çıkan özellikleri, neye göre vücuda geldikleri de büyüteç altında kitabınızda. Öyle ki yarın, iyi veya içinde olmayacağımızın garantisi yok… Tümüyle gerçek yaşamdan alınan tiplemeler öykü, roman ve hatta masal gibi yazınsal türlerin anlatısal olanaklarından da yararlanılarak Abdülcanbaz’ın kurmaca dünyasına doğan tiplemelerin hemen tümünün gerçek dünyada, özellikle de bizim toplumumuzda çokça karşılıkları var. Öyle ki zaman zaman Turhan Selçuk gerçek yaşamdan bazı kişileri, Abdülcanbaz karelerine, kurgusal bir dönüşümden geçirmeksizin, oldukları gibi aktarmaktadır. Gerçeklikten alınan tiplemelerin etrafında gelişen olaylar da dolayısıyla gerçek yaşamdan alınmakta. Bu da okurun, kurmaca dünyanın fantezileri içerisinde kay bolarak kendi yaşam gerçekliğinden uzaklaşmasına olanak vermemekte. Dolayısıyla da Abdülcanbaz’ın okurları diğer kurmaca yapıtların okurlarından farklı olarak Abdülcanbaz’ın her karesiyle adeta kendi yaşamlarına mercek tutar gibidirler. Öyle ki okur çoğu zaman kendi yaşamına, içerisinde yaşadığı dünyaya ilişkin pek çok ayrıntının farkına Abdülcanbaz karelerinde varabilmektedir. EMPATİK KAHRAMAN Diğer yandan Abdülcanbaz’da yer alan karakteristik betimlemeler zamana ve uzama göre değişmeyen, evrensel düzeyde geçerli insansı özellikleri yansıtmaktadır. Herkes orada yer alan bir ya da birkaç tiplemeyle kendisi arasında özdeşlik kurabilir. Abdülcanbaz’ın kurmaca dünyasına yön veren her bir tipleme aslında içinde yaşadığımız gerçek dünyaya yön veren bizlerin, her birimizin izdüşümü gibidir. Her bir tiplemede insana özgü bütün duygusal, ruhsal, zihinsel ve de bedensel özellikler mevcut olup, tiplemenin içerisinde biçimlendiği ortamsal koşullara göre bunların bir kısmı öne çıkmış, diğer bazıları ise gizil kalmıştır. Abdülcanbaz’ın iyi ve kötü dünyası da insanın sahip olduğu ve her birimizde var olan bu özelliklerin belli biçimlerde bir araya gelerek oluşturduğu tiplemelerden ibaret. Her birimiz Abdülcanbaz’ın gerçeklikle yoğrulmuş o kurmaca dünyasının iyi yada kötü kesitinde kendimize yer buluyor, buna göre de bazı karakterlerle, diğerlerine göre çok daha kolay empati kurabiliyoruz. Abdülcanbaz’ın uzun soluklu bir çizgiroman olmasının en önemli nedenlerinden biri de bu olsa gerek… Abdülcanbaz’ı popüler kültürel form olarak ele alıyorsunuz kitabınızda… Bu da değişen çağın her donesiyle çizgiromanda vücuda gelebildiğini göstermesi açısından bir diğer önemli tespit... Zamanüstülük… Zamansal ve uzamsal evrenselliği… Ve fantastik öğelerle olan çizgisel karındaşlık… Zaman ve uzamın sınırsızlığının nedenleri de ayrıntılarıyla kitabınızda… Burada da konuşalım isterim… Abdülcanbaz bir yanıyla popüler kültürel bir form olarak değerlendirilebilir. Ancak popüler kültür denilince, günümüzde genellikle kitle kültürü yada pop kültür olarak bilinen ticari kültür akla gelmekte ve olumsuzlanmakta. Abdülcanbaz için ise durum çok farklı. Abdülcanbaz popüler kültürden tümüyle ayrı tutulamasa bile alışıldık ¥ biçimiyle tam bir popüler kültürel CUMHURİYET KİTAP SAYI 981
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle