23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkçe Günlükleri 9 Kasım Pazar alin’in kıyafetleri geri “P alınacak.” Haber başlığı bu. Show televizyonunun (TV kısaltmasını ‘tivi” diye okuyanlar çıkabilir diye Show TV diye yazmaktan kaçınıyorum.) ana haber bültenini izliyorum. Şık giysileri içindeki Palin gösteriliyor; dış ses de “150 bin dolarlık gardolap”tan söz ediyor. Yok, bu kadarı da olmaz. Yanlış duymuş olmalıyım. Bir kez daha geçiyor aynı sözcük; yine “gardolap” diye. Sonra bir kez daha. “Gardırop” sözcüğünü, kendisinden hiç kuşku duymadan, üstüne basa basa “gardolap” diye söyleyen sunucu hangi okulları bitirmiştir acaba? Sözcüğün “gardırop” olduğunu öğrenmek için okul bitirmek gerekir mi peki? Aynı haber bülteni… Bu kez de haber başlığı: “Amerikan Rüyası Çöktü.” Konumuz yine ve elbette Amerika. Amerika’da kuş uçsa haberimiz oluyor. Şaşırtıcı; ama Amerika’da olan biteni Amerika’daki kızımdan önce öğrenmekteyim. Efendim, Amerika’da pahalı evler alıcı bulamıyormuş. “Milyon dolarlık evler ellerinde kaldı” diyor haber. Evleri görüyoruz. Genç haberci Amerika’dan bildiriyor: “Bu ev, dudak uçuklatacak kadar güzel.” Acaba, “Fiyatını duysanız dudağınız uçuklar” gibi bir şey mi demeye çalışıyor? “Dudak uçuklatacak kadar” belirlemesinin “güzellik” için kullanıldığını ilk kez duyuyorum. Umarım bir daha da duymam. (Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ü bu deyimin anlamını “aşırı ölçüde korkmak, pek çok korkmak” diye veriyor. Deyim sözlüklerinde ve sözlüklerde de bu deyim pek yer bulmamış.) Show, aslında benim çok izlediğim bir televizyon kanalı değil; bütün örneklerin oradan olması yalnızca bir rastlantı. Oktay Gültekin de aynı kanaldan örnek vermiş. Show TV’de bir yemek programı varmış; en lezzetli yemeği yapan, ödül kazanıyormuş. İşte orada beylerden biri,”ORDÖVR” tabağı diyecek yerde “ORDÜR “ tabağı dememiş mi? ORDÜR de Fransızcada “çöp, pislik” demek değil miymiş? “‘Ee pes!’ denir bu kadar cehalete! Önce kullandığın sözcük doğru mudur, bil de öyle söyle. Bu cehalet örneği dünyaya yayımlanıyor. Kim bilir yabancılar bizleri nasıl ala FEYZA HEPÇİLİNGİRLER besinde “ayın” denen bir harf vardı. Seksen yıldır kendi alfabemizi kullanıyoruz. Bizim alfabemizde ayın diye bir harf yok. Tam seksen yıldır. Öyleyse iyelik ekini niye hâlâ o harf varmış gibi getirelim? Bu sözcüklerin doğru kullanımı, kendi dilimizin kuralları içinde “camisi, mevzusu, sanayisi” olmalıdır. 16 Kasım Pazar ya alıyor, nasıl gülüyorlardır!” diyor Oktay Bey ve sürdürüyor: “Haydi ’VİRTÜOZ’u , dansöz, şantöz gibi bir sözcük sanıp ‘virtüöz” diyoruz. ‘Program’ sözcüğünü de zarafet ve nezaketle inceltip ‘POR’RAM’ veya ‘PUR’RAM’ diyoruz. Fakat ‘ORDÜR’ de pek firaklı kaçtı canım!” stanbul’da yaşayanlar Türkiİ ye’yi İstan 10 Kasım Pazartesi taşehir daha yeni ilçe A oldu. Anlaşılan, ilçe olur olmaz AKP örgütünü kurmuş burada. 10 Kasım nedeniyle hazırladığı bez afişi E5 otoyolu üzerindeki bir üst geçidin alnına asmış: “M. Kemal Atatürk’ün ölümünün 70. yılını şükranla anıyoruz.” İyi; ama bu söz, Atatürk’ün kendisini değil, “ölümünün 70. yılını” şükranla andıkları anlamına geliyor. Söylemeyi bilememek mi; yoksa asıl anlatılmak istenen bu mu? Yalnızca bir yanlışlık olduğuna inanmak istiyorum; ama elimden gelmiyor. 13 Kasım Perşembe atma Ertek’in ilk üç sorusuF nu yanıtlamıştım. İki sorusu daha var: “4) İsim ve basit zamanlı eylemlere gelen dir eki eylemlere olasılık ve kesinlik kazandırıyor diye biliyoruz. Birleşik zamanlı eylemleri isimlendirirken örneğin; şimdiki zamanın hikâyesi diyoruz. ‘Arkadaşım okula gelmelidir.’ tümcesinde nasıl bir isimlendirme yapacağız. Bunu birleşik zaman olarak alacak mıyız?” Dilbilgisi kitapları hikâye, rivayet ve koşul olmak üzere üç tane bileşik zaman sayıyor. Ekeylemin şimdiki zaman üçüncü kişi çekimi olan “dır, dir” adlara da eylemlere de kesinlik ve olasılık anlamı kazandırıyor; ama bileşik zaman yapmıyor. “5) ‘Camii, mevzuu, sanayii’ mi, yoksa ‘cami, mevzu, sanayi’ mi doğru kullanımı?” Bu sözcükler tek başınayken “cami, mevzu, sanayi”… Bu konuda anlaşmazlık yok. Anlaşmazlık iyelik eki aldıkları zaman başlıyor. Sözcüklerin Arapça olduğunu bilenler, iyelik eki aldığında da Arapçaya göre alacağını ileri sürüp yıllar yılı “camii, mevzuu, sanayii” olması gerektiğini iddia edip durdular. Eski yazının kullanıldığı dönemlerde bu, doğru sayılabilirdi. Çünkü sözcüklerin sonunda Arap alfa bul’dan ibaret sanma “gaflet”i içindedirler çoğu zaman. Oysa Anadolu var. Her lafının başına, sonuna “Allah” sözcüğünü koyarak, dinsel bir söylemi bütün gündelik konuşmalarına yerleştirip “iman gücünü” bir yerlere göstermeye, iletmeye çalışan kaymakamlar da gördüm. Seçilmişlerin seçmenlerine, partilerine kendilerini gösterme çabalarına hak verilebilir; ama atanmışlar, devletin temsilcileri söz konusu olduğunda çok acıklı bir durum… Bir kaymakamın herhangi bir imamdan daha dinsel göndermeli bir söylem benimsemesi ne kadar içimi kanatmışsa Burdur da o kadar içimi ferahlattı. Arka arkaya bu kadar çok üniversite açılması, niteliği düşürme tehlikesini düşündürüyor gerçekten; ama bu üniversitelerde elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan rektörleri, öğretim üyelerini gördükçe insanın içinde umutlar yeşeriyor. O imam kılıklı kaymakamlar vali olmak için bir yerlere yaranmaya çalışadursun, beri yanda yitirilmemiş güzellikleriyle, insanlığıyla, İstanbul’da çoktan unutulmuş konukFakir Baykurt severliğiyle koskoca bir Anadolu var. Dün Burdur’dan döndüm. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin konuğuydum. Mehmet Akif Ersoy, Burdur milletvekilliği yaptı diye okula onun adı verilmiş. Fakir Baykurt adı yakışmaz mıydı bu yeni üniversiteye? Ölüp gittikten sonra bile yazarlarımızı, şairlerimizi bizden ve onlardan diye ayırmayı sürdürecek miyiz? Hiç değilse eğitim fakültesine Fakir Baykurt’un adı verilemez mi? Verilmeli. Bu ayrımcılık sona erdirilmeli artık. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Engin Turgut’un “57 Model Chevrolet ya da Küçük Caz Şarkıları” adlı deneme kitabından bir bölümün adını oluşturacak, bulmaca karelerindeyse aynı bölümden bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “Ü/71” harfi ipucu olarak yerine konmuştur. 1 C 2 K 3 H 4 H 5 H 6 L 7 I 8 H 9 H 10 C 11 K 12 H 13 I 14 L 15 C 16 A 17 C 18 J 19 C Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU H. “... ... Hikâyeler” (İzzet Yaşar’ın öykü kitabı). 22 69 9 5 72 8 57 12 4 27 21 3 44 20 F 21 H 22 H 23 B 24 L 25 C 26 C 27 H 28 J 29 E 30 E I. “Easter ...” (Paskalya yumurtası). 31 K 32 L 33 E 34 A 35 K 36 C 37 E 38 K 39 D 40 C 13 56 7 41 L 42 C 43 C 44 A 45 F 46 G 47 B 48 L 49 E J. “... ile uslanmayanı etmeli tekdir / tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” (Ziya Paşa). J 50 L 51 C 52 D 53 C 54 G 55 C 56 I 57 H 58 A 59 28 18 60 59 60 J 61 D 62 C 63 C 64 E 65 C 66 C 67 C 68 C 69 H K. “Selim gözleriyle görmüş gibi ... ediyor.” (Peyami Safa). 70 L 71 Ü 72 H 73 A 74 D 75 C 75 B 77 F 78 F 31 35 2 11 38 E. Damla hastalığı, gut. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “... Sanlısoy” (şarkıcı). tık ulan unuttun mu sana taptık” (Attilâ İlhan). L. “Mihail ...” (Yirmi Kapik, Çarın Pabuçları ve Talih İşareti adlı yapıtları da olan Rus hiciv yazarı). 16 58 73 34 26 65 62 10 53 51 40 36 55 30 29 37 49 33 64 6 24 50 32 48 70 14 41 B. “... Üşümesi” (Adalet Ağaoğlu’nun bir romanı). F. Haiti’de yaygın olan din. 19 75 17 67 15 42 1 25 63 66 68 43 D. “...! yüzümde titanic battı diyorum / seyir defteri! sana teşekkür ediyorum!” (küçük İskender). 979. sayının çözümü: A. BEKİR YIL 45 20 77 78 76 23 47 G. “İkinci Yeninin Keşişi”ni simgeleyen harfler. C. “1949 Eylül”ünde birader ... ... ... ... mohikanlar gibi ateşler yaktık sana tap 61 74 39 52 46 54 DIZ, B. ENDERUN, C. YÜREĞİNİN, D. ANNE, E. ZOHAR, F. DÜŞES, G. ARITICI, H. BENE, I. İN, J. TARIK DURSUN K., K. TEMUR KÖRAN, L. İLHAN. Şiir: “kıyılara taşınır durur hüzün / yaşadığım her kent önce kendini vurur / sonra beni benzetir kendine” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 980
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle