29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilgiler Kitabı Yüzyılın bilgisi: Biten, başlayan Ë Işık ERGÜDEN üzyıl... Bütün kavramlar kadar, hatta belki biraz daha soyut, kurgusal. Zamanla ilintili çünkü. İnsan kurgusu, hayal mahsulü, uzlaşımsal. Bilgiler Kitabı‘nda Carlos Fuentes’in belirttiği gibi, güneşin, ayın altında nesnel bir zamandan, kozmik bir zamandan söz edebilsek de, Einstein’ın ve Heisenberg’in yüzyılında yaşamış bizlerin zaman kavramı nispiliğe dayalı, öznel. Sonra, Proust’un, Joyce’un, Faulkner’ın, Eisenstein’ın zamanları var, Tanpınar’ın zamanı var, “ne içinde ne dışında” olduğumuzdoğrusal zaman, dönen zaman, Bektaşilerin zamanı, Kızılderililerin, İnkaların zamanı var.. ya da zaman yok; dönen, giden ve gelen, ölen ve dirilen, tekrarlanan hayat var yalnızca, bir film karesi... Evren karşısındaki hüsnükuruntusu, kibri ve ukalalığı insanın; an ve yüzyıl... Ama bakış, zihnin gözü, geleceğe öngörüsünü yöneltebilirken ancak ve bu öngörünün “önceden”liğinin, “erken”liğinin ne ölçüde anlamlı olabileceği, tekil bir düşüncenin hayatla, pratikle, bütünlükle, tümelle ne ölçüde uyuşabileceği muğlak ve müphem bir soruyken; zihnin gözünün artgörüsü, yani bütün yaşantıları, bütün yaşanmışlıkları gerisinde kalır ve dönüp bakar, rüzgâra kapılıp giderken bile –belki de özellikle kapılıp giderken, tutunabilmek için, gidiş yönünü anlayabilmek için, körcesine yol almamak için... Süren hayat, sürdüğü sürece, madem ki insanız, insani yetilerimizi kullanmak elimizde, düşünmek, değerlendirmek, düşünmeyi ve eylemi düşünmek elimizde. Öyleyse geri dönüp bakılan şey bir an da olabilir, bir yüzyıl ya da yüzlerce yüzyıl da... Her şey insanın, kişinin ne kadar derine, ânın ya da yüzlerce yüzyılın belki de kendinin, kısacık bir ömrün ne kadar derinine inebildiğine bağlı... Kozmik yaşam karşısında, evrenin devinimi karşısında insanın ve insanlı yaşamın önemsizliğini, keza zaman kavramının da tamamen öznelliğini vurguluyor yine Carlos Fuentes, yine Bilgiler Kitabı’ndaki o uzun söyleşisinde. Uzun söyleşilerden oluşan bir külliyat Bilgiler Kitabı. Farklı kültür, coğrafya ve zihniyet haritaları arasında bir gezinti. Sorular, Y Uzun söyleşilerden oluşan bir külliyat Bilgiler Kitabı. Farklı kültür, coğrafya ve zihniyet haritaları arasında bir gezinti. Sorular, sorgulamalar hep bir şeyin peşinde koşulduğunu gösteriyor: İnsan, insanlık, yeryüzündeki o ilk adımlarından bugüne çok mu mesafe kat etti, daha mı mutlu, daha mı erdemli, dünya daha mı yaşanılası? Yoksa?.. sorgulamalar hep bir şeyin peşinde koşulduğunu gösteriyor: İnsan, insanlık, yeryüzündeki o ilk adımlarından bugüne çok mu mesafe kat etti, daha mı mutlu, daha mı erdemli, dünya daha mı yaşanılası? Yoksa?... Çağımızın Önemli Düşünce İnsanlarıyla Söyleşiler altbaşlığı kitabın. “Önemli düşünce insanları”, önemli kafalar, zihinler, şahsiyetler, yeryüzü kültür hiyerarşisinin farklı alanlarında, farklı konumlarında yer alsalar da, söyleşileri okudukça, “önem”in pek de o konumdan kaynaklanmadığı, daha ziyade tek tek her bir kişinin kendi yaşadıklarına, kendi tarihine ve çağına bakışından doğduğu, evrensel bir kapsayıcılık ve düşünümsel bir zekâ ürünü olduğu görülüyor. Bu da herkese, hepimize sirayet eden, bulaşan bir düşünme zinciri oluşturuyor, biz de dahil oluyoruz bu söyleşilere, soru soran ve cevaplayan olarak. DÜŞÜNME ZİNCİRİ... Çağımızın en büyük Arap şairlerinden Adonis; Birleşmiş Milletler’in genel sekreterliğini yapmış Boutros Boutros Ghali; DNA alanında devrim yapan keşiflerde bulunmuş, bilimin işleyişine çok sert eleştiriler yöneltmiş Erwin Chargaff; yazar ve filozof, bir dönem “Che’nin gerillası”nda yer almış ve günümüzde medya değerlendirmesi ve eleştirisi alanının önemli ismi Regis Debray; her türden edebiyatın ustası Carlos Fuentes; ırk ayrımcılığına karşı savaşmış, “hakikat” peşinde koşan, Nobel edebiyat ödüllü Güney Afrikalı yazar Nadine Gordimer; insanın kibrini Freud’den sonra kırarak, onun evrimin önemsiz bir dalı olduğunu gösteren jeolojibiyoloji profesörü Stephan Jay Gould; siyasetbilimci, Beyaz Saray danışmanı, “medeniyetler çatışması” teorisyeni Samuel Huntington; modern mimarinin öncü ismi, mimaride postmodernizmin ve yapısökümcülüğün habercisi Philip Johnson; Polonyalı filozof, felsefe tarihçisi, Marksizmden mitsel düşünce tarzlarına uzanan Leszek Kolakowski; edebiyat doktoru, Menuhin Paul Virilio yet yakından tanıma/tanıtma gayretinden asla geri durmamış, kendi zihin haritasının izleklerinin peşinden giderek muhataplarını sürekli olarak dünyanın haline, etik ve vicdan sorunlarına davet eden Constantin von Barloewen’in müthiş enerjisi, zekâsı ve sabrı olmasaydı bu söyleşiler asla bu denli güçlü, çarpıcı ve derinlikli olamazdı. ORTAK KAYGI VE ÖFKE... Sonuç ne mi? Dünyanın bugünkü hali karşısında, açlık ve sefalet karşısında derin ilgisizlik, korkunç boyutlara varan servet eşitsizliği, çerçöp tüketiminden silahlanmaya dek, insanı ve doğayı öldürmeye ayrılan paranın korkunç devasalığı karşısındaki şaşkınlık, hayret ve tiksinti... Bunca eşitsizlik varken, hiçbir yaratının, kamusal ya da kişisel hiçbir varoluşun, ifade tarzının kesmeyeceği, yetmeyeceği bir insanlık durumu... Hele ki yukarda adı geçen insanlar gibi dünya çapında bir konumdaysa kişi, bütün dünyayı avcunun içi gibi görebiliyorsa, açlıktan ölen çocukları, savaşlarda ve soykırımlarda yitirilen insanları, vahşice sömürülen el emeğini ve bedenleri görüyorsa, iflah olmaz kolay kolay... Teknolojinin ve tekniğin çöplüğe çevirdiği, zehirlediği doğa ve toplumsal yaşamlar, yok ettiği insan ruhu, ahlakı ve vicdanı karşısında aynı ortak kaygı, öfke ve eylem fikri yer eder zihinlerde... Batı’nın, ABD’nin bütün o şaşaasının ardındaki sömürgecilik, sömürü ve kan payı ortadayken; insan haysiyet ve erdeminin parayla, mülkle ilişkisizliği ortadayken; çöplükte yaşayan insanın saraydakinden daha haysiyetli olduğu, olabildiği ortadayken; dünyanın artık ve atıklarının yaşadığı bölgelerin hiç de egzotik bir kutsallık, mitsellik peşinde koşmadığı, hayatta kalma, yaşama savaşı verdiği ortadayken.. ya da bütün bunları bu nehir söyleşiler boyunca hepimiz bir kez daha hatırlarken, bunca farklı sesin ortaklaştığı o tuhaf noktada durmamız ve açılan yeni yüzyıla buradan bakmamız gerekiyor sanırım: “Dilenci daha haysiyetlidir...” diyen Federico Mayor, “Toz toprak içinde yatan bir adam büyük biri olabilir” diyen Yehudi Menuhin, “Toprak mücadelesi herhangi bir mimari sorundan daha önemli” diyen Oscar Niemer, “Evet, şiir insanı kurtarabilir” diyen Czeslaw Milosz... Onların sesi kulaklarımızda hep yankılanacak. Bizler, yirminci yüzyılın tanıkları, yirmi birinci yüzyılın yaşayanları, Elie Wiesel’in sözünü asla unutamayacağız: “Bir tanık dinlediğinde sen de tanık olursun.” Hepimiz tanığız, hepimiz şahidiz, yirminci ve yirmi birinci yüzyılın savaşlarına, katliamlarına, soykırımlarına, işkencelerine, sömürüsüne, faşizmine, ırkçılığına, milliyetçiliğine... Ama tanık olmak istediğimiz başka bir şey daha var: Bütün dünyanın mülksüzlerinin, dışlanmışlarının, dilencilerinin, toz toprak içindekilerinin, emekçilerinin isyanı! Bilgiler Kitabı, kapanan yüzyılın rüzgârındaki isyanın eli kulağındalığına da işaret etmekte... Bütün dünyanın bilgisi bütün dünyanın ve de Türkçe okuyup yazanların emekçilerine, mülksüzlerine armağan olsun, silah olsun! ? Bilgiler KitabıÇağımızın Önemli Düşünce İnsanlarıyla Söyleşiler/ Constantin von Barloewen/ Çeviren: Işık Ergüden/ Versus Kitap/476 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 984 filozof, psikanalist ve yazar Julia Kristeva; yirminci yüzyılın en önemli antropologlarından, kültürlerarası ve disiplinlerarası şahsiyet Claude LéviStrauss; Unesco’ya başkanlık yapmış, şiddetsizlik ve barış kültürü üzerine proje ve inisiyatiflere öncülük etmiş Federico Mayor; yirminci yüzyılın en ünlü kemancı ve orkestra şeflerinden, aynı zamanda hümanist ve barış insanı Yehudi Menuhin; Polonyalı şair, romancı, deneme yazarı, hem Polonya’daki durumu hem Batı uygarlığını eleştiren, Nobel ödüllü Czeslaw Milosz; Uluslararası ün kazanmış, Brezilyalı komünist mimar Oscar Niemeyer; İsrailli yazarların dünyada en fazla tanınanı, barış hareketi kurucularından Amos Oz; yüzyılın en büyük din filozoflarından, doğa bilimleri, felsefe ve teoloji diplomalı, kültürlerarası ve dinlerarası diyaloğun teorisyen ve prastiyeni, günümüz uygarlığının önde gelen eleştirmenlerinden Raimon Panikkar; üç papanın döneminde de görevde bulunmuş, Katolik kilisesinde dinler arası açılım ve diyalog yanlısı Kardinal Paul Poupard, Rus kökenli Belçikalı fizikçi ve kimyacı, bilimsel çalışmalarıyla sanatı ve felsefeyi kaynaştırmış, birçok alanda devrimci uygulamaları olan, kimya dalında Nobel sahibi Ilya Prigogine; yirminci yüzyılın en büyük Amerikan tarihçilerinden Arthur Schlesinger; filozof, felsefe ve bilim tarihçisi Michel Serres; Batı Nijeryalı, Nobel edebiyat ödülü alan ilk Afrikalı yazar, muhalif Wole Soyinka; Macar kökenli Amerikalı fizikçi, hidrojen bombasının babası ve ateşli savunucusu Edward Teller; Çinli tarihçi ve filozof, yeniKonfüçyüsçülük uzmanı Tu WeiMing; şehirci, hızbilim uzmanı, yeni iletişim teknolojileriyle ilgili strateji sorunları uzmanı Paul Virilio; Transilvanyalı Yahudi, Auschwitz ve Buchenwald’dan sağ kurtulan, düşünür, profesör, Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel... Ve söyleşileri düNadine zenleyen, her bir Gordimer düşünce insanının evrenini ga Czeslaw Milosz Carlos Fuentes Wole Soyinka Michel Serres Adonis Elie Wiesel SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle