Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orhan Koloğlu ile yeni kitabı ve incelemeleri üzerine “Her şey ‘curnal’ ile başladı!” Ë Gamze AKDEMİR eni kitabınız “Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar”da odak dönemin basını. Yurtseverlik ile teslimiyetçi düşünce arasında çetin gelgitlere net bir yakın plan… Çok doğru. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya yenilgiyi kabul ettiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin zaferini dünyaya kabul ettiren 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Mütarekesi’ne geçen sürede İstanbul basınının duruşunu anlatıyorum kitapta. Dönemin her görüşten İstanbul aydınları, yazar çizer kadrosu, dünyaya, çöken imparatorluğa ve Anadolu’ya nasıl bakıyor, ne gibi görüşler dile getiriyor? İki mütareke arasındaki 4 yıl var, bu 4 yıllık beklenti döneminde sorunlara bu ruh haliyle nasıl bakmışlar? Millete neler anlatmışlar, millete bilgileri nasıl vermişler? MÜTAREKE KALEMLERİ Sayısız belge üzerinde çalışarak incelememi hazırladım. Gelgitler incelemeyi son elden geçirişimde, toplamda yani daha iyi belirdi, kitapta da yansıtabildim sanıyorum. Evet efendimciler de var, olur mu öyle şey diyenler de. Savaşın sıcağından uzak ve 4 yıllık bekleme sürecinde daha da korkan koltuk sahipleri de var, sağduyusunu yitirmemiş ve bugün bile tam anlaşılamamış kalemler de. 1917’nin ikinci yarısına kadar bası Y Tarih ve sosyal bilimler konularında yayımlanmış 60 kitabı olan bir usta ile sadece yeni kitabını konuşmak olmazdı. Tüm yapıtlarını konuşalım desek sayfalar yetmeyecek.. O nedenle odağa yeni kitabı “Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar”ı koymakla birlikte “Basın Tarihi” adlı dört ciltlik yeni incelemesini ve tarihe tutkusunu pekiştiren aile köklerine yakın tarih içinde küçük bir yolculuk yaptık Orhan Koloğlu ile. Öyle bir tutkudan bahsediyoruz ki sahip olduğu çuvallar dolusu belgenin büyük bölümünü arşivlere bağışladıktan sonra kalan 50 çuval belgeyle çalışmalarına daha iyi odaklanabilmek için kendi isteğiyle huzurevine yerleşen bir tarihçi karşımızdaki. Yeni kitabında iki mütareke arasında İstanbul neler yazmış, neler çizmiş, ne gibi duruşlar ortaya koymuş gibi konuları gündeme getiriyor. Bu arada Uluslararası Mevlana Ödülü’nün bu yılki sahibinin Orhan Koloğlu olduğunu da belirtelim. Usta tarihçiye ödülü 1 Kasım’da sunulacak.Orhan Koloğlu ile “Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar”ı, basın tarihini ve tarih tutkusunun kökenini konuştuk. SAYFA 4 na sıkı bir sansür uygulanıyorken ikinci yarısından itibaren bu sansürün görece de olsa kaldırıldığını vurguluyorsunuz kitabınızda. Neyin en nihayetinde idrakiydi bu? İdraki derken şöyle herkesin ihtiyacı vardı, en başta da savaş malulü, acılı, yarı aç halkın. Hakikaten ekmek gibiydi gazete onlar için. Basın onların içlerini dökme aracıydı. Baskı taraftarı İttihatçı iktidar bunu görmezden gelemedi. Görece dediniz doğru görece gevşetildi sansür. 1917’nin ilk yarısından itibaren, siyasi ve askeri konular dışında, belirli bir eleştiri özgürlüğü tanındı. Haziran 1918’de ise siyasi sansür de kaldırıldı. Askeri konulardaki gerçekler ise toplumdan özellikle saklandı. “Saray ve Babıâli, İngilizci olmakla hata mı etmişti?” konulu bölümde, sansürü yerleştirip Meclis’i kapatmanın, planlanmış bir politikanın tartışmasız yürütülmesi için bir taktik olduğu ortaya çıkıyor. İttihatçıların, başlangıcından beri eleştirilmiş Almanya’yla işbirliği politikası, büyük fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Ve devletin karşısında, başında İngiltere’nin yer aldığı galip İtilaf Devletleri vardı. Onlarla uyumlu bir yol izlenecekti ve bu doğaldı. İNGİLİZCİLİK VE NÜANSLAR!.. Uyumlu derken.. İttihatçı hükümetin düşmesinden itibaren, işbirliğini İngiltere’yle yapacağını açıklamaktan çekinmeyen Padişah için, sansürlü ve Meclis’siz bir yapı içinde, Damat Ferid’i iktidara getirmenin, İngiltere’ye dayalı çözüm politika sını işletme arzusundan başka bir amacı olamazdı. Padişah, eniştesinin daha İkinci Meşrutiyet yıllarından itibaren, İngiliz yanlısı olduğunu biliyordu. Uzlaşma yolunu, işgal donanmalarının en güçlüsüne sahip olan ve zırhlılarının topları Dolmabahçe Sarayı’na dönük yatan İngiltere’de aranmakta, Vahideddin hatalı sayılabilir miydi? Padişahı tek çözümcü ilan edenler, Büyük Zafer ilan edilinceye kadar da, sorunun İtilaf Devletleri ve özellikle İngiltere’yle uzlaşmaktan geçeceğini durmadan tekrarlamışlardır. Hatta Lozan barış görüşmeleri sürerken bile, bunu ileri sürenlere rastlanacaktır. Daha sonraları Milli Mücadele’yi destekleyenler arasında da, hatta Meclis Hükümeti’nin dışişleri bakanları arasında bile, aynı düşünceyi savunanlar görülmüştür. İSTİKLALCİ AİLE Tarihe ilginizde aile köklerinizin payı olduğu yadsınamaz sanırım.. Etkilendiğim doğru. Hem babam Sadullah Bey hem de büyükbabam Eşref Bey İstiklal Savaşı’na katılmışlar. Osmanlı ordusunda görev yapmışlar. Halk da tanıyor onları. Anamur’da büyük hizmetlerde bulunmuşlar. Öyle büyük kahraman gibisinden ne İstanbul’da, ne Ankara’da gazetelere yansımamış insanlar, fakat halka çok hizmetleri var. Onun için bugün dahi köylerde törenlerle anılıyorlar. Mesela babam valiydi, emekli olduktan sonra bir kasabaya gittik, gözlerimle inanamadım kasaba halkı ayaklarına, elle¥ rine kapandı. Bunlar çok etkiledi YAPITLARI ? Basınla ilgili: “Le Turc dans la Presse Française 14701815” (Fransız basınında Türk), Ed. Al Khayat, Beyrut 1971, “Takvimi Vekayi” (1981), “La Turquie en Transition” Maisonneuve et Larose (Paris 1986), “Miyop Çörçil Olayı” (Ceridei Havadis’in öyküsü) (1986), “Basımevi ve Basının gecikme sebepleri ve sonuçları (1987), “İlk Gazete İlk Polemik” (Vekayii Mısriyye Takvimi Vekayi çekişmesi) (1989), “Türkiye’de Basın” (1992), “Basınımızda Resim ve Fotoğrafın başlaması” (1993), “Türk Basını: Kuvayı Milliye’den Günümüze”, Kültür Bakanlığı (1993), “HavasReuter’den Anadolu Ajansı’na” (1994), “Gazeteci bir Aile US’lar: Mehmet Asım, Hakkı Tarık, Hasan Rasim (Nuri Akbayar ile birlikte) (1996), “Halka Doğru Bilim”Türkiye’de Bilim gazeteciliği” (1997), “Bir zamanlar Bâbıâli” (1998), “Osmanlı basınının doğuşu ve Blak Bey ailesi” (1998), “Reklamcılığımızın ilk yüz yılı 18401940” (1999), “1908 Basın Patlaması” (2005), “Türkiye Karikatür Tarihi” (2005), “Osmanlı’dan 21. yüzyıla Basın Tarihi” (2006). Cumhuriyet dönemi: “İslam’da Başlık” (1978), “Mazlum Milletler Devrimleri ve Türk Devrimi” (1980/2.baskı 2004), “Türk’ü dünyaya saydıran adam” (1988/2007), “Gazi’nin çağında İslam dünyası” (1994), “Türk Çağdaşlaşması 19191938” (1995), “Kim bu Mustafa Kemal” (1997/2001), “Cumhuriyetin ilk onbeş yılı 19231938” (1999), “Dahi Kurtarıcı” (2007), “Numaracı Cumhuriyetçiler” (2008). Libya ile ilgili: “Muzakkarat al dubbat al etrak havle maareke Libya” (Libya Savaşı’nda Tük subaylarının anıları) (1979), “Mustafa Kemal’in yanında iki Libyalı lider” (1981), “Islamic public opinion during the Libyan War 191112” (Libya Savaşı’nda İslam kamuoyu”) (1988), “191112’de Karikatür Savaşı” (1989), “Osmanlıİtalya Libya Savaşında İttihatçılar, Masonlar ve Sosyalist Enternasyonal (1999), “Osmanlı Meclislerinde Libya ve Libyalılar” (2003), “500 years in TurkishLibyan Relations” (TürkLibya ilişkilerinin 500 yılı) (2007) Masonlukla İlgili: “Abdülhamit ve Masonlar” (1991/2004), “İttihatçılar ve Masonlar” (1991/ 2004), “Cumhuriyet Dönemi Masonlar” (2003/ 2004) Diğer Konular: “Abdülhamit Gerçeği” (1987/5.baskı 2007), “Avrupa’nın Kıskacında Abdülhamit” (1998/2005), “Fikret Mualla” (Nurullah Berk ile) (1968), “Fikret Mualla Bir Garip Kişi” (2003), “Loti’nin Kadınları” (1999), “Büyük Dost Pierre Loti’ye mektuplar” (2001), “Ecevit ile CHPBir aşk ve nefret öyküsü” (2000), “Kim bu Ecevit?” (2001), “Tarih boyunca Aşk” (1969/2. baskı 2004), “Müthiş Türkler” (1972), “Balkanlar” (1993), “Şeytan Ayetleri Tartışması” (1993), “BedeviLavrensArapTürk” (1993/2003), “İslam’da Değişim” (1993), “Kutsal Topraklarda Casuslar Savaşı” (1995), “194647’lilerin Galatasaray’ı” (Doğan Koloğlu ile) (1997), “Başka bir tarih başka bir Türkiye” (2000), 1918 Aydınlarınızın Bunalım Yılı” (2001), “Arap Kaymakam” (2001), “İki Şehrin Hikayesi” (2003), “Cercle D’Orient’dan Büyük Kulüp’e (2005), “İslam ve Modernite” (2007), “Sorularla Vahdettin” (2007), “Son Sadrazam” (2008), “Cilbab’dan Türban’a” (2008), “Son Tartışmalar” (2008). ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 980