23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bahadır Baruter ile ‘Ruhaltı’ ‘Kendi kendimin haşeresiyim’ Bahadır Baruter Türkiye’nin önde gelen çizerlerinden. Oğuz Aral’in öğrencisi. Hal böyle olunca başarılı işler yapıyor. Uzunca zamandır çizdiği Ruhaltı’larla farklılık yaratıyor. Geçenlerde çizdiği Ruhaltı’lardan oluşan bir kitabı yayımlandı. Kendisiyle bu çizimleri üzerine söyleştik. Ë Erdem ÖZTOP zunca bir zamandır Ruhaltı çalışmalarınız çıkardığınız dergilerde yayımlandı. Nasıl başladı Ruhaltı çizimleri? Neydi Ruhaltı’ları çizme sebebiniz? En büyük sebep karikatürden sıkılmamdı. Kendime bambaşka bir nefes alma alanı açmak istedim. Balonlu, durağan, tek karelik ve komik sahneler çizmenin beni sıkmasına bir çözüm ararken tam tersi bir dil buldum. Konuşma balonsuz, hareketli ve çok boyutlu bir anlatım çıktı ortaya. Çizgimi devşirdim, tersyüz ettim, astarını giydim denebilir. Astarı yüzünden eğlenceli de oldu çoğu zaman. Hâlâ karikatür beni sıktıkça, ara ara ruhaltı çizmeye kaçarım. Hakika bir metres, güvenli bir garsoniyer. Ruhaltı’nız epey karmaşık! Neden? Yaradılış. Hem yapım karmaşık, hem de kafam. Yalınlığa bir erdem olarak bile tahammülüm yok. Kendi karmaşık kişiliğimin içinden henüz çıkabilmiş sayılmam. Ben de bu hali okura dayattıkça haz almayı keşfettim sonunda. Bütün aşırılığa eğilimliler buna benzer yaklaşırlar hayata. Kendini olumlamaya yarar. Hayatı kendi rengine boyama egosu. Araziye uymak yerine araziyi kendine uydurma peşine düşmenin cazibesi. Az insanın kalkıştığı cüretkâr bir büyü gibi sarhoş edici bir etkisi vardır. Ayakları yerden kesilir cesaret edenin. Başaramasanız bile en azından bir deli olarak renklendirirsiniz hayatı. Ayrıksılığınızı dayatmak, altında ezilmekten yeğdir. Ruhsal karmaşamı allayıp pullayıp satıyorum, bahtiyarım. Ruhaltı’nın müdavimleri, bu çalışmalaSAYFA 14 U rınızda epey durduklarını, her bir karede uzun uzun seyre daldıklarını söylerler… Nedir sizce, onları bir karede bile dakikalarca bekleten/baktıran ve düşündüren? Yaşama içgüdüsüne benziyor sanki. Bulaştın mı kendi iradenle çıkamıyorsun. Birbirine bağlanıp dolandıkça üreyen, türeyen kurgular silsilesi. Yaşam gibi, manasız da olsa cazibesini korumaya çalışan bir sürükleyicilik.Varsayılan tanrı da böyle çok eğlenmiş olmalı. Bunlar karikatürden öte bir resim, öyle değil mi? Keşke öyle olsalardı ama değiller işte. Bence basbayağı çizgi romana has bir dil, yani anlatımcı, tasvir eden, çoklu kareli, kurgusal bir dil. Resmin taşıyabileceğinden çok daha öykücü, illüsturatif. Duvara asıp uzaktan bakmayla değil, yakına eğilip ince ince kurcalamayla tadılabilecek işler. Ressamca olan belki biçime verilen önem. Yine de resimden daha geveze, daha laf ebesi işler bunlar. Resimdeki fısıldayan, için için uğuldayan değerleri bambaşka bir mertebede anlamlı bulurum. Bunlar resimsiler ama resim değiller. buluşmak için olağanüstü güzellikte ve bereketlilikte mecralardır. Bir de biz hep bunu gördük, bunu bildik. Ata sporumuz bu bizim. Dergiler pazar yerleri, büyük meydanlar, forum alanları gibi. Nişantaşı’nın göbeğinde anlı şanlı bir galeride çizim sergisi açtım, olmadı. Hâlâ çiğneyip duruyorum o lokmayı, yutamadım. Geçen söyleşimizde bahsetmiştik; karikatür/mizah dergileri medyanın yaramaz/haşarı çocuğudur. Sürekli eleştiriden yanadır. Ruhaltı’ların böyle bir misyonu var mı peki? Yok. Bu seferlik olsun yok. 18 yıldır bıktım artık haşarılıktan. Bunlar benmerkezci işler. Kendi kendimin haşaresiyim burda. Muhalif ve siyasi yönde ne kadar etkilidir Ruhaltı’lar? Can sıkıntısından başka hiçbir şeyin muhalifi sayılmazlar. Eğlendirmekten öte bir beklentim yok. Belki biraz da hayatın matematiğine gönderme yapmaya gayret ettiğimi sezdiriyorlarsa, ne âlâ. Derin ya da sığ, her türlü okuma biçimine açıklar, her şey gibi aslında. Başrole yine de eğlenceyi koyarım. Kendi can sıkıntımı bunları yaparak yendim, şimdi de sıra okurlarınkinde diyorum aslında. HER ŞEY HER AN OLURKEN... Ruhaltı’ların izlenmesi kimi kez çok güç! Her bir karede pek çok detay var, diğer karede bu detayların neredeyse tümü değişiyor! Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Sürekli değişen bir ruhsal yapıya mı sahipsiniz yoksa? Kendimden çok hayat tam da böyle bir şeydir demek isterim. Her şey her an olup durur. Ben seninle sohbet ederken, ayağımın dibinde bir karınca hıçkırır, senin idrar torbana üç damla daha damlar, Somali’de iki aç daha ölür, annemin çayı demini alır, bir göktaşı dünyaya 1600 km daha yaklaşır, kutup ayısı suya atlar, Obama içini çeker, Klimanjaro’ya bir buçuk ton kar yağar... falan da falan. Ve bunların hepsinin de birbirleriyle ilişkisi vardır. Böyle birçok oluşumu tek bir sahnede görerek, bunları birbirlerine sarıp çözerek tanrıcılık oynuyorum kendi çapımda. Hayata bakıp anladığımı sandığım şeyi taklit ediyorum. Bütün sanatçılar bunun peşinde değil midir zaten? Bir de evdeki radyoyu dağıtıp tekrar ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 980 PAYLAŞILMAK İÇİN... Peki, yıllardır neden karikatür dergisinde yayımlanıyor? Çünkü iletişmek istiyorlar, paylaşılmak istiyorlar. Bilmem kimin duvarında köhnedikçe kıymetlenmenin değil, taze taze, balık ekmek gibi tüketilmenin, dipdiri dimağlara akmanın peşindeler. Bütün karikatüristler ve okurları bunun tadına bir kez varmışlar. Karikatür dergileri, binlerce kafa denginizle, cıvıl cıvıl, gencecik, meraklı, zeki, fırlama ve taptaze beyinlerle
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle