Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Jaime Siles/ Şiirler/ Çeviren: Olcay Öztunalı ‘Niçin insan çığlıkları dolaşıyor boydan boya tüm yüzünü Yeryüzünün’ Güney Afrikalı şair, Sipho Sepamla, 1932 yılında West Rand’de doğdu. Yaşamının çoğunu, bir milyon insanın korkunç durumlarda yaşadığı Johannesburg’un güneybatısındaki siyah yerleşim bölgesi Soweto’da geçirdi. Sepamla, Oswald Mtshali, Wally Mongane Serote’yle birlikte büyük kent şairleri arasında anılmaktadır. Onu diğer şairlerden ayıran şey, politik söyleme isteksiz oluşudur. Alaysı, taşlamalı bir dili vardır. Afrika metaforu olarak siyah kız figürü kullanmıştır. Aynı zamanda romanlar da yazmıştır. Bir romancı olarak, Güney Afrika’da siyah olmanın ne anlama geldiğini, yerleşmiş geleneklere karşı koyarak dile getirmiştir. Şair, 9 Ocak 2007’de öldü. SÖZCÜKLER, SÖZCÜKLER, SÖZCÜKLER Kabile savaşlarından söz etmiyoruz artık basitçe, hizipçilik kavgaları diyoruz kabileler yok çevremizde yalnızca, uluslar var görüyorsun, anlamlı geliyor çünkü bu nedenle çokulusluluğa geçiyor insan anlamlı geliyor, değil mi çünkü bu nedenle birinin, diğerinin yurdunu ele geçirmesi kabul edilebilir bir düşünce oluyor çünkü bu nedenle bağımsızlıkla ilgilenen biri hak ediyor sıcak alkışları kansız devrim sözcüklerden konuşuyoruz karıştırılmış sözcüklerden, sanki yer değiştirmişler rüzgârla bazılarının tükürükler saçarak çıkardığı, diğerlerinin yakaladığı sözcükleri kastediyoruz duruma uygun kılıflar dikiyoruz onlara fırlatıp atıyoruz bir dinleyicinin kucağına yaşamlarımızı polisler gibi izleyen sözcüklerden konuşuyoruz hiçbir sözlüğün kucaklamadığı sözcüklerden mevsimlerden önce değişen sözcüklerden yaşamlarımızı heceleyen sözcükleri kastediyoruz sözcükler, sözcükler, sözcükler çünkü, bir tür sanatsal özgürlük vardır bu yedek parçalarda her yöne çevrilen ONU TANIK GÖSTEREBİLİR MİYİM Yurdumda nasıl anlatayım onlara Sizinle karşılaştığımı, Grenoble’da Dorukları karlı Alpler’in yamaçları dibinde Baba Nelson Mandela Nasıl inandırabilirim herhangi birini Caddelerin sizinle dolu olduğuna Grenoble’da, Pollsmor hapishanesinin kapıları dışında SAYFA 26 Baba Nelson Mandela Becerebilen söylesin herkese, yüzünüzün Kocaman göründüğünü, ülkenizden daha eski bir kentte Balıkçı yaka bir kazak giyinmiştiniz, ılık Baba Nelson Mandela Dikilip durmuştunuz, görkemle yükselen Alpler’in kuşattığı Koeberg nükleer canavarından uzaklarda Baba Nelson Mandela Orada, yukarıda, yamaçlarında Alpler’in Düşe kalka yeşil tepelere doğru binlerce insan Durup baktım aşağıdaki kente Anlamını düşündüm bir yerin Yüzyıllardır temizlenmemiş Geçmiş zamanlardaki bir Roma evinin Kendisiyle barışık Yaygaraları yoktu yüzüncü yıldönümü kutlamalarının Çığlıkları insan sevgisini küçümseyen Açlıkla Savaşım çalışmasıyla suçlanmış Altın ve elmas parıltılarının ortasındaki Dikiliyordum orada, bulutlara asıldığım yerde Taze, çimen kokuyordu hava Temiz Düzgün Saf Kiraz ağaçları vardı çevrede, çiçekler içinde Zambak beyazı çiçekler Elma ağaçları vardı çevrede, çiçekler içinde Göz kamaştırıcı pembe çiçekler Kocaman bir çam ormanı vardı Direngen, her dem yeşil Kaya kütleleri kadar, Alpler’in Yüce dorukları kadar cüretkâr, Mevsimler boyu beyaz bereler giyen, Sonra harekete geçiren bir ruh aradım hemen her şeyde Çarpıyordu yüreğim Uyumu içinde benimle ilgili etkileyici görüşlerin, Uyumu içinde sarp, sonsuz sıra dağların, Bu yüksek gözcülerin yuvarlanan yeşil yamaçlarının, Ah, hayır! Gördüm, sakin yüzü Baba Nelson Mandela’nın Sanki yön veriyordu asil görüntüsünün Üzerinden, altından kayıvermiş sözcüklere Kanayan, kırmızı bir renk içinde ÖZGÜRLÜKÇÜ MANDELA Sordum Bir annenin gözyaşları ve yakarısı Arasındaymış gibi Niçin Efendim Niçin insan çığlıkları dolaşıyor boydan boya tüm yüzünü Yeryüzünün Duyulmamışların Önemsenmemişlerin Kıpırdamayanların Aynı kişi misiniz siz, yoksa farklı mı KİTAP SAYI 936 CUMHURİYET