05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ beni. Balkan Savaşı sonrasında 19141915 yılları Balkan halkı canhıraş kaçıyorken, babam Pınarhisar’a tayin ediliyor halkı yerleştirin, kaçmalarını engelleyip yerleşmelerini temin edin diye. Büyük emekleri var bu konuda. Halk unutmamış bunu, önce direnmişler ama sonra takdir etmişler zaman içinde. Bütün bunlar beni derinden etkiledi. O hizmet coşkusu, halkla bağlantılarını hiç koparmamaları, o gönül bağı ender rastlanır türdendi. CURNAL BÜROSU… Şu an üzerinde çalıştığınız ‘Basın Tarihi’ adlı incelemenizi anlatır mısınız? İstanbul İletişim Fakültesi’ne dört cilt olacak şekilde hazırlıyorum. Ayıptır söylemesi Osmanlı basınının tümünü taramış tek kişiyim. En sonunda o kadar eksik şeyler yazılmaya başlandı ki, kimisi 1860’ta başlatır Osmanlı basınını, kimisi 1831’de. Halbuki 1828’de Mısır’da başlar. Mehmet Ali Paşa Osmanlı Valisi ama Türkçe’den başka dil bilmiyor. Modern düşünceli bir adam, ordusunu da yenilemiş filan bakmış gazeteye ihtiyaç var, gazeteden evvel “Curnal Bürosu” kurmuş. Her şey bu “Curnal Bürosu” ile başladı diyebiliriz yani. Orada raporlar geliyor tabii haberler alınıyor ama bu devlet içinde, yani memurlar arası bir şekilde yürüyor. Bürokrasi için işliyor, gazete filan değil. Bakıyorlar ki bu halka da lazım. 1828’de Vakayii Mısriye adıyla ilk gazeteyi çıkarıyorlar, ama bu da halk için değil üst kademe için çıkarılıyor. İLK BASIN POLEMİĞİ NEYDİ? Kapalı devre yayın gibi.. Ortalama 600 nüsha basılıyor ve devlet memurlarına halka hizmette neler yapılmalı gibisinden önerilerle dolu olarak dağıtılıyor. Ama ilk adım böyle atılıyor yalnız çok önemli arkasından da bu da çok önemli gazetenin yarısı Türkçe yarısı Arapça. Çünkü memurların büyük kısmı da Türkçe bilmiyor Arapça biliyor. Bu çıkınca Avrupa’dan da haberler geliyor, o dönemlerde Fransa’nın Cezayir işgali var, o konudaki haberlerde Fransız yanlısı haberlere yer veriliyor. Bunun üzerine Osmanlı Devleti de 1831’de Takvimi Vekayi’yi çıkarıyor. Gazetecilik böyle başlıyor yani. Ve tarihteki ilk basın polemiği bu ikisinin arasında çıkıyor, devlet içindeki tartışma. Bu polemik de şudur “Hangisi daha Müslüman ve geçerli”. Olaylar başlar, Mehmet Ali Paşa işleri büyütür Suriye’ye girer, asidir, savaşır. Kütahya’ya kadar bile gelir. Takvimi Vekayi Rumca, Ermenice, Arapça, Farsça, Türkçe yayımlanıyor ve her tarafa dağıtılıyor. Abonelik sistemi bile kuruluyor, halka da veriliyor yani. İlk polemiği devlet yapıyor yani, her şey devletten başlıyor yani. ‘SİVİLE KIZIYORUM, ASKERE DEĞİL’ Bugün asker asker diyorlar ben buna karşıyım. Üç askeri darbede de kazık yedim, 60’ta da, 71’de de hatta Beyrut’ta memurken geri çağırıp içeri attılar Avrupa’ya kaçtı diye. 80’de de mahfettiler. Beyinlerini bir türlü toplayamayan sivillere kızıyorum askere CUMHURİYET KİTAP SAYI 980 değil. Asıl sorumluluk sivillerdeydi. Askeri davet ettiler, sonra da asker suçlanıyor buna karşıyım. Neyse dört ciltlik ‘Basın Tarihi’nde Osmanlı dönemini ele alıyorum. Cumhuriyete geçmiyorum dizide. 1Basın İçeriği, 2 Basının Teknikleri, 3Osmanlı’dan Bugüne Kamuoyu Tarihi, 4 Osmanlı Döneminde Çıkmış Gazetelerin Mukaddimeleri yani sunuş yazıları. İki tanesi bitti, ikisinin üzerinde daha çalışıyorum. Başka tasarılarım da var, huzurevine 50 çuvalla gittim. Çok önemli belgeler var. ÇUVALLARCA BELGE BAĞIŞLADIM O belgelere nasıl ulaştınız? Öyle oldu ki mesela Pakistan’a gitmiştim, yıl 65… Gazeteci mantığıyla gittim, görmek istedim ne âlemdeler diye. Arabaya atladım Roma’dan, Türkiye, İran, Afganistan’ı geçip Pakistan’a gittim. Fotoğraflar çektim, notlar aldım. İstiklal Savaşı sırasında Hindistan’da çıkmış bir Hilafet Hareketi var, İngiliz hükümetiyle müthiş bir mücadele içinde, o dönemde Hindistan’da yapılan kongrelerin resmi bildirileri Orhan Koloğlu, ‘Basın Tarihi’ adlı incelemesini İstanbul İletişim Fakültesi’ne dört cilt olarak hazırlıyor. var İngilizce. Ama olayların üzerinde 45 yıl falan geçmiş, artık kimse ilgilenmiyor, Pakistan kurulmuş. Benim ilgilendiğimi görünce bütün o belgeleri getirip verdiler. Bu bir örnek. Böyle delice, durmadan toplardım. Vahdettin kitabında koydum mesela Hintliler Kongre’de karar alıyorlar, biz Halife olarak seni tanıyoruz, imparatorluk dağılmasın ama Sevr Anlaşması’nda bir saç kılı inceliğinde taviz verirsen tanımayız diyor belgede. Şimdi bu belgeyi bulunca bambaşka bakıyorsun büyük resme. 200 çuval İzmir Şehir Arşivi’ne, 50 çuval İstanbul İletişim Fakültesi’ne, bir miktar İslam Kültür Merkezi’ne verdim, 50 çuvalla da kendim huzurevine gittim. ? [email protected] “Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar”/ Orhan Koloğlu/ Doğan Kitap/ 195 s. SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle